bugün

hayatta ben en çok babamı sevdim'dir. gerisi hikaye.
ne olur bir gece rüyama girsen
tek bir gece, bir kaç dakikalığına..
sana dön demiyorum ki gittiğin yerlerden!
zaten desem ne fayda..

yüzünü görmek istiyorum,gözlerini.
bakışlarından anlam çıkarmayı özledim..
kahrolası sessizliğin tırmalarken kulaklarımı
içimde büyüyen fırtınayı özledim.

sen beyazlara bürünüp toprağa ulaşmışken
çıkmaz sokaklara terk ettin beni..
ansızın sonsuz bir aleme kavuşmuşken,
ölüm gerçeğine hapsettin beni.

anlardım rüyalarıma gelmemeni
hiçdüşünmesem seni.
kalbim sancılanmasa,gözlerim dolmasa sürekli,
geceye sarılıp saatlerce ağlamasam anlardım.
gittiğinden beri bir kerecik yürekten gülsem anlardım...


öyle böyle düşmek değil benimki,
kafa üstü çakılmak tam ortasına hayatın.
rotasını şaşmış bir gemiyle uçsuz bucaksız bir yolculuk.
kaptan nerdesin.. nerdesin kahramanım
bu bilinmezler ürkütür beni,
bak kimse yok sarılacak
nerdesin...


daha dün gibi ama üç yıl bitti bak!
ne kışlar ne baharlar ne yazlar geçti bak!
yine bahar,yine haziran,yine babalar günü,
canımızdan can gideli üç yıl oldu bak!

ömrün günleri bitmek bilmedi
kızın on sekizdi yirmi bir oldu bak!
hani üzülmeyeceğim de,yerin boş kaldı evde.
elimden kaydı elin.
resmin duvarlara asıldı
mezarın da en fiyakalısından merak etme...

üzülmeyeceğim de,
anlamını bilmediğim sözcükler çoğaldı...
olsaydın söylerdin.
saçlarımı da boyadım kızardın görseydin.
kilo da aldım biraz,süt içmeye devam..
ama boyum uzamadı tabi.
Kaldım öyle
küçücük.

üzülmeyeceğim de zamana kızıyorum işte.
iyileştirmiyor,derinleştiriyor.
derinler tehlikeli bilirsin.

hani üzülmeyeceğim de kırgınım biraz... sana...
düz yolda elimdeydi elin ,
bu engebeli yollarda paramparça dizlerim
nerde ellerin!

üzülmeyeceğim de çok canım sıkılıyor
bir cüzdanın kaldı,bir saatin, bir resmin.
ağlayan da ben değilim aslında
'' üç yıl önce bugün'' diye mırıldanan bir yetim.

kaptan nerdesin? nerdesin kahramanım?
bu bilinmezler ürkütür beni,
bak kimse yok sarılacak
nerdesin...
hayat seni hep tongaya düşürüyorsa,
tek başına mücadele edeceksin deniyorsa
sıvazlanmıyorsa başın başarılarının ardından
baba yokluğu vurmuştur son demini o an...

akşamları çalan kapıdan yorgun bir surat girmiyorsa içeri,
gelen adamın elinde sana uzanan bir çikolata yoksa şayet
''ne zaman gelirsin eve, gelirken bana bunu al'' diyecek kimsen yoksa
babasızlık tokatı vurmuştur yüzüne elbet...

ben evleneceğim adamı buldum,
sana benziyor, seni andırıyor
onun da gözleri siyah!
mesela o da senin mesleğinde diyemiyorsan;
eğer bugün iş için mülakatını kazanıp
akşam başarını tebrik edecek bir yürek yoksa
bunları ona anlatmak yerine yazıyorsan
babasızlık özlemi yakmıştır canını...

uyuduğunda rüyanda o adamı gördüğünü hatırlıyorsan
içini ağlamaklı bir burukluk kapladıysa
duayla karışık sitemliysen yalnızlığa
ve aniden kendini bir mezarın başında bulduysan
ölmüştür baban!

rüyalar başka bir tatlıysa
dua edip salt onu görmek için yumuyorsan gözlerini
uyanmamak için sarıldıysan yastığa yorgana
hatırlatıyordur kendini baban...

eşini benzerini bulamıyorsan yeryüzünde
yaptığın her iyilikte hissettiriyorsa kendini sana
onun hatrına dahi koşuyorsan yarınlara
melektir baban...
babaya ithafen yazılan şiirlerdir.

yaşadıklarım,
düşünsem de nedenlerini,
bir türlü geçmiyor bunalımlarım.
neydi bu kötü günlere sebep?
nankör müydüm çocukluğumda?
yoksa suçlu ben miydim?
babam kokardı geçmiş,
içeri sinen sigara kokusu
ve avucundaki çerez.
babam olurdum her sigara içişimde.
çerez aldığımda heyecanla
koştuğumu görürdüm babama,
o an hayalimde beraberdim babamla.
yaptıkların sana olan saygımı, sevgimi
azaltmadı baba.
kaldığın yerden ben devam ettim
sen olmaya.
bir türlü çözemediğim problem.
biz mi kaçırdık seni evden?
yoksa sen mi kaçtın bizden?
çözemedim işte…

kronikvasifsiz'dan