bugün

çeşitli bahaneler sunarak, yaptığı terbiyesizliği örtmeye çalışmasıdır.

1. ya aşkm tmm bi kişiyle oldu ama uzun süreli ilişkimdi, çok seviyorduk birbirimizi.
2. Ya tamam ben bunu yaptım da anal sex yapıp bakireliği bozdurmayanlar mı namuslu?
3. sen sanki yapmadın orhan ???
4. Namus iki bacak arasında değl bnce yhaa .s .s
5. orhan nası bi soru bu yaaa :( 3 kişiyle oldu sadece
fanilik böyle işte, herkese yaramıyor.
1526 yılında istanbul'da doğan Bâki'nin asıl ismi Mahmud Abdülbâki'dir. Aslında fakir bir ailenin çocuğu idi, babası müezzinlik yapıyordu. Çocukluğunda saraç çıraklığı yapmıştır. Orhan Şaik Gökyay, Baki'nin "saraç" (koşum ve eyer takımları yapan ya da satan kimse) çıraklığı değil, "serac" (camilerde kandillerin yakılmasından sorumlu kimse) çıraklığı yaptığını iddia etmiş ve eski imlası aynı olan iki kelimenin yanlış okunmasının yol açtığı hataya işaret etmiştir. [1] Eskiden kandillerin camilerde yegane aydınlatma aracı olduğu göz önünde tutulursa, özellikle çok sayıda kandilin bulunduğu büyük camilerde seraclık önemli bir görevdi. Baki'nin babasının Fatih Camii'nde müezzinlik yaptığı anımsanırsa, kendisinin de aynı camide serac çırağı olması ihtimali gerçekten kuvvetlidir. Nitekim pek çok akademisyen şairin saraç çıraklığı değil, serac çıraklığı yapmış olduğu görüşünü daha doğru bulmaktadır. [2] Eğitime, ilme olan büyük tutkusu fark edilmeye başlanınca ailesi medreseye devam etmesine izin vermiştir, zira başlarda medreseye kaçak, ailesinden gizli gitmekteydi. Gayretleri ile iyi bir eğitim görmüş, dönemin ünlü müderrislerinden ders almıştır. Eğitimi boyunca şiire olan ilgisi giderek artmış ve güçlü kaleminin ünü de yavaşça yayılmaya başlamıştır. Eğitimini tamamladıktan sonra çeşitli medreselerde müderrislik yapmıştır. Kanuni Sultan Süleyman tarafından istanbul'a getirtilen şair hayatı boyunca çeşitli dönemlerde devlet hizmetinde bulundu, kadılık, kazaskerlik gibi makamlarda görev yaptı. Yaşlılığında Şeyhülislam olmak isteyen Baki bu makama getirilmemiş. 1600 yılında, istanbul'da öldü.
Bâki'nin Saray'a hep bir yakınlığı olmuştur. Özellikle Kanunî Sultan Süleyman ile yakın ilişkileri olmuş, padişah sık sık kendisine iltifat etmiştir. Daha sonra II. Selim ve III. Murat zamanlarında da hem saraydan hem halktan büyük bir itibar ve ilgi görmüştür. Vefatından önce bu kadar ilgi ve alâka gören sanatçı sayısı azdır, o ise vefat etmeden "Sultanüş'şuâra" yani "Şairlerin Sultanı" diye anılmaya başlamıştır.
(bkz: hüvel baki)
bakirliği değil bakireliği olacak o her bakireliği bozulmuş kız namussuzmudur sorusunu getirir akla.
ikicisi erkeğinde bakire kız araması çok saçma ki o kızında bakireliğini bir erkek bozmuştur sonuçta.
ozaman bu sorun şöyle çözümlenebilir. tüm erkekler evlenmeden hiçbir kıza elini sürmez. ozaman karşınıza çıkan bütün kızlar bakire olur. ozamanda kızlar da kezban sıfatı yer oturur bu tür düşüncelerle bezeli geri kafalı insanlar tarafından.
(bkz: ismail baki)