bugün

okul yıllarının klasik hatıra defterine, giriş cümlesi.

(bkz: sepet sepet yumurta sakın beni unutma)
(bkz: oldu anam)
bir diğeri için:

(bkz: sevgili günlük)
yazana kadar sayfanin bittigi giris cumlesi.
ardından" seviyorum ama kimi
en tatlı birisini
nasıl anlatsam sana
ilk harflere baksana"
tarzında manilerin yazılacağı sinyallerini verir.
artık bize ayrılmış temiz kalpler olmadığından anlamsız gelen cümle başlangıcı, ve hemen akabinde kaçınılmaz bakınızı veriyorum ; biz büyüdük ve kirlendi dünya
kötü anısı olan bir laf. orta 2 de bir kızın çiçekli böcekli defterine, 'bana bu kalbin kadar temiz sayfayı ayırdığın için seni ellemek istiyorum' yazdığım için öğretmenden temiz bir dayak yemişliğim var.
(bkz: ellemek için bahane aramak)
- lan cezmi hatıra defterinde bana bu kalbin kadar temiz sayfayi ayirdigin icin kalıbını kullanmamışsın.

+ abi tam yazacaktım aklıma ipnelik geldi hahaha

- lan lan bu ondan mı yapış yapış.
- bana bu kalbin kadar temiz sayfayi ayirdigin icin allah seni kahretsin.
- ne oldu yahu birden cozuttun?
- nasirima bastin deve.
cocukluğunun belki de en güzel günlerinin en güzel hatıralarından.
süslü püslü bir hatıra defteri aldırılır
önüne kim gelirse eline tutuşturulur birşeyler yazsın diye.
ilk cümledir :
bana bu kalbin kadar temiz sayfayı ayırdığın için...
zaten baska birsey bulamaz yazan,
hemen altında bir kalp çizilmiştir, içinde ikinizin isminin yazılı olduğu,
bir iki mani, birkaç çiçek böcek resmi filan...
20 yıl sonra acıp bakarsın,
gülümsetir, özletir o günleri.
80lerin sonunda 90ların başında çocuk olmak demektir. zengin fakir herkesin muhakkak bir anı deftri olur. sevdik sevmedik herkese yazdırırsın.
sepet sepet yumurta sakın beni unutma yazarsın sonuna..

önce unutursun sonra hatırlarsın.
+ beyefendi şuraya bir imza atıyorsunuz ve krediniz hazır.
- bana bu kabin kadar temiz sayfayı ayırdığınız için.
+ ne kabini?
- sahibi olduğum mağazanın giyinme soyunma kabinleri. çok temizdirler.
+ beyefendi ne alakası var şimdi?
- mağazaya çok masraf yaptım. buyrun gelin. her zevke her keseye göre ürünlerimiz var.
+ reklamında böylesini hiç görmedim.
- bende faizin böylesini hiç görmemiştim ama reklam yapmaya yapmaya bu hallere geldik. şimdi kredi peşinde koşturuyoruz. bundan sonra böyle. gelmiyceksen atmam imzayı bak.
efendim kendisi kurtarıcı cümledir...

ortaokuldayım.. delinmiş sıramda defterim ile masum ve sakin bir şekilde teneffüsün bitmesini bekliyordum..

bir anda kafamı kaldırıyorum.. eyvah işte o!!...

hep uzaktan izliyordum bu kızı. elinde kalpli, sayfaları renkli renkli olan bir defter sürekli birilerinin peşine takılan bu kızı anlamaya çalışıyordum. amacı neydi?? sürekli "hadi bir şey yaz bana.. darılırım ama aaa!" gibilerinden nidalarla kızların ve özellikle erkeklerin peşinden koşturması hep gözümü korkutuyordu..

her gece yatağımda bu kızın bana da bir gün bir şey yazdıracağının bilinciyle rahatsız oluyordum.. hep kaçtım; gözünün önünde olmak istemedim.. gülmedim.. her zaman "eğer benden bir şey yazmamı isterse ne yazacağım" sorusunu kendime sorarak cevaplar düşündüm.. nasıl başlamalı; ne demeli??.. hayır, aslında kompozisyon sınavlarından yüksek alırdım.. türkçe hocam da beni çok severdi.. ama burdaki yazma amacımız neydi??.. ne yazmak gerek, nasıl başlamak gerek; nasıl ilerletmek gerek, yazınca elimize ne geçecek??? sorular sorular aklımdaki sorular...

işte şimdi pempe tokalı kız, elinde üstünde tüy bulunan şirin gibi görünen ama aslında bir korku unsuru olan kalemiyle bana gülümsüyordu.. ve aynı şeyler benim de başıma geldi:

+ slm erkannnnn
- slm
+ hadi bana bir şey yaaaaz!! senden hatıra kalsın...
- hııı.. öyle mi?? yaa ben bişi yazmasam olmaz mı??!
+ erkan hadi ama kırılırımmm...

pff... yok mu su nazları.. sinir ederler..

"allahım neden ben?" sorusunu sürekli kendime sorarken bizim nazlı kızımız defter ile kalemi önüme koymuş beni bekliyor..

allah kahretmesin.. ne yazılır ki bunlarda?? en iyisi önceki yazanlardan biraz kopya cekmeli.. ama kızı basımdan göndermek için benim de biraz naz yapmam gerek..

allahım ne hallere düştüm.. rabbim sınadıkça sınıyor karakterimi:

-yaa, ama sen basımdayken ben yazamam ki.. konsantre olamam...
+pekiiii canııımmm...

o arkasını dönüp kıvırta kıvırta giderken ben hızlıca sayfaları karıstırmaya basladım.. biraz bakınca coğu erkeğin su cümleyle baslamıs olduğunu gördüm:

"bana kalbin kadar temiz bu sayfayı ayırdığın için..."

hııım.. demek racon bu... ben de racona uymalıydım.. evet evet..

kalemi aldım ve cümleyi büyük bir hızla karışık kuruşuk bir şekilde yazdım..

ve böylece bir başlangıç yapmış oldum..

sonrası da kendiliğinden geldi.. "iyi kızsın" "cici kızsın" "hep arkadasım kal emi" gibi söz öbekleri bir sayfayı doldurdu.. kızımıza teslim ederken de "oku ama kırılırımmm" diye de tembihleyerek de güç gösterisi yaptım.. üstümden sanki bir tırın yükü kalkmış gibisinden mutlu mesut teneffüsü tamamladım..

ne kadar da salakça gibi görünen bir cümle olsa da o zaman bana bayağı bir yararı dokunmuştur...

ama efendim yani... şimdi böyle kızlara böyle cümleler.. değil mi ???
hatta daha da abartılmış şekliyle yazılır. " bana kalbin kadar temiz, çizgili ya da kareli, pembe, kokulu bu sayfayı ayırdığın için teşekkürler" şeklinde. aslında bu kişiye yazacak hiç bir şeyimiz olmadığında sığındığımız bir limandır bu cümle.
bana bu sayfayı ayırdığına göre temiz kalpli biri olmalısın.

en temiz kalpli biri seviyorum
bil bakalım kim o
eğer bilirsen gözlerinden öperim
ne bok yersen ye
ilk harflerine bakmayı da unutma
aptal hatırat defterlerinin ilk cümleciği.
Salakça giriş cümlesidir. Aynı zamanda günümüzde "bana bu kalbin kadar temiz duvarını verdiğin için..." facebook duvarına yazılıp ardından saçmalanmaya başlanılan, günlüğe yazılan cümlenin evrim geçirmiş halidir.
(bkz: the beatles)toplulugu 60'larda takim elbise giyiyor, kravat takiyordu. kisa sacli ve kisa favoriydiler. 70'lerde saclarini uzatmislar, renkli ve cicekli gomlekler giymislerdi. genclik her donemde degisiyor, hatta zamani onlar degisik kiliyor. 70'lerde kucuk sehir gencligi romantikti. kliseyi ozellikle klise siiri cok severdi. kizlar hatira defterleri arasinda gul yapraklari kurutur, bebek resimleri biriktirirlerdi. aska duskunduler. toplumsal yargilarin golgesi altinda zihinlerinde gelisen ask fikri, "yuva kurmayi" gerektiriyordu. temiz asklar saf kalpler, en temiz duygular donemin temel klise unsurlariydi.

hemen her genc kizin hatira defteri vardi. az sayida da olsa romantik ve duygulu erkek cocuklari da hatira defteri tutarlardi. ama genellikle bu deftere kizlar itibar ederdi. hatira defterleri mumkun oldugunca suslu hazirlanir, kapaginda "hatira defteri" ibaresi bulunur. kirtasiyecilerde onlarca cesidi satilirdi. yapraklari ucuk pembe, mavi falan olurdu. buyuk cogunlugunun sayfalari kalplerle. ciceklerle suslenirdi. bu tur hatira defteri olan kizlar genellikle liseyi bitirmeden evlendirilir, cocuk sahibi olurlar ve hayatin, defterlerinin yapraklari kadar pembe ve romantik olmadigini gorurlerdi. neyse konumuz bu degil.
iste bu defterler genelde ilk giris cumlesi yada bitis cumlesi olarak eskiden arkadas arasinda gerceklestirilen guzel bir olaydi...
bana bu kalbin kadar temiz sayfayı açtığın için sana sonsuz teşekürler, Adolf Hitler.
her arkadaş için kullanılan, ortaokuldayken verilen hatıra defterine yazılan can alıcı cümle. * yarısı kalp olan sayfaları vardı bu hatıra defterlerinin ve en güzel yazımızla yazmaya çalışırdık o kafayla hissettiğimiz düşüncelerimizi.
genellikle sepet, sepet yumurta ile biter.
insanların ne kadar samimiyetten uzak varlıklar olduğunu hatırlatan cümle.
askerde devre arkadaşlarına verilen deftere sıklıkla yazılan giriş cümlesidir, sözlük ortalamasına bakıp türkiye gerçeği bu diye düşünmeyin, askere gidenler bilir orada ne cevherler vardır...
hatıra defterleri sahibi olan kişiye eski arkadaşlıkları, maziyi anımsatma amaçlı kişisel objeler olduğundandı belki de, genelde renkleri sarı tonlarda sayfalara sahip sevimli birer defterciklerdi. ya da benim önüme hep o tarz hatıra defterleri dayandı 'hadi yaz, yaz' diye haykıran bakışlar eşliğinde. bilinmez.

beyaz rengin temizliği yansıtan yegane renk olduğu bilinirken söze neden hep bu abuk ve bir o kadar da sahte cümleyle başlanırdı? sorusu hep kafama takılan bir ayrıntı olarak geçmiştir kayıtlara.

(bkz: öyle işte)