bugün

aynı durum fenerbahçe için de geçerlidir. bu yüzden avrupa fatihi beşiktaş'ın avrupada kazandığı zaferler, her yerinden öpüyorum rüştü gibi, auta gitti yok yok hayır gooool gibi, boğuk sesli, tecrübesiz, ve en kötüsü emre tilev anlatımlarla heba olurken, galatasaray'ın zaferleri ercan taner'in anlatımlarıyla sanat eserine dönüşmektedir.

örneğin beşiktaş'ın italyan devi napoli'yi deplasmanda son dakikalarda attığı golle 3-2 yendiği maçta anlatım yapan boğuk sesli spiker coşması - coşturması gerekirken, değil coşmak golü anlayamamış, gol olduğunu çok sonra anlatabilmiştir. istim üstünde italyan takımını hem de orada son dakika golüyle yeniyorsun ve ortada spikerlik namına hiçbir şey yok. inanın maçları ben anlatsam siz anlatsanız hiçbir farklılık olmaz. 3-0 dan 3-3 e gelen unutulmaz benfica maçı, kalbe zarar lyon zaferi bu sene portoyu parçaladığımız ve leipzig'i 2-0 yendiğimiz maçlarda, bir türk takımının şampiyonlar liginde ilk defa 2 maç üst üste kazandığı haftada aynı şeyler devam ediyor.

farklılık nedir diyen olursa, sneijder'ın juventus'a attığı golde "allah'ım goool, arena ayakta istanbul ayakta" anlatımını hatırlamasını öneririm, rapid wien maçındaki "hagi hagi hagi" veya drogba'nın real'e attığı goldeki anlatım " efsaane gol efsane" anlatımları unutulmaz. her zaman hatırlanır. böyle sikoo spikerlerin sikko anlatımlarıyla devam ederse fenerbahçe ve beşiktaş'n avrupa maçlarıysa sittin sene hatırlanmaz unutulur gider.