bugün

yaş ilerlediği için, utana sıkıla harçlık istediğinizde "aaa ayıp ettin evladım, babanım ben senin, buyur bu kadar para yeter mi? istersen biraz daha vereyim" demesi.
biyolojik babanızın ortaya çıkması durumunda çocuğunu geç bulmuş babanın tepkisidir.
(bkz: anlatım bozukluğu)
okulundan gelmiş 4 aydır görmediği oğlunun pasaportunda problem çıkınca azarlayan baba şekli
ömrü boyunca, ev içinde annenize ayşe hanım, nermin hanım gibi ... hanım şeklinde hitab etmeyen babanızın, günün birinde lise müdürünüz ile evde telefondan konuşurken "ayşe hanım, bir kültablası alabilir miyim" şeklinde nazik bir soru cümlesi kuruvermesidir. anneniz de bu lafı duyduğu anda, sanki ömrü boyunca centilmen bir adamla yaşıyormuşcasına, sosyetik bir eda ile "buyrun ahmet bey" diye kültablasını getirdiğinde sahne tamam olur. ne gariptir, telefon konuşması biter ve ilk çağ hayatı aynı yerden devam eder.
geç saatlerde ikâmet ettiğiniz odanın ışığını artık dayanamayarak kapatıp "seni yok sayıyorum" mesajlarını da içerebilen tepkilerdir, zaman zaman izlediğiniz diziye tepki amaçlı tv de kapatılabilir ancak bu daha çok annelerin zevkle yaptığı bir şeydir.
lise balosunda arabanın anahtarlarını, kredi kartını ve yazlığın anahtarını vermesi durumudur. zaten o günden sonra kredi kartının yüzü bir daha görülememiştir.
baba bir gece sarhoştur ve tepkilere aldırmayıp denize girmiştir. o sıralarda bna kişisiyle araları limonidir ama sarhoş ne olur ne olmaz diye bna da peşinden denize girmiştir. babyla bir süre su üstünde yattıktan sonra babanın birden oğula methiyeler dizmeye başlamasıyla hayatının en büyük dumurlarından birini yaşamıştır bna kişisi.

not: sabah ayılınca küskünlüğe kaldığı yerden devam.
akşam yemeği sırasında ev telefonu çalar. o yıllarda cep telefonu kullanımı henüz yaygın değildir. baba telefona bakmak için masadan kalkar, bir süre sonra geri gelir ve olaylar gelişir:

- kızım!
+ (ben gayet ezik bir şekilde) e..evet?
- seni ahmet diye biri arıyor! arkadaşınmış!
+ (ölümcül sessizlik) ...

telefona gidilir. ahmet'le muhabbet kısa kesilip telefon kapatıldıktan sonra, yemek masasına dönmek yerine sinsice odaya seyirtilir. ancak baba hala işin peşini bırakmamakta kararlıdır. peşinizden odaya gelir:

- nerden arkadaşın senin bu ahmet?!
+ okul.. okuldan..
- (baba sinirli ve çok ciddi bir yüz ifadesi ile) o çocuğa de ki!..
+ ...
- ...
(yaklaşık iki dakikalık sessizlikten sonra normale dönmüş olarak)
- o çocuğa de ki..... çok da saygılı konuştu aslında benimle ya.. aman neyse boşver.

ülen ömrümden ömür götürdün be, ey cep telefonunun olmadığı hain yıllar!
normalde çok seviyeli ve ciddi olan babam, artık neyin sevincidir hala bilmiyorum şarkı söyleyip kendince oynama figürleriyle yanıma gelir, yanağımdan makas alır ve;
-kız sen ne güzelleştin bu günlerde ha.
diyerek şarkısına devam ederek uzaklaşır.
+ay ben şok!

başka bir gün yüzüme dikkatli dikkatli bakar ve;
-senin gözlerinin altı neden o kadar mor, ne kullanıyon çabuk söyle.
+(afallama sessizliği) kem küm
-sigara mı içiyon yoksa?
+ ne sigarası baba yaa! (sigaranın da göz altı morluğuna sebep olduğunu ilk defa duyuyorum).
+paran var mı ?
-yok
+ulan o kadar parayı kesin sigaraya veriyon de mi ?

+paran var mı ?
-var
+ulan taa ne zaman para verdim, eroin falan mı satıyon yoksa ?
Tıpta okuyan oğlum baba hazır ol haftaya senden kan alacağım dedi . Ulan bu şerefsiz hazır ol prostat muayenesi yapacağım derse , benim tepkim beklenmeyen tepkimi olacak .
biladerle çatıda paf küf takıldıktan sonra aşağı indik. peder bey elinde kumanda televizyon izliyor, valide yarı uyanık, yarı uyukulu kanepeye uzanmış yatıyor. biz de çakmak çakmak gözlerle, sakin sakin oturuyoruz. birden peder bey biladere döndü

- git şu pastane kapanmadan baklava, tulumba bişeyler al gel canım istedi!