bugün

malum parti seçmenidir muhtemelen.
Solcu ikiyüzlülüğü diye tabir ettiğimiz hastalıktan mustarip olma ihtimali yüksel olan tiptir.

"Bu olay Sivas Katliamı olarak anılmasın çünkü Sivas'ın adı da lekeleniyor, Madımak olayı olarak anılsın" diyen bir partiliye karşı sanki o parti tüm kötülüklerin sorumlusuymuş gibi partiyi hedef gösterirler genelde başka bir katliamın yaşandığı gün katliamı anarlarken...

Fakat Başbağlar katliamının yaşandığı dönem çok sevdikleri after party'nin Adalet Bakanının bu olayla ilgili kimseyi yargılamadığı ve suçunu itiraf ettiği halde bazı insanların serbest bırakıldığı konusundaki iddialara dair tek bir şey yazmazlar Başbağlar Katliamı için ve "Sadece bir terör olayı ya. Hehehe." derler kendilerince.

Lakin bunun yerine bir insan "madımak katliamında, birebir eylem içerisinde bulunduğuna dair kanıtların olduğu 38 cani müebbet hapis cezasına çarptırılmıştır. ama başbağlar katliamı için Seyfi Oktay'ın Adalet Bakanı olduğu dönem yargılanan ve cezaya çarptırılan kişi sayısı söylenenlere göre sıfırdır. sayıyla '0' yani. bildiğiniz hiç." diyebilir oysa ki.

Demiyorlar gördüğünüz gibi.

Ne yazık ki diyemiyorlar.

Halbuki sempati duydukları after party'nin genel başkanıyla hemşeri olan bir terörist planlamıştır bu katliamı.

ilginç kafalar bunlar gerçekten.

ilginçler ki tarih bilgisiyle övünen bazı yaşını başını alan saygı duyduğumuz abilerimiz Sivas Katliamı için avazı çıktığı kadar bağırarak bu olayı yedi düvele duyurmak için yırtınırken, bu olaya "Sadece bir terör olayı" gözüyle bakmıştır anlayacağınız...

Bana kalırsa provokatör kelimesi asıl anlamını çok kolay bir şekilde yitirebilir bu olay üzerinden ama önemi yok.

Arkadaşlar. Bu sadece bir terör olayı değildir.

Bu bir terör olayının ötesindedir arkadaşlar.

Tarihsel olduğu için seçilmiş bir bölgedir çünkü Başbağlar.

Tuncelili bir teröristin kendisiyle aynı mezhepten olan teröristleri de toplayarak 27 yıl önce erzincan'ın kemaliye ilçesine bağlı köyde gerçekleştirdiği ve küçücük bebeklerin de kurşuna dizildiği bir katliamdır.

Küçücük bebeklerin kurşuna dizildiği bir katliam diyorum farkındaysanız.

Çünkü bu planlanarak yapılmış bir katliamdır.

peki neden başbağlar seçilmiştir bilir misiniz?

hiç merak ettiniz mi?

Neden o bölge seçildi?

başbağlar, şahkulu isyanını yaparken ele geçirdikleri bölgelerde 50.000 masum sivili sünni olduğu için katleden şeref ve haysiyet yoksunlarının, bu sivilleri katletmekten öte gidemeyen eli kanlı ouroboros çocuklarının yaptığı isyanını bastıran yavuz sultan selim hanımızın bizlere bir emanetiydi çünkü arkadaşlar.

bu köy halkının ataları, tamamiyle şii türkmen isyancılara karşı yavuz sultan selim hanımızın yanında yer almış sünni türkmenlerden oluşmaktaydılar ve onları ihanetlerinin karşılığında bozguna uğratmışlardı...

başbağlar, 740 yıllık geçmişe sahiptir, tarihi misyonu olan bir köydür.

yavuz sultan selim han tarafından şahkulu isyanını yapanlara karşı kendilerini kahramanca savunmaları sonrasında ‘kapıkulu' görevi görmüş, ‘uçbeyi' olarak isimlendirilmişlerdir.

köyde arıcılık, hayvancılık, yaz besiciliği ile geçimini sağlayan sünni türkmen aileler vardır.

gerçi artık yoklar, bir çoğu katledildiler biliyorsunuz ki...

belki de atalarınız da bu babai, şahkulu, celali isyanlarını yapan şeref ve haysiyet içermeyen güruh tarafından zamanında ehl-i sünnet olduğu için katledilmiştir osmanlı dönemi.

kim bilir?

o yüzden böyle şeyleri unutmamanız ve tarihinizi, atalarınızın geçmişini her an hatırlamanızı diliyorum sizlerden.

Çünkü bu sadece basit bir terör eyleminden öte özellikle seçilen bir bölgeye yapılan katliamdır.

Az önce de söylediğim gibi bilindiği kadarıyla da bu katliamla ilgili bir yargı süreci yaşanmamış, bir iddiaya göre dava dosyası başka bir dava dosyasının içerisine sıkıştırılmıştır...

ayrıca...

tunceli alevisi doktor baran kod adlı pkk'lı terörist tarafından planlanmıştır.

malatya alevisi seyfi oktay'ın adalet bakanı olduğu dönem yapılmıştır.

madımak katliamında, birebir eylem içerisinde bulunduğuna dair kanıtların olduğu 38 cani müebbet hapis cezasına çarptırılmıştır.

lakin başbağlar katliamı için yargılanan ve cezaya çarptırılan kişi sayısı söylenenlere göre sıfırdır.

sayıyla "0" yani. bildiğiniz hiç.

bakınız muhsin yazıcıoğlu'nun o günlere dair sözleri;

"33 tane erimiz bingöl'e 8 kilometre yakın bir mesafede silah sesleri merkezden duyularak kurşuna dizildi, ben oraya ziyarete gittim.

mhp'nin genç ilçe başkanı da dağa kaçırılıp işkence yapılarak öldürülmüştü.

onun babasına baş salığına gittim, mezarına dua okumaya gittim bingöl'e.

oraya gittiğim zaman özel time mensup arkadaşlar böyle hüngür hüngür ağlıyorlar.

"bizi devreye sokmuyorlar" diyorlar.

"koalisyon protokolünde, gizli protokolde özel tim kullanılmaması için karar olduğundan dolayı bizi devre dışı bırakıyorlar" diyorlar...

erzincan valisi recep yazıcıoğlu, benim amcaoğlu değil, yani bir akrabalığımız yok.

recep yazıcıoğlu değerli bir devlet adamımızdır...

o basına açıklama yaptı, dedi ki "başbağlar köyü katliamını yapanlar yakalandı, itiraf ettiler, suçlarını itiraf ettiler" dedi.

sonra aradan 3 gün geçti, baktık ki başbağlar katliamını yapanlar ve itiraf edenler serbest bırakılmış...

gazeteler yazdı...

aradan bir müddet geçti, şimdi yeniden arıyorlar onları...

nerededir onlar?

ya mahsun korkmaz kampındadır yunanistan'daki ya isviçre'de, almanya'da bir yerlerdedir onlar değil mi şimdi?

yani atı alan üsküdar'ı geçmiş, ondan sonra yine oyun...

onu yakalamaya çalışıyorsunuz, yani tavşana kaç, tazıya tut diyorlar...

tavşanı önce tutuyor tazı, tavşanın kapağını açıyorlar git...

o iyice kaçtıktan sonra tazıya diyorlar ki hadi koş tut bakayım...

böyle terör önlenir mi? nasıl terörü önleyeceksin?

kim bunları serbest bıraktırdı?

devletin valisi itiraf ettiler diye söylüyor, kim bıraktırdı bunları serbest?

düşündünüz mü?

seyfi oktay adalet bakanı olursa, bunu anlamak kolaydır, bunu anlamak kolaydır..."

kaynak;

https://www.youtube.com/watch?v=Axm0CaI0fwk

bir diğer konuşmasında ise yine adalet bakanlarından malatya alevisi vatandaşımız seyfi oktay'dan benzer sözlerle bahsetmiştir kendisi;

"1991 yılında mhp-ıdp-refah ittifakı olmuş, öbür tarafta da shp-dep ittifakı olmuş.

seçimlere beraber girmişler shp ile dep, leyla zanagil...

onlar da böyle bir ittifak yapmış gelmişler meclise.

biz meydanlarda demişiz ki 'shp'ye verilecek her oy pkk'ya verilecek sayılır. çünkü onları meclise sokacak.' demişiz...

sonra meclise gitmişiz, orada shp-dep koalisyonu olmuş, içinde de hep'liler var...

bu koalisyonun desteklenmesi istendiği zaman, yine ben demişim ki 'meydanlarda shp'ye verilen her oy pkk'ya verilmiş sayılır' demişim, şimdi meclise gelip onlara oy verirsem, bu millete yalan söylemiş olurum...

adeta, çok özür dileyerek söylüyorum, çalı dibine yıkılıp namusu kirletilmiş birisi gibi sayarım kendimi, ben inanmadığım bir şeyi yapmam demişim ve yapmamışım ama sonuçta bir şey daha söylemişim;

'eğer bu zihniyetin eline adalet bakanlığını verirseniz, 30 yıl bunu düzeltemezsiniz' demişim...

nitekim adalet bakanlığı o zihniyetin eline verilmiş, 30 yıl beklemeye gerek kalmadan, 3 yıl sonra, 3 yıl sonra hatırlayın, devlet kendi cezaevine tankla girmek zorunda kalmıştır, cezaevlerini yıkarak teslim alabilmiştir...

hatırlayın ve o zihniyetin başındaki bakan '3.000 kadro aldım, 2.500'ünü örgütüme kullandım, yani türklere mi kullanacaktım?' demiştir. hatırlıyor musunuz?

işte o zaman ben dedim ki, 'gelin bunu düşürelim' ama maalesef o da diyordu ki 'mhp'lilere mi verelim yani bu kadroları?' ama maalesef değerli arkadaşlarımız onları o değerli koltukta hala oturtmuşlardır...

ama yeri ve zamanı geldi, 8 milletvekilimle elime bir fırsat geçti, ben meclisin lojmanlarında pkk artıklarını koruyan, saklayan, işte o '3.000 kadro aldım, 2.500'ünü örgütüme kullandım' diyenleri iktidardan düşürdüm, mevcutun içerisinde en az zararlı olduğuna inandığım biri iktidarı getirdim.

benim imkanım bu kadardı...

ama o iktidarı da 28 şubat geldi, dayattı, aldı götürdü. benim getirme imkanım vardı, yaşatma imkanım yoktu.

ama karşılaştığımız öyle bir kritik ortamda da, hepinizin hatırlayacağı bir şeyi söylemek istiyorum, herkes bir şeyler söylüyordu, biri diyordu ki 'koskoca tanklarda mı kendinizi görüyorsunuz?' diyordu, biri diyordu ki 'askerler en çok beni istiyor' diyordu, öteki diyordu ki "hayır askerler en çok beni istiyor" diyordu...

böyle bir yarışa girmişlerdi ama bir tarafta da türkiye içinden içinden kaynıyordu, demokrasiye, milli iradeye tecavüz ediliyordu. öyle bir ortamda ben ne dedim arkadaşlar?

'türkiye iran olmaz, cezayir olmayacak, suriye yapılmasına da biz müsaade etmeyeceğiz' dedim.

peki ben ne dedim? 'bunların bu yalanlarına biz müsaade etmeyeceğiz' dedim..."

kaynak;

https://www.youtube.com/watch?v=IJHw6qi_M9I

bu arada iran, cezayir, suriye örneklerini anlamayanlar için söylemek gerekirse, kendisi iran derken tamamiyle şii mollaların yönetiminde olan ve kendi mezheplerinden olmayanın ezildiği bir ülkeye atıfta bulunuyor ve türkiye'de bunların mezhepsel kolunun tehlikeli olduğu için söz hakkını almalarına izin verilmeyeceğini söylüyor kendisi...

ayrıca suriye derken de, genetiği bozuk esad diktatörlüğünün halkın %18'inin mensup olduğu bir mezhebe tabi olmalarına rağmen, halkı katlederek sindiren ve yönetimi bu şekilde üstün bir mezhep faşizmi ile ellerinde tuttuğuna dikkat çekiyordu...

(bkz: beşar esed halkını bombalayan bir haindir/#43236879)

şimdi önümüzde mezhepçi bir kadrolaşmanın olduğu ve pkk'nın siyasal koluyla el ele gezen bir after party var...

çok benzer sahneler.

peki bunu anlayan kitle nerede?

yok...

tarih tekerrürden ibarettir arkadaşlar.

ama umarım tarihimiz boyunca bu denli vahşice ve acımasız bir olay bir daha yaşanmaz...

bazen hiç ummadığımız olaylar bizlerin elindedir ve tek bir hareketimiz bile tarihin gidişatını değiştirebilir.

keşke bunu anlayabilsek...
kesin cehapelidir!

bak birisi burada:

https://odatv4.com/bu-twe...ok-maalesef-05072043.html
KATledilen ve köyü yakılan cami cemaati olduğu için,kıymeti harbiyesi yoktur malum gruplar tarafından.
belki de başbağlar katliamı ile ilgili pek bilgisi olmayan tiptir.
bilemeyiz.

lakin bildiğim bir şey var;
(bkz: faşizm konuşma yasağı değil söyleme mecburiyetidir)

başbağlar katliamı türkiye'de terör örgütü tarafından gerçekleştirilen pek çok katliamdan biridir.
ne yazık ki ülkemiz 1984'ten beri bu terör eylemlerine, katliamlarına alışmış/alıştırılmıştır.

lakin gördüğüm kadarıyla bazı arkadaşlar -ki bunların yaşlarının yetmediğini çok iyi biliyorum- "vay efendim sen sivas katliamı konusunda konuştun, ama başbağlar'ı konuşmadın" tarzı provokasyonlarla katliamları/terör eylemlerini bile ayrıştırma cihetindeler.

yazık.

her ikisi de katliam.
bu konuda kimsenin bir itirazı yok.

sivas katliamının başbağlar'dan daha fazla gündem olması, daha çok konuşulmasının sebebi, bunun sadece bir terör eylemi değil, vahşet içeren, insanları diri diri yakma sonucu infial uyandıran bir katliam olmasıdır.

yukarıda da bahsettiğim üzre, terör örgütünün başbağlar katliamı gibi pek çok katliamı vardır ve malesef toplum bu katliamlara alışmış, bu tip terör eylemlerinin fazla olması başbağlar'ı geçmişte bırakmıştır.

lakin sivas katliamı özelliği bakımından tektir ve örneksizdir.
böyle olması da sivas katliamını daha fazla gündemde tutmakta, hafızalarda daha taze tutmaktadır.

her iki katliam arasında mezhepse ayrımcılık kurgusu yapmak provokasyondur, bunu yapanlar provokatördür ve de yargılanmalıdır.

başbağlar'da katledilenler de, sivas'ta katledilenler de bizim canımızdır.
Sürekli duyar kasan, hassas takılan ama kendinden olmayan insanların yaşadığı katliamı görmezden gelen, ouroboros çocuğu olma ihtimali yüksek olan, akraba evliliğini ritüel edinmişlerin soyunun da devamı olan oksijen hırsızıdır.

Gerçi "bu nasıl bir ikiyüzlülük böyle?" diye de soramıyorum kendime artık, zira alışkın olduğumuz görüntüler bunlar.
madımak otelini cırcır böceği gibi her yerde
konuşan iş başbağlar katliamına geldi mi
süt dökmüş kediye dönen tiptir. net..
güncel Önemli Başlıklar