bugün

türk futbol tarihinin daha önce hiç şahit olmadığı kalitede bir kadroyla izleyeceğiz bu sene beşiktaş'ı. kolay değil, insan duygulanıyor. evet kabul ediyorum, önceki senelerde renklere aşkımızdan, kapalı'ya aşkımızdan, çarşı'ya aşkımızdan, inönü'ye aşkımızdan ve özellikle nouma'ya aşkımızdan bırakamıyorduk bu takımı. vazgeçemiyorduk. neden nouma? çünkü bizi ondan daha fazla mutlu eden bir transferimiz olmamıştı. daha önce bize bu kadar bağlı, bu kadar canla başla mücadele eden bir transferimiz olmamıştı. beşiktaş'ı sevmek için kimsede olmayan sebeplerimiz olsa da bir türlü nouma'nın yerini dolduran olmadığı için kederleniyordu bu taraftar. günden güne, içten içe kahroluyorduk. carew'ler, kleberson'lar, amokachi'ler gelmişti belki... mutlu da etmişlerdi belki. ama nouma ! o başkaydı. o siyahtı. ölünce beni inönü'ye gömün diyen bir adamdı o. şimdi soruyorum size. hangi dünya yıldızı bu sözü söyleyen bir futbolcunun yerini tutar? kim alabilirdi yerini? kim yeni nouma'mız olabilirdi?
nouma gittikten sonra rakiplerimiz birer birer bombalarını patlatıyordu. biz diğerleri gibi değildik. her ne kadar rakibimiz de olsa, başarılı olmasını temenni ediyorduk hep. gazetelerde hagi, anelka, jardel, roberto carlos, ortega, ribery, baros, kewell, alex gibi isimleri gördükçe, bizi bu hale getirenlere sitem ediyorduk. nouma'nın gitmesine göz yumanlara, onun yerini dolduramayanlara kızıyorduk hep. senelerce sürdü bu durum. hele ki geçen sene...
o vasat ama istekli kadroyla şampiyon olduğumuzda, türkiye kupası'nı aldığımızda, şampiyonlar ligi gelirlerini duyduğumuzda elimize gerçekten ciddi bir kaynak geldiğine inanmıştık artık. çok şey değil, bu taraftarın acılarını dindirecek bir yıldızdı istediğimiz. bizim de hava atacak bir futbolcumuz olsun diyorduk. transfer sezonu hızla geçiyordu. önce fink geldi. kimmiş neymiş bilen yoktu bu adamı. neyse dedik sabrettik. mutlaka gelmeliydi, gelecekti o yıldız. saçmalıklar silsilesi başlamıştı oysa ki... nihat gelmişti. aldığı yüksek paraya rağmen beşiktaş'ın evladıdır diyerekten kimse sesini çıkartmadı. ferrari gelmişti, ünlü bir oyuncuydu belki ama bizim beklediğimiz adam bu da değildi. meşhur 10.5 numara transferi...
deco'yu bekliyordu herkes. gelmesi an meselesiydi. taraftar şova hazırlanıyordu ama bir türlü o imza gelmedi. umudumuzu kaybetmemişken karşımıza, antepspor'dan, 28 yaşında rodrigo tabata diye biri çıkmıştı. fiyatı açıklandığında ilk kez beşiktaş taraftarı kendi yönetimine adeta savaş ilan etmişti. haklıydık. sonuna kadar haklıydık. 8 milyon euro'ydu çünkü bu rakam. ortada yıldız falan da yoktu. niye böyle olmuştu ki herşey? siyahın yanına beyazı koyuyorduk daha önce. beşiktaş oluyorduk. ama şimdi her taraf siyahtı. koskoca klüp, kaosun eşiğindeydi. tabata geldikten sonra, beşiktaş iğrenç bir sezonu 4. bitirdikten sonra anlamıştık ki bu yönetimden adam olmadı. olmayacak. her kez murat aksu nun başkan olacağını düşünürken, yine o adam çıktı. adı yıldırım demirören. arada sırada tesadüfen iyi adamlar alsa da, çoğu zaman resmen para saçıyordu olmadık oyunculara. çok şahit olduk bu takımda diatta, higuain, gordon, nobre, seric, juanfran, youla, tabata, fink, jun gibilerine. taraftar, başkanın değişmediğini görünce ve tam herşey bitti derken, iddialı bir yönetim kuruluyla karşılaştı. serdar adalı, cengiz zülfikaroğlu, mete düren... yine de o beklediğimiz dünya yıldızından herkes ümidini kesmişti. vaatler birer birer sıralanıyordu. en az 2 dünya yıldızı !. herkes içinden bsg çekiyordu. fakat o da ne? sporting lisbon'da oynarken bir maçta gözüme takılan, o günden sonra müptelası olduğum, kendi kendime ronaldinho'yla, ronaldo'yla kıyasladığım o adam... RiCARDO QUARESMA'nın beşiktaş'la adı geçiyordu. o gün daha önce hiç etmediğim kadar allah'a dua ettim. benim için bütün futbolculardan değerliydi. nouma bile ondan sonra geliyordu. ki bu habere benden başka inanan da yoktu. herkes yine bsg çekiyordu quaresma haberlerine. fenerliler özellikle çok dalga geçtiler. ama uzun süre gündemi meşgul etmişti bu quaresma vakası. umutlar artmıştı, meğer ne çok seveni varmış... tabatalara 8 veren başkan, buna 30 ver yine al diyordum hep. quaresma benim için yaşam stiliydi çünkü. daha 4-5 sene öncesine kadar kurduğum msn'ler, mail adresleri, nicklerim hep quaresma'yla ilgiliydi. trivela'yı ilk ondan görüp, kendime uyguladım. şimdi triveladan başka vurmuyorum topa. defalarca klüplere çağrıldım bu trivela yüzünden. quaresma benim yaşam biçimimdi yani...
neyse. yaz gelmişti. quaresma hala yoktu piyasada. ama forzabesiktas.com'da bu transferin bittiğini ve artık besiktas'ın futbolcusu olduğu haberlerini duyunca sevinçten havalara uçuyordum. fenerliler hala filmlerdeki zengin ve kötü karakterler gibiydi. sürekli dalgaya vuruyorlardı. kendileri de bir yandan quaresma'nın peşine düşüp fiyat yükseltiyorlardı.
tarih : 18 haziran 2010.
quaresma : öncelikle tüm türk halkına, verdiği askeri kayıplardan dolayı başsağlığı diliyorum.... .... buraya sadece taraftar için geldim... ... sahada kazanmak için kanımı bile dökeceğim...

bu sözleri ondan duyunca, gözyaşlarıma engel olamadım. klüpteyken sakatlanıp klübümü bıraktığım için ağlamıştım ilk kez futbol için. ama şimdi quaresma beni ağlatmıştı.
sonuç : RiCARDO ANDRADE QUARESMA BERNARDO, BEŞiKTAŞ'TA !!!

herkes şaşkındı. fenerliler daha düne kadar peşinden koştukları oyuncuyu kötülüyorlardı. sahibi oldukları medya organlarıyla. pahalıya geldi yorumları yapılıyordu. 1 senedir top oynamıyor deniliyordu. abartılmış bir oyuncu deniliyordu. çingene deniliyordu. özel hayatı tartışılıyordu. sorunlu deniliyordu, onlara göre sadece formasını ve posterini alabilirdik...
bunların hepsi konuşuldu değil mi? yalansa biri çıksın yalan desin lütfen. rica ediyorum.
herşeye rağmen ben emindim. quaresma, bizim yeni nouma'mız olacaktı ve oldu da. tüm kötü beklentileri tersine çevirdi. taraftar için bu kadarı yeterdi aslında. başka kimseyi istemiyorduk.
ama daha quaresma'ya doyamadan, bir real madrid efsanesi, real madrid deyince aklıma gelen ilk isim, GUTi HERNANDEZ !!! nasıl olurdu? quaresma için aylarca uğraşmıştık. ama guti gelemezdi. kimse imkan vermiyordu.
tarih : 27 temmuz 2010.
GUTi HERNANDEZ BEŞiKTAŞ'TA !!!
rüya olmalıydı. artık guti, quaresma gibi yıldızlarımız vardı. tüm dünya bizi konuşuyordu. herkes ama herkes "helal olsun" diyordu. tek bir kesim hariç. FENERLiLER !
onlara göre guti para için gelmişti, sahada ölecekti, eşcinseldi, alex daha iyiydi, real madrid kovmak için can atıyordu... tabiki onlara göre böyleydi...
herşey söylendi beşiktaş hakkında. yazıldı çizildi. biz istediğimizi almıştık. başkanla barışmıştık. daha da güzeli, serdar özkan'ı galatasaray'a göndermiştik.
beşiktaşlı sayısı artıyordu gitgide. birçok akrabam ve arkadaşım, benim de etkimle beşiktaşlı olmuştu. ben de biliyordum "beşiktaşlı olunmaz beşiktaşlı doğulurdu" ama yine de insana gurur veriyordu bu durum.
şimdi tarih : 20 ağustos 2010.
ROBiNHO... gelmedi belki. ama çok ciddi bir şekilde beşiktaş ilgileniyor bu oyuncuyla. kimilerine göre bu hafta imza atacak. fenerliler yine her zamanki gibi işin dalgasında. onlara göre dünyanın en iyisi niang, ikincisi stoch, dördüncüsü ise dia, neden dördüncü? çünkü 3. sırada cristiano ronaldo var.

zurnanın zırt dediği yer : robinho gelsin veya gelmesin. sen sana düşenden fazlasını en iyi şekilde yaptın başkan. boşver robinho'yu, senin canın sağolsun.
uçur bizi başkan çıldırt bizi başkan.
(bkz: yeter demirören yeter)
başkanı çıldıran kulübün seyircisi fezaya çıkar, yakışır.
güncel Önemli Başlıklar