bugün

fröyd'dü, şopenayır'dı, bir çok modern filozof'un gözünden kaçan bir soru.

şimdi dostlar, bu sadakat denen hadise, benim gözümde iki şekilde mümkün.

1-bedensel sadakat.

2-yürekten sadakat.

bedensel sadakat dediğimiz şey, bir kadını veya erkeği, cezayla, terk etme tehdidiyle, döverek, şiddet göstererek sağlayabileceğiniz çok kolay bir sadakat.

sokağa çık. herkes bedensel sadık.

çünkü kocasından korkuyor. çünkü karısından korkuyor. başka birine dokunamıyor.

ama yürekten sadakat öyle mi?

bak gittin beş tane kadınla seviştin, ama ne yaptın? karının, sevgilinin yanına geri döndün, onu yine öptün, okşadın, sevdin, seviştin. yine onun yanında mutlusun?

o zaman bu ilişkilde bir yürek sadakati var demektir.

adam gidebileceği halde gitmiyor, başka kadınlarla çok kolayca münasebet kurup başka bir hayat yaşayabileceği halde, kadınını terk etmiyor.

işte aşk budur dostlar.

yoksa, "neccmüüüü, seni büşkaa büü kadüüüneee baküürkeeen görrriiiymm, kemüüklerüüünüüü kürrarüüüüm", diyen bir kadının sadık kocası olmuşsunuz, benden hiç aferin beklemeyin. tüküriym öyle sadakatin içine.
dinde ve hukukda ceza önce eylem gerektirir. yani düşünmek suç sayılmaz ama eylem, cezaya ya da ödüle tabidir.
beyin ne derse desin, sebep ne olursa olsun, evli erkek başkasına dokunmamışsa evet sadıktır.
kimse kendini kandırmasın.
hangi sebepten dolayı dokunamadığına bağlıdır.
aldatma fiili, ilk olarak zihinde başladığı için ortalarda bir yerde seyreden erkektir. ne sadakatsiz diyebiliriz, ne de sadık.