bugün

20li yaşlarını hayalindeki kadının melankoli denizinde kulaç atarak kıtalaştırmış yazarın son demidir.

yüzünde hiç batmazdı güneş
*
sesinde yükselen gülücükle mahkum ay
*
sen kokan yağmur kusmuş bana dörtduvar gıpgri
*
seni düşündüm yine göğsümde gökgürültüsü
*
sanki mevsim sağanak sağanak yağar içime
*
omzum kavruldu karasal yokluğun
*
ılıman öpücüklerin durur ezberimde
*
duru hicran taşır leylekler
*
sonbaharda gözlerim dağılan binlerce yuva
*
şiddetli fırtına haftasonlarımı silen sözlerin
*
Ekinoks gibi vurur ince ince toprağa basışın kulaklarıma
*
uykusuz gecenin ortasında üşürüm
*
güneş ayrılıkla doğacak
*
dağlar ayaza boğulmuş nefesinle
*
urpertir hatıran yok edici kartanesi
*
tükenirim parmaklarım havakımında lütfen dindir esintini
*
hani sessizlik sesini kesen dolu sürüsü
*
akşam olur
*
dudaklarım adınla ısınır ayaklarım siyah çizmelerini sorar
*
ağac olmasam da inan bedenim kardanadam
*
tatlandırdığımız aşk tuzlanmış yol oysa
*
parçalıbulutlu yüzümden düşen binparça aman
*
sabahları yoğun sise girmiş resimlerin
*
valizimde kaybolmayan sen bir de rutubet
*
sırtımı ısıtır bakışların nakış nakış
*
kurşuni eteğin çarpmış kapıya lodos lodos tenime
*
söylemez dilim poyraz götürmüş sevgilim
*
haberlerde ayrılıklar kuzeyrüzgarı donduruculuğunda
*
hiç anlayamam kırağı düşer koluma
*
başım öne eğilir ilkbahardan terksin
*
cemreyle giden umutlarım
*
sabaha karşı düşen şebnem yatağıma
*
sevgimi çalan insanlar ikliminden çıkan arsız bora
*
bana kalmaz yazdan kalma bir gunun
*
yok ki güneşli artık bir günüm
*
fön çekilir ruhuma ruhundan bir sayfa
*
avuçlarım ellerinden uzak kum fırtınası
*
hafızam falezlere çarpan dalgalarla bulur seni
*
tum aşk şarkıları
*
ağaçlarımı kul eden yıldırımlar
*
geçen seneydi seninle çıkan gokkuşağım demek ki
*
nasıl ıslanmış
*
nezleye götürür şakağına değen şakağım
*
şakası yok mevsimler uçuruyor saçlarını sevgilim
*
romatizmalı romantizim benimkisi
*
Sevgilim
*
acılar pusu kurmuş sellenmiş seni tutan sevincim
*
bıraktım ceketimi rüzqara
*
canıma yapışan o deli tavrına
*
Korkmuyorum artık benzedim zaten hava durumuna....
sana komşular bıraktım ikinci katlarda
apartman kapıları yarı açık
su satinin yanında elektirik
bir de zile basıp kaçan çocuklar
sana komşular bıraktım tel tel
sarı süpürge kadar sık değil
araları hep boşluk
sokağa çıkma yasağı olan günlere neşeleri
adabımuaşereti saltanat tahtında kalmış komşular
sana komşular bıraktım
balkonları zambaktan cennet
simsiyah camları,hep korkutuyor
ortaokul ceketimin takıldığı birkaç ağaç
bilyelerimin ve topaçımın düştüğü çukurlara yakın komşular...
(bkz: ben bu yazıyı sana yazdım)
esra erol izledim
bunu senden gizledim
evim yok, emeklim yok
şiir başlık gibi bom. *
duvar bu duvar
kıyamet bekçisi elleri kaçıran duvar
eskitir gözlerini kaç defa valizlere sığınak
E.B.
başkasın sen şokun sertliğinde başkasın diyorum ya
yaslanmak ağzına burnuna kuvvetlice
keser korkuyorum batıcak boynuma
bir etek giysem ruhuma acısı öyle geçer
öyle geçer de üzülürüm üzülürüm haline
deste deste döktüğün gözyaşını duvar diplerinde
duvar diplerinde biten otlara döktüğünden korkarım
E.B.
az değil ne okumak ne yaşamak
okurken surdan duvar yazarken hüzünden
içeri girişler muhafız kapanı
Nicomedia ya da istanbul bu alevi tutan
defterimiz beraber dürülmüş duvarın arkasında
kalabalık bir tarafta ben bir tarafta sen -yıkılmayacak özlemin
duvara karşı en azından sosyalist bir aşk veya devrimci bir kalp
E.B.
kimse silmez atlayıp da bu andı
arkasında sen varsın hem adın da Berlin değil
yıkılmazsın bu zaman kalkanında
çok nadir artık bendeki bu duvar
öpsem izi kalır anca yatsıya yatasıya
E.B.
dünyadaki herkes için herhangi biri
ama benim için her duvara bedelsin demek de zor değil
seksen iki santim uzun ince otsuz tarafından
ruhsuz duvarımsın ruhsuz duvarımsın...
(bkz: aşıksınız)
gözlerimde taşıyorum koca okyanusu
bitmek üzere balıkların gardiyan öfkesi
burası gerçekten karanlık ve vücudum benek benek
her gün duvara bir çentik deriye bir benek
anlaman gerek cezamı çekiyorum
E.B.
su giriyor kapının altından
köpekbalığının diş izleri üstünde
kocaman burnum düşecek
kırk gün oldu belki daha fazla
anlaman gerek peşpeşe geliyor adımlarım
E.B.
mıknatıs misali seni de çekeyim
yunuslara uzatalım gamzeni
ücret bedelimiz olsun
derinliklerde inci-mercan evrimini tamamlayalım
E.B.
yok işte binlerce sen
düfüzyon mu sanki üzerime yağan hatıraların
yok bu başka bir şey:
özgürlüğe giden tutsaklar-esir şehrin insanları belki de demirden gözyaşları
bu da değil taa en baştan almak lazım
delikanlının beyaz bir lamba altında oturuşu hepsini tamamlar bakarsın
E.B.`
anlaman gerek`
ya toprağa tükürmek ya beline kadar suya düşmek
kıskıvrak bu son bakış
anlaman gerek
kaçbin tane çizik acısı beş dakka yakıyor
E.B.
kurtuldum diyemiyorum
ilk doğum sancısı da kalıyor göbekte
ama seni hangi gök bıraktıysa tanrısı benim
anlaman gerek böyle kolay bitmeyecek
E.B.
seni her mevsim hasat edeceğim
ambarlara kitlemeyeceğim
Züğürt Ağadan biliyorum
atıma binip hayalini kovalayacağım
biraz yavan biraz ıslak ekmekle seni hep seveceğim...
benim olmasa da, çok sevdiğim bir şiir, kendim yazmışım gibi hissediyorum

sevgilim seninleyken bile sensizim,
belki biraz da densizim,
hatta ben bir dinsizim,
şaka lan şaka elhamdülillah müslümanız

cihan ceylan
Sevda

sevda dedigin bir uzun, dikenli yol.
bir gul bekler sonunda seni.

dokursan o gule sen kalirsin, gul olur.
dokunmazsan sen olursun, gul kalir.

iste bu yolda eger gercekten seviyorsan ey dost,
sen olursun, gul kalir.

sedat eşki

is bu siir anlasilacagi uzere kavusmamanin hayra yoruldugu bir iliski icin yazilmistir. uzun yillar sevgili olunan, ancak daha sonralari baskasiyla evlenen, evlilikte umdugunu bulamayan eski sevgilinin isteklerine cevaben yazilmistir. (bkz: saygilar kuzen)
bugünlerde moda olan "ben bu şarkıyı sana yazım", "ben bu besteyi sana yaptım" ifadelerinin başka bir versiyonudur.
çok sevdim seni,
deliydim delicesine sevmeme gerek kalmadan
çok sevdim seni deli ruhumla;
sen ve ben ayrı bir parçaydık
farklı yerlere ait olan,
farklı denizlerde, farklı esintiler arayan...

ben çok sevdim senin güzel gözlerini,
oysa o gözler artık duvar gibi;
ama o güzler görmesem de
her zaman görmüş gibi hissettiğim gözler...

çok sevdim seni,
hiç hesapta yoktu sevmek
fırtına gibi çıktı,
bitmek bilmedi,
bitti bitecek bekledim hep
gemilerin sessizliğinde...
*****
seni düşündüğüm günlerden bir masa kurdum

elmaslarla yakutlarla zümrütlerle bezedim

nihayet başında sadece ben durdum

işte oradan kaf dağının ardından kalbine tutundum...
sevdim ama kimi,
en tatlı birisini,
nasıl anlatsam sana,
ilk harflere baksana.*
onunla da masanı paylaşma!
benimle olan bize özel kalsın hıyarto.
ona da canııııııııım deme!
beni yine özle, sevme onu!
seversen sev be!
bundan bilmem kaç yüz gün önce ateşe verilmiş
arabesk günler geceler kaçmıs genzimize
tanrıdan habersiz
bir gün çıkıp gelir bakarsın
hayatı sıfırlanmış mazimiz
zamansız düşmüş yüzüme
arka bahçedeki nefesinin izi
sinsi hastalıklar etrafımda
sürgün eder dizi dizi
yokluğun bir roman
iki nokta üst üste parantez ve düz çizgi...
Karanlığı aydınlatan ışığımdın sanki,
Okyanusun soğukluğu gibiydin
Rüyalarımı süsledin
Aşkımdın,tek aşkım
Yaşama sebebim olan,nefesimdin sen...
( (bkz: ben bu şiirimde akrostiş yaptım))
karanlıkta sevdim seni
aşkın mıydı düşümdeki
patlatırlar enseni
aklımca sevdim

çaresiz değildim, çare sizdiniz
entri girdim, kızdınız
neden hala yalnızdım
ellerim mi bomboştu
nane likörü hoştu
insan hepsini içer mi
( (bkz: ben bu şiirimde iyice zırvaladım))
bazen kendimi kaybetmiş buluyorum
gözlerim dalıyor gidiyor uzaklara
sigaram bitiyor farkında olmadan
elim yanıyor? kalbimin acısını unutuyorum

acı veriyor artık seni sevmek,
ama unutmak zor bunu bilmen gerek
ben seni unutamam hep sevdim sevdicek
gözlerinde kaybolmak yok olmak istiyorum..

seni üzüyorum diyerek ayrıldın benden
gülüşünü nasıl gizliyorsun bir anlayabilsem
benden uzakta beni mutlu mu ediyorsun sanarsın
sen yoksan ben sadece pis bir liboşum. *
hani istemeden ağlamak var ya;
gözyaşlarını tutamayıp, iradeni kaybedip
ağlarsın ya hani hüzünlü günleri hatırlayıp.
ayrılık günlerini...

ama yok ağlamazsın ki sen.
ağlayamazsın.
insafsızca terkedersin sadece.
yaşanan onca şeyi bir kalemde silersin.

unutursun o ilk öpücüğü
değeri yokturçünkü senin için.
ne bir damla gözyaşının
ne de ilk öpücüğün...

sevebilirmisin kimseyi,
benim seni sevdiğim gibi?
düşünmene bile gerek yok
sevemezsin çünkü

ne aşk ne sevgi
anlayamazsın ki bunları
oyundur senin için
vakit geçirmektir
sevmediğin halde seviyorum diyebilmektir.

sakın unutma;
eğer benim seni sevdiğim gibi
severse biri seni,
gözlerinin içine bakıp aşkım derse...
kapa gözlerini birkaç saniye
o lafı söylemeden önce düşün biraz
sadece düşün.
bütün o yalnız gecelerde, bütün o banka kuyruklarında, her yudum suda, insanlara her bakışında, her nefeste, bütün o kendine söylediğin yalanlar da santim santim ölürsün.
ve adına da hayat dersin.
ben her gün kendime gün gelecek her şeyin çok daha güzel olacağı yalanını söylüyorum.
her gün ama her gün ölüyorum aslında
ne yapıyorum?
kimim ben?
nerde nasıl yaşıyorum?
diye defalarca soruyorum kendime ve hep aynı cevabı alıyorum.
içi boş, ruhu yalanla dolu kocaman bir dünya da her gün aşk denilen yalanla kendimi avutuyor her nefeste, her sigaranın sonunda ölümü bekliyorum.
biliyorum
ölüm sebebim aşk olacak.
ve bir gün yaşamaktan vazgeçeceğim bütün o yalanları.
ben sadece tek gerçeği;
aşkı yaşayacağım, bana tekrar geldiğinde
bazılarının intiharı on saniye sürer...
benimki seneler sürdü...
hala da bitmedi.
her gün şiddetini arttırarak benden daha çok şey koparıp götürerek devam ediyor
bir an önce geri gel
aşkın yalan olmadığını göster
bir an önce geri gel
ve her gün ölen beni
kurtar!!!

ve bil ki
eğer bir gün ölürsem
beni soğuk bir istanbul sabahında
istanbul da bir çam ağacının altına
istanbul da; benim için aşkın başlayıp bittiği yere
gömecekler
arkamdan ne ağlanacak, ne yas tutulacak
kurtuluşu oldu diyecekler
artık özgür diyecekler
beni soğuk bir istanbul sabahında
en sevdiğim şehirlerden birine
benim için güneşin son kez battığı yere
istanbula
en kuytu en bilinmez yere gömecekler
özleyeceğim tek şey;
sen ve kokun olacak!
şimdi olduğu gibi
özledim sesini ne olur konuş
bir gül açtır zamanların ötesinden
karanlıklar içindeyim, kapkarayım bugün gel
gök mavisinden, deniz mavisinden
bana bir şarkı söyle
gözlerim kan çanağı, yorgunum, uykusuzum
bir baksana ne haldeyim deli divane
yaralıyım, çaresizim umutsuzum
bana bir şarkı söyle
yağmur ol yağ üstüme, güneş ol ısıt
dökül karanlığıma ışıklar gibi
al beni, en uzaklara götür
sesin, aksın içimde bir pınar gibi
bana bir şarkı söyle
bütün renkleri kat birbirine
buram buram bir turuncu getir geçen yazdan
bir tüy gibi, bir bahar dalı gibi
hafiften, inceden, güzelden, en beyazdan
bana bir şarkı söyle
yağan kar nasıl hazin yağar bilirsin
kurşuni bir gökyüzünden ağlamaklı
işte öyleyim, kapkarayım bugün gel
en hüzünlü sesinle, en dokunaklı
bana bir şarkı söyle
kucağımda bir yığın
meyvası ayrılığın,
ben yine geleceğim
benim küçük meleğim.
o ela gözlerinde
parlıyacak bir inci,
ve bütün sözlerinde
kavuşmanın sevinci *
bundandır sisteme serzenişim
nice aşklarda debelenmiş
yüreğim...

ne darbeler atlattı bedenim
sağ kalan sadece küllenmiş
ölümlerim...

zamanını kaybetmiş cümlelerimde ki öznelerim
nerde yitirdiğim yüklemlerim
özlemlerim...

üzülürüm elini tutamadan geçti ölü günlerim
hep bir ışık aradı sensiz
suretim...

kaldır başını sonsuz maviye,
dik gözünü engin denizlere,

ben senin aramadığın her yerdeyim...
(Sadece çağrışım...)

Kar Şiiri

Karın yağdığını görünce
Kar tutan toprağı anlayacaksın
Toprakta bir karış karı görünce
Kar içinde yanan karı anlayacaksın

Allah kar gibi gökten yağınca
Karlar sıcak sıcak saçlarına değince
Başını önüne eğince
Benim bu şiirimi anlayacaksın

Bu adam o adam gelip gider
Senin ellerinde rüyam gelip gider
Her affın içinde bir intikam gelir gider
Bu şiirimi anlayınca beni anlayacaksın

Ben bu şiiri yazdım aşık çeşidi
Öyle kar yağdı ki elim üşüdü
Ruhum seni düşününce ışıdı
Her şeyi beni anlayınca anlayacaksın

Sezai Karakoç
ölüler mabetine açtım zifiri kalbimi
son bir fırt çektimde
efkarlarım dumanlandı bıkmış sigaramdan

çile kustum köpüklenen biramdan
kanlandı gözlerim
boğazımda düğümlenen göz yaşlarımdan
akıverdi 2 damla kelam

içinde hayat olsun diye
ben bir tek seni istedim
keşke ve yine keşke
o masum gözlerde
ölümsüz aşkı
sonsuzluğa merhabayı
uzakta ki yakına bulaşmayı
işte o cesareti
geri dön diye bekleyen
boş kalmış elleri
pişmanlık diye bağıran
sen kokan nefesini

işte bunu istedim

ölümlere çağıran sahipsiz sevgini...