bugün

kesinlikle iç acıtan, hiç dayanılamayan, benımde gözyaşlarımın devreye girdiği anlardan biridir.özellikle düğün salonundan gelinlikle el salladığınızda yada askere giderken otobüste yerinizden kalkıp selam verdiğinizde karşılaşılması en büyük hallerden biridir.
Hayatta en çok çaresiz kaldığınız, ne yapacağınızı bilmediğiniz, hatta dayanamayıp sizinde ağladığınız Andır..
bir deyim vardır belki biraz kaba olacak ama: adam kol gibi girer be
eğer babanız fanatik bir galatasaraylıysa, galatasaray da üstün başarı göstererek uefa kupasını kazanmışsa, babanız da bu maçı pür dikkat izlediyse ve 105 dakika evde terör estirdiyse, bu olayın üstüne bi de ağladıysa...artık kişiye neye ağlarsa ağlasın bu durumdan daha acayip gelmeyecek baba ağlayışıdır.
kişisel baba tanımınıza göre değişik tepkilere neden olan olaydır. kimine göre gözünde çizdiği o zirvesine çıkılması imkansız olan yüce dağ çökmüş, yerle yeksan olmuştur. güç, dayanıklılık terimlerinin anlamı değişiverir. kimine göre de mendil lazımmı pederdir.
erkekler de ağlar ama bu bir babaysa...
çok sık gördüğüm olay,her acıklı dizide,her acıklı olayda dönüp baktığım babam ağlıyordu meğer gözünde bir tabakada zayıflama varmış adam ağlamıyormuş, gözünden yaş akıyormuş,damla kullandı da geçti.
dayanılmazdır.
içinizin derinden sızlamasıdır.
içinizi yakan ve hep iz bırakan hadisedir.
dayanamazsınız...
ölüyor gibi olursunuz...
bu adam benim babam
sekiz köşe kasketiyle
omuzunda sekosuyla hey!
cebinde yok parası
bafra'dır cigarası
yüreğindedir yarası
altı çocuk büyütmüş
bir işçi maaşıyla
bu adam benim babam hey!

ağlama benim babam
ağlama naçar babam
kara gün geçer babam hey!
bir kapıyı kapayan
gene açar babam
ağlama benim babam hey!
ağlama mazlum babam
ağlama naçar babam
kara gün geçer babam hey!
bir kapıyı kapayan
gene açar babam
allah büyük babam hey!

bu adam benim babam
derdi dağlardan büyük
çaresiz (biçare) , beli bükük hey!
bir gün olsun gülmemiş
rahat nedir bilmemiş
gözyaşını silmemiş
bir lokma ekmek için
kimseye eğilmemiş
bu adam benim babam hey!

benim babam mert adamdı
mangal gibi yüreği
yufka gibi kalbi vardı
hayatım boyunca o'na özendim fedakardı
bir dikili ağacı olmadı belki ama kendisi
onuruyla yaşayan koskoca bir çınardı
üstümdeki kol kanat
sırtımı yasladığım dağ gibiydi
ben babamın oğluyum
tepeden tırnağa anadolu'yum...
17 agustos depreminde arkasında 3 yetim bırakan halanın ölmesi kadar üzücü olaydır. *
daha kötüsü için
(bkz: babanın ölmesini görmek)
*
baba ile hiç görüşmemeyi, yıllardır konuşmamayı, bakışını, gözlerini, sesini unutmayı sağlayacak bir baba oğul arası hukuk kadar kötü olmasa gerek...
sanki hayat o an durur ve bir daha akmayacakmış gibi gelir zaman. yeryüzünde en sevdiğiniz insanın gözlerinden süzülen her damla yaş, içinizi acıtmaya yeter de artar bile. onun ağlaması için mutlaka ciddi bir nedeni olmalıdır ya da en azından bir nedeni olması gerektiği düşünülür. yoksa neden ağlasın ki, o hayatınızın biricik kahramanı? yeryüzünde herkes ağlasa, o ağlayamazmış gibi gelir. bu onun taş kalpliliğinden değil, toplumun ona yüklediği görevdendir: '' babalar asla ağlamaz '' sanki onun ağlamaya hakkı yokmuş gibidir.

oysaki babalar da ağlar efendim. siz acıdan kıvrandığınız bir vakit, elinden bir şey gelmiyorsa ağlamaktan başka, o da ağlar sizinle ya da canından bir parçası yitip gittiyse bu hayattan, o zaman da ağlar...
ömrü hayatımda 1 defa rastladığım, bir dahada görmek istemediğim durumdur. zira dünyada en güçlü bildiğiniz insanın gözyaşları yakar, yıkar, insanı perişan eder.
allah göstermesin denilen durumdur. içinin parçalandığı andır. sarıp sarmalanasıdır ama yapamazsın. çaresizlik seni sarar. canım babam benim, sen ağlama dayanamam.
ölüm anıdır neredeyse o. masum babanızın güzel gözlerinden dökülen o damlaları görünce, onu üzen şeyin ne olduğunu bir an önce öğrenmek istersiniz, biliyorsanız da o güzel insanı üzen şeye gidip, dünyanın en büyük acılarını çektirmek istersiniz. yaparsanız çok güzel olur, zira dünya üzerindeki hiçbir şey ananız ve atanızdan önemli değil...
diplomanızı alıp eve gittiğiniz zaman babanızın sevincini tarif edecek kelime bulamayıp size sarılması akabinde de ağlamaya başlaması sizin de 'bu diplomayı sevinin diye getirdik herhalde,ağlayın diye değil...' gibisinden şirinlikler yapmanıza rağmen ağlamaya devam etmesi...
her bayram öncesi gidilir kabir ziyaretine.ağlamazdı babam sadece bakardı,düşünürdü,kendince konuşurdu dedemle belki de.
ama geçen bayram babamın gözlerinden durmaksızın akan o gözyaşları...
belki de artık o da yaşlandı,duygusallaştı diye düşünülür.
çünkü ilk kez orada görülür babanın ağlaması ve çocuk da başlar ağlamaya.dedesinden ziyade babanın ağlamasına ağlar.
(bkz: babanın ağlamasını görmek)
Pamuktan balyoz etkisi yapan kekremsi vaka. Babanın annesini özleme sebebiyle ağlaması söz konusuysa, bunu odasında uyuyor sanılan ergen bir genç duyuyorsa, onla beraber ağlamaz mı gizli gizli yumuşatıcı kokan mavi yastığına gömüp burnunu? Hele bir de öğreniyorsa babasının annesini 13 yaşında kaybettiğini ve babannesinin öz olmadığını, babannesi iyi olsa da "babam neyi özlüyor?" demez mi oğlan içeride. Sonra oğlan büyür, anne kokusundan uzaklaşır ve anlar babasını. Anlar ki sıkıntıda çıkar sivilce, basınçta patlar kazan, sek bir rakıya bakınca düşer sevilenin silüeti. Yılmaz Erdoğan'a hak verir sonunda. " Anladım ki ağaçlar, toprağa acı verdikçe büyüyorlar!"
çok küçük yaşta babasını kaybeden kişinin babasının ağladığını görememesi. keşke yaşasaydı da ağladığını görebilseydi.
insanın içini acıtan kanatan birşeydir.bırakın ağlamasını morali bozuk olsa, birşeyler onun istediği gibi gitmiyor diye kendisini suçlaması bile insanı kahreder hele birde siz onun çaresizliği karşısında çaresiz kalırsanız dayanılmazdır.
sadece annesi öldüğünde ağladığını gördüm. belki kendi de ağlarsa, bizi toparlayamayacağını düşünüyordur. fedakardır babalar, seviyorum.
Söyle
Üşüyor musun baba
Kar düşerken üstüne
Yüreğin de ıslanıyor mu baba

Gitme
Bırakıp gitme demiştim baba
Gittin; ...
Yüreğime bir kara diken ekledin
Korkuyorum baba
Ya yağmur yağarsa
Ya silinirse semaya düşen silüetin
Sabahlara nasıl kavuşurum baba

Unutma
Karanlıklar basarsa dünyamızı baba
Bıyık altından bir ince tebessüm at
Belki gökkuşağı oluşur,
Aydınlığa kavuşuruz
Unutmadan baba:
Özlemlerin karışırsa mehtaba,
Göz kırp yıldızlara
Ceylanlarının suretlerini getiririm sana baba

Dön
Tâ içre her lahza tutuşuyor bedenim
Desemki; hafakanlardayım
Gelmez misin baba
........
Varlığına tam da bu kadar muhtaçken
Şimdi ayrılığın vakti miydi baba.