bugün

hep büyükannemi içinde tutan bir hapisane gibi hatırlıycam seni.. sana bi yandan hayranım bi yandan ise nefret ediyorum senden. ne diyebilirim ki.
üşüdüğünü biliyorum. çünkü şubata özenen bir mayıs ayını yaşıyorsun.
orda uzakta bir köy var, o köy bizim köyümüzdür.
Fındık bahçelerine klima istiyorum. Amca, eğer bunu okuyorsan dikkate al. yoksa keşiğe filan gelmem. (bkz: yine yeşillendu finduk dalları)
alın köpekleri bağlayın amk, korkuyorum olum korkuyorum.
sana bir şeyler yazmak için uzak kalmak lazım.
(bkz: beni köyümün yağmurlarında yıkasınlar)
yine cisil cisil yağıyor mudur acaba patikadan bozma topraklı yollarına yağmur ?

Güneş saklambaç oynarcasına bir girip bir çıkıyor mudur bulutların arasına ?

Buldukları düzlük alanı değerlendirerek yolun ortasına iki taş koyup top oynamaya çalışıyorlar mıdır acaba yine top tarlaya kaçacak endişesiyle o bücür çocuklar ?

Kış aylarında ıssız olursun.

Yaz aylarında dökülüyor mudur gurbetçiler yine o yokuş yollarına ?

Ya fındık aylarında ? Oluyor mudur kargaşa...

Dereye girmek için güneşin kendisini göstermesini bekliyorlar mıdır çocuklar ? Yoksa yağmur çamur demeden yüzmeyi öğrenmek için can atıyorlar mıdır canlarını tehlikeye atarcasına ?

Söylesene bana. Nedir böyle bağlayan bizi sana ? Neyin var ki kıranından, derenden, fındık bahçelerinden başka ?

O değil de, balık tutmaya bir hevesle gidip beline kadar suya batarak dönerler senin sokaklarına bin bir türlü hüsranla..

Yokuş aşağı bilyeli arabalarıyla kayan çocuklar düzlüğe geldikten sonra tekrar tepeye çıkarken hiç yorulmazlar mı acaba ?

Bunları en iyi sen bilirsin sen.

Anlat bana ıssız bir anda, Kulak vereyim sesine...

Köyüm...

Küçüksün ama anlamlısın.

O çocuklar küçüktür ama kıpır kıpırdır.

O dereler küçüktür ama doğrudan denize akar.

Doğrudan denize...