bugün

zor olduğunu yaşayan biliyor. ona moral vermek lazım, sizde hiç yokken. hakikaten bunu aşan hastalar var. ölecekse de son günlerini iyi etmek, onu gülümsetebilmek için çaba harcamak lazım. hastanede onunla kalmak, uykusuz geceler, hayattan kaçış yetmiyor ardınıza baktığınızda. konuşmak lazım.
bazıları saklıyor durumu hastadan, biz de öyle yapmıştık. şimdi düşününce çok aptalca geliyor. kişi bir şekilde anlıyor durumunu, hastalığını...konuşmak istiyor, geçiştirince sorun çözülmüyor. belki de en çok onunla konuşulması gereken zaman bu zaman. yoksa çok pişman oluyor insan.
baba kavramı hep gücü temsil ettiğinden, onlar en kötü zamanda hep dimdik durduğundan, çocuk gibi bedeninin güçsüzleşmesi, kim bilir bazen tuvaletine bile sizin götürmeniz, yemeğini kendi başına yiyememesi, kanser beynine sıçrayınca ve ileri safhadaysa saçma şeyler söylemesi, bilincinin gidip gelmesi, zayıflaması, çökmesi, hızla yaşlanması, bu güçlü adamın gözünüzün önünde çöküşünü izlemek ve elinizden gelen tek şeyin güçlü olmak ve ona kendini iyi hissettirmek olması çok zor. ama hayat işte, böyle oluyor bazen.
çocukluğunuzdan beri yere göğe koyamadığınız, başkalarıyla kıyaslayamadığınız, hep en mükemmel, en güçlü, en akıllı süper kahramanın aslında o kadar süper olmadığını anladığınız andır. içinizden "benim babam kanseri de döver" desenizde gardınız düşmüştür bir kez. zor toparlarsınız.
sonun başlangıcıdır. hayatınızın kırılma noktasıdır, hiçbir şey öncesi gibi olmayacaktır artık. tükeniştir, tükenmek, sonrası bitiştir, bitmektir, bitti...
güvendiginiz daglara karların yağmasıdır.
hayat bir daha asla eskisi gibi olmaz.
yaşamayan bilemez. bunu öğrenen ailede ilk kişi olup hiç kimseye bir süre renk vermemeye çabalamak çok zordu ama yine de her yerde derman bulabilir miyiz? diyerek koşturup sonuç elde edemeyip son nefesini verdiğini öğrenmek, mezarına yatırırken soğuk bedenini elinde hissetmek kadar zor değildi tabi ki.
baba gibi bir çocuğun hayatındaki en önemli ve her an en güçlü adam olarak saydığı kişinin kanser olduğunu öğrenmek, çocuğu da kanser yapacaktır. zira her zaman arkadaşlarıyla, (bkz: benim babam senin babanı döver) diye tartıştığı arkadaşlarına artık bu iddia da bulunamayacaktır..
O zaman anlar insan ne kadar büyümüş olduğunu.O zaman anlar babadan ne kadar bilmiş olduğunu.insanın yaşamak istemediği 2-3 saniyelik olay ve karşısında duran kanserli babası.*
baba, anne yada kardeş... bu ktsal varlıkların isimlerinin geçtiği cümleye kanser bulaşmışsa sizi acı dolu günler bekliyor demektir. hastalık sorun değildir adeta, ama o tedavi denilen yıkım hastayı da çevresindekileri de ayrıca kahreder. hep yanınızda duran, her an yardımınıza koşan, sevgisinden hiç şüpheniz olmadığı anneniz dudakları susuzluktan çatlamışken bir yudum su bile içemez. işte o an ölmeyi yada hiç olmamayı istersiniz.
(bkz: annenin kanser olduğunu öğrenmek)*
Hiç bir zaman anne kadar ağıza alınmaz , ağlarken bile anne deriz ve bir gün o hiç bizi bırakmayacakmış gibi gördüğümüz , o yuvanın direği artık yoktur. işte o an hatırlanır , göz pınarları kurumuş , bir an da ömründen on yıl geçmiş gibi duran bünyenin o titreyen dudaklarından dökülen o dolu dolu iki hecedir. Baba dersin , hayatın gözlerinin önüne gelir , bir kartal gibi yuvasını nasıl koruduğunu yavrularını nasıl büyütüp yuvadan uçurmaya çalıştığını anlarsın. hani hiç bırakmayacak diye düşünürsün ya işte o an anlarsın , destek alman gereken durumlar gelir aklına sana uzanan o güçlü eller yoktur artık. Savunmasız , kimsesiz güçsüz kaldığını hissedersin. işin en kötü yanı nedir bilir misiniz ? Tüm bunları babanızı kaybettiğinizde anlar , hissedersiniz oysa babası kanser olan bir evlat her gün yaşar bunları. Bir kaç ay sonra doğacak torununu göremeyeceğini bilir ve gözlerinize bakar i kaçırırsınız o an gözlerinizi yüreğiniz dağlanır. Ve artık kanser o dağ gibi babayı sizden aldığında anlarsınız babalığı acıdır.( Acı kelimesi yetersiz kalır. )
allah kimseye yaşatmasın.
sizin hiç babanız öldü mü?
benim bir kere öldü kör oldum
yıkadılar aldılar götürdüler
babamdan ummazdım bunu kör oldum
siz hiç hamama gittiniz mi?
ben gittim lambanın biri söndü
gözümün biri söndü kör oldum
tepede bir gökyüzü vardı yuvarlak
söylelemesine maviydi kör oldum
taşlara gelince hamam taşlarına
taşlar pırıl pırıldı ayna gibiydi
taşlarda yüzümün yarısını gördüm
bir şey gibiydi bir şey gibi kötü
yüzümden ummazdım bunu kör oldum
siz hiç sabunluyken ağladınız mı?

cemal süreya
hayatı anlamsız kılacak felakettir. babanın göz önünde erimesi kadar acı verecek şey çok azdır herhalde.

(bkz: allah korusun)
allah kimsenin başına vermesin. hayatımı çok derinden etkileyen şubat ayında başıma gelen hadisedir. beni benden almıştır. önce akciğer kanseri sonra metastaz ve sonra toprak. babam rahat uyu ağlattın be sözlük akşam akşam...
iyileşmeyen bir soğuk algınlığı bahane oldu bu laneti öğrenmeye. hastalık için üzülmek, erken teşhis için sevinmek. ne kadar arada bırakıyor insanı.
üstün körü muayeneler, ilaçlarla geçti 1 hafta. kimin aklına gelirdi ki böyle bir şey, nasıl kondurabilirsin. işe de gitmiyordu, basit bir soğuk algınlığı işte, geçer biter ama değilmiş işte. bir gün öksürürken ağzından kan gelince anladık durumun ciddiyetini ama yine de aklımızda o lanet kelime yok. ertesi gün daha kapsamlı bir hastanede daha kapsamlı bir muayene. yatışa aldılar hemen ama hala hastalığın adı yok. 1 hafta sonra yanında refakatçi kaldığım gün, ilk ben öğrendim. nasıl kötü bir durum. hani zaten söylenmiş olsa, herkes bilse tamam ama ilk bilen olmak, herkese söyleyecek olmak nasıl ağır gelmişti. doktoru çağırdı odasına, sen güçlüsün dedi, o yüzden ilk sana söylüyorum dedi. akciğer kanseri dedi. dondum kaldım. tepkisiz, kıpırtısız. sonra farkettim ağladığımı, daha doğrusu ağlamaya çalıştığımı. insan inanamadığı bir şeye nasıl ağlar ki. ağır bir yüktü doktorun verdiği.
ameliyat olması, kemoterapi gerekiyordu ama hastanın kanser olduğunu bilmemesi gerekiyordu. doktor öyle demişti. en azından şimdilik. ne diyecektik, kemoterapi der demez anlardı, anladı da. yalan söyledik. iltihap varmış, onu kurutmak için kemoterapi gerekiyormuş dedik. kanser mi dedi. hayır dedik, sadece genel adı kemoterapi. apseli dişi nasıl çekemezlerse iltihabı kurutmadan da tedavi olmazmış dedik, inandı ya da inanır gibi göründü.
3 hafta boyunca yattığı hastanede bizi istemedi. gelmeyin dedi, görmeyin beni böyle.
hastane çıkışı başka yere götürüldü. istanbul'un havasında duramazdı ve 1 yıllık ayrılık. bomboş ev. kemoterapi, ağrılar, kusmalar, geceleri uyuyamamalar, saç dökülmeleri. hiçbirinde yanında yoktuk ama hepsini biliyorduk. ara sıra yanına giderdik, her zamanki gibi soğuk kanlı davranırdı, sanki hiçbir şey yokmuş gibi. biz de öyle yaptık, hasta değilmiş gibi.
sigarayı anında bıraktı. canı bazen içki çekerdi. çok nadir gizli gizli bir tane içip sonra itiraf ederdi. kendine çok iyi baktı. herkesi herşeyi boşverdi ve kendine odaklandı. doktorlar sonraki muaneyenelerde tanıyamadı. şimdi çok şükür iyi ve hala kendine çok iyi bakıyor.
yaklaşık 12 ay önceydi.

bir nodül.

yaklaşık 11 ay önceydi.

kanser teşhisi.

yaklaşık 10 ay önceydi.

gitti.

bugün mü?

çok özlüyorum.
alışıldık durumdan alışılmadık ve bilinmedik bir yörüngeye kaymanın insan bünyesinde yaratacağı korku ve endişe durumuna geçiş yapmaktır.
Ogrendım. Kendımı parcaladım. Yerden yere attım, agladım, zırladım. Ertesı gun.. Olmus. Nasıl dedım? 1 gunde. Meger kanser degılmıs olumunun nedenı. Kalp krızıymıs. 23 yasındakı cocugun yatagında olmus. Kızlarından kucuk 23 yasındakı bı 'cocuk'. Hakettıgı gıbı bır olum ıste.
bu "aralık" ne büyük bir boşluk...

yılın kapkara son demi, yüreğime ağır gelmez mi?
insanın hayatını sikip atacak durumdur.
her sigara içen babaya sahip evladın bir gün yüzleşeceğini bildiği ve bu yüzden olmaması için değilde olabildiğince geç olması için dua ettiği hastalıkla tanıştığı andır.
akşamın bu saatinde gülerek bilgisayar ekranına bakarken,gırtlağa yumruk indiren konudur.daldım gittim,dağıldım düşüncesinde bile.allah kimseye vermesin.
daha 15 yaşında başıma gelen olaydır. okula erken başladığım için 15 yaşında lise sonda üniversite sınavlarına hazırlanıyordum. çalışkan sayılabilecek bir öğrenciydim ders konusunda hiç ailemin canını sıkmazdım. babamda beni bu huyumla çok severdi benim ondan gurur duyduğum kadar o da benden gurur duyardı. sadece ciğerleri ağrıdığı için hastaneye gitmişti kanser olduğunu öğrendiğimizde. sadece sırtı ağrıyordu bu kadardı. bu kadarla kalmadı işte akciğer kanseri teşhisi konulmuştu. ben ne diyeceğini bilemez üzülmek istese de üzülemez halde kalmıştım bir başıma. ciğerleri için hastaneye gittiğinden beri dönmemişti babam. annem de onun yanındaydı. evimiz belediye de olduğundan babamı bursa uludağ üniversitesi hastanesine almışlardı ve ben yanına gidemiyordum. mesafa uzaktı okulum vardı. annemle babamla kalıyordu sürekli bense yakın akrabalarda kalıyor ders çalışmaya çalışıyordum artık sınavı kazanma olayı benim için değil babam için olmuştu. nitekim çok zor olsa da kazanmıştım sınavı ne kadar istediğim yer olmasa da sırf gittiğimi görmesi için tercih yaptım. hastalığında yanında olamadığım gibi öldüğünde de yanında olmadım. beni son bir kez göremeden yummuştu gözlerini hayata. çok istedim yanında olmak, kalmak ama o beni hiç istemedi hep okulumda olmamı istedi. ben geldikçe gönderdi. onu son bir kez göremeden ölmesinin acısını daha önce hiç bir şeyde yaşamadım.
derinden yaşadığım olaydır hatırlamamak için ne bundan öncekileri okuyorum ne de buraya sayfalarca yazı yazıyorum sözlük.