bugün

(bkz: akvaryum)
iki gün öncesinin fanatik gazetesi.
televizyon, ayna, makas, traş makinesi, traş köpüğü, koltuk yükseltmek için konulan bir araç, şampuan, tarak, saç ıslatmak için fısfıs, jöle, şimdilerde vaks.
(bkz: tv)
sürekli at yarışlarını gösteren lcd ekran tv.
olmazsa olmaz özellikleridir.

sürtünmeyeni yoktur,
hayır arkadaşım ne anlıyorsun lan?
(bkz: berber sürtmesi)
berber tükkanı önünde tavla oynayan ya da gazete okuyan ve sadece taşaklı tanıdıklarını traş eden yalaka berber ustası.
(bkz: tarak)

afedersin.
*
(bkz: jöle)
(bkz: kolonya)
geveze bir berber.
istediğin saç stilini anlayamayan berber.
uyarılarını asla dikkate almayan berber.
(bkz: makas) (bkz: dedikodu)
olum havluyu getir,onu değil hayvanoğlu hayvan.
omuzlara dayaması derim başka bir şey demem.
Çırak olmazsa olmazıdır.
yerleri süpür, havlu ver, makası ver.
Mübarek berber değil ameliyat masasındaki doktor..
saça makası vurmadığı zamanlarda da makası açıp kapatarak ses çıkartır bir kısmı.
bazıları şakacıktan göte ufak bir şaplak bile atıyorlar .
Evet lan başıma geldi sözlük . küçüklükten beri aynı kuaföre giderim . orada büyüdüm resmen . oradakilerde beni kardeşleri gibi severler . bu arada götümü elledi ama kardeşi gibi seviyor nasıl ironi bu yahu ! her neyse biraz kalabalıktı bende yan ayakta sandalyenin arkasından eğilmiş yandaki abiyle muhabbet ediyordum . mustafa abinin sesini duydum biran . dur s0uLsp34r ben bir geçeyim demeye kalmadı götüme bir tane şaplak vurdu . çok sert değildi allahtan . çünkü ben öyle fantezileri sevmem ( en azından erkeklerle (bkz: gb) ) nasıl hoşuna gittimi bari ? dedim bişey demedi güldü . acaba niyeti ne lan ?!
değdirilecek bir omuz.
iddaa oynayip surekli kaybeden adam.
1960'lardan kalma radyolar,
Herbal Essence şampuan,
Gazete ve dergiler,
Envai çeşit tarak,
ama en önemlisi makas ellerdir.
Ustasına yaranmaya çalışan saç kesiminden bi haber olan çırakları.
gevezelik yapmaya yarayan, düşük çeneleri.
berber koltuğundaki oturan müşterisine, ufaktan ufaktan sürtünerek traş yapması.
jöle otlanan ya da bi koşu gelip saçlara su vuran** tanıdık, eş ve de dost.
yarısı suyla dolu kremli şampuan.
dükkanın yukarıdaki köşesinde bir tv.
ispirto. kulak kıllarını almak için.
içeride makara yapmak için oturtulmuş sandalye düzeni.
bir tanesi boş olan müşteri koltuğu. hep bir koltuk iş yapmaz. berberi yoktur o koltuğun*
ve her gittiğinde usta ve kalfanın koltukları aynıdır. hiç değiştirmezler. 10 sene 20 sene 30 sene. emekli olana kadar koltuğun yeri değişmez.
kel ve samimi olduğu insanlara tıraştan sonra; "abi jöle mi süreyim briyantin mi?" demesi.

ama en önemlisi muhabbet kabiliyeti. olmazsa olmaz. çünkü berber koltuğuna oturduğunda kendini bırakacaksın aga onun ellerine.
ne bileyim tıraşın ortasında çay falan söyleyecek berber, içeceksiniz, sohbet edeceksiniz. ister 25 yaşında olsun, ister 55 hepsi fırlama oluyor. "genç ruhlu" oluyor hepsi. arada "kendin köpürt lan sakalını, ben arabayı park edip geliyorum" diyecek yani.

dükkanda radyo kesinlikle bulunur. radyoya anten takmak yerine makas takan gördüm ben ya.
televizyon antenini florasan lambadan yapan gördüm.
esnafın kralıdır berber. çünkü her kesimden insan berbere gitmek zorundadır. bu yüzden berberin az çok her şeyden haberi vardır.

bir de asla kaybetmeyeceği müşterileri vardır. dededen toruna kadar aynı berbere tıraş olan aileler.
her insan, "bugün berberime gidiyorum" der. eğer bir berber senin halinden anlamış ve oturduğunda "her zamankinden abi" deyip tıraşını oluyorsan, o adamdan vazgeçmezsin. dünyanın en kral saç kesen insanı olsun, ödüllü tasarımcı en güzel salonlarda saçını kesmek istesin, kabul etmez ve yine o ufak dükkandaki abine gidersin.

yazıyı okuduktan sonra; "aa bu benim berberim lan" diyorsan, sen de bizdensin hacı.