bugün

seni seviyorum hayatımın anlamı varolmamdaki en büyük etken. yanımdan hiç ayrılma ne olur.
anne, sınıfta kaldım. full bilgisayar başında oturduğum için sınıfta kaldım. dersleri küçümseyip çalışmadığım, "ulan nasıl olsa yaparım" diye düşündüğüm için kaldım anne. ders çalışacağım yerde mor ve ötesi konserine gittiğim için kaldım sınıfta. ama, bak anne, en azından dürüstüm.
(bkz: anne bunu okuyosan yemek yanıyo)
anne yeter! 4 günlük tatilimin 2 günü halı yıkkatın, şimdi de aldığını o mavi su ile fayansları silmemi istiyorsun... anne gerçekten yoruldum. söyle de kızın yapsın artık ya!

peşin edit: annemin sözlüğe hiçbir zaman girmeyeceğini biliyorum.
anneciğim bu ayki cep faturamı (bugün..!!) yatırırmısın. seni seviyorum. kib. optum. bye.
her sofrada yaşlı gözleriyle evladını anan, kutsal ve yorgun ellerinin, her daim titreyen kalbinin ve kendinden önce evlat duası eden dillerinin kölesi olduğum, 25 yıl önce -kim bilir nasıl bir sancıyla- kasıklarından doğduğum, gönlümün sultanı, yalnız başımın, yalnız dermanı anneme...

güneşle doğsan anacığım
şu bitmeyen kışıma
içimde büyüyor sancım
dizin uzak olunca başıma

gurbette uzuyor geceler
en çok kalbim üşüyor
derdimden bihaber eller
umutlar ateşe düşüyor

uyunmuyor ki anacığım
uykular kapkara iğneli kuyu
uzaktaki yalnız bir ağacım
kurumuş dalları, kesilmiş suyu

yorgunum anacığım
ağlamak bile zor gelir
durgunum anacığım
insanlar mutlu bilir

acılar içinde şimdi
acılarla doğurduğun
anacığım, özledi seni
bu sahipsiz, bu hayırsız oğlun

(anneler günün kutlu olsun sultanım)

oğul saipsiz.
umarım gittiğin yerde artık mutlusundur. anneler günün kutlu olsun :'(
hissediyorum, şu an cennetten beni izliyorsun. hala inanamıyorum o kara toprağın altına girdiğine. bu sensiz geçecek olan ilk anneler günü. seni çok ama çok özledim. biliyorum, belki seni sonsuza kadar bidaha göremiyeceğim. ama şunu bilmeni istiyorum: SENi SEViYORUM ANNECiĞiM. ANNELER GÜNÜN KUTLU OLSUN ... * *
zaman geçtikçe seni daha iyi anlıyorum anne ve daha çok kızıyorum kendime.

sen benim en iyi arkadaşımsın. annemsin. öğretmenimsin. idolümsün. herşeyimsin.

hayatımda asla vazgeçemeyeceğim tek varlıksın anne. kokun için sahip olduğum herşeyden bir saniyede vazgeçebilirim.
+ay aşkoş bu ne?
-şey sevgilim ben o yazıyı anneme yazmıştım hani anneler günü filan ok...
+muckk
hayatıma giren meleklerin arkalarına bakmadan çekip gittiği zamanlarda çamurdan kaldırıp eve götüren,
hayatıma dair herşeyde benden önce üzülüp sevinen,
kendi eksiklerini görmezden gelip benim en ufak ihtiyacımı bana hissettirmeden halletmeye çalışan,
yorgan altında sessiz sessiz ağladığım gecelerde incitmemek için farketmemezlikten gelip kendi yorganının altında ağlayan,
kendi çocukluluğunu yaşayamadığı halde küçüklüğümden kalma ufak saçma sapan isteklerime kaprislerime katlanmaktan birgün bile şikayet etmeyen,
yıllarca sabahın köründe kalkıp kahvaltı hazırlayan ve masa basında beni bekleyen,
herşeyin başında kendi bedeninden ruhundan canından bir parça kopararak beni dünyaya getiren,
ve bu iğrenç dünyanın tüm dikenlerinden korumak için üstüme kapanan,
her geçen gün ben büyüdükçe gözlerimin önünde eti teni gözleri yaşlanan,
yaşlandıkça yıpranan,
yıprandıkça bana daha çok sarılan,
benim de ona gülmemi beklemeden dudaklarında gülümseme gözlerinde hüzün barındıran,
18 yıllık hayatım boyunca parmaklarımın sayısını geçmeyecek kadar sarılıp öpmemle yetinen,
beni ben yapan,
bebekliğimde altımdaki pislikten ilkokulda sümüğümden ortaokulda sivilcelerimden lisede gözyaşlarımdan iğrenmeyen,
saçlarımdaki elini ensemdeki soluğunu birgün eksik etmeyen,
beni terketmeyen tek melek olan anneme,
en içten teşekkür en içten özrüm ile....
* anne ben bu yazıyı sana yazıyorum.. sabahtan beri beddua ediyorsun. sinirlenmeden seni çekiyorum. sakin olmak için harcadığım çaba tebrik gerektirir, farkında değilsin. ama bıktım anne.. seninle yaşamaktan bıktım anne.. * gidecekken birkaç ay sonra yanlış tercihlerim ve kararlarım yüzünden hala sizinleyim de cezası bu mu olacaktı be anne.. hayatta en çok dayanamadığım şeyin cahil insanların boş konuşmaları olduğunu bildiğin halde üstüme geliyorsun anne.. beddua ettin ya anne artık hiç umrumda değilsin.. haksızın bedduası tutmaz ben de bilirim de anne ya senin ki tutarsa.. hani kutsal varlıksın ya anne sen.. tutarsa diye korkuyorum işte.. al yine sana derdimi anlatamıyorum anne.. evde kalmamak için dışarda sürtmelerden yoruldum da anne anlamıyorsun.. ha sanma ki bizim için yaptıklarını görmüyorum.. ne nankörüm ne de saygısız.. karnında taşıdığın, emzirdiğin ve babama benim için katlandığın onca ay için sana saygı duyuyorum.. ve şefkatim bu yüzdendir.. ama bir gün anne olursam senin gibi olmayacağım anne.. söz veriyorum..

edit: * kıyamıyor insan yine de.. sevdiğimden değil de neyse işte..
annecim,

Laptopum arkadaşımda falan değil, satıp parasını sevgilime gönderdim. O yüzden günlerdir kalas bilgisayarına dadanıyorum. 2 aylık adama güvenilirmiymiş diye sorduğunu duyar gibiyim ama kaza yaptı anne, arabası haşat oldu. Acil paraya ihtiyacı vardı, benden istemesini bile beklemeden gönderdim.

sana söylemeyi düşünmüyorum ama her gün yeni bi yalan uydurmaktan bıktım. umarım öğrenince kızmazsın.
anne,

babama layık olamadığım gibi sana da layık olamadım. klişe bir laf vardır 9 ay karnında taşıdın diye... evet taşıdın anne 9 ay sömürdüm körpe vücudunu. sadece benim için karşılıksız yaptın ve karşılıksız baktın bana. beni her gördüğünde ki yüzündeki ışıldama hep aklımda. okumam için 40ından sonra işe girdin sen sadece benim için. içim kan ağlıyor anne, layık olamıyorum kimseye ne sana, ne babama en önemlisi kendime... insanlığa bile faydam yok sanki asalak mıyım anne ben? ya da salak? niye başaramıyorum? niye hiç bir şey istediğim gibi olmuyor. emin ol ki deniyorum anne tavsiye ettiğin her şeyi deniyorum ama tıkanıyor işte bi noktada. olmuyor ya sıkılıyorum yaparken ya da aman boşver diyorum. sen de vardır her şeyin ilacı şu derdime ilaç ol anne... gel buralara sarıl bana. hani beni hep sarmak istersin ya sarılmak istersin kaçarım senden sevmem böyle şeyleri. şu an çok ihtiyacım var. şu an akan gözyaşlarımı sil anne. o mis kokunu içime çekeyim gel kurtar beni artık. yenidem 3 yaşında ki bebeğin olayım. köpeğin olayım öl de öleyim. iğrencim ben anne layık olamıyorum. sokakta gezen itten farkım yok sanırım. her zaman ki gibi agresif değilim bu gün duygusalım birisi pışt dese gözlerim doluyor annne ben böyle değildim ne oldu bana? beni benden iyi tanıyan sensin. hayatımda 2. kez ağlıyorum biliyor musun? hani hiç özlemem diyordum kimseyi. sizleri çok özledim ben. gel buraya sarıl bana. yeter artık çektiğin çile uğraşma benim için anne adam olmam ben. ne hayaller kuruyordun benimle ilgii taaa yıllar önce. arada konusunca yeni hayallerini de söylüyorsun gülüp geçiyordum ya, onlardan da pişmanım anne. seni çok seviyorum...
beni olduğum gibi sevebildiğin için öyle hayranım ki sana.
annem.. canım annem.. canımın canı annem.. sana 'bişey' olduğunda anladım dünyadaki en kötü şeyin ne olduğunu ve sen 'iyi' olduğunda anladım dünyadaki diğer kötü sandığım şeylerin bunun yanında ne kadar masum kaldığını.. sana 'bişey' olduğunda anladım bir insanın ne kadar çaresiz kalabileceğini ve sen 'iyi' olduğunda anladım artık hiç bişeyin beni çaresiz kılamayacağını.. gücüm, ışığım, nefesim annem.. annem..
annem,
bilirsin öyle sevgi gösterilerini sevmem ben. hatta soğuk davranırım sevdiklerime, neden bilmiyorum. sanırım kalbim taş kesiyor büyüdükçe. bu süreçte de en çok sen çekiyorsun, bu dayanılmaz evladını. yüzüne karşı söyleyemiyorum ama seni çok seviyorum. belki duymadın ama hissettiğine eminim. bazen tartışsak da, hatta dozunu kaçırsak da, sırf seni üzdüğüm için günlerim berbat geçiyor. tabi yine senden habersiz. herşey için teşekkür ederim, elleri öpülesi annem benim.
Annecim..

Nasılsın?

Oturdum ben sana bişeyler yazmak için. Burada çok yazıyorum. Hem sana hem başkasına hem kendime. Kağıtlara yazıyorum tabi, böyle bilgisayar ekranına yazmak bana da zor geliyor hala, arada kalmış bi kuşak olduk biz. Ne bileyim ilk aşk mektubumuzu kağıda yazdık, cevabı kağıt olarak aldık, tamam sonra adapte olduk teknolojiye, ama çok sevdiğimiz için olmadı bu adaptasyon, tek sebebi adapte olamayanların aşk mektuplarına cevap alamaz hale gelmeleriydi. Senin için kağıda yazdıklarımı buradan aynen göndermek uygun gelmedi, bugün bambaşka bir gün çünkü, sen doğmuşsun, doğum günün kutlu olsun. O yüzden başka şeyler yazmalıyım sana diye düşündüm. Bugünlerde zaten sık sık düşünüyodum, senin bi insan olarak doğup büyümeni. Hiç bilmiyoruz biz çocuklar, aslında aklımıza da gelmiyo, siz nasıl bizi hep çocuğunuz olarak görüyorsanız biz de sizi ezelden beri anne-babaymış gibi görüyoruz. Benim yaşlarımda yaşadığın şeyleri düşünmek tuhaf, bilmiyorum sen de bu kadar kızgın ve üzgün müydün benim yaşımdayken, ama düşünüyorum öyle olmak zorunda gibi geliyor. Sen 51 yaşına bastın bugün. Ben daha 25'im. Çalışmak denen şeyin ne kadar boktan birşey olduğuyla yeni yüzleşiyorum tabi. Aslında seçtiğin meslek belki bu yaşlardaki kızgınlığının ya da üzgünlüğünün (hala kesin olarak var olduklarını varsayıyorum) benimki kadar yoğun olmamasını sağlamıştır, sen çocukların-gençlerin gözlerinde bir ışık gördün öğretmenliğe başladığından beri, insanların binyıllardır nasıl düşündüklerini anlattın onlara, insanın nasıl düşünebileceğini gösterdin. Var olduklarından şüphe etmenin ne demek olduğunu anlattın onlara, belki bir kısmı bunu hiç düşünmemişlerdi, bir anda bir ışık yandı kafalarında; bir kısmı yine hiç düşünmemişlerdi, birilerinin düşündüğünü görünce küfür ettiler böyle şeyler düşünenlere, "ne kadar anlamsız şeyler düşünmüş bu insanlar, ne boş şey şu felsefe.." diye geçirdiler akıllarından, bunlar senin cesaretini kırdılar biraz; bir kısmı da benim gibiydi, sürekli kafalarında böyle sorular vardı o zamanlar, ama düşünmeyi bilmiyorlardı, hep havada uçuşuyordu bu sorular, bi türlü toparlayamıyorlardı, var olduklarından nasıl emin olabileceklerini gösterdin onlara, düşünüyorsunuz siz dedin. iyi bir şey mi yaptın kötü bir şey mi yaptın o konuda pek emin değilim aslında, böyle şeyler sorduğumda bana "oğlum öyle şeyler düşünme, bak allaha çok şükür yaşıyoruz" deseydin belki daha mutlu olurdum bugün de o gün de. Ya da el kadar çocukken evde Ahmet Kaya kasedi bulup bi şekilde dinlemiş olmasaydım, bugün sana bunları yazarken hala Ahmet Kaya dinleyip sırılısıklam ağlıyor olmazdım. Ama var olana bir şey katmış olmazdın eğer bunları yapmasaydın, eminim sen de düşünmüşsündür böyle şeyleri, ne katıyorum ben bu dünyaya ya da bir şey katmak zorundamıyım diye, bilmiyorum belki hala sana baktığımda gözünde gördüğüm bişey, adını koyamıyorum, tamamlanmamışlık duygusu desem değil, yarattığın şeyin nereye gittiğini, senin düşündüğünden ve düşünebileceğinden nasıl da farklı bir yol aldığını ve kendinden olan şeyin senden ne kadar farklı ama bir o kadar da senden bir şey olduğunu görmekten gelen şaşkınlık belki. Bilmiyorum belki de sandığın kadar mutlu geçmeyen bir evliliğin doğurduğu çocuğun sana bu kadar senden bir parça gibi gelmesinin getirdiği şaşkınlıktı, bilemiyorum ki, böyle şeyleri paylaşmadın bizimle, bizim iyiliğimiz için; her ne olursa olsun gözünde gördüğüm o bakışın anlamı, sen bir şeyler yaptın anne, bir şey yarattın. Hem binlerce insan yarattın kafalarındaki soru işaretlerini en azından bir yerlerde toparlayabilen, en azından varlığına anlam vermenin sadece kendi dertleri değil insanlık tarihinin derdi olduğunu anlayan insanlar yarattın, hem de beni yarattın.

"Ben" konusunda söyleyecek çok şeyim olduğunu düşünmüyoum. Neden böyle bir kariyer seçtiğim konusunda senin büyük bi payın var, insanın bu meslegi secmesi hele hele bunu tek tercih olarak görmesi için mental ya da en azından varoluşsal problemleri olması gerektiği görüşüne hak veriyorum, senin oğlun olmasaydım böyle problemlerimin olması ihtimali epey düşerdi hem genetik açıdan hem de yetiştirilme açısından. Tercihlerim konusunda seni çok tatmin etmediğimi de düşünüyorum, gerek siyasi tercihlerim (hahaha şaka yapıyorum benim siyasi bi tercihim yok, Bana Dokunmayan Yılan Bin Yaşasın Partisi'ne üyeyim, BDYBYP) olsun gerek beğendiğim kadın tiplemesi olsun. benim siyaset konusundaki derdim temsili demokrasinin doğası gereği bireyi safdışı bırakan bir şey olmasından ileri geliyor, bu yüzden oy verme konusunda kronik bir vicdani redci olacağım sanırım ömrüm boyunca, cozmeye calismaktan vazgec artik. Kadın tercihi konusunda da söyleyebileceğim tek şey şu ki; benim kadın tercihim sensin anne, bana çekici gelen kadın ya senin özelliklerinin büyük bir kısmını taşıyor, ya da seninle yaşadığım çatışmanın benzerini bana yaşattığı için çekici geliyor - ki bu konu başka bir mektubun konusu-. Geçen sene bir ders kapsaminda bir grup terapisine katıldık, orada da açık açık söyledim, "ben anneme aşığım, varsa bu konuda yapabileceğiniz birşey çok memnun olurum" diye. işe yaramadı terapi, ben hala sana aşığım, ve senin gibi olana.

Annecim, şafak türküsü çalıyor bir yandan, burada da şafak sökmek üzere, seni ne kadar çok sevdiğimi asla unutma, saçlarına yıldız düşmüş, koparma olur mu?

Mutlu yıllar.
Sakın uyumama izin verme anne
Bilmediklerim yüzüme vurulanlardan daha fazla acı veriyor.
Yorgun bir ruhun bulutlara taşınmasını bekleme anne
Artık kimse kimseye adıyla seslenmiyor.

Sakın düşlerime girme anne
Orda bana bile yer yok
Orda hiçbir ben yok
Çalıntı düşlerde kimseye yer yok

Sakın ışığı kapatma anne
Karanlıklar kararmasın daha fazla
Bu ışık bile yetmezken aydınlatmaya
Bir de onu kapatma, korkuyorum

Sakın üstümü örtme anne
Artık üşümüyorum
Sadece yağmuru izliyorum
Yağmurun tenime değmesini seviyorum anne SEViYORUM

Sakın aldırma anne
Gözlerimden akan boyalara
Masum küçük bir bedene isabet eden kurşunlar gibi
Rolümü bilmediğim bir öyküye isabet ettim ne yazıkki

Sakın yüzüme bakma anne
Ne bakılacak yüzüm ne de söyleyecek sözüm kaldı
Aynaları çevirme yüzüme
Bedenimin ardını görüyorum sadece; Sadece istenmeyen geçmişi

Sakın bana kızma anne
Saçlarım ıslandı diye
Şemsiyeleri kırdılar anne; ağlattılar gökyüzünü
Kimsenin suçu yoktu kendince

Sakın kapıyı açma anne
Kapıyı çalan ben değilim
Ruhuma başkası girdi hiç yer yokken
Düşlerime sen girdin ben bile çok gelmişken
aglarsam hickiriklarimi duyma diye geldim,
cigerim yanarsa kokusunu alma diye.
yenilirsem sahit olma diye geldim,
usursem senin de icin sizlamasin diye.

ac kalirsam istahtan dusmeyesin diye geldim,
susuz yanarsam sen de serap gorme diye.
hastalanirsam seni de bitap dusurmeyeyim diye geldim,
yolda kalirsam seni de harab etmeyeyim diye.

ofkelenirsem, sana da sirayet etmesin diye geldim,
agyar beni uzerse sen de uzulme diye.
daralirsam sen de nefessiz kalma diye geldim.
yasiyor olusum seni ferah tutmaya kafi olsun diye.

bugun de yasiyorum anne, olmedim ben merak etme!
ama sana diyemiyorum, gozyaslarina dayanamam diye.
15 ekim'de yazdigim bu yaziyi anneme yazmistim.
benden kilometrelerce uzaktasın. bu yazdıklarımı okumayacaksın bilmeyeceksin tıpkı diğer yazdıklarım gibi. bazen nefes alamıyormuşum gibi oluyor o zaman aklıma düşüyorsun sebepsiz. güç geliyor bana. kafam çalışmaya başlıyor. ne kadar farklı gibi görünsekte senin özgür ruhun ve zekan bana geçmiş. annem,melek annem beni özledin mi diye sorduğum da gitmeyecektin o zaman kızım oralara diyorsun ya içim acıyor o zaman. ama düşünüyorum demek ki hiç gitmemi istemedin. yazacağım o kadar çok şey var ki. herkese ve herşeye rağmen bana destek olup arkamda durduğun için sana sonsuz saygı duyuyorum. seni seviyorum annem.
annemm!
seni cok ozledim...
gel bana yemek yap. öptüm.
sana bağırdımda seni üzdüğümde kızdıgımda küstüğümde offladıgımda her anımda yanımdasın annem.kimbilir kaç kere seni üzdüğüm için ağladım annecim kimbilir kaç kere vicdanım sızım sızım sızladı ama ben hala sana bağırıyorum nolur beni hep affet annem.
babam hergün ortalığı batırıyor. bulaşık yıkamaktan gına geldi. buzdolabı tamtakır. günlerdir mideme sıcak bir yemek girmedi. işe geç kalırım diye diken üstünde uyuyorum. temiz gömleğim kalmadı.

evine dön anne.

edit: bir de özledim.