bugün

mehdix kitabından bir senaryodur.
---------
cafesiyaset yazarı zihni çakır, gazeteci-yazar turgay güler'in 13. baskısını yapan mehdix kitabını ve orada gündeme getirilen bir konuyu yazdı.
"başbakan makam aracından inerek hızlı adımlarla karargahın merdivenlerini tırmandı ikişer üçer.
paşa esas duruşta karşıladı onu.

“- hoş geldiniz.
- teşekkür ederim.
…
- sayın başbakan, üzerimizde kara bulutlar dolaşıyor. ülke alev alev. dış mihraklar yine iş başında.
- maalesef.
- bir çıkış yolu biliyorum.
- nasıl yani?
- bakın, lafı uzatmadan söyleyeceğim.
- lütfen buyurun.
- bakanlar kurulu’nu hemen toplayın ve ayasofya’yı ibadete açın.
…
- ne diyorsunuz?
- yanlış duymadınız hemen yapın bunu.
…
- hiçbir şey demeyin, allah deyin ve ayasofya’yı ibadete açın. yarın cuma namazını orada kılsın insanlar. hatta ben de kılacağım, lütfen siz de gelin.”

uzayıp giden bu konuşmaların ardından, paşa başbakan’ı ikna etmek için kendisine gönderilen cd’yi izletir.

bir masanın etrafına toplanmış takım elbiseli kravatlı şahıslar, liderleri olduğu belli kişinin emirlerini dinlemektedir. üstelik lider hariç masa tarafında bulunan herkesi tanımaktadır başbakan. daha bir gün evvel onlardan çoğuyla bir aradadır.
yapılan konuşmalarda hükümete yönelik ve ülkeyi kaosa sürükleyecek bir planın tartışmasıyla iş bölümü yapılmaktadır. görev verilen her kişi de “emredersiniz” vurgusuyla görevini teslim almaktadır.

i̇zlediği cd’den sonra paşanın ne demek istediğini anlayan başbakan bakanlar kurulu’nu toplamasına yönelik telkinlere ikna olur.

uzun uğraşılar sonrasında bakanlar kurulu’na, ayasofya’nın ibadete açılmasına dair kararnameyi imzalatır başbakan.

geriye bunu türk ve dünya kamuoyuna duyurulacak basın toplantısı kalmıştır.

acil ve önemli kodla başbakan’ın basın toplantısı ilan edilir.

medya da şaşkındır.

toplantının yapılacağı salona giriş yapan başbakan’ın mimiklerinde manevi bir huzur, gözbebeklerine kadar hakim olan gülümseme vardır.

“bir süre önce toplanan bakanlar kurulumuz, ayasofya’nın ibadete açılması kararını almıştır. ayasofya şu andan itibaren camidir ve ibadete açılmıştır…”

tüm habercilerin gözleri faltaşı gibi açılmıştı. bu hiç beklenmedik bir şeydi. hükümet istifasını açıklasa bile böyle bir şaşkınlığa neden olmazdı. televizyonları başında başbakan’ı dinleyen halk bile donup kalmıştı.

…
televizyonlarda gelişmeyi değerlendiren yorumcular askerlerin tepkisinden söz edip durdular uzun süre. hükümetin ateşle oynadığını savunup, askeri darbeyi ima ettiler…

konuyu ideolojik noktalara bile taşıyıp, laikliğe darbe vurulduğundan irticanın hortladığına kadar götüren oldu.

bu tartışmaların alevlendiği bir anda bu kez habercilere gelen davet karargahtandı. gazetecilerin tümü askerin bir muhtıra vereceğinden şüphe bile duymuyordu.

bazı kesimlerse avuçlarını ovuşturup, kendi kurdukları planın işlemesine bile gerek kalmadan hükümetin kendi ipini kendi çektiği düşüncesiyle sevinç çığlıkları atıyordu adeta.

genelkurmay başkanı onlarca kameranın önüne çıkıp;

“ayasofya’nın ibadete açılması doğru bir karardır. genelkurmay olarak hükümetin arkasındayız.”

haberciler ve tüm ülke şok içindeydi. şok olanların yanında çılgına dönenler de vardı. onlara göre genelkurmay başkanı başka bir şey söylemeliydi.

sokak ise tam tersiydi.

dindarlar, komünistler, ateistler, namaz kılanlar kılmayanlar, inananlar, inanmayanlar, ulusalcılar, milliyetçiler, ülkücüler, kürtler, çerkezler, lazlar, cemaatçiler ve romanlar…

herkes bu kararı destekliyordu.

bitkin, bezgin, heyecansız bir halk yığını irkilip kendine gelmişti adeta.

camlara türk bayrakları asıldı. herkes sevinçli bir telaş halindeydi.

ama halktan kopuk olan medya ve gazeteler farklı bir havadaydı ertesi gün.
manşetler bildikti yine:

“ayasofya intiharı!”
“hükümet çıldırmış olmalı.”

“genelkurmay tehdit mi edildi?”

tıpkı küçük bir mutabakat ve uzlaşma resmi görüldüğünde dışa vuran öfkenin yansımaları gibi…

tam da bu sırada amerika başkanı dünyanın beklediği açıklamayı nihayet yaptı:

“eğer türkiye ayasofya’yı ibadete açma kararını hayata geçirirse, bunu savaş sebebi sayarız.”

tüm hıristiyan batı abd’nin bu açıklamasıyla paralel bir tavır aldı.

olaylar ilerledikçe i̇slam dünyası da türkiye’den yana tavır almaya başladı.

batının ekonomik ambargolarının yaraları, i̇slam dünyasından gelen yardımlarla sarılmaya çalışılıyordu.

abd ve batı korkusuyla türkiye’ye destek uzak duran i̇slam ülkeleri liderlerini, kendi halkı iç isyanla tehdit ediyordu açıkça.

türkiye’nin sömürü düzenine onurlu başkaldırısı ezilmiş i̇slam dünyasını da kendine getirmişti.

amerikan deniz, hava ve kara kuvvetlerinin rotası türkiye’ye çevrilmişti. ama türk halkında zerre korku ve yılgınlık yoktu. kenetlenmişti her kesimiyle. sadece içerideki bazı hain odaklar kurgulandıkları merkezlerden gelen emirle ihanetlerine devam ediyordu.

bu savaş başlasa bile galibi belliydi. çanakkale’deki, kurtuluş savaşındaki ruh tekrar dirilmişti.

beklenen gün geldi çattı.

cumhurbaşkanı, başbakan ve genelkurmay başkanı yaklaşık 6 asır sonra ayasofya’dan göğe yükselen ezan sesiyle beraber aynı safta cuma namazı kılıyordu…

her renkten, her etnik kökenden, her ideolojiden bir araya gelen milyonların yüreği tek atıyordu. okunan ezan sadece cuma namazına değil; iki milyar müslümanı da uyanmaya davet ediyordu…

ayasofya etrafında çıkacak olası provokasyonu önlemek içinse asker ve polis omuz omuza vermiş düzeni sağlamaya çalışıyordu…

özlenen tablo hem ayasofya içinde hem de dışında bizzat yaşanıyordu şimdi.”

***

hayalleri olmayanın geleceği olmazmış. bir milletin hayallerini elinden aldığınızda, geleceğini de almış olursunuz.

sizleri bilmem ama benim yukarıda anlatılan (ister hayal deyin ister olasılık) hadise karşsında bile tüylerim diken diken oldu.

böyle bir birliktelik, böyle bir kardeşlik, böyle bir dayanışma ruhuna karşı zafer kazanacak, ne bir askeri teknoloji ne de savaş stratejisi var.

ülke tv’de “sıradışı” programlarıyla, sıradanlığı yerle bir eden gazeteci-yazar turgay güler, 2006’da popüler kitaplar’dan yayınladığı ve 13. baskısını yapan “mehdi̇x” kitabıyla sıradan hayallerimizi de sıradışına taşımaya çalışmış.

yukarıda kitaptan alıntıladığımız olasılıklar üzerine teoriler kuran yazar başarılı olmuş mu derseniz? olmuş. hayalsiz ve hedefsiz bir toplumu, hayallere ve hayallerden filizlenen gerçeği yaşamaya davet etmiş.

bu vatan ve bu ülkeyi karşılık beklemeden seven herkesin, yukarıda alıntı yaptığım olasılıkları okurken derin bir ah çektiğinden şüphem yok.

kitabın tamamında yer verilen olasılıklar karşısında gözlerinden vuslat yaşı dökmeyecek tek bir vatanperver gösteremezsiniz.

her ne kadar kitap “olasılık teorisi” kategorisinde adlandırılsa da bu ülkenin yüzde 90’ının hayallerini süsleyen gerçekler silsilesiyle dolu.

cumhurbaşkanı, başbakan ve genelkurmay başkanı’nın değil ayasofya’da ülkenin en ücra köşesindeki bir camide cuma namazı için saf tutmasının yaratacağı birlik ve beraberlik ruhunu, bu ahenk ve manevi birlikteliğin getireceği yeniden diriliş ve özüne dönüş iklimini yaşamak istiyorsanız “mehdi̇x”i mutlaka alın ve okuyun.

okuduğunuzda, bu milletin asıl özleminin, asıl hasretinin asıl beklentisinin ne olduğunu, çok daha iyi anlarsınız.
-----------
güncel Önemli Başlıklar