bugün

Dini inançların gereği olarak bayanların taktığı,Türkiye'de bir kesimce engellenmek istenen örtü.Türban.
Kadınların saçlarını örtmek için kullandıkları örtü,eşarp.
siyasallaştırılmaya çalışılan(başarılan) mevzu
Engellenme sebebi olarak siyasi simge diye ucuz bir bahaneye sığınılan ancak inancın bir gereği olarak insanların takmakta serbest olması gereken örtü.Takmak siyasi bir simge kabul edilirse takmamak da siyasi bir simge olur ki bu iki seçenek de saçmadır.
takmayanların inançsız die yargılanmasından dolayı soğuk baktığım sorun çıkaran nesne
kimilerinin aksesuar,kimilerinin inançlarından dolayı örtünme aracı olarak kullandığı,kimilerinin ise ideolojik sembol kabul ettiği başa örtülen örtü.
-takanların; "geri kafalı, siyasi simge taşıyan, din propogandacısı, örümcek beyinli, yobaz düşünceli, dar görüşlü, cahil, ezik" ilan edildiği, sorgulanmaz bir dinin (islam), sorgulanmaz bir kitabın( kuran-ı kerim) kadınlara emridir.
-takan takar, takmayan takmaz. tamamen kişisel özgür irade meselesidir.
-takmayan kişiler "namussuz", takan kişiler "namuslu" olarak kategorilere ayrılamaz.
baş örtüsü, müslüman hanımlarınbaşlarını örtmekte kullandıkları araç.Kesinlikle türban değil.o yüzden siyasi bir araç değil...Ayrıca katolikler de kullanır.
(bkz: abartmak)
dindar insanlara saldırmayı ilke edinmiş insanlara sıkça malzeme olan bir konudur. bu konu gündeme sahipleri tarafından getirilmesi gereken bir konu olmasına rağmen hep karşıt insanlar tarafından afişe edilir.
amacı yalnızca başı örtmekten çok uzaklaşmış nesne.laik Türkiye kamu alanlarında(belediyeler,üniversiteler,tbmm(!) vb.) takılması kesinlikle yasaktır.
turbanla kesinlikle karistirilmamasi gereken genelde annanelerimizin babaannelerimizin taktigi askeri bolgelere takildigi halde girilebilen ortu. turbanla bas ortusu arasindaki fark tshirtle x partisi tshirti arasindaki farktan farksizdir.
başını örtene iffetli sıfatını yükleyip basit mantıktan örtmeyenlere iffetsiz gözüyle bakanların savunduğu örtü..

(bkz: türban)
(bkz: saç)
(bkz: kıl)
(bkz: namus)
(#258025)
başörtüsüne takanların nefret ettikleri 50 santime çok şeyler sığdıran,ipek olabildiği gibi başka kumaşlarlada kullanılabilen bez.
bu giysinin, türkiye'de bu derecede sorun olmasının nedeni, bunu siyasal simge haline getirip, takanları müslüman, takmayanları inançsız ilan eden eski yöneticilerdir...
(bkz: bas ortusu yahudi gelenegidir)
savunma kutsaldır dedirten kutsallıktan anlamayan zihniyete niye diye sordurtan ve son nefese kadar savunulacak mukaddes mesele.
son nefese kadar savunulur da, nedense en cok kadinlari ilgilen bu mevzubahis icin kendini yirtarcasina bagiran genelde erkeklerdir. oysa kendisine secme sansi birakilmayan, 7 yasindan itibaren * tahrik unsuru(!) olmamasi icin basi ortulmeye zorlanan insanlar hic de azinlikta olmamakla beraber, yine kadinlardir. madem dinin gerekliligi bu *, ve madem din allah la kul arasinda, o zaman basini orten cogunlugun hikayelerini dinlemek gerekir belki de; kaci bilincli? kacinin kendi secimi? kaci neden basini orttugunu biliyor ve kacinin babasinin ya da kocasinin baskisiyla beyni yikanmis? ama ne gerek var, birakalim erkekleri savunsun onlari. kapancak olan kendileri cunku...

edit: efendim bunun için ortalama 40 kişinin online olduğu sözlük ortamında ıkınıp sıkınıp ahanda bu savunan kesin erkektir demeye gerek yok, disari cikiniz, soyle bir etrafa bakiniz, halka karisiniz, yukarida yazanlar uludag sozluk degil, turkiye gercekleridir.
şöyle bağlarsan bu cemaatin böyle bağlarsan şu cemaatin mensubusun denilmesine sebep olmayan,türban gibi biryerlere mesaj vermeye çalışmayan,amacı bağcıyı dövmek değil sadece üzüm yemek olan insanların taktığı örtü.babanelerimizinde başını örttüğü örtü.türbanla arasında fark olmadığını söyleyene gülerim.onlarda zaten aradaki uçurumu biliyorlar.bugün gidin anadolu ya-ki ben sık sık giderim-hala insanlar başörtüsü takar çenesinin altından bağlar yada başına sarar.sıkmabaşla arasındaki fark sadece dininin gereğini yerine getirmek için takılmasıdır.
Örf, adet, gelenek, yaşanılan bölgenin iklimsel özellikleri ve dini inanç yanında bazen de yalnızca alışkanlık nedeniyle ve çoğunlukla kadınlar tarafından başa takılan kumaş örtü.

Türk Dil Kurumu'na göre : Kadınların saçlarını örtmek için kullandıkları örtü, başörtü, eşarp.

insanlar tarih boyunca ilk zamanlarından bu yana değişik materyallerden yapılan örtüler kullanmışlar, başlangıçta basit bir fizik ihtiyaçtan yani güneş, yağmur, rüzgar, soğuk ve sıcaktan korunmanın yanında savaş vb durumlarda vücudun en önemli organlarının toplandığı başı koruma amacından kaynaklanmakla birlikte başı örtme eylemi giderek kültürel bir davranışa dönüşmüş ve tarihin belli bir döneminde belli bir yörede yaşayanlar aynı tarzda örtünür olmuşlardır.

Örneğin Arap ülkelerinde kadın ya da erkek neredeyse bütün insanlar başlarını örterken ülkemizde de doğu ve güneydoğu bölgelerimizde özellikle yaşlı erkeklerin de başlarını örttükleri görülebilir.

Geleneksel baş örtme biçiminde -çoğunlukla- kare biçimindeki bir örtü, bir üçgen oluşturacak biçimde ikiye katlanarak başın üzerine örtülür. Üçgene dönüşmüş kumaşın iki ucu çene altında gevşek bir düğüm atılarak bağlanır.

Başörtüsünün, saçın bir telinin bile görülmeyeceği bir şekilde bütün kafayı saran ve aynı örtüyle boynun ve göğsün de görülmeyecek bir biçimde kullanılmış haline -ülkemizde- "türban" adı verilmektedir.

Bu çerçevede, uzun bir tanımla "türban", değil bizi ve üzerinde yaşadığımız dünyayı, aklımızın alabildiği ve gerçekte asla alamayacağı tüm bir evreni, yani güneş sistemini, samanyolu, andromeda vs,vs, vs galaksilerini, tümünü görme şansımız olmayan ve belki de -sadece kişisel olarak değil, gelecekteki tüm insan soyunun- bütün boyutlarını asla göremeyeceği kadar büyük, soğuk, ürkütücü, karanlık dev bir boşlukta asılı duran akıl almaz büyüklükteki devasa cisimlerini, belli olmayan yörüngelerinde, dehşetli hızlarla yol alan ve bazen de -değil sadece iki gök cisminin- tüm bir galaksinin diğeri ile çarpıştığı -kıyamet bu mudur acep?- "makro evrenin" yanında; bir zamanlar maddenin en temel taşı olduğu ve bölünebilecek en son parçası olduğu sanılan atomun da aslında "kuark" adlı başka parçacıklardan ve kuarkların da başka, çok daha küçük parçacıklardan ve o parçacıkların da başkalarından oluştuğunun öğrenilmesinin ardından bunun da sonsuza dek uzanacağı rahatlıkla düşünülebilecek ve bunu düşünmenin bile içe ürperti vereceği "mikro evreni" de yaratmış olduğuna inandığımız bir varlığın, yani Allah'ın, yani Tanrının, yani "Yaratanın", Bu makro ile mikro evren arasındaki bir yerde, o az önce sözünü ettiğimiz dev evrenin bir kıyısındaki küçük bir sistemin, üzerinde hayat olan küçük bir gezegeninin üzerinde yaşamakta olan bir grup canlıdan yalnızca bir cinsinin saçlarını diğer cinsin göremeyeceği bir biçimde sarılmasını emretmiş olduğuna inananlar tarafından, bu amaca ulaşmak için kullanılan kumaş bir örtüdür...
"sıktım başı dindar oldum"
türban, sıkmabaştır. kesinlikle başörtüsü değildir; amacı da başı örtmek değildir.

türban'ı neden taktığını sorsanız bir kızcığa* şu cevabı alırsınız,
"farz".
neden farz?
"çünkü allah insanları yanlış yollara sevk edenleri sevmez"
(bunu diyemezler belki. haram vs. derler. ama meselenin dinsel kökeninde bu var)
"peki insanlar senin sadece yüzünü görerek de yanlış yola sevk olabiliyorlarsa"
...
(kara çarşaf denen şeyin yaratılış sebebi budur. mesele tahrikse, değil kadının yüzü, sesi bile, parmakları bile bir tehdittir)
"o halde kara çarşafa gir"
...
"hatta senin tüm varlığın yanlış bir yola sevk edebilir insanları..."
...
"öl sen en iyisi. hatta gömelim seni diri diri"
(islam öncesi olduğu iddia edilen bir <ritüel>. lakin günümüzde arap ülkelerindeki kadın düşmanlığı nedeniyle de kadınlar gömülüyorlar. toprağa değil ama, eve; kocalarının evine; çocuklarının analığına; kocalarının zevklerine itaat etmeye)
"burda var olduğunu bilmek bile başlı başına bir tahrik unsuru"

mesele "tahrik"tir; yanlış yola sevk edebilitedir. lakin bu başlı başına kurgusal bir durumdur ve açıkçası bir düşünce suçudur.

sadece düşünelim.
yolda birini gördünüz. uzaktan.
kalçaları vs. dolgun gözüküyor! kıvırtıyor da.
uzaktan görüyorsunuz.
hatta diyelim ki gözleriniz de pek iyi görmüyor.
siz de erkeksiniz.
onun da kadın olduğunu düşünüyorsunuz.
ve ansızın tahrik oldunuz.
vay anasını, haram!

tahrik olmak suç değil! tahrik edici unsuru barındırmak suç. erkek bu, tahrik olur. kadının amacı bundan kaçınmaktır.

yerse!

tahrik olmak, sulanmak, vs. vs. acıkmak gibi bir şeydir. mesele, kişinin bu nefsanî melekelerine hakim olup, iradesini kullanmasıdır.
bunu yapamıyorsa, ne türban'ın bir fonksiyonu kalır; ne de kara çarşafın.

zaten başlı başına ataerkil ve ahlaksızca bir yaklaşımdır, kadının örtünmesini istemek.

islam zamanında, hz. muhammed'in vefatından sonra kadın da erkek de örtünmekteydi.
bunun nedeni tahrik falan değildi; karıştırmayın.
arab toplumunun geleneksel çöl kıyafetiydi sebep.

kur'anı kerim, evrensel bir din iddiasında olan bir dini içerir: islam.
evrensel bir din, yorumlara tabi olmak zorundadır, yahudiliğe yahut hristiyanlığa benzemez.
aksi bir iddiası bile yoktur.

bu nedenle her toplum, islamı yaşayış geleneklerine ve kültürlerine göre yorumlamakta ve yaşamakta serbesttir.

türk milleti de islamı farklı dönemlerinde farklı şekillerde yorumlamıştır, bu çok doğaldır.
ve günümüzdeki yorum da, bize laisizm ortak paydasındaki homojen türk vatandaşlığı altında, dini bir birleştirici olarak görmeden yaşamanın gerekli olduğunu göstermektedir.

mesele uyum meselesidir.

ya da, mesele uyumsuzluktan rant elde edenlerin meselesidir ve bizlere laf salatası yapmak kalır.

bugün türban sorunu esnasında yeterli tepkiyi göstermeyen, dinle parsa toplayan siyasiler büyük bir debdebe ve zenginlik içinde semirir; oğullarını ferrarilerde, kızlarını amerikalarda gezdirirken, benim sefil halkım, sefil halkımın biricik kızları üniversitede okuyabilmek için tarikatlara güzel gözükmek; kişiliğinden harcayarak beyinlerini yıkamak zorunda kalıyorsa herhalde boş konuştuğumuz ortaya çıkar.
göte asılınca pareo, omza atılınca şal, boyna sarılınca fular, kafaya takılınca da adına baş örtüsü denen bir bez parçasıdır.Sadece bezdir. Sağa sola çekiştirmeye, uzatıp kısaltmaya , eğritip doğrultmaya gerek yoktur. Bezdir sadece bez.
türban diye yutturulmaya çalışılarak kurtuluş savaşında savaşan kadınlarımızı da türbanlı yapma girişiminde bulunan akıllılar sayesinde bazı çevrelerce karıştırılan, lakin dini bir sembol olmadığı da her şekilde anlaşılabilecek örtüdür. kadınlar erkekler gibi şapka takmadıklarından ve bere kültürümüz de pek gelişmediğinden sıcak ve soğuktan korunma amaçlıdır, arabistan da islamiyet öncesinde de kullanılmıştır.
Türban değildir. Baş örtüsünü babannelerimiz, annannelerimiz de takardı. (Din, dini sömürenler ortaya çıkmadan önce de vardı. Çünkü büyüklerimiz dini sömürücülerden öğrenmezdi.) Ancak hiçbiri siyasal bir simge olarak baş örtüsü takmazdı. Çenenin altında bir düğüm atıp bırakırlardı. Şekilcilik gibi gelmesin ama bugün türban takanlar ya aile baskısıyla, ya cumhuriyet karşıtı bir simge olduğunu bilmeden, ya da tamamen bilerek takıyorlar.

EDiT: Bu ülkede özgürlük adı altında türbanı savunan siyasiler ve onlara kendi özgür iradeleriyle oy veren insanlar şunu görmüyor mu: Ulaştırma bakanı Binali Yıldırım kendi eşini masada erkekler var diye başka masaya yolluyor. Kadıncağız da orada tek başına yemek yiyor. Bu mudur istenen özgürlük?

Neden geri kaldık diye soranlara Atatürk'ün güzel bir yanıtı vardır:

"insan topluluğu kadın ve erkek denilen iki cins insandan oluşur. Kabil midir bu kütlenin bir parçasını ilerletelim, ötekini ihmal edelim de kütlenin bütünü ilerleyebilsin? Mümkün müdür ki bir cismin yarısı toprağa bağlı kaldıkça, öteki yarısı göklere yükselebilsin?"

M. Kemal Atatürk
1 Eylül 1925 ikdam Gazetesi