bugün

Vay be. insanlar şaka maka baya baya sevişiyor.
bir insanı sevmekle başlıyordu herşey..
ve boşanmak için en az iki şahit gerekiyordu..
ve ben ne zaman kiminle sevişsem
hala seni aldatıyorum!

(dizelerinin geçtiği şiir)

(ama hiçbir zaman)

yine de ışıklar bu kenti güzel gösteriyor geceleri... işte hepsi bu...

(denilen şiir kadar acı değil.)
ne olmuş şimdi anlamadım ki, sol elinden sağ eline mi geçmiş.
Tuhaf bir his. Ben kiminle sevisirsem seviseyim pişmanlık hissedemiyorum. Birisiyle beraber olsamda olmasamda, fark etmiyor...
unutamamayı çok güzel ifade etmiş.
(bkz: eli işte gözü oynaşta)
şuradan şuraya sevişmek nasip olmasın hala seni seviyorum gibi bişeydir.
Lirik lirik kirmizi sarap dilimlenmis kasar la yilmaz erdoganin s3sinden dinleyip arkasinada ceyhun yilmazdan sen de denizmisin be marmarayi dinlenesiiii misralar.
Bir orangutan dile gelse soylemez sen başlık açıyorsun.
An itibariyle yorum yapan yazarlarin asla "aldatilan" -dolayisiyla cok sevilen-olamayacaklarini gosteren soz. Siz o kadar degerli degilsiniz ve bu kafayla olamazsiniz... anca "sevisilen" -dolayisiyla siktir edilen- olursunuz siz bu kafayla.
bir başka ' daha kaç vücut gerek bana , benim seni unutmama ' tribi.

ayrıca

(bkz: ne öbüşüyonuz lan seks mi burası)
en gerçek en acı aşk itirafı olsa gerek.
en candan seni seviyorum olsa gerek.
en büyük yemin olsa gerek.
öyle bir söz...
"ardından çatır çatır sevişiyorum" mesajına romantizm katıp kamufle ederek itiraf etmektir.
şiir değil de şiyir olsun.

Yaşamak; üçüncü sınıf pavyon şairlerinin sınıfı belirsiz kadınlara yazdığı şiirler gibi iğreti duruyor üzerimde. 6 numaralı kapıdan çıkıp, koridorun üzerinde günbatımına doğru yönelen bir tren yolu gibi döşenmiş kırmızı çizgiyi takip ediyorum. Sanki bütün kabileler bu rayların üzerinde idam edilmiş gibi. Islak ve sıcak. Ve kırmızı. Tanrı buraya uğramış gibi bırakılan devasa ayak izleri. Koridorun sonundan yayılan cızırtılı bir ses bütün odaları dolduruyor; "Don't Cry." Kafamın üzerinde dönen ama hiç de esinti yaratmayan pervaneye bakıp şarkıya eşlik ederken, Ayrılık ne renk? Diye düşünüyorum sessizce. Kırmızı çizgiye çarpan turuncu huzme, koyuluğu biraz daha saydamlaştırırken can çekişen alyuvarları görüyor gibiydim, çığlıklarını duyuyor gibiydim. Biraz da deli gibiydim...

Telefon çalıyor...
Telefon çalıyor, eskitme mobilyalarımı deler gibi bir çınlama ile. Sigaramdan bir nefes daha alıp, kahkaha atarken çıkartıyorum dumanı. içeri sızan ışıkla birleştiğinde bu duman ve kahkaha da olduğunda bir an için korku filminden bir kareyi andırıyor bana. Telefon çalıyor. Bir parça kan damlıyor annemin en sevdiği halısına kesik bileklerimden. Utanıyorum. Telefon çalıyor. Ellerimdeki demir kokulu sıvıyı aceleyle üzerime silip ahizeyi kaldırıyorum; -Neden geç açtın? --Duş alıyordum anne, kan ile... Telefon kapanıyor. Annem her zaman yaptığım ölüm şakalarından biri zannedip küfür gibi kapatıyor telefonu. Acıyla gülümsüyorum çünkü kırıldım. Annemin intihar dâhil benim hiçbir işi beceremeyeceğimi düşünmesi, beni üzüyor. Beni üzdü. Beni şair yaptı. Beni yalnız bir adam yaptı. Ah, anne! Cehennemine odun olacağım sanırım. Ben istemedim bunu, tanrı öyle diyor gibi.

Kapı çalıyor... Birileri kapıyı öfkeyle yumrukluyor. Kafamı masanın üzerine usulca koyup, geride bırakacağım sevgilimi düşünüyorum. En çok özleyeceğim şey masmavi bir çift göz olması, hayatımı yeterince iyi yaşayamadığımı gösterir gibi duruyor fakat ben bundan rahatsız değilim. Gözlerimin kapanmasına engel olamıyorum. Dudaklarımdan kendimin bile duyamadığı bir fısıltı, hafif bir tebessümle karışıp orkestraya karışıyor. Müzik daha bir derin geliyor. Daha anlamlı. Koridora vuran güneş daha bir koyulaştı gibi. Ben hala geride bırakacağım sevgilimi düşünüyorum. Güzel günlerimiz olabilirdi eğer insanlık jileti yaratmasaydı. Gözlerim biraz daha kısılıyor, biraz daha donuk bakmaya başlıyorum. Haftalardır tezgâhta duran bir orkinos gibi ölü bakıyorum. Yüzüm iyice kireçleşiyor. Biri kapıyı daha da öfkeyle yumrukluyor. Sanki savaş davulları çalıyor gibi. Gözlerimin önünden minik bir kan nehri geçip burnuma değiyor. Biraz demir biraz alkol kokuyor. O nehirlerde avlanan korsanlar görmek güzel olurdu diye düşünüyorum. Konçerto, alkol, sigara, müzik, tebessüm. Mükemmel ölüyorum. Tek eksik var içimde, tutamadığım bir sıcak el. En çok özleyeceğim bir çift mavi göz.

Kapı daha bir şiddetle vuruluyor. Ve kırıldı...
içeri birkaç adam giriyor tanımadığım ya da gözlerim fazla flu gördüğü için tanıyamadığım. Üzerime doğru koşarlarken artık veda vaktinin geldiğini anlayıp hafif bir tebessüm ile gözlerimi kapatıyorum. Sanki beni kovalıyorlardı da ben kapıyı yüzlerine çarptım gibi. Gözlerimi kapatırken en çok bir çift mavi gözü özleyeceğim aklıma geliyor. Gözlerim kapanıyor.

Gerisi?
Anlatılamayacak kadar karanlık...
duygusuz sevisen insanin acikliga kavustugu andir.

duygular baskasinda kalmis.
sevdiğini unutmak için bir başkasıyla sevişen insanın unutamadığını, yapamadığını gösteren en bariz cümlelerdir. beden bir şekilde tatmin olacaktır belki ama ruh doymadıktan sonra anlamsızdır. sürekli bir düşünce kafasında virüs gibi yer edecektir. hayaller anlamsızlaşacak.

diğer insan belki bunların hiç farkında olmayacak ama zaten en başında aldatılmıştır. bu yüzden bir gün anlasa bile farketmeyecektir.
başka birini seven kalbin bedenini tatmin için bir başkasını kullanmasıdır. kötüdür.
her halükarda kişinin kendini aldattığını gösterir..
kalbinde biri varken yatağına başka birini alabilecek kadar aciz olanın söylemidir. ciddiye almayınız.
geçen yazdır tutmaya çalışmışsındır.anıları biraz daha taze tutmak için çabalamışsındır.ama yok zaman bu tabi ki geçecek kendi aymazlığında.ve haz doyum sevişmek insana dair ve bundan sonrası yürekten sevişememek.aldatmanın aldatmış insan psikolojisini anlatan güzel yılmaz erdoğan şiiridir.
'off lafa bak aq' şeklinde tepki verdiğim cümle olmuştur. tükenmiş birinin şöyleyebileceği sağlam cümlelerden biridir. anlayan için elbette...
birine aşıkken bir başkasıyla sevişebilen insanın demagojisi. kan damlamış kaleminden maşallah..

(bkz: çok romantiksin lütfücüm)
yitirilen bir aşkın hala unutulmadığını anlatan en güzel dizeler. yılmaz erdoğanın pastirma yazı isimli şiirinin bitiş cümlesi.

böyle zamansız güneşli,
umulmadık mavi günlerde
bir bekleme salonu yalnızlığına
bürünüyorum...
iliklerimdeki yitik aşkı
sarhoş bir unutkanlığa ilikliyorum...

sanki şiirini bilmediğim
bir fransız akşamında
kaldırım taşlarını sayıyorum kalbimin...
içimde ayak izlerin,
aylak bir yaz geçiyor avuçlarımdan...

ve ben ne zaman,
kiminle sevişsem,
hâlâ seni aldatıyorum.

edit : 45 karakter sınırı.
güncel Önemli Başlıklar