bugün

kar tanelerinin okşadığı doğayı bozmadan tıngır mıngır giden bir at arabasının minik penceresinden görülen tabloyu izlerken, üşüyen ellerine ipekten eldivenlerini geçirdikten sonra erin, yumuşak ve beyaz tenine yapışan buklelerini geriye itti. soğuktan kızarmış olan yanakları, soğuk tenini küçük bir kız çocuğunun sevimliliğiyle yumuşatıyordu.erin oldukça soğuktu. onu görenler, onun yanına yaklaşmaktan çekinirdi. yakın çevresindekiler bile, erin'in ciddiyetinden çekindikleri için, latifelerinde sınırı aşmamaya özen gösterirlerdi. erin, dışarıyı izlerken at arabasının durduğunu hissetti. arkası dönük bir kimsenin hemen yanında durmuştu araba. süreğen kayıtsızlığına rağmen içinde beliren ilgi, erin'i şaşırtmıştı. sesin sahibinin suretine duyduğu o merak, içinde kor halinde duran arzuyu harekete geçirmişti. arkasını döndüğü an adam, erin ile göz göze geldi. işte o an, tam o an, zaman ikisi için de mutlak, ikisi için de aynı dilimdi. zaman, o bakışta, ikisi için de birdi. araba hareket etmeye başladı; adam gözlerini erin'den alamıyordu.

erin, geride bıraktığı bu gizemli adamı düşünerek geçirdiği yolculuğunun sonunda, onun imgesinin canlılığını muhafaza edebilmek için, bir an önce odasına gitmek ve her detayını not almak istiyordu. yazmak ve okumak için saatlerce vakit geçirdiği, pencerenin hemen önünde duran masasına yerleşti. cılız sarı ışığın kutsallığında, kaleminin mürekkebinin cömertliğinde zihnine düşen her şeyi yazıyordu. bir an, her şey silindi zihninden ve hiçbir şey düşünmediği nokta buldu kendini. bu boşluk hissini savuşturduktan sonra, penceredeki yansımasına takıldı gözü. hiç tanımadığı biri için üç yaprağı doldurduğuna inanamayarak kendine bakıyordu. bu arzuyu kaybetmemek için elinden geleni yapacaktı. aklında, o adamı görmek için şehir merkezine inmek vardı; ancak onun kendisini görmesine izin vermemeliydi. onunla konuşmak, iletişim kurmak istemiyordu; zihninde öylece asılı duran adamın canlı imgesine, kendi istediği şeyleri yüklemeye devam edecekti. kafasında dönüp duran "ismi ne?", "nerede yaşıyor?", "kimlerden?" sorularını, gizemin verdiği hazla eritmeye çalışıyordu. erin, ilk defa gülümsüyordu.

devamı gelmeyecek bir kısa öykü.