bugün

öyle bilimsel bir kavram değil bu. daha ziyade bir tanım, az gelişmiş toplumlara özgü bir halin tanımı. bireyselliğin gelişmediği, lider ( veya patronun ) söyleyip vazettiği herşeyin sorgulanıp tartışılmaksızın kabul edildiği topluluklara has bir oluş. biat kültürünün egemen olduğu yerlerde haklılık önem arz etmez. eleştiri bahis konusu değildir. otorite o an ne diyorsa bi-la kayd-ı şart kabul edilir. daha geçen gün tam aksi bizzat otorite tarafından buyurulmuş olsa bile. biat kültürünün olduğu yerde adalet kavramına da yer yoktur, otorite vicdanın sesini ikame etmiştir. biat kültürü ne bütünüyle sağa ne de sola mal edilebilir. dedik ya biat edilenin ille de siyasi lider, tarikat lideri, şeyh, şıh olması icap etmez. bal gibi patronumuz, genel müdürümüz de olabilir biat ettiğimiz, gücü önünde boyun eğip gücüne güç kattığımız.
farklı seslere ve muhalefete tahammülü olmayan, recep tayyip erdoğan önderliğindeki ak parti zihniyetinin oturtmaya çalıştığı kültürdür.
öyle bir şeydir ki, düşünmeyi ve akıl yürütmeyi lidere bırakır. bu sayede geniş kitleler, liderlerini sorgulamaksızın ona itaat ederler. öyle bir şeydir ki bu, modern bir insan için bilimsellikten kopmamak ne kadar önemliyse, bu insanlar için de liderlerinin yolundan ayrılmamak o kadar önemlidir. liderlerinin yanlış yapmış olabileceğini düşünmezler, çünkü öyle bile olsa, kendileri bunu düşünebilecek konumda değillerdir. işte bu güçlü hiyerarşi, o lidere neredeyse sınırsız bir meşruiyet getirir.

faşizm, nazizm gibi hareketlerin haricinde, türkiyede de pek çok hareket böyle bir dinamiği barındırmıştır. türkiyeyle ilgili sıkıntı, biat kültürünün softcore bir şekilde modern dünyaya ayak uydurması ve bugün bile halen oldukça yaygın olmasıdır. başka türlü bu ülkede sapıklığa varan seviyelerdeki atatürk sevgisini, r.t.e. sevgisini hatta aziz yıldırım, fatih terim vs seviciliğini açıklayamazsınız.
(bkz: biatsa biat itaatsa itaat)
doğu kültürünün genlerinden gelen alışkanlığıdır. en küçüklükten beri başta anne babaya, ardından öğretmene, yola çıkıldığında lidere tabi olunması hep öğretile gelmiştir. bir nevi komutana itaat olarak algılanmıştır bu gibi insanlar...
bu görevi üstlenenler ise üzerindeki yükü anladıkları kadar başarılı olabilmişlerdir, bu işten çıkar sağlamaya çalışanlar ise yerle bir olup gitmiştir.
bu sistem aslında kendini yönetmekte aciz olan insanların, kendi yolunu çizmekte aciz olan insanların oluşturduğu liderlik düşüncesidir. ben seçeyim veya birileri beni yönetsin sonuç olarak ben rahat edeyim benim başım ağrımasın kimin başı ağrırsa ağrısın...
bu durum dün bugün değil yüzyıllardır böyle bu duruma karşı duruşu gerçekleştiren bu zamana kadar gezi hareketi olmuştur.
biat etmiş kendi benliğini satmış kişilere kurumların yüzüne yaptığını bir bir haykırdı...
tapılan kişilere veya varlıklara aslında onların bizim için birer hizmet unsuru olduğunu anlatmaya çalıştı.

bu topraklarda bu konular üzerine yaşanan yüzlerce olay, haksızlığa uğramış yüzlerce insan var ama bunların hikayelerini hiç bir yerde bulamıyorsunuz.
çünkü her zaman bir yerlerde birileri allah de ötesini bırak diyor...
sorgulama, araştırma, hakkını arama, rabbin verdiği imkanları kullanarak hakkını arama, herşeyi allahın üzerine at diyor.

bu gibi konular insanları acizliğe iten hakkını savunmayı gereksiz bir durum olarak gören konulardır.
bu gibi konular kitaba veya yazıya yazılmayacağı malumdur.
onlar rabbin katında herkesin alnına yazılan kadarını görmesi için bekliyor, bir şekilde dünyadan göçüp gidiyor.

sonuç olarak;
en güzel yönetim şekli olan demokrasinin önemi insanların eğitim seviyelerinin yüksek olmasıyla kendini gösteriyor.
liderler yine var olacaktır ama sadece karar alma süreçlerinde üzerlerine düşeni yapacaklardır.
öyle her ota boka burunlarını sokmayacaklardır.
çünkü demokrasinin kaliteli insanları o problemleri kendileri halledebileceklerdir.
her konuya karışıp bu şöyle olsun bu böyle olsun diyerek insanları itaat etmeye zorlaması uygulaması çok yanlıştır.
dünyanın en gelişmiş topluluklarında bile, güç sahiplerinin zorladığı kültürdür.
mesela batılı büyük bir şirketin patronuna git ve deki "sen şansa zengin olmuşun" neler oluyor, gör.

kötü tabi.
şu an Türkiyenin yaşadığı kültür faciası.
sonu hüsran olan pişmanlık. biat etmeyin birey olun.
koyun yetiştirme çiftliği olmuş geri kalmış ülkelerin yönetim biçimi.
Aklınızı kiraya vermeyin. Şeytan bizi Allah’la aldatmasın. Din ve devlet büyüklerinizi ilah ve Rab edinmeyin. Sözü dinleyin, doğrusuna tabi olun, işe bakın doğrusuna destek verin, yanlışına karşı çıkın. Haksızlık kimden gelirse gelsin, kime yönelik olursa olsun, mazlumdan yana, zalime karşı olun. Zalim babanız, şeyhiniz, hükümdarınız da olsa. Bir kavme olan düşmanlığınız bile sizi onlar hakkında adaletsizliğe sevk etmesin. Musalla taşında meyyid gibi olmayın. Zalim hükümdar karşısında susup “dilsiz şeytan” olmayın. Masiyette iteat yoktur. işi ehline verin. Kula kulluk yoktur.
“Sizden olan ulul emr’e iteat” sizin biat ettiğiniz, teb’ası olduğunuz, lideriniz, şeyhiniz, ırkınızdan olan, hemşehriniz olan bir “emir” değil, o emir “Allah’ın ve resulünün emrettiğini emreden, nehyettiğini nehyeden, sizin malınızı, canınızı, namusunuzu, aklınızı, inancınızı, neslinizi koruyan biri” de değil tek başına. O, “sizden olan” “sizin seçtiğiniz, yetkisini sizden alan ve size hesap veren biri”dir. Başka peygamber gelmeyecek. Resuller dışında kimse de “masum” değil. Bu soy-sop meselesi değil! Hz. Ömer, Hz. Ali nasılsa öyle. Cübbesinin hesabını soran sahabeye cevap veren ve hesap soran birinin varlığına şükreden bir Ömer var. Hesap soranın kellesini kopartmaya gelen değil!
Bizim memlekette Hanefiler çoğunlukta. imam-ı Azam, annesi ile evlendirdiği üvey babası imam-ı Caferi Sadık’ın içtihadına uymadı, “imamet” yerine “”Hilafet”i savundu. “Rey” taraftarı idi. Hanefi fıkhına göre, iki talebesi birden bir konuda kendine itiraz ederse, “ehliyete dayalı çoğunluk” olan iki talebesinin görüşünü, kendi görüşünden önce tercih edilmesini istedi. Talebelerine dönüp, “ben size böyle mi öğrettim, nasıl olur da hocanıza saygısızlık eder ve onun fikrine itiraz edersiniz. Bu edepsizliğinizin karşılığı olarak size icazet vermiyorum” demedi. O konuda kendine bir görüş sorulduğunda, “ben böyle düşünüyorum ama, siz imameyne / Bana ikisi birden itiraz eden iki talebemin görüşüne uyun isterseniz” dedi. Ne gariptir ki, o Hilafeti savundu, ama Hilafet makamını gasbeden Halife tarafından zorla biat almak istemesine itiraz ettiği ve biat etmemek için direndiği gerekçesi ile Halife tarafından dövdürülerek “Şehid” edildi.(Hicri 150) . Yeni Kerbelalar yaşanmasın istiyorsanız, bu tür sapmalara karşı dikkatli ve uyanık olalım. Unutmayalım ki, böyle, dini temelde yoksun, meşruiyeti olmayan işler sonucu, bu şekilde, Biat alan da, veren de, buna aracılık eden de aynı günahın ortaklarıdır!

Abdurrahman dilipak
Bu kavramın olduğu yerde düşünme ve sorgulama gibi insani dürtüler körelir, gelişmez.
birey olamamış insanların oluşturduğu toplumlarda görülen kültürdür.

birey olmayı tamamlamış ve devlete bunu kabul ettirebilmiş toplumlar refah içinde yaşayıp giderken, devletin ve inançların bireysel hak ve özgürlüklerden daha üstün olduğu toplumlar sayısız hak ihlali dosyasına sahiptir. otoriter yönetimleriyle her geçen zaman daha da beter duruma düşmektedirler.

toplumsal değişim/dönüşüm yaratmak için yapılan tüm girişimler bireyselleşmeyi, bireyciliği daha da öldürmüştür. bireyciliğin öldüğü topraklar ise sürünüyor. bu tesadüf değil. bu yüzden bireyci olmak, toplumcu olmaktan daha üstün tutulmalı.
[Env-TS 1465]
beyˁat

[ Meninski, Thesaurus, 1680 ] beyˁat;

Inauguratio, contractus, pactum.

Ar bayˁa(t) بيعة [#byˁ faˁla(t) msd.] el sıkışma, anlaşma, kölelik veya itaat sözleşmesi < Ar bāˁa باع sattı, satış için sözleşti
Ortadoğuluların en büyük problemidir.
(bkz: Kemalizm).
Güdülmeye nail, sorgulamadan uzak bir kültür.
Akıl ve mantık aranmaz.

Sadece ülkemizde değil, bulunduğumuz topraklarda da bu kültür ağır basar.
söyleyecek bir şey yok. sadece ensar vakfı olayı bile normal bir ülkede hükümeti 50 defa düşürürdü.
chp'lilerin çok iyi bildikleri hede. akp'lilere laf söylerler ama 11 seçim yenildikleri halde hala kk'ya biat ederler. ağzının içine bakarlar.
Ben de hiç olmayan.
en büyük örneğini chp ve seçmen kitlesinin teşkil ettiği kültür.

akp seçmeni diyorlar ama akp kurulduğundan beri kaç 3 farklı genel başkan tarafından yönetilmiş, her sene tek parti olarak iktidara yürüyorken 2015 haziran seçimlerinde, "çözüm süreci" adı altında pkk ile ilgili bir takım kontaklar kurmasına tepki olarak akp seçmeninden oy alamamış tek başına iktidar olamamıştır. aynı şekilde ibb ve abb gibi büyük şehirlerde yönetimden memnun olmayan halk akp adaylarına oy vermemiştir. yani akp seçmeni, sandıkta tepki gösterebilen bir kitleye sahiptir.

chp'ye gelirsek, kılıçdaroğlu parti başına geldiğinden beri hiçbir başarı göstermemesine rağmen, seçmen kitlesinin biatçı kafa yapısı sayesinde istifa etmeyi dile bile getirmemektedir. chp seçmeni o kadar biatçı bir seçmendir ki, parti yönetimi neyi yaparsa direkt okeylerler, lafta tepki gösterseler de sandıklarda oy vermeye devam ederler.

mesela izmir'de deniz kirli dersin, lağım kokuyor, yollar bozuk, belediye çalışmıyor dersin, evet maalesef belediyecilik problemi var derler. ama seçimde gidip yine chp adayına oy verirler. bu biatçı kafa yapıları yüzünden, son genel seçimde, ülkenin kaderini değiştirebilecek imkanlar ellerinde olmasına rağmen, en zayıf aday olan kılıçdaroğlu'nun aday gösterilmesine hiçbiri itiraz etmedi, bir tek meral akşener ve chp içinde bir kaç kişi itiraz etti onlar da cebren yola getirildi ve sürpriz olmayacak şekilde kılıçdaroğlu seçimi kaybetti. partiden "yenilik" çağrıları, kılıçdaroğlu'na istifa çağrıları yapılmaya başlandı tek tük ama hala epey bir kitle kılıçdaroğlu'nu savunmaya devam ediyor. aynı başarısızlıkları AKP yapsa, seçmeni oy vermeyi bırakır. ama chp seçmeni aynı eleştirel ve sorgulamacı anlayışa sahip değil, futbol takımı tutma mantalitesi ile partilerini savunuyorlar, yanlışa yanlış diyemiyorlar. akp seçmenine "koyun" demelerinin nedeni de psikolojide "yansıtma" dediğimiz durumdan ileri geliyor. kendi özelliklerini başkasına malederek, o özelliklere kendileri sahip değilmiş sanrısına kapılıyorlar.

ben hep demişimdir, ülkede sorun iktidar kitlesinin değil, muhalefet kitlesinin gerizekalı olmasıdır. acı ama gerçek. bu gerçeği kabullenip "en zeki insanlar bizleriz" sanrısından kurtulduklarında bir şeyler başarmaya başlayacağız ülke olarak. akp kitlesi, chp kitlesinin "en akıllı biziz" ilüzyonuna kapılmalarını bilerek sağlıyor. chpliler kendilerini en akıllı, en zeki, en aydın insanlar zannededururken, akp kitlesi tarafından 20 yıldan fazladır güdülmeye devam ediyorlar. bu kafayla da bu durum devam edecek.

yerel seçimler chp seçmeni için "koyunluktan" ve "biatçılıktan" kurtulmak için önemli bir fırsat, sandıkta chp'yi seçmeyerek tepkilerini ortaya koymalılar. önlerinde iki seçenek var, ya tepki gösterecekler, ya da koyunluğa devam edecekler. bana "koyunluğa devam edecekler" gibi geliyor. çünkü sorgulama ve eleştirme, doğalarında yok.
cahil Ortadoğu kafası çok sever...

(bkz: akçomar)
güncel Önemli Başlıklar