bugün

(bkz: kalıcı olduğu belli)
olur öle.

(bkz: atam izindeyiz deki izini tatil sanmak)
elli kere okuyunca kabak tadı veren cem yılmaz esprisi.
(bkz: geçtimi sandın)

aranan salaklıktır. hayatın güzel olduğu, hayatı güzel kılan yegane

durumdur.

edit:çocukluk dönemi meşgaleleri/@maddox keşke hep salak kalsaydım
Sanırım mügeydi adı ilk aşık olduğum kızın.ne sanması be? mügeydi tabi.kırk yıllık yazar gibi giriş yapayım dedim yazıya, ama yemedi.Hem dostoyevski miyim ben? neyse antik kuntik şiirler, yazılar yazıyordum ben buna.bakkaldan defter almıştım, kareli 60 sayfa.böle günün moda şarkılarını falan kendimce yeniden düzenleyip yazıyordum mopağa.çeliğin bi şarkısı vardı o dönem, baya meşhur olan."ateşteyim ateşte ateşte.aklım gitti bir kıza işte.hayır mı şer mi bilmem ama.ateşteyim ben ateşte." nakaratı böyleydi şarkının.90 larda ünlü olmak için fazlasına gerek yoktu zaten.remixini yapmıştı çelik bunun kısık ateşteyim diye (gülüşmeler).yok yok yapmadı.ben uydurdum.neyse ben bu şarkıyı "ateşteyim ateşte ateşte aklım gitti mügeye işte hayır mı şer mi bilmem ama ateşteyim ben ateşte." şeklinde değiştirdim.deftere kaydettim.dönemin moda şarkılarının alayıyla oynadım böyle.bi de bakkaldan çokoprens aldım.defterin arasına koydum.kıza vercektim o şekilde.çokoprens ne ayaksa artık? bi de kola aldım.kapağının altında "tekrar deneyiniz." yazanlardan.hala denemedim ama.neyse, para ona yetti tabi.babam bulmuş velasılkelam defteri.çokoprensi de bulmuş.bir güzel de yemiş sonra çokoyu.halbuki kıza almıştım ben onu.o çokoyu hala arar gözlerim.ne zaman çokoprens görsem o, çokorens gelir aklıma.yok yok gelmez.yemişim çokoyu.neyse dükkana gelen adamlara da söylemiş "bizim oğlan aşık olmuş." diye.vay arkadaş.aşkım deşifre olmuştu.çokoprens deşifre olmuştu.çeliğin şarkısı "ateşteyim" deşifre olmuştu.kız hariç alayının haberi vardı seviyeli aşkımdan.her daim aşıktım ona.belki o da bazen beni sevmiştir.neyse, bi de 90 larda pop müzik patlayınca şarkıların alayına klip çekiliyordu.öyle masrafa falan gerek yok.bi koltuk, bi duvar yetiyordu klip çekmek için.koltuğu duvarın önüne koyan klip çekiyordu.benim bile klip çekmişliğim vardı o dönem.serdar ortaç'ın karabiberim şarkısına karşı pulbiberim diye şarkı yapmıştım ben.ama sonra çok ağzım yandı (gülüşmeler).mahalleden bi kızı da klipte oynattım.kızın göbeğinden yeşil zeytin yedim bende.velasıl baktım açıkmışım.iki de yumurta kırdım kızın göbeğinde.baktım olacak gibi değil, baya sehpa olarak kullandım ben onu, o günden sonra.meğersem kız hamileymiş.çok sonra öğrendim.bizim sehpa oldu doğuran sehpa (gülüşmeler).dedim kızım bak en az "üç sehpa". bir anlam veremedi tabi.listeleri alt üst etmek istedim; ama alt üst eşofman bulamadığım için klip çekemedim.ona göre ayarlamıştım klibi.koltuk bulmuştum ama.koltuk fena değildi de duvar istediğim gibi olmamıştı.müzik hayatım son buldu.geçenlerde nostalji albümü yaptım.hiç şarkım olmadığı için albüme bi şey koyamadım ama.fakat devamını da yaptım nostalji 2-3-4 diye.takdir edersin ki onlarda boştu.yine de sattı ama albüm.dediler "bu albüm bir boşluğu doldurdu." geçenlerde de dost sohbetinde şaka olsun diye türkler 5000 eskimoyu 3000 pengueni öldürdü dedim.ertesi gün kargoyla akademi nobel göndermiş bana.ya "ne gerek vardı?" dedim.annem "dursun." dedi.bi de baktım ki çamaşır suyuna yatırmış annem ödülü.rengi açsın diye.alfred nobel görse ne derdi.kimbilir? belki annem onu da çamaşır suyuna yatırırdı.sezen aksu dinledim geçenlerde."geri dön geri dön ne olur geri dön" diye bağırıyordu sezen abla.laan dedim bu kadın dedim.mevlanayla aynı dönem yaşasaydı.mevlana yoldan geçen bi adama "gel ne olursan ol yine gel deseydi." bu da ordan "geri dööön geri döön ne olur geri döön!" diye bağırsaydı içli içli.adam kesinlikle Sezen aksuyu tercih edip geri dönerdi.bozardı mevlana'nın işlerini.öyle içli, öyle tesirli söylüyo işte.sonra gitti müge.taşındı mahalleden ( usta romancı gibi ana hikayeye geri dönüş denemesi) nereye taşındılar bilmiyorum.baktım o taşındı, bende taşınmamış birine, yeniden aşık olayım bari dedim.esmer bir kızdı 1.60 boylarında siyah gözlü .. işte neyse.eşgali önemli değil.adı burcuydu.onu sevdim bi dönem.şiir falan yazmadım ama.baktım özdemir asaf benden daha iyi yazıyo.verdim çoşkuyu onun şiirlerinden.çokoprens de almadım.param yoktu.bu aşk mali durumum bozukken beni buldu.sonra? sonra onlar da taşındı.ben yine seviyeli seviyeli kala kaldım.güzel güzel el salladım arkasından, seviyeli bi şekilde.topa verdim kendimi.top imal ettim evde bi süre.yok yok imal etmedim.top oynadım yani.bi klup beni keşfeder belki diye bekleyip durdum yıllarca.bi gece klubünden teklif geldi gerçi; ama şartlar istediğim gibi değildi.top oynamayı sevdim ama.öyle futbol topumuz falan yoktu.yollarda bulduğumuz patlak topları azımızla yırtıp, kenarından şişiriyo, öyle oynuyoduk havası sönünceye kadar. "şu tarafa gidelim.belki top buluruz, 12 yaşıma kadar ana felsefemdi." bana o dönem karl max mı imanuel kant mı yoksa top mu? diye sorsalardı kesinlikle "top" derdim.yok kant veya marx'a top demiyorum.felsefe benim için oydu.topla oynamak kabak tadı verince ki zerre yemedim kabak.tadı nasıl bilmiyorum.ama bir deyime konu olduğuna göre güzel değil demekki.topu ortasından yırtıp, kafama şapka yapıyordum.şapka kanunundan haberim yoktu ama.sende bilirsin.90 larda çocuk olan herkes toptan şapka yapmıştır kafasına.eski günlerdi.90 lar ne günlerdi...ilk orucumu tuttuğumda 6-7 yaşlarında falandım.fakat acıktığım için orucu bozdum.sonra dinden çıkarım diye korktum.bi arkadaşa ne yapmam gerekiyo diye sordum.kaza dedi.bi anlam veremedim.baktım başka hal çaresi yok.bisikletle duran bi arabaya arkadan çarptım.kaza yaptım.ama kabul olmuyomuş öyle.üzüldüm.hocaya oruç tutuyorum; ama fanatik değilim diyerek hafifletici sebepler yaratmaya çalıştım kendimce.ama olmadı.hoca yemedi.çünkü oruçluydu.haha.şakaydı.bende her çocuk gibi "karadeniz niye üstümüze dökülmüyo lan?" diye merak edip durdum.dökülse boku yerim dedim.yüzme bilmiyorum dedim.ama dökülmedi.üstüm başım su olurdu yoksa.90 larda bunları düşünmeyen çocuk yok gibidir.sonra rusyanın sıcak denizlere inme politikasından bahsedilirdi.bi anlam veremezdim.adamlar buz gibi yerde yaşıyolar.ne olur accık sıcak denize inselerde ısınsalar derdim.23 nisanda başbakanın koltuğuna oturtsalardı.bu sıcak deniz meselesini gündeme getirecektim.23 nisanda başbakanın koltuğu yerine cem yılmazın koltuğuna oturmak da istedim.gittim yanına.koltuğu boştu.23 nisandı.anneme her zamanki sempatikliği ile koltuğunu göstererek "çocuk oturcak mı?" diye espri yapınca ayakta gitmeye karar verdim.oturmadım.çok sonra takvim gazetesinin 19 kupona falan o koltuğu vermesini çok bekledim; ama vermedi.küçükken çok salaktım.anadolunun kapılarının türklere açılmasındaki mecazı da göremeyek kadar küçüktüm.nereydi anadolunun kapısı?ayrıca anahtar paspasın altında mıydı? kurtuluş savaşında da savaşan askerlerin hepsinin adının kurtuluş olduğunu, o yüzden kurtuluş savaşı dendiğini sanırdım.lan derdim bi gün tevfik savaşı yapılırsa, askerlikten nasıl yırtmalı acaba? herkes gibi uzaylılara bende inandım bi süre.dünyayı istila edecekler sandım.ay'dan onun için taş topladıklarını sanıyordum astronotların.hani olur da o esnada karşılarına uzaylı falan çıkarsa kafalarına atmak için.taş demişken, dedem hacca gitmeden önce "dede orada şeytan taşlıcak mısın?" diye sormuştum.evet demişti dedem.iyi dedim.şeytanınız bol olsun.biraz kızdı.çocukluğuma verdi.çocukluğuma verdim.sonraları günlük tuttum bi dönem.günlük tutmadım ama.arada sırada yazıyodum.sevgili günlük, başlangıcının bi yalan olduğunu anladım.90 larda türkiye'nin bi şehrinde çocuksanız asla "sevgili günlük" diye başlamazsınız.onu daha ziyade kansas da veya los angelestaki john ya da marry falan yapar.eskimo'nun da yaptığını sanmam böle bir şeyi.ayrıca yapsa, ne yazcak? sevgili günlük.bugün çok soğuk!..yoo.sıkıcı olurdu.o yüzden tutmamıştır heralde. "sevgili günlük" yerine "hacı naaber ya" şeklindeki bi yaklaşım daha içten ve daha bizden.Japon balıklarının da gözlerinin çekik olduğunu sanıyordum küçükken.karate bilirler diye yanaşamazdım yanlarına.testere ve çekiç balıklarının her alet çantasında bulunması gerektiğini düşünürdüm.ilk ergenlik dönemimizde arkadaşlarla aldığımız şişme kadını şişirmesi için nefesi kuvvetli bi hocaya götürünce dayak kaçınılmaz olmuştu.küçükken çok salaktım.bi de "resmi gazete" nedir.onu bilmiyodum.sahi neydi o? tüm gazeteleri misal sabah, milliyet, hürriyet falan onları resmi gazete sanırdım.meclisle ilgiliymiş meğer.acaba derdim.o da kuponla bişi veriyo mu? "kuponla milletvekili mi veriyo yoksa?" diye düşündüm.23 kupon biriktiren herkese adana milletvekili hediye!...." bir de cine-5 henüz havalı kanalken geceleri özellikle bayramlarda erotik filmler verirdi.hatırladın mı? ne güzel olurdu bayram geceleri o filmleri izlemek.ah ulan diyorum şimdi.nerde o eski bayramlar? 90 larda hamam böceklerini de düşündüm bir süre..neden adları hamam böceği bunların? en son hangi hamamda görülmüşler mesela? madem hamam böceği, neden kapkara bunlar? adam iki tas su dökünüp, kese attırmaz mı kendine? şöyle akça pakça çıkar insan içine..geçen gördüm bir tane evde.ev böceği baya dedim, söle bakalım hamamda böcekler nasıl bayılır? duyma bile duymadı beni.öylece çekip gitti, ardına bakmadan.kimbilir belki de mügenin yanına gitti.belki de burcunun.Sahi hamamdan önce neyle adlandırılıyorlardı acaba? hamam icad edilmeden önce yani.neyse sanırım bunu hiç bilemeyeceğiz.90 larda hamam böcekleri de başkaydı ama.o ayrı.şimdi 2000 lerde o günleri düşünmüyor değilim doğrusu.geçen feysbuktan aradım mügeyi.bulamadım.burcuyu aradım sonra.onu da bulamadım.hamam böceğini aradım.onu da bulamadım.çok sonra "1 arkadaşlık isteği"ni görünce irkildim.heyecanlandım.baktım ki hamamböceği.tanrım! heyhat!. bana arkadaşlık göndermiş.hemen bilgilerine, fotolarına baktım.en sevdiği film beterböcekmiş.şimdi arada mesajlaşıyoruz onunla.90 ları anıyoruz.mügeden ve burcudan konuşuyoruz.sobalı evlerden bahsediyoruz.soba ateşinin gece ışıklar sönünce, duvardaki esrarlı yansımasından.sözün özü 90 lar güzeldi yani.90 larda çocuk olmakta (ağlaşmalar).
(bkz: biz orospu çocuğuyduk)

görsel
her gün söylediğim cümle, her gün... ben hakketen manyaktım lan, ivan ilyiçin ölümünü okuyup sapıtmıştım he.
küçükken fotoğraflarda verdiğim pozları görünce kullandığım cumle.
kışın o soğunda etek giymişim.

anne sen niye bana kış günü etek giydirmişin bu fotoğrafta.
*hıı sonra bütün gün senin ağlamanı çekcektim dimi ..annneee etek giycemm diye"
ay ne salakmışım ya.
*kokoştun sen küçükken.
genelde kızlar küçükken etek meraklısıdır. benim gibi
Kanepeden düşüp kaburga kırmak salaklık mı yoksa sakarlık mı? Çöp atacağım diye çöp arabasının altında kalmak salaklık mı sakarlık mı... araba tekeri acaba ayağımı çiğnese acır mı? önermesini test etmek salaklık mı yoksa deney ve gözlemcilik mi? sorular sorular aklımda ki sorular at bunları kenara...
Salaktım ben ya...
Şu an çok akıllı olduğunu sanan yazan söylemidir.
(bkz: değişmeyen gerçekler) * *
küçükken yaptığı saçmalıkları anlatırken onları masum bir şeymiş gibi örtme cümlesi. he bir de aktüel durumunu akıllı sanma.
kendinle dalga geçmeni sağlayabilen yegane cümlelerden bir tanesi.

efendim,
şimdi düşününce ben de küçükken baya bir salakmışım hani.

o kadar salaktım ki; babam polis arabasını solladığında bizi hapse atacaklarını falan sanırdım.
helikopterden uçaktan vs uçan araçların hepsinden düşecekler diye korkup evin içine kaçardım.
90'lı yılların her şeyi yanlış anlayan çocuk bünyelerinden bir enstantane.

john travolta'nın adını johntra soyadını volta sandığım yetmiyormuş gibi bir de soyadından ötürü türk olduğunu düşünüyordum.
ayrıca cüneyt arkın değil cüney tarkın'dı benim için kara murat'ın adı. trt hep yanlış yazıyordu.

maldım lan bildiğin mal. emrah için çok üzülüyordum, gerçekten yaşıyor sanıyordum. allaha her gün dua ediyordum kurtarsın diye onu bu hayattan.
öz eliştirinin dibidir. başlık sahibinin akabinde kendini tamamen harcıyacağı aşikardır.
şimdi de pek fena sayılmazsın.
parmağımı prize soktum.Allah'tan başka bir yerimi sokmamışım.
güncel Önemli Başlıklar