bugün

bize oyuncaklarınızı getirin oynayın demişlerdi öğretmen doğum iznine ayrılmıştı herkeste uzaktan kumandalı arabalar robotlar aksiyon figürleri kostümler oyuncak askerler barbie bebekler benim neyim vardı tahtadan araba ama nasıl tahtadan araba iki tane diktörtgen prizma biri uzun biri kısa üst üste yapıştırılımış.

çok fakirdik o günden sonra para hayatımdaki en önemli şey oldu hiç birşey paradan daha değerli değildir.
eğitimin bir ciddiyeti vardı, öğretmen dedin mi karşısında laga luga yapamaz çekinirdik doğrusu. şimdi mi iyi o zaman mı iyi tartışma konusu.sanki şimdiki çocuklar daha özgüvenli yetişiyor gibi. her gün özenle giyilen önce siyah önlük üzerine beyaz yakalık, siyah tahta ve tebeşir tozu ve fişler asla unutulmaz.Aklımda kalan en kötü anı ise ilk hocamızın biraz asabi olmasıydı.daha okulun ilk günü yanımdaki arkadaşı tartaklamıştı.
ilkokuldayken, kantinlerde iki bin beş yüz liraya yarım simit satılırdı.
Çok acıkmadım mı ondan alırdım.

Şimdilerde, önümüze ne gelirse gelsin gözümüz bile doymuyor.
vahşileşmiş olmalıyız.
Siyah önlük giyilir, beyaz yaka takılırdı, çernobil faciasından arta kalan fındıklar çocuklara itelenirdi diye devam edecek cümlenin girizgahıdır.

Sonra 80li nesil niye böyle oldu? E verdiniz radyasyonlu fındıkları daha ne olacağdı?
önlükler siyah, gazozlar elvan, kolalar bade'ydi.
1. sınıfta gaz çıkaracakken altıma ...
geçmiş zaman olur ki cümlesi.

ben ilkokuldayken;

- güneydoğu Anadolu, bir coğrafi bölgemizdi. şurasında bu yetişir, burasında bu yetişir, yazları sıcak ve kurak olur, bazı yörelerinde hayvancılık yapılırdı. medeniyetler beşiği Mezopotamya idi ve pek çok tarihi kültürel değere sahipti. van gölü vardı gene o tarafta, kocamandı, ağrı dağı vardı, pek yüksekti. herkesi memleketi vardı, ırkı mezhebi yoktu. bunlar sadece ikincil detay bilgilerdi ki, bizim çocuk olarak haberimiz bile yoktu.

- özel kanallar, internet, bırak interneti her yerde bilgisayar yoktu. telefon haneleri az idi, ankesörlü telefonlarda jetonlara oje sürülürdü. komşuluk vardı, saygı vardı, sokak lambaları biraz ısınınca söner, nisan ve ağustosta yağmurlar yağardı. domatesler ve peynirler ekmek arasında, önce kokusu ile doyururdu. gene buluşulurdu, arkadaşlarla oynanırdı. cuma günleri akşam misafirliklere gidilir, tam çocuklarla ısınılıp oyunlar keyifli hale geldiğinde anne babalar kalkarlardı.

- soba vardı. kışın pek soğuk olur, genelde tek odaya yoğunlaşılırdı. soba üzerine ekmek kızartılır, halis tereyağı eritilirken sulanan mantarların pişmesi beklenirdi. sonra mandalina kabukları..böyle kenarından büküp sıktığında çıtır çıtır dans ederdi damlalar. eve kedi alınır, yakalanıldığında fırça, bazen de sopa yenirdi. pazar günleri kazanını o dönemler hatırlarlar.

çok güzeldi be. özlüyorum bazen.