bugün

bu mükellefiyetini en güzel şekilde yerine getiren, kimilerine göre ülkenin ikinci kurucusunun(!) ülkeyi nasıl kurduğunu anlatan çok güzel bir sözdür. bu vatan pazarlayarak değil savaşarak kurulmuştur.
(bkz: ben bu ülkenin en iyi pazarlamacısıyım) *
(bkz: vurulduk ey halkım) *
bugün ülkesini pazarlayan yarın başka şeyleride pazarlar demekten kendimizi alamadığımız - ne yazık ki- başbakan cümlesi.zaten din muhabbeti yapıp amerikanın yanında ordumuzu ırak a yani müslümanlara karşı savaşa sokmaya çalışan da aynı zihniyetti.
(bkz: maksadını aşmak)
"uygunsuz yöneticilerden inciler " adında bir kitap bassak,içerisinde rahatlıkla yer bulabilecek bir ifadedir.başka örnekler için;
(bkz: laiklik yeniden yorumlanmalı)
(bkz: benim memurum işini bilir)
(bkz: siz isteseniz hilafeti bile getirirsiniz)
oy almadığı %60 a sormuş mu diyerekten ayarın en büyüğünü hakeden zihniyetin ürettiği sözlerden birisi.
(bkz: babalar gibi satarım) *
ülkeyi pazarladıktan sonra bari,kazandığın paranın vergisini vererek bir de vergi mükellefi ol.

bütün parayı isviçre bankalarına, cayman adalarına yatırma.
zaten yeterince önemli kurumu yabancılara satarak ülkenin kaynaklarını yurtdışına aktarıyorsunuz
"bende vergi mükellefiyim çıkıp bas bas saçma sapan konuşuyor muyum senin gibi?" diye cevap verilesi cümle.
Bu konu üzerinde çok fazla demagoji yapılıyor.Burada herkes biliyor ki--en azından olaylara "objektif" bakabilen karşıt görüşler de dahil-- kastedilen ülkenin Türkiye'nin bir marka olarak dünyada tanıtımını,ticari ilişkilerini ve her türlü prestijini esas alıyor.
Bu bakımdan tartışmaya çok gerek yok gibi.
ekonomiden felaket anlayanların bile tüylerini ürperten söz...
rte yi açık sözlülüğünden dolayı kutluyorum...
(bkz: başbakan osurursa millet sıçar)
ab'ye üyelik ayağına önce kıbrıs'ı, sonra bop ile güneydoğuyu, daha sonra da ülkenin en büyük kurumlarını elin gavuruna satan adamın pazarlamacı yönünü itiraf etmesidir, etmese de olurdu, zaten bilinmektedir...
Türkiye'yi pazarladığı yetmedi, geçenlerde "Türkiye ile birlikte Kıbrıs'ı da pazarlıyorum" dedi. *
koyun pazarlamak konusunda üstüne olmayacağına emin olduğum bir siyasetçi sözü. kendisi başbakanlık sıfatını verdiği tezkereyle tamamen kaybetmiştir. halkımız da balık hafızasından vazgerçerse ve koyun olmaktan vazgeçip aslan gibi bir türk evlatları olduklarının bilincine varırsa bir daha söylenemeyecek söz.

bu pazarlık ne karşılığında yapılmıştır?

abd uşağı gazetelerde akp yanlısı haber için mi?
türban konusunda destek için mi?
modern islam cumhuriyeti'ne dönmek için mi? (modern islam cumhuriyeti laik cumhuriyet'in 1400 yıl önceki halidir,yani hiç de modern değildir.)

sorularını akla getiren söz.
helal olsun denecek laftır. nitekim dediğini yaptı adam. pazarladı layığıyla, e alıcısı da bulundu tabi.

(bkz: ben bir liman açayım sen de beni birliğine al) *
özelleştirmenin, yüksek kâr veren devlet kurumlarının satılması anlamına gelmediğini anlamayan, bilmeyen, bilip de bilmemezlikten gelen * başbakanın babalar gibi istediğini satma niyetinin ifadesi.
(bkz: ben ülkemi satmakla mükellefim)
söyledikten sonra tepki çekmesi üzerine 'ben ülkeri satmakla mükellefim demiştim' şeklinde kıvırılabilecek satıcı cümlesi.
(bkz: istanbul u satiyorum)
rte'nin bu sozu sonrasi gelen yorumlari okudugumda, rte ile ortak bir noktam olduguna kanaat getirdigim kelamidir. zira babama yonelecegim alan olarak pazarlamayi (marketing) sectigimi soyledigimde kapi kapi dolasip tencere satan amcalarla beni bir tutmus idi. hadi adamcagiz marketing'i bilmiyor, sozluk ahalisi de mi bilmiyor!

marketing (pazarlama kelimesini kullanmayacagim) turkiye'nin ihtiyaci olan en onemli dallardan biridir. cunku, bilenler bilir pazarlamanin 4 P sini, turkiye issizlikten muzdarip bir ulkedir. bunun asilmasi icin yerli yatirimciya ek olarak yapanci yatirimci da cekilmelidir. yabanci yatirimci su ana kadar nakit yatiriminda ikna olmus, ama isin uretim gerektiren kismina bir turlu gecilememistir. niye? cunku ulke guven vermemektedir. bunun asilmasi icin yatirimcinin onundeki engellerden burokrasi kaldirilmalidir. (distribution'a girebilir 4p'den). ayni zamanda tanitim yapilmali ve halkla iliskiler, reklam, marka direktorlugu yardimiyla turkiye imaji duzeltilmelidir. (promotion) yabanci ve yerli yatirimciya yonelik vergiler dusurulmelidir. (price) turkiye'nin guclu oldugu uretim kollari on plana cikarilmali ve kalitemizden bahsedilmelidir. (product). ki en sonunda yatirim yapilsin, is imkanlari dogsun, competitive bir pazar olussun turkiye'de. hem is imkani artmis olur, hem de refah artar. bu refah artisinin getirdigi enflasyonist baskilar da rekabetci bir piyasaya ulasmamiz sayesinde absorbe edilir, merak etmeyin.

marketing ve econ dersi almamis arkadaslar anlamakta zorlanabilir. zahmet edip te bunu okuyan var ise ve gercekten basbakanin ne dedigini anlamak istiyorsa marketing'in 4P'sini arastirabilir, macroecon'un basit seviyesini okuyabilirler.

sanildigi uzere, basbakanin yaptigi garage sale degildir. ufku dar ve batmaya mecbur sirketimsilerin ust yonetim kurulu uyeleri gibi anlayacaksaniz marketing'i, ulkemi size yedirmem! vergi verin veya vermeyin! ama bilenlerin de onunu acin, ucuz polemigi birakin. birakin bilenler yapsin isi.

pazarlama dedigin, sadece is hayatinda degil, hayatin her yerinde yapilir. ise basvururken pazarlama yaparsiniz, birisine cikma teklif ederken pazarlama yaparsiniz, elbise secerken bile aklinizda dolayli pazarlama vardir (toplum beni nasil algilar, kendimi nasil ifade ederim ile alakali olarak).

onemli olan, pazarlamanin nasil yapildigidir. eger 4P'de (hatta kendinizi piyasada konumlandirma konusunu da 5. P olan 'positioning' olarak ekleyip 5P yapalim) basarisiz olursaniz, pazarladiginiz seyi dusurmus, degerinin altinda gostermis olursunuz. tabi soz konusu ulke olunca, is daha kritik hale gelir. cuvalladiginizda (ki allah'in kasimpasalisi ne kadar basarili olabilir ki!) basarisizliginiz derin olur.

bir ani:
14 yasindayken fazilet partisine oy veren ailem vardi. ecevit hukumetine kufrederdim. ismail cem icin "sirtaki oynamayla dis iliskiler olmaz beyefendi" derdim. meger oluyormus. buyuyunce insan anliyor. ogrenince anliyor. ecevit'in para politikasi ve kemal dervis'i elestirirdim. macroecon dersi alinca, o zaman yapilabilecek en mantikli isin yapildigini anladim.

14 yasinda, ailesinden etkilenen cocuklar gibi konusmayalim, bilmiyorsak ta susalim.
rte'nin ulke yonetmekle sirket yonetmenin farkini anlamadigini gosteren soylemidir. hadi rte neyse ama pazarlama okumus bazilarinin ulke yonetmenin sosyal yonlerini bilmemesi, urun ve hizmet pazarlamakla karistirmasi yadirganacak durumdur. ayni mantikla gidersek kizini ise sokmaya calisan baba "kizini pazarlamakla mukellef" mi oluyor? hersey pazarlanmaz. ulkenin imaji, turizmi, urunleri pazarlanir ama ulke pazarlanmaz.

gelin bir marketing 5p analizi yapalim da gorelim turkiye nasil pazarlaniyor (bu arada onceki analizde 4p denip bir p atlanmis):

product - galataport limani ve tupras hisseleri
place - singapur'da bir otel odasi ve ozel ucak
people - ofer ve kutman
promotion - rte'ye verilen yabanci destek ve basinin pohpohlamasi
price - ofer'in goturdugu yuzmilyonlarca dolar ve bilmediklerimiz.
(bkz: lafi gotunden anlamak)
bu lafı söyleyenin bi pazarlama müdürü değil de bir başbakan olması ne kadar acı öyle değil mi?
bize diyecek tek laf kaldı artık:
dikkat et de ucuza gitmesin...*
günümüz kahrolası iktidarın en iyi yaptığı iş...
aynı sözün değişik bir versiyonunu da maliye bakanı unakıtan söylemişti; "babamın malı gibi satarım....".
dikkat edilmeden sarf edilmiş bir sözdür, polemiklere malzeme cıkaran bir cümledir , bir başbakanın kullanırken dikkat etmesi gerektiği bir cümledir buda başbakanımızın konusurken eskiye göre cok daha az dikkat ettiğinin göstergelerindendir.
güncel Önemli Başlıklar