bugün

küçükken oynadığın topun inşaata kaçması, hiç sevgilin olmaması yada her konusmanda iki cümleyi ardı sıra getiremeyip aksam eve geldiğinde "keşke şöyle deseydim" demek, abi veya ablandan sürekli dayak yemek....
kusarsın, elbet kusarsın. ufacık şeyler midende birikir taki nefes borundan çıkıp küçük dilini gıdıklayana kadar üst üste birikir nihayi olarak kusarsın.
ama kusmak güzeldir. ilk başta zorlansanda gerisi gelir. bööööghh diye ne var ne yok içinde biriken herşeyi bir anda ortama salarsın.
garip geliyor ama bundan daha güzel şey olabilir mi? en azından rahatlarsın be kardeşim. dimağın, şuurun açılır.
nah ! açılır. güzel kardeşim. ben sana kusma demiyorum. kus diyorum ama poşede kus diyorum. ortalığı .iç etmenin anlamı yok. al eline migros poşedini. kusabildiğin kadar kus. ama oraya kus.
"ıyyy midem kalktı kus kus, ne bu be" diyen yazar hitap ettiğim sensin. çünki sen anlamamışsın. bu soruyu bir sen soruyorsun. burada tespih, teşbih yada her ne .ikimse o sanatı kullandım. benzettim. fakat senin için açacam konuyu.
diyorum ki ;
küçükken topun inşaata kaçtıysa, bir zarar gördüysen çözüm üret kardeşim. başkasının topunun kaçmasını bekleme.
hiç sevgilin olmadı mı? yahu bu bastırılmış duygunu başkalarını aşağılayarak kullanma. "sevgili olayı bana göre ters, bence saçmalık" bu cümleleri kullanma dibine koyayım .
abin yada ablandan dayak mı yedin. ulan bu duygunu, bu .ikindirik duygunu başkasını döverek, yada alt tertibini döverek üzerinden atma.
son olarak iki cümleyi ardı arkasına getiremeyip laf sokmaya çalışan andavallar. ulan senin neyine laf sokmak? daha iki güne kadar sen değilmiydin iki cümleyi peşi sıra getiremeyen. sen değil miydin her aksam yattığında keşkelerle uyuyan.
sokma arkadasım laf sokmaya çalışma. çünki laf sokamya çalışırken görmüyorsun yandan, sağdan soldan gelenleri.
tam laf soktuğunu sanırken, karşındaki bir kontra atakla sana lafı sokar. çıkartamazsın. artık ortamın en rezili olmuşsundur. çaresizsindir.
çürürsün artık, sözlük köşelerinde, zindan köşelerinde bir sokulmuş olarak.
ah ulan ah! bastırılmış duygularını dışa vuran insanlar size diyorum.
ne kadar çoksunuz lan! *
hayatı boyunca hiçbir coğrafyada söz sahibi olamamış, oldurulmamış, konuşma becerisinden muaf kişilerin, sözlük formatı falan dinlemeden sözlükle dertleşmesi, uzun metrajlı anılarını kaleme alması, her şeye bok atmasıdır.
çocuklar için; kendisinden güçlü olandan dayak yemek, kendisinden çalışkan olanca geçilmek, kendisinden çok şeye sahip olan tarafından küçümsenmek gibi, türpülenmemiş ve eğitilip olgunlaştırılmamış tavırlara maruz kalan çocuğun, kendisini iyi hissetmek için kendisinden zayıfını bulunca yaptığı eylemlerle hissettiği hazdır.

adı üzerinde çocuk, henüz kişisel gelişimin tamamlayamamış, sivriliklerini törpüleyememiş, acımasızlığı ile duyguları arasında bir denge kuramamış, özgüveni gelişmemiş küçük insan yavrusu...

bir de bunun yetişkinler içinde karşılaşılan biçimleri vardır ki, işte bunlar korkulasıdır. arkanı döndüğün an veya eline fırsat geçtiği an sana çelme takacak ve düünce de gülecek tiplerdir. yaşamlarının mutluluğu başkalarının mutsuzluğu üzerine kurulmuş, tembel kendisine ait fikri olmayan, ezik sallabaş tiplerdir. o ölçüe riyakar ve yalakadırlar, ama en acımasızlar bunların içinden çıkar.

bu tiplerin bir biçimde kendisinden zayıf olduğuna inandıkları biriyle diyaloğunu izleyin anlarsınız ne dendiğini. işyerinde amirine yalakalık yapan başka biçimde varolamayan pısırık tip, günün aşağılanmasını evde karısından çocuklarından çıkarırır. hakkını arayamayan, idareci karşısında pısıp kalan ve öğretim yönü zayıf olmasına rağmen tesadüfen öğretmen olan kişi, öğrencilerine kan kusturur. bu ve daha bunun gibi niceleri, nice mesleklerde...

ama en tehlikelisi, bu tip insanların hasbelkader işi sebebiyle bir güç elde etmesidir.
işte o zaman vay halimize. yine de korkaktır bu insanlar, karşısında diklenen ve razı olmayan birini görünce anında indirirler yelkenleri. çünkü anladıkları dil budur, içten içe farkındadırlar acizliklerinin ve anında otoriteye boyun eğerler.
güncel Önemli Başlıklar