bugün

Sekiz yaşında kaybetmek üzücü bir durum. Özellikle küçükken etrafta acıma yetime döner.... Gibi laflar duyunca saklanıp ağlıyor insan. Ama her şeyi aşıyorsun. Bu da bi şekilde aşıldı.
aile içi dinamiklerin ilerki yıllara nasıl yansıyacağı önceden pek kestirilemez. bu nedenle bu yumak, gün be gün yaşanarak çözülmeye çalışılır.
Geçen gün bir şey okudum arkadaşlar.

Babasını sevmeyen, babasıyla ilişkisi kötü olan insanlar genelde maddi sıkıntılar yaşar veya maddi konularda hep kaygı hissedermiş. Tuhaf bir şekilde bu, ben ve tanıdıklarım için çok doğru.

Baba ilişkilerimizi düzeltmemiz lazım.
görsel

tam olarak böyle bir şey. üstelik hayatım boyunca da eşlik etmedi bu korku bana. yaklaşık iki ay sürdü. öncesinde aklımın ucundan bile geçmemişti çünkü ne zaman kafamı çevirsem bütün heybetiyle orada göreceğim bir dağ gibiydi yıkılmaz dökülmez falan filan. o işler öyle değilmiş öğrendik tabii.
Ailesiyle iletişimi iyi olan insanları hep kıskanıyorum. Ben babam öldüğünde hiç ağlamadım. inadımdan ağlamadım. Ağlamayarak, bir şekilde bizi kırıp döktüğü zamanların intikamını almak istedim kendimce. Hep söylüyorum, ben babam öldüğünde rahatlamıştım. Böyle hissettiğim için de hep nefret ettim kendimden. Ne diyim, Allah rahmet eylesin.
en büyük abimle konuşmuyordu memur olduktan konuşmaya başladı biraz ikiyüzlü.
11 yaşında kaybettim.fazla anım yok açıkçası.
Yazılanları okuyunca üzüldüm. Sizler de bir baba adayısınız ! Umarım çocuklarınız da sizin hakkınızda öyle konuşmazlar.
çevre bu denli piç doluyken babasına rahmet okuyana, dua edene denk gelinmemesi, yahut benimsenmemiş olması sürpriz olmamalı.
şahsiyeti sorunlu tipler doğru analiz edildiği taktirde babalarıyla problemli olduğu gözlerden kaçmayacaktır.
elbet ki istisnalar konu dışı!
öyle deme zalbert, babasıyla böyle konuşan çocuklar zengin çocukları olur genelde. Baba kültürlü ve eğitimli olduğu için zenginliğin verdiği rahatlıkla çocuğunu da biraz rahatsız büyütür. geçen de en pahalı domatesi almıştı.
(bkz: true nun zengin olması)

bekar kızların dikkatine...
Babasına pezevenk diyen kayınbabasına kimbilir ne der. Kızlar bunu not alın bir kenara..
ölene kadar değerini anlamazsınız ne zaman öldü o zaman değerini anlar bi kanadınızın kırık olduğunun farkına varırsınız. yukardaki kekoda babasına pezevenk demiş hayırsız evlat işte.
benim babam mermi gibi ölmez. hatta beni gömer. öyle dinç pesevenk.
Ölüm bir emir bir çağrı...
lafım yok ancak;

Ayrılık olmasaydı.
Sol frameye çıktığı zaman yüreğin bıçakla oyulma hissini yaşamaya yeten başlık. 13 sene önce başıma gelen, acısına zamanın çare olamadığı yara. Neyse ben burada bu konu hakkında daha fazla konuşmak istemiyorum. Yaşadığım şeyi anlattığım zaman "duyar kasıyorsun." diyen sürüsünü kaybetmiş itlerle karşılaşıyorum. Babam üzerinden ite köpeğe duyar kasacağıma ölmeyi yeğlerim. Böylelerine "Allah o acıyı sana da yaşatsın." demek bile içimden gelmiyor. O acıyı tatmak için yürek lazım zira.
Dayanılmaz bir acı. Alışmaktan nefret ettiğim durum.
Keşke onunla daha çok anım olsaydı. Çunku ölümden geriye kalan tek şey anılar ve acılar.
En büyük korkularımdan biri.
mazlum çimen vefat eden babası ozan nesimi çimen'in arkasından bir türkü yazıyor.
Öyle bıkmışım ki kendimden
Kurudum düştüm dalımdan
Sanki ruhum çıktı canımdan
Sen benden gittin gideli

öyle bir türkü yazıyor ki şimdi okuyanlar sevda türküsü gibi okuyor, dinleyenler sevda türküsü gibi dinliyor.
giden kim olursa olsun biri senden gittiğinde kalbinin ortasını deler de gider ya, bütün gidenlere uyar bu türkü. bütün sevdaları karşılar. bütün yarım kalan sevdaları.

ama yine de bu türkünün bir evlat tarafından babasına yazılması şaşırtıyor beni.
https://www.youtube.com/watch?v=tIxjHMtfemw
çünkü bir yerlerde, babası bağıra bağıra ölse canı yanmayacak insanlar var.
tek bir damla gözyaşı dökmeyecek olanlar.
bir tarafta da babasının ölümüyle kuruyup dalından düşenler.

hayat adil değil.
ölüm bile bazen adil hale getirmiyor.
baba uzaklara gitmiştir. onsuzluk günlerinin acısı dinmese de, artık uzun zamandır giyilmeyen takım elbiseleri, balıkçı yaka kazakları, ayakkabılarını dolaplardan çıkarmak, kokusunu duymak umuduyla koklamak ve artık onları da gömmenin zamanı gelmiştir. baba, uzaklara gitmiştir...

sonra bir çekmece açılır. bir kartvizit kutusu, bir pipo, biraz misina, bir iki kullanılmamış iç çamaşırı ve bunca ilgisiz şey arasında küçük bir not defteri gözünüze çarpar. sayfaları ceplere sokulup çıkarılmaktan kıvrılmış bir defter... açarsınız. baştan yırtılıp koparılmış birkaç sayfanın kalıntısı ve sonraki ilk sayfada babanın el yazısı:

kardeşlerinin doğum günlerini unutma!
onlara, benim yokluğumu. sakın aratma..
Yıllar geçse de ve yaşın 60’ı devirse de torun torba sahibi olsan da bir kare ağlatır:

https://youtu.be/JNXokIuBuDk
babamızı taparcasına sevsek de, adını anmayacak kadar ondan nefret de etsek, yokluğunun her vesile ile damla damla içimize sızacağını kabullenerek huzur bulmalıyız.
çok da büyütmemek gerekir.
Sırtınızı daima yaslayabileceğiniz bir dağın artık olmamasıdır.
Allah göstermesin de geç.
Uğramak istemediğim başlık. Aramız ne kadar kötü olsa da, çocukluğumdan beri çektirmiş olsa da, sürekli huzursuzluk çıkartsa da baba işte.
güncel Önemli Başlıklar