bugün

üsküdar-salacak-kabataş-moda-adalar-yalova hattında tam 33 sene hizmet veren, emekli olduktan sonra yazlığında küçük motorlu tekneleri, çevredeki çocukların bisikletlerini hatta akla gelebilecek mekanik ne varsa tamirini yapan dağ gibi adam bir anda 2 adım atınca yorulan renginin alacası sönen biri haline geldi...7 sene bebekler gibi bakıldı

annem babamın öldüğü andaki cümlesi: bu olmamalıydı

sevgili karımın dediği gibi sonun başlangıcı
evladının da üzüntüden kanser olmasına sebebiyet verecek hadisedir.

dağ gibi adamın toz buz olması...
hayırdır sabahın bu vakti ablam niye arıyor ki? üf, uyandırdın abla, umarım geçerli bi sebebin vardır.

+ alo? ne var kızım ya bu saatte? bak saçma bir şey için aradıysan hemen kapa! [sabah asabiyeti]
- ... [sessizlik]
+ alo? konuşsana?!
- olay gazetesine bi göz atar mısın?
+ büfe uzakta, hem burada olay yoktur ki. ne haberi varmış uzatma da söyle. daha uyuyacağım ben.
- babamla ilgili bir haber... belediyenin yemeğinde babam için bir kampanya başlatılmış, şimdi gazeteden öğrendim. [uzun bir sessizlik, hıçkırık sesleri]
+ ne kampanyası?
- fon.. fon için.. şey fonu...
+ Ney!?!?!
- kanser!
+ akşama evdeyim görüşürüz!

kendime gelecek zamanı bulamadan bavuluma üç beş parça eşya tıkıştırıp terminalin yolunu tutuyorum. devamsızlık sınırda. bugünle birlikte sınıfta kaldım. umrumda mı? asla! baba ya, ne dedi ablam öyle? şaka di mi? bekle baba, altı saat sonra orada olacağım, beraber güleceğiz bu şakaya, sırf o muzip gülüşünü görmek için geliyorum. sakın ben gelene dek bir yere gitme. sakın...

bursadayım. babam toplantıda. içeri giriyorum derhal sekreteri umursamadan. bir markayla ilgili, dava açılacak, bu marka babamın kanserine sebep olan marka. biliyorum her şeyi, ilk işim gazetedeki haberi okumaktı baba. sen bilmediğimi zannediyorsun, gözlerindeki kederi saklamaya çalışarak gülümsüyorsun bana, sarılıyorsun. elindeki ambalaja bakıyorum, "biliyorum..." diyorum. susuyoruz, bakışlarımız kitleniyor, tek söz etmeden kalıyoruz salonun ortasında. dudakların titriyor baba. ısırma dudaklarını, kanayacaklar az sonra. titreme baba. bakma bana öyle.

+"hani hep benimle olacaktın?" diyorum nemli gözlerle, cevap almayı beklemeyerek... başın öne düşüyor, gözlerin devriliyor. her şeye gücünün yeteceğine inandığım babam. uyandır beni. al yine beni omuzlarına kahvaltı masasına gidelim, bu kez neşeli haberler olsun gazetemizde.

anne, nerdesin? uyandır beni...

ek: sadece bir kabustu, asla gerçek olmamasını dilediğim.
acıdır, çok acıtır.
2 ay önce başıma gelen şeydir.
(bkz: #4286808)
(bkz: kendinin kanser olabileceğini öğrenmek)kadar acıtıyor olması mümkün durum.
gençliğinin baharında bir tümör keşfedersin vücudunda. doktora gidersin. ultrasonda korkar doktor acıyarak bakar ve kötü görünüyor der. acır sana çünkü genceciksin. ağlamazsın susar ve duyduğuna inanamazsın. ne yapacağız diye sorarsın. mr çektirilecek ardından biyopsi. gerekirse ameliyat. küçük bir ameliyatla alınacak gibi değilse yani kansersen göğsünü almak gerekebilir der doktor. daha fazla anlatamayacağım çünkü çok zor. mr makinesinde nefes alırken bile bir aksilik olurda tekrar çektirmek zorunda kalırım diye nerdeyse nefes bile almadan 40 dakika kalırsın. klostrofobin geçer. biyopside koskoca delikli metal bir çubuğu göğsüne batırırlar. tümörden parça alırlar. ardından ameliyat gelir çatar. temiz olduğunu öğrenirsin. kanser değilsindir. ama ne zaman bir şişlik olsa vücudunda korkarsın aynı şeyleri yaşamaktan.
Böyle birşeyi daha önce hiç düşünmemiştim kanserden veya başka bir tür kötü hastalıktan ölecegini hep eceliyle öleceğini düşünyodum, ama bu başlığı görünce beynimden vurulmuşa döndüm hiçbirşey düşünemedim çok ağır olur heralde.
takribi 6 ay önce başıma gelen hadisedir*.

- önce bir umut başlangıç seviyesinde olduğunu düşünmek istersin. çünkü belirtiler hemen hiç yoktur ve akciğerle alakasız bir ağrıdan sonra bu teşhis konmuştur.
- sonra öğrenirsin ki bu hastalığı başlangıç seviyesinde tespit etmek nerdeyse imkansızdır. zaten babanın ciğerlerini kaplamış ve kemiğe atınca orada oluşan ağrı sonucu hastalık ortaya çıkarılmıştır.
- sonrasında ameliyat ve radyoterapi için de geç kalındığını ve tek tedai şekli olarak kemoterapi olduğunu doktordan duyarsın.
- sonrasını ise sözlüğe tekrar tekrar yazmaya gerek yok. sonrası için ise (bkz: baba/#5194888)

çok klasik bir laf olacak ama, allah düşmanımın bile başına getirmesin bu ileti.
insanın ağzına resmen sıçan ve yaşadığım bir olaydır. ama güzel sonla bitebiliyor onuda yaşadım.
başlık öylece çıktı karşıma dondum... o günlere döndüm.. yıl 96 radyoculuk günlerim .. süper baba dizisinin raiting rekoru kırdığı sıralar... yayındayım.. müzik direktörümüz süper baba dizi müzikleri albümü geldi plak sirketinden hemen bana bir masal anlat baba'yı yayın playlistine ekliyoruz dedi.. şarkı çalarken santral önemli bir telefonun var dedi ki genelde yayıncı yayından çıkartılmazdı (e malum cep telefonlarının da çok yaygın olmadığı yıllar). annemdi telefonun diğer ucundaki babamla ilgili durumu paylaşmak için aramıştı.. duvar oldum konuşamadım, inanmadım öylece kaldım kabullenmek istemezcesine sıradan bir habermişcesine yayındayım diyebildim. robot gibi yayın odasına döndüğümde şarkı hala çalıyor ve ben hıçkırıklarla ağlıyordum.... o gün bugündür dinleyemem bu şarkıyı.. ama biliyorum benim canım babam anlatıyor bana gökyüzünden bile hala masallarını....
ani bir haberle babanın öldüğünü öğrenmekten daha acı verici bi şeydir sanırım. gerçi sevdiğini kaybetmek hiç bi zaman kıyaslanamaz ama. iyileşme şansıda, ölme şansıda vardır. o bekleyiş insanın hayatındaki en kötü bekleyiş olsa gerek. allah düşmanıma bile vermesin.
yıkar insanı.
gecen seneydi bu zamanlar..önce zatürre teshis kondu babama sonra cıgerde bır sorun var parca alınması gerekıyor dedıler..
o gun babamdan once cıkan doktorun tumor var hemen tahlıle gıtmesı gerekıyor dedıgınde yıkıldı basımıza..ve taramanın sonucunu ogrendıgımız an, o an dunya dursun ıstedım.. basınıza yıkılıyor hersey bıranda yutkunamıyorsunuz bıle aglamaksa yutkunmadan sonra etkıyor bunyeye, sonrası bır bosluk sorular ardı ardına..sımdı napıcaz nasıl soylıyecegız kabusları..
bır karar vermek zorunda kalıyorsunuz ya saklıyacaksınız gercegı ya yuzlestıreceksınız babanızı onunla..ıkıncıyı secıyor ve savasmaya baslıyorsunuz..once buhranlarına ortak oluyorsunuz sonra tedavı surecı kabullenmeye baslama surecı derken yıpranıyorsunuz ..kemoterapı agrılarıyla kıvranan babanızın basına gecelerce dua edıyorsunuz nefes alıyormu dıye kontrol etmekten alamıyorsunuz kendınızı..ve bu suruyor, zamanla yasamayı ogrensenızde onunla bır kez yıkılıyorsunuz kafanızda hep aynı sorular..
bıtmek bılmeyen tedavı surecı ,her tarama sonunda aynı kabuslar acaba ıyıyemı gıdıyor yoksa kotu bır haberle yıkılacakmıyız kabusları..ve 1 sene gecmesıne ragmen bazı geceler kalkıp kontrol edıyorsunuz yıne nefesını..
babanızın hayatınızdakı yerını anlıyorsunuz ...her an daha kıymetlı oluyor gozunuzde ,ne bos seylere uzuldugunuzu anlıyorsunuz hayatta baska acı gercekler oldugunun farkına vararak..bunları yazarken bogazımda ogrendıgım gunku yutkunma ve gozumde yasla yuzlesyorum tekrar ve babam hıc olmesın ıstıyorum..
çöküş, küsüş...her ne ise güçlendiriyor yahut hissizleştirip nasırlaştırıyor böyle şeyler adamı. keyif vermemeye başlıyor dünyevi şeyler, dünya-hayat-hırs vs. gözünüzün önünde anlam yitiriyor. hedefler yer değiştiriyor. tek çaba o kişinin ömrünü uzatmak, acısını azaltmak oluyor. zordur, zor.
aslında öğrenmemek gibi bir şeydir. bilirsiniz ama bilmemiş gibi yaşarsınız. kötüdür hem de çok.
babanın yavaş yavaş erimesini izlemektir. üzücüdür.
çok acı verici bir durum bende 9 yaşında babamın kanser olduğunu öğrendim,babam o şehirden o şehre hastalığına çare bulmak için dolaştı,ama amansız hastalık onu benden kopardı,ben 11 yaşındaydım babamı kanserden kaybettiğimde Allah kimseye bu hastalığı vermesin,küçük çoçukların,anne babasına hiç vermesin.
yıkıldığın andır. o an hiçbir şey hissetmezsin. Şaka sanarsın önce. Bu mümkün değil diye düşünürsün. Ama olmuştur işte.
birkaç gündür kötüydü babam. doktora gitmesini dört gözle bekliyorduk... ankara'ya gitmişti en sonunda tahlil tetkik yaptırmaya...

aynı gün içersinde telefonun çalışıyla alo diyişim, (bi yutkunma)

karşıdan gelen ses;'baban akciğer kanseriymiş.'

üzülsende, parçalansada kendini elden hiçbir şey gelmiyor. tek çare var dua etmek. ''yaşasın daha çok yaşasın babam benimle'' diyorsun ama, kanser illeti öyle aciz bırakıyor ki hastayı en azından ''iyi ölüm ver rabbim, babamın canı acımasın diyorsun...''

ağlayarak günler geçiyor hastane köşelerinde... babamın saçları dökülmeye başlıyor, akabinden ışın tedavisinden dolayı sesi kısılıyor.
ne oluyor allah'ım babama demekten kendini alamıyorsun. tabi güçlü olman da lazım. evdeki bireylere teker teker güçlü olduğunu kanıtlayAcaksın sonra da umut, teselli dolu konuşmalar yapacaksın...

babanla telefonda konuşamayacaksın.. sesi kısılmış olacak çünkü!

hastalık o kadar kötü hale sokcak ki babanı, baban bile zannetmeyecekler olsa olsa dedendir diyecekler...

hastanın morale ihtiyacı olacak, kötü huylu kanserse kitle moral bozukluğundan bile yayılabiliyor bütün vücuda, bu yüzden dışardan babanı öyle yaşlı zannedip durumuna yapılan tuhaf yorumları duymayacak baban.

bunlara bir çare bulacaksın...

dedim ya güçlü taklidi yapacaksın!

doktorlar heran hastaya gün biçebilir, 'şukadar ömrü kalmış diyebilir' ama sen hep dimdik olmak zorundasın...

kaç sene çekmedik ki. canım babam kaç sene çekmedi ki?

sonra bir gece hastaneye kaldırılıp sabaha karşı iyileşti babam. hastaneye gitcem bir türlü gidemiyorum.
olmayınca olmuyor, evde babamın kıyafetlerini düzenliyorum, katlıyorum. temizlik çapında bir şeylerle uğraşıyorum. bir yandan haber bekliyorum.

ve telefonum çalıyor... annem yine iyi haber vermiyor... (babamın kanser olduğunu duyduğum an da neymiş).

''yetiş!'' diyor. ''babanı kaybettik...''

hastanede olduğumuzda babam yoğun bakımdaydı... yoğun bakımdanda sağ çıkamadı...

sedyada morgun önüne getirdiler, morg korkum vardı!

oda neymiş, korkuda neymiş öyle bir sarılmışımki son kez babama sarılırken ettiğim dualarla gözünü aç diye fısıldamışım kulağına...

canım babam, şimdi yoksun bir hastalık aldı götürdü seni, ama rabbim böyle istiyormuş, bizimde rabbimize teslim olmaktan başka çaremiz yokmuş.. dualarımla hiçbir an unutmayacağım seni...
rabbim mekanını cennet yapsın .
(bkz: Tahlil temiz çıksın diye dua etmek)
zordur insanı sokak ortasında hıçkırıklara boğar.
babanın kıymetini anladığın andır işte o an.
bir babanın kızının kanser olduğunu öğrenmesi kadar kötü bir duygu.
*bana gelen şey babama gelmesin,Allah kimseye yaşatmasın bu duyguyu*
tesadüfen gördüm başlığı burnum sızladı bir anda.
bende mi yazmalıydım bu başlığa yoksa hala düzelicek diye kendimi kandırmaya devam mı edeceğim...

ayrıydık biz onunla. hep onun hasretini çektim bazen aradı sordu, görmeye geldi. bazen kafası attı görmek istemedi izini kaybettirdi, bazen özledi kendini hatırlattı.

son 2 sene çok canımı yaktı, çok sözler verdi, tutmadı çok yol üstünde bıraktı. bir telefonuyla affediyordum yinede öyle büyüktü sevgim ona...

ağustostu. benim için özel bir geceydi yanımda yoktu, çok ağladım sabaha kadar. sabah duydum ki kaza geçirmiş, çekilen film sonucunda beyninde tümör çıkmış. 2 senedir varmış stresle büyümüş. ameliyata alınmış. koştum gittim hemen ses tellerine inmiş, bilinci gitmiş küçük bir çocuk gibiydi.

bir iki ay geçti, tekrar hastanedeydi telefonda arayıp babanneme nasıl olduğunu sorduğumda telefonu kulağına verdi. babam konuşamıyor haliyle, bağıra bağıra ağlıyordu. şehir dışındaydı. atladım gittim yanına o hasta haliyle kafamı göğsünden kaldırtmadı. yüzüme her baktığında ağlıyordu. o günkü haliyle beni 20 sene yaşlandırdı. babamın değil hiç bir insan oğlunun gözlerinde öyle bir çaresizliği görmek istemezdim. bu adam benim babamdı.

geçen hafta mesaj geldi telefonuma. baban kötü görmek için gel diye. ellerim ayaklarım titredi. ertesi gün koştum gittim. sadece uyuyordu artık konuşamıyor ağlayamıyordu bile. hiç bir yerini kıpırtadamıyor yemek yemiyordu. kendini salmıştı besbelli, uyanık olsa bile açmıyordu gözlerini. kimseyi ttanımıyor dediler. başında durdum saatlerce. gece yarısı olmuştu gözlerini açtı bana bakıyordu, onunla konuşuyordum kendi kendime çok özledim seni vs. diyor ağlıyordum. dinliyodu. beni tanıdın mı diye sordum gözlerini açıp kapatarak tepki verdi. ağlıyordum kalk ağaya yeter artık diye;
bi elini kaldırıp kendi gözüne götürdü yaş falan yoktu ama o siliyordu. canım babam. kendini ağlıyor zannediyordu. o için için ağlıyordu.

senin acına dayanamayıp ben ölücem babam. Allah çektirmesin öyle dua et demelerine bile kaldıramıyorum. kimse umut vadetmiyor. bense senin nefes almanla bile rahatlıyorum. bu duyguyu yaşamayan anlayamaz...
tarih 31 aralık 2009 akşamı... yer babamın evi. aile herzamanki yılbaşı akşamı olduğu gibi toplanmıştır. ama hiç bir zaman olmadığı kadar neşeli bir akşam. bu neşenin kaynağı da sanki olacaklar içine doğmuşta son sağlıklı yılbaşını neşeli geçirelim dercesine babamdır. belkide ilk defa tombala oynanıyor evde hem de parasına.

aradan 10 gün kadar geçti. babamın sağ ayağı sürtmeye başladı. büyük ısrarlarla bir gece acile gidiyoruz. ve korkunç süreç işlemeye başlıyor...

önce tomografi sonra mr sonra ilaçlı mr. tahliler tetkikler allahım ne büyük kabus diyorum biri artık uyandırsın beni.

ve sonuç.
beyinde kötü huylu süratle büyümüş grade 4 denilen o allahın belası tümör... biçilen ömür ameliyat olmazsa 6 ay olursa 14 ay.

ben hayatımda bir annem öldüğünde kovalar dolusu göz yaşı dökmüştüm birde o gece numune koridorlarında.

evet babamı ameliyat ettirdik. başarılı bir ameliyattı. ama bu nalet hastalığın ameliyatı ne kadar başarılı da geçse sonraki süreç sürekli kötüye gidiyor. o herşeyi bilen adam, o herşeye akıl erdiren çözüm üreten adam bile çaresiz kalmış gözümüzün önünde erimeye başlıyor...

o artık 5 yaşında bir çocuk oldu. onun gibi ağladı, onun gibi yalvardı, onun gibi altını pisletti, onun gibi korktu.

şu an zavallı babam hala yaşıyor. adına yaşamak denirse tabi. o yaşıyor ama biz her gün ölüyoruz.

enteresan olan insan hayatta herşeye alışıyor. gözünüzün önünde canınızdan çok sevdiğiniz babanız ölümü bekliyor siz buna bile alışıyorsunuz. alışıyorsunuz alışmasına da bedelini mutlaka ödüyorsunuz.

benim ödeyeceğim bedelin ne olduğuna gelince, haftaya çektireceğim beyin tomografisinden sonra belli olacak.