bugün

Bazen aşk gider...
Ve hayat da gider onun peşinden...
Terk edildiğin yerde öylece kala kalırsın..
Bir sabah uyanırsın ki gözünü açtığın ömür senin ömrün değildir.
Aynada tek parça görünen bedenin, Aslında lime limedir...
Nefes diye içine çektigin cigerlerinde parçalanmış aşkının cam kırıklarıdır.
Her sabah ölmeyip neden uyandığına lanet edersin...
Bazen aşk gider..
Önünde bir kadeh rakı, küllükte bir ölüm dolusu izmarit..

Öylece bakakalırsın arkasından...
Kulağın hiç çalmayacak olan telefondadır...
Zaman dursun saatler hiç geçmesin istersin...
"Tanrim ne olur gerçek olmasin,
Ne olur güneş doğmadan geri dönsün!
Teninde bir başka tenin kokusunu getirse bile
Dönsün yeter ki hiçbir sey sormam ona,
Bu geceyi yasanmamış sayarım, unuturum
Yeter ki aşık olmasın..."
içimde durmaksizin çığlık atar dualar..
Ama bazen aşk gider ve O çaresizce yalvardığın Tanrı bile gider peşinden!
Sonra sabah olur, güneş dogar..
Askın gelmez bir türlü...
Bir gecede degişir ömrün.
O bir türlü inanmak istemedigin kader..

Seninle alay eder gibidir...
Ömrünü adadığın, yıllarını önüne serdiğin aşkın
Bir gecede bir baska hayata karışmıştır iste...
Bir gecede bir başkasının aşkı olmuştur...
iNANAMAZSIN!
Bazen aşk gider,
Ve sen yıllardır içinde yaşadığın yürekten..

Valizler dolusu anılarla kendi yalnızlığına taşınırsın...
Elin varmaya varmaya boşaltırsın dolapları...
Çekmeceden çıkan her giysi parçası onunla geçirdiğin anıların tarihiyle ağırlastıkça ağırlaşır..
Onun kollarında geceler boyu cennet uykularına karıştığın yatak sen giderken utancından bakamaz yüzüne...

Doğmamış bebeğin yerine koyup büyüttüğün cam önündeki o küçük mor menekşe yapraklarına kondurduğun veda öpücüğüyle büker boynunu...
Valizlerini kapının önüne yığıp yüzün sırılsıklam son bir sigara için yığılırsın koltuğa...
Gidiyorsundur işte..

Aşkını kendi ellerinle bir başka aşka teslim edip..
Ömrünü onun ömrüne, hayallerini onun hayallerine,
sevdanı onun sevdasına ekleyip...
Bazen aşk gider..
Ve adresi değişir evinin...
Sesinin tonu değişir, yüzünün rengi...
Yastığının sıcaklığı, yediğin yemeğin tadı uykuların değişir...
Ve rüyaların her akşam açıp girdigin kapıdan baska bir sevda giriyordur atık...
Her gün oturdugun koltukta o bakmaya doyamadığın gözlerin ışığında bir başka sevda oturuyordur...

Yıllardır evinde ağırladığın, masalarına konuk olduğun, hayatlarını paylaştığın dostlarının kahkahaları arasına bir başka ses karışıyordur artık.
Senin gölgene alışkın duvarlar bile çoktan kabullenmistir yokluğunu...
Her gece uyudugun yastığa bir başka sevda bırakiyordur kokusunu...
O öpmeye kıyamadığın dudaklarda bir başka sevdanin adı...
Askının o tek cennet bildiğin uykularında bir baska sevdanın rüyaları.
Bazen ask gider ve anilarda gider peşinden...

Siz hiç o yüreğinize sığdıramadığınız askınızı bir başka sevda için ağlarken gördünüz mü?
Ben gördüm!
Kör oldu gözlerim onunla sevdasına ağlamaktan...
Bir alev topu gibi onun için çiglik çiglik yanarken
siz hiç askinizin önünde diz çöküp
"Bu kadar çok seviyorsan bırakma onu, sana kıyamam ne olur git" diye yalvardınız mı?

Onu bir başkasının kollarında düşünürken siz hiç geceler boyu aklınızı kaçırmamak için kendi kendinize bağırdınız mi:
"Unut onu, unut onu, unut onu ya da ÖL!"
içinizdeki o durmak bilmeyen yangının acısını dindirsin diye kanatincaya kadar bileklerinizi ısırdınız mı?...
Göz yaşları içinde yastiginiza gömülüp her Tanrı'ya sığınmak istediğinizde artık başka bir yüreğe sevdalı olan askınızı ondan geri istemekten utanip dua etmekten vazgeçtiginiz oldu mu hiç?
Siz hiç yana yana sevdiğiniz bir sevgilinin yoluna gençliginizi serip güle güle başka bir aşka ugurladınız mi?
Bazen aşk gider!
Ama ölüm gelmez bir türlü!
Ne yapsanız öfke duyamazsınız, giderken bir kibrit aleviyle atese verdiği ömrünün alevleri içinde eriyip giden yüzünüze siliniz giden kokunuza, kül olan yüreginize dönüp bir kez bile bakmayan o sevdaniza!
Anlarsiniz asktir bu, öfkeyi bir türlü yurduna kabul etmeyen...
Vefasız bir unutuşa kurban olsa da solup yitmeyen.
Hayattan soğutup size ölümü özleten.
Ölü bir bedende canlı kalmakta direnen.
Anlarsınız aşktır bu.
Bazen aşk gider...
Günler geçer ardından ve aylar, Bazen de yılllar...
Bebekler büyür, insanlar yaşlanır, insanlar ölür, eşyalar eskir, evler yıkılır, kurur ağaçlar...
Sokakların adı değişir...

Acılar belleğin acımasızlığına teslim olur...
Sevilen unutur, seven yanar..
Bazen aşk gider!
Ya da siz gittiğini sanırsınız..
cezmi ersöz'den dinlerken gözlerinizden yaşlar süzüleceğine emin olun. doğrudur "bazen aşk gider ya da siz gittiğini sanırsınız."
--spoiler--
ya da siz gittiğini zannedersiniz.
--spoiler--
"Bazen aşk gider ya da siz gittiğini sanırsınız."
evet aynen öyledir, bir yerlerde kalır, o kalbinizin kuytu bir köşesinde saklanır, izleri kabuk bağlamış bir yara gibidir. en küçük bir olay, en küçük bir ses onu saklı kaldığı yerden çıkarır, karşınıza dikilir, hatta yeniden canınızı yakar, kanar, kanatır.
(bkz: cehennemin dibine git)
bazen aşk hiç gelmez diye cevaplanılası şiir.
aşk gitmeden, yar ın gitmesi kadar canını yakmaz. yakamaz.
aşk hiç gitmez, gitmez derler- yanlış!. öye bi gider ki, tebrikler olsun gidişine...
eğer gittiyse aşk, hiç bir zaman gelmemiştir ki denilesi durumdur.
aşk gidecekse o aşk değildir ki...
aşk geldi mi gitmez çünkü aşktır o aşk..
bazen aşk gider,

bazen aşık olunan gider,

bazen de biz çekip gideriz.

asıl olan budur. en önemli konunun, çok eski klasiklerden olan 'aşkın giderken yerini sevgiye emanet etmesi' olduğunu ise, yaşadıkça tecrübe ederiz.*
(bkz: aldirma)
cezmi ersözün enfes şiiridir.
bazen aşk kalır siz gitmek zorunda kalırsınız..gitmeye mecbur bırakılırsınız. kolunuz kanadınız kırılır. hiçbir çaresi yoktur kalmanın, aşka sahip çıkıp sonuna kadar devam etmenin. başlarkende böyle olacağını kabullenmişsinizdir. sesinizi çıkaramazsınız. ya aşkı bırakır siz gidersiniz yada kalıp alev alev yanar kül olursunuz..