bugün

erkek çocuklar sürekli evin içinde eşyalarını kaybetmekten şikayetçidirler bilirsiniz. kendi aramızda anne dediğimiz, her ahval ve şeraitte en kötüsünü düşünerek tedbir alan mükemmelötesi o varlık ortada kalan eşyaları içgüdüsel olarak muntazaman kaldırıp bir yerlere koymayı pek müsaittir. annenin öyle bir düzeni vardır ki, ister hayırlı, ister hayırsız, ister düzenli, ister düzensiz, hiçbir evlat odüzene tam anlamıyla vakıf olamaz. ve aradığı bir şeyleri sürekli olarak bulamaz.

işte bu durumlarda anne, iki laf söyler: "evinde içinde hiçbir şey kaybolmaz, atmadım." diğeri ise: "koyduğun yerde ara, ben hiç dokunmadım da görmedim de." biliriz ki bu ifadeler çok samimi ve yürekten kopup gelerek biraz da sinirle dile gelip cümle olmuştur. çünkü anne dağınık bir görüntü teşkil eden herhangi bir nesneyi refleksif olarak mükemmel bir düzen oluşturacak şekilde bir yerlere konuşlandırır. yoksa anneler olmasaydı "ev" diye yarım ağızla söyleyiverdiğimiz o sıcacık yuvadaki bu mükkemmel düzen, kendi kendine nasıl varolabilirdi?

"koyduğun yerde aramak"'lığın önemine vurgu yapmak adınaydı bunca lakırdım. bekaret içinde aynı şey geçerli bence. koyduğunuz yerde aramalısınız. gerçi annnelerin diğer tezi tırto bir tez bu konuda. "evin içinde hiçbir şey kaybolmaz"'dan bahsediyorum. çünkü genelde bekaret dediğimiz, o aranan şey evinde içinde kaybedilir fantezilere konu olacak bir durum yoksa eğer.

bağa girenin, bağına girilmesinden normal bir şey yok. eğer birilerinin bağına girdiysen, benim bağıma girildi diye vaveyla kopartıp bağcıyı dövmeyeceksin. koyduğun yerde arayacaksın dostum, koyduğun yerde. başkalarının koyduğu yerde ararsan bulamaman çok ama çok normal. şimdi yıkıl karşımdan!