bugün

bilmiyorum kaç gün oldu seninle ilgili yazmaya başlayalı. Her gün yeni bir ayrıntı hatırlayıp, her gün yeniden özlüyorum seni, özlediğim kadar da üzülerek bakıyorum gülüşümün arkasından.

farklı farklı anılarla tekrar tekrar yad ediyorum. Anlata anlata bitiremiyorum. bu yazar da çocukluğundan başka bir şey yazmıyor diyenler bile olmuştur sözlükte ama, sanırım uzun bir süre senden bahsetmeye devam edeceğim.

Her geçen gün senden uzaklaşmak, geri dönemeyeceğim yollarda yürümek zorunda kalmak çok acı.
Bugün doğum günüm ve senden biraz daha uzaklaştım.

Neden unuttun beni çocukluğum, ben hep seni hatırlarken, neden artık sevmiyorsun beni, neden; tarafından sevilmeye bu kadar muhtaçken?
ruyamda cocuklugumu gordum..bir gece vakti odama geliyor..$erefsiz, ba$liyor sormaya..

cocuklugum - noooldu tiyatrocu olduk mu ?
zati alim - olamadik..
c : para kazaniyomuyuz?
z : ehh

c : kizlar kizlar nerde ?
z : ne biliyim mina koyim
c : sakallar cikmadi mi
z : egri bugru cikti..kestim..
c : annem oldu mu?
z : yok icerde uyuyo..

c : bu kadarcik mi uzadik lan?nerde kaslar?hani ucgen vucut olacaktik?
z : eeh senin de i$in gucun kari kiz boy posmu$ mina koyim
c : ayfer e ne oldu?
z : evlenmi$ oglu olmu$ gecen ay

duruyor hicbir$ey soylemiyor..

bakiyor bakiyor uzun uzun yuzume odaya yataga bakiyor

ba$liyor aglamaya..

allahim susmuyor

z : $$$ aglama lan al.. bu ay ayin elemani secildik..

duruyorum hicbir$ey soyleyemiyorum..

bakiyorum bakiyorum uzun uzun yuzune odaya yataga bakiyorum..ayin elemani degil yuz yilin elemani olacaktik biz..hatirliyorum..

ba$liyorum aglamaya..

ama diyorum aglarken yine de iyi insan olduk lan..kimseye kotlugumuz dokunmadi..git sor bak istedigine..

biraz duruluyor..goz ya$larini ve burnunu siliyor..

c : kizlarin memelerini optuk mu hic..

optuk diyorum hem de bisuru optuk diyorum en ince ayrintisina kadar anlatiyorum sabaha kadar anlatiyorum..cocuk i$te hemen inaniyor.

yiğit özgür-alıntı.
akşam ezanına kadar sokaklarda top oynayıp, ezan okunurken seni eve çağıran annene ''5 dakika daha'' demeni özledim.

dışarıda kirlettiğin toz içindeki tişörtlerini özledim.

mahalledeki diğer çocuklarla kurduğun çıkarsız arkadaşlıkları özledim.

çok özledim...
çok saftın be. yalanın ne olduğunu bilmiyordun. cinsel organını çiş için kullanıyordun. tetris oynuyordun. ekmek yiyordun. su içiyordun. şimdi insan değilsin be.
o zamanlar bile aklın fesata çalışıyordu lan yok anneanneni kandırıp gizlice akşam arkadaşınla evinde kalmalar sonra sabahleyin kimse görmeden çıkmalar, düğünlere gizlice girip her şeyi yemek, top gibi şeyler bulduğunda benimsemek, bazı daha küçükleri dışlamak, filmlere özenip apartmanın insanlar tarafından kullanılmayan eşyalarını koyduğu çatı katını benimsemek ve tabi hayli karışıklık; uzun süre burayı karıştıranı arayan sakinler, karşı mahalledeki çocuklarla her türlü savaş şimdi şükrediyorum o taşlar hiçbir yerimize gelmedi diye.

Ama çok kral arkadaşlıkların varmış o tüm çocukluğumu geçirdiğim, her gün beraber çatı arasında hayal kurduğum grubumuzdan sadece geriye yazdan yaza görüştüğüm kuzenim kalmış. Asıl kötü tarafı nerelerdesiniz biliyorum siz ben neredeyim biliyorsunuz ama kimse kimsenin umurunda değil herkes hayatına devam ediyor.

çok ilginçti o zamanlar bile bir platonik aşkın varmış, galiba aşklarını sadece içinde yaşabilecek biri olduğum o zamandan belliymiş. Yine en olmayacak kişiyi sevmişsin en yakın arkadaşını ve üzmüşsün kendini yok yere o küçük aklınla ama tabi hak vermiyorda değilim çok yakışıklı tatlı bir çocuktu iyi kalpliydi temizdi eğlenceliydi.

Çok değişmemişsin hala aile arasında sesi soluğu çıkmayan masum çocuksun, arkadaşlarının yanındaysa apayrı biri...
senden bana geriye ne kaldı? sonsuz bir hayal gücü ve güler bir yüz.. bunun için teşekkür ederim. ancak henüz hayallerini daha gerçekleştiremedim.. bunun için özür dilerim.
lan çocukluğum ben sana çocukluk edipte büyüme demedim mi? ne halt yemeye çocukluk ettin de büyüdün, başın göğe erdi mi? kızmalan şaka şaka.*
geri gel! masumiyeti, hayalleri, umutları ve annemi de getir.
yapmamalıydın. o nohutu burnuna sokmamalıydın hacı.

bu başlık benim çocukluğuma yeterince yeter.
devlet kim diye bir soru sormama izin vermeyecektin baba.
seni çok özledim...

iki ayrı dünya yaşıyordun.
biri orta halli mahallendeki her birini kardeşinden ayırmadığın arkadaşların ve samimiyetleri diğeri özel okulda ailerinin onlara sunduğu yapay mutluluğu yaşayan arkadaşların ve sıkıcı dünyaları.
mahalledeki bütün arkadaşların mavi önlük giyerdi sen de annene gidip 'ben de yaka istiyorum, ben de onlar gibi giyinmek istiyorum' diye ağlardın...
hatırladın mı? mutsuzlukların da küçücüktü senin gibi... şimdi gel de gör...
servisten inip evde annenin yaptığı yemeklerin yüzüne bakmaz 'salçalı ekmek' isterdin. bahçeye çıktığında herkesin elinde onu göreceğin için.
şapka taktığında erkek olup mahalle maçlarına karışır, çıkarttığında evden barbielerini alıp arka bahçede nice oyunlar oynardınız...
bazen sınıf arkadaşlarının organizasyon şirketleri taraflarından hazırlanan doğum günü partilerinde şeker kızı oynar, palyaçolarla eğlenir. bazen ise bahçe arkadaşlarının arka sokaktaki fırından alınmış sade pastasından yiyip saatlerce oyunlar oynardınız.
seni hangisinin mutlu ettiğini çok iyi biliyordun...
iki ayrı dünyada yaşardın gerçekten. şimdi sana gıptayla bakıyorum, keşke yine aynı güce sahip olabilsem...
mahalle arkadaşların ingilizcenin i'sini bilmezken sen iki dilde şarkılar söylüyor ve konuşuyordun.
okul arkadaşların evinden çıkmayıp paket oyunlarla günlerini geçirirken sen onlarca oyunun tadına bakmış yorgunluktan bayılana kadar mahallende koşuşturuyordun.
cam da kırdın disneyland'da da eğlendin.
bakkal amcaya 'buna ne olur ki' de dedin, şımarıklık yapıp bilmem nerden gelen çikolataları da beğenmedin.
dizlerini parçalayıp kalkıp oyuna devam da ettin, üzerine su döküldü diye hıçkırıklarla ağlamaya da...

gariptin, ama çok çok güzeldin...
abin sanada alınan çikolataların hepsini yedikten sonra yanına geldi,"sana yok almadılar dedi" yıllar sonra öğrendin.

annenin eteğinin dibinde gezdin durdun hatta kaybedene dek onla beraber uyudun sanırım şanslıydın bu konuda.köyden dönüşlerinde uyandığında onu yatağında görüp, sarılmanın değeri paha biçilemezdi.(iyiydin iyi)

erken büyüdün/büyütüldün ki en çok bu dokundu hayattaki duruşuna.ama olsun doya doya da oynadığın zamanların,oyuncak kahve fincanların oldu oynadın.

umduğundan o zamanın hayallerinden, çok uzak şeyler gördün/yaşadın...ama en güzel gülümseme sendeydi yinede...ve büyüdün, şimdi yarın bir yaş daha büyüyeceksin çocuk...(dönüyor aman dünya başım duman)

o değilde hepsi bir yana senin * en çokta upuzun lüleli saçlarını özledim.
merhaba çocuk. ben sen iken anneme aşıktım. ben sen iken tek derdim oyuncak toplamaktı. ben sen iken uyuyabiliyordum.

merhaba çocuk. sen ben oldun, aşık olduğun insan hayatını sikti. sen ben oldun, hayatını toplayamadın. sen ben oldun, uyuyamıyorsun.
küçüktün, temizdin.

bembeyaz kalbin, çıkar gözetmeyen arkadaşların, her kış buzun üstünde kaydığın eski püskü bidonların, envai çeşit renkte dokuz katlı plastik topların vardı.

ve sen, hiç olmadığın kadar mutlu, hiç olmadığın kadar umutluydun.

büyüdün, kirlendin.
(bkz: #14022615/içimdeki çocuk)
her şey güzel olacaktı hani?

eğer ki;
o masum temiz çocuk olmasan,
seni öyle bir s.kerdim ki.
hep o soruyu sorardın ya kendine... Cevabını hala bulamadım ve kendi kendime gülüyorum.

hiçbirimiz çocukken masum tekerlemelerle, durduğumuzda asla geçmek bilmeyen zamanın akıp gitmesini sağlarken aslında neler döndüğünün farkında değildik. kimi tekerlemeye masum bir anlam yerleştirebilmiştik ve bu çok eğlenceliydi. bazılarının ise birbirinden bağımsız yalnızca kafiyeler oluşturan lakırdılar olduklarını düşünüp ama yine umursamadan neşeyle tekerlemeyi söylerken yapılması gereken hareketleri yapıp kendimizden geçtik. ama neydi aslında bizi bu kadar eğlendiren. freud'un söylediği gibi cinsellik doğduğumuz anda mı başlamıştı?

yunuslar falan. mini mini bir kuş donmuş, penceremize konmuştu. ve biz onu seve seve içeriye almıştık. kuş ötmüştü cik cik. sonra pırpır edip canlanmış, ellerimizi boş bırakmıştı. neydi tüm bunların anlamı? ya partnerimizin ellerini tutup, ileri geri giderken kayıkçının fış fış etmesi? küreğinin orada ne işi vardı? yüreği hop hop ederken, akşama ışıklar söndüğünde yenen fincan böreğinin anlamı neydi? bunlardan aldığımız haz bize freud'un haklı olduğunu mu kanıtlıyordu? peki ya portakalı soyup baş ucumuza koyduğumuzda zevkin doruklarına ulaşmamız bize ne anlatmalıydı? dolaptaki pekmezin yalayarak bitmemesi, ayşecik ve fatmacıkla nasıl ilgili olabilirdi? hepsi bir kenara, neydi o kutular, içindeki penseler? elmasını yemek ne manaya geliyordu? arkadaşım ayşe neden arkasını dönüyordu her seferinde?..

büyüyünce çok kafam karıştı çoook...
Bazen özlemler vardır bir şeye bir nedenden dolayı. Evet bir nedenim var ama nedenden ötesi ben çocukluğumu, eski günlerimi özledim her şeye rağmen.. Bu zaman eskisi gibi değil, herkes çıkar gözetir olmuş. Gerçekten dostum dediklerin bile nadir bulunur derecede az. Bir tek ailen var güvenmen gereken, bir tek onlarla sevinebilirsin eskisi gibi, herkesin tam tamına yanında olduğu zaman o zamanlardır. Geçip giden zaman hep bir şeyleri alıyorsa senden mutlu olur musun sen bu zamanlarla gerçekten...
şimdi öğrendin mi fillerin burnu neden uzunmuş? annemi az üzmedin hani.
ben büyüyünce pipim de büyür sanmıştım. ama yanılmışım çocukluğum.
hep nefret ettim senden çocukluğum... rüyalarımda geri dönüyordum sana düzeltiyordum o pisliğin yaptıklarını silmek istiyordum o sahneleri o düşünceleri.neden yapmıştı masum bir çocuğa tüm bunları çocuk istismarina hayır çocuk tacizlerine idam.. bugün nerede bir kız çocuğunu seven birini görsem hep sapıkmış sanki onu taciz ediyormuş gibi gelir.
Çocuktuk , patates baskıları yapardık sulu boyayla. Cuma günlerinin mutluluğu ayrı pazarların ise kasveti ayrıydı. Ödevlerimizi pazar gecesine bırakır o pazar hiç gelmeyecek gibi keyfimize bakardık. Pazar günlerinde de mutlaka uyku saatlerimizi aşan bir tv programı olurdu. Sonunu göremeden uyumamız gerekirdi.
Naz yapabilirdik sevmediğimiz yemekler konusunda. Sözümüzü geçirirdik aile büyüklerine bir karış boyumuzla. Reddederdik sevmediğimiz şeyleri ve sevdiklerimiz olurdu bir şekilde. Kokulu silgiler ve minik ambalajlı patlayan kolonyalar en büyük mutluluklarımızdı. Ve vazgeçilmez öğretmen parfümleri. Büyük insan olma hayalini yerleştiriveriridi zihnimize. ... Ve kim bilir nice çocukluk eğlenceleri yaşadınız her biriniz. Herkes aynı şansa sahip olamıyor ne yazıkki.
Neticede çocuktuk ve herşey o zaman güzeldi. Annemizin kızmaları gücümüze gider ama kısa sürede unutur gider yine sarılır öperdik.
Bizler büyüdükçe mi hayat çirkinleşti yoksa hep çirkindi de bizler o zaman pembe pencerelerden mi bakıyorduk ..
Çocukluğumu istiyorum iyi \ kötü herşeyiyle.
çok istikrarlısın ben aynı ben.
Ne tatlıymışsın yaa bir de şişkoymuşsun. Böyle tombul tombul yanaklar.
nerdesin lan? gel olm geri.