bugün

zamanında merhum cumhurbaşkanımız turgut özal tarafından sarfedilen bu cümle memurları ruşvete teşvik etmek olarak algılanmıştır.
türkiye'de çalışan memurları birden bire rüşvete teşvik eden cümledir. halbuki o zamana kadar azimle, alnının akıyla çalışan asla ve asla rüşvet yemeyen memurlarımız televizyonda bu sözü duyduklarının ertesi günü masalarına rüşvet tarifesi koymuşlardır. oysa memurlarımız o güne kadar ne kadar da dürüst bir biçimde çalışmışlardır. sabahlara kadar mesai yapmışlar, gelen rüşvet tekliflerini "naayır ben rüşvet neyin alamam, ben bu ülkenin hizmet neferiyim" şeklinde geri çevirmişlerdir. özellikle 60'lı ve 70'li yılların kamu alanında rüşvet patlamasının, arsızlığın ve dolandırıcılığın tepe yaptığı yıllar olduğu ise şehir efsanesidir, hıncal uluç yalanıdır. ama sonra ne olmuştur, cumhurbaşkanının (söyleyip söylemediği bile tam belli olmayan) bir tek sözünden sonra rüşvet ve ahlaksızlık kamuda yol almıştır. insanımız da buna inanacak kadar saf ve salak olduğu için bugüne dek böyle söylenegelmiş, sülünün ekmeğine yağ sürülmüştür. bunun dışında daha yaratıcı birşeyler duymak isteyenler için:

(bkz: andersenden masallar)
merhum özal'a, hala, edilen en büyük iftiralardan biri... bir kötü niyet abidesi(!) olayın,sözün aslı şöyledir; turgut özal o sözü rüşvet normaldir anlamında değil bizim dışişleriyle başka bi dışişleri arasındaki bürokratik bir soruna istinaden, 'benim memurum işini bilir,halleder' anlamında söylemiş, başka bi tarafıyla dinleyen kötü niyetli bir gazeteci yüzünden gazeteye 'yetiştirilmiş', ahan da faka bastırdık şeklinde ağızlardan köpükler saçarcasına baskıya verilmiş, manşete taşınmıştır. hala da öyle bilinmektedir... zaten aksi, yani 'rüşvet yesin koçlarım, hehe' manasında söylenmesi özal gibi bi insana yakışmazdı... milyonlar yanlış bilmekte ve merhuma haksız yere küfretmekte bi allahın kulu da 'yahu dur bi araştıralım aslını astarını' dememektedir, ki ister ilkokul ister üniversite mezunu olsun tv'de, gazetede gördüğünü 'tanrı buyruğu' gibi 'mutlak doğru' kabul eden bi toplum için hiç de şaşırtıcı bir durum değildir...
turgut özal'ın belki de sonunu bilerek söylem gafletinde bulunduğu meşhur sözü. öyle bir fenomen halini almıştır ki, artık sadece memur kısmısının sınırları dahilinde değil, her türlüsünün içinde bulunduğu bir kümeye hizmet etmeye başlamıştır. devletin her düzeyinde bulunan, ve de çalışan devlet memurunun belki de, kaçırma, para çırpma, depolama, çuvallama sürecini başlatan yangının ilk alevidir. he ne kadar turgut özal'ın bu sözü başka bir anlamda söylediği kabul görse de, söz her yola açık, üstü kapalı olmayan bir söz olduğu için, kalkıp da merhum kişiyi de savunmak ya da baltalamak da doğru değildir. ancak kalkıp da bir sürü, hala ruhsatın arasına tutuşturulan 10 ytl'ye kendilerini mecbur görülen bir sürü polisin de dahil olduğu memurun, rüşver alırken kendilerini bu sözün arkasına saklaması da, işin ne kadar garip ve de acı boyutlarda olduğunu da gösterir...
(bkz: anayasayi bir kere delmekle bir sey olmaz)
yolsuzlukla yaygınlaşan felsefe.
Çok haklı bir önerme . Rahmetli memurumuzun her zaman bilinçli ve yetenekli olduğunu ifade etmek istemişti.
turgut özal tarafından zikredilmiş, rüşvete çağrı söylemi.

memuruna neden daha yüksek maaş ödeyemediği üzerine derin düşüncelere dalmak yerine, her memuru rüşvetsever birer para makinasına dönüştürmek suretiyle, düşük ücretlere çözüm (!) bulmuştur.
ak parti döneminde tarihe karışan turgut özal sözü.
(bkz: ben bilmem eşim bilir)
akepe döneminde hakkının verildiği sözdür. daha kpss'de başlarlar işlerini bilmeye.

il başkanı gibi, ilçe başkanı gibi çalışan valilere kaymakamlara girmiyorum bile.
Şu sıralar epey biliyorlar.
bir turgut özal sözüdür.
siyasal islamcı sözü.
bi zamanlar özalın memurlara dolaylı yoldan rüşvet almanın illegal olsa da legal olduğunu beyan eden sözleridir. burada zamanında benim verdiğim rüşvetleri yazsam ortalık karışır. türkiyede yaşayan herkes özellikle erkekler bu çarkın içine kesinkes girmiştir girmedim diyen yalan söylüyordur veya 20 yaşlarda baba parası yiyen tiptir..
bu lafı herkes işine geldiği taraftan anlıyor tabi. doğru bizim memurumuz işini bilir tek maaşla kira öder, çocuk okutur, evi çekip çevirir. kıt kanaat geçinir ama yine de harama tamah etmez.
My officer knows his job.......
Evet çok iyi bilir 1945ten sonra idealist memur kalmadı yetişmedi.

Siyasi partilerin oy deposu rant kapısı oldular saygı duyulacak Bi tarafları yoktur.
aslında ben "benim memurum" kısmına takılıyorum. bunu batılı bir siyasetçi kullansa aforoz ederler. bizde ise gayet normal karşılanıyor. halbuki memur devletin memurudur. bir fabrikatör "benim işçim" dese bir derece ama söz konusu devlet olunca kimseye bu devlet babasından miras kalmadı..
Eski ihale kanunu’nun yürürlükte olduğu dönemlerde, özal’ın kullandığı bir cümleydi bu..

Şu anda fiilen küçük memurun iş bilmesi falan, bana çok mantıklı gelmiyor..

Bunun da ötesinde, garip garip harçlar var, döner sermaye adı altında.. mesela ev alıp satarken neden tapu döner sermayesi mi, vakfı mı, bir şeyine para veriyoruz?

2 milyon ya da 10 milyon liralık bir ev alırken, insan o hengamede buna dikkat etmiyor. Peki, maaşını alan tapu dairesinin vakfına neden para veriyorum? Vakıf, ev başına 4000 lira aldıktan sonra memur işini bilse ne olur, bilmese ne ihtiyacı var?

Küçücük beldelerin “geçim kapısı olsun” diye hevesle koyduğu eds’ler.. neden ücretleri, yerleşim yerinin bulunduğu belediye ve (sanıyorum) polis vakfı arasında paylaşılıyor? Sürücüyü kurallara uydurmak da bir kamu göreviyse, bunun için halihazırda genel bütçeden maaş ödeniyorsa, vakıf veya döner sermaye niye? Neden sürücünün boynuna bu ücret vuruluyor? Ya da trafikteki araç çekicileri neden vakfa ait? Çıkar amacı güden bir sistemin adil davranması nasıl beklenebilir? Ben neden aracımı yanlış yere park edince hem hatalı park cezası verip, hem istemediğim halde aracım vakıf aracı tarafından çekilip, bir de lüzumsuz bir yerdeki otoparka ayrıca ücret veriyorum? Bir suçun 3 cezası olur mu? Ben neden, istemediğim ve asla istemeyeceğim bir “hizmete” ücret veriyorum?

Mesela yeni dönemde bence bu tarz saçmalıklar da konuşulacak.. hani bireysel özgürlükler falan deniliyor ya; bu, sadece kişinin kendini ifade etme hakkı değil.. birinin aklına bir icat geliyor, sabah o şey ücretli hale geliyor. insan bir süre sonra kendisini köşeye sıkışmış hissediyor. O ücrete tabi, bu beyannameye tabi.. ama ne hikmetse esnaftan vergi toplama verimi asla artmıyor, kuyumcular zarar gösteriyor, bana gelince telsiz ücreti, trt payı, diyanet payı.. ben mesela, kendi üstüne fazla gidilmiş hissediyorum kendimi..
Bende bu sözü RTE'nin söylediğini sanmıştım.
güncel Önemli Başlıklar