bugün

"ona bir oda ver baba... bir evi olsun, ama zaman zaman da çıkıp gidebileceği bi evi. ona söylemek istediğim o kadar çok şey var ki, sen söyle ona baba, ona de ki...”
zamaninda bu filmin nesine duygulanmisim hic bilemiyorum. beni en fazla o ilk sahnedeki caresizlik hissi etkilemisti.
simdi toplum daha da kotu halde. yasaklar ve ekonomik durumun kötülüğü haricinde sosyal cozulmede yasandi. toplumun ahlak seviyesi iyice dustu ve birde ustune milyonlarca gocmen eklendi. artik gecmise aglamaktansa bugune aglamak daha olasi.
dun iyi degildi ama bugun ekonomik ve sosyal sartlar daha da kotu.
o 70leri gördüm ben... çocuk da olsam gördüm.
bir yanın mhp lidir bir yanın tip li... baban chp li.

gülen de var... geri zekalıca bulan da o filmi... kızmam, kızılmaz yaşı yetmiyordur... saçma sapan da bulan var, yukarıyı okursan.

gitsin annesine, babasına sorsun... olmadı büyükbabasına, nenesine, dedesine.

ayrı bir dönemdi o.
senin ansiklopedilerde okuduğun soğuk savaş, veitnam savaşı dönemiydi.

sen nasıl rte/akp vs diğerleri diye yaşıyorsan bir dönemi... o versusta amcan dayına düşmandı aq! ikisi de canından kanındandı! biri amcan biri dayındı. sen nötürdün! yiğeni idin ikisinde... ikisinden de sevgi gördüğün... harçlık aldığın... ama birazcık fazla harçlık verenin birazcık daha aklında yer ettiği.

köy yeri gene iyiymiş lan. 2-3000 nüfuslu bir yerde... o sağ sol çıkmadan önce herkes birbirine kız vermiş gelin almış... aile olmuşsun. düşünsene lan aileden olmuş artık bir yenge... yengeliği kalmamış, teyzen olmuş artık...kardeşi karşı bir cephede!

o yüzden bir nevi etik bir savaş vardı.
sırf hısım akraba diye, sağcıların solcuların, solcuların da sağcıların hayatını kurtardığına kulak misafiri oldum. savaştıkları fikirdi... zihniyetti. sen ben öbürü değil. düşman olsalar da fikir olarak birbirlerine, birbirlerini düşman olarak görmedi lan kimi insanlar.
ben şanslıyım... extrem iki ailenin arasına düşmüştüm... bir yere gidip aldırma gönül bir yere gidip mehter marşı dinleyebilen bir çocuktum. çocuktum... bilmezdim... herkesi severdim severdim. benim ideolojim yoktu, çocuktum aq. benim ekonomi bilgim gazoz veya dondurma alabilme üzerine kuruluydu.
mesela o dönem biri çıksa, en çok dondurma şöyle yiyebilirsin dese adına bakmaz ocu olurdum.
ama ruhumu bir dondurmaya satmak değil bu... o ne demek bilirdim.
Yakın tarihli türk sinemasının askere polise sallayalım zalım gösterelim araya da iki dram koyalım da terörist olduğumuz çok da belli olmasın tandanslı örneklerindendir.

Benzerleri için;

(bkz: eşkıya)
(bkz: güneşi gördüm)
(bkz: hükümet kadın)
(bkz: mucize)
(bkz: yedinci koğuştaki mucize)
(bkz: ay lav yu)
(bkz: propaganda)
(bkz: Vizontele)
Ağladığım nadir yapımlardan biri. Bir diğeri de 7. Koğuştaki Mucize.
babam hala hayatta olmasına rağmen ne zaman izlesem ağladığım filim...(evet orclar da ağlar)
babamı bir gün kaybedeceğimi biliyorum işte o zaman bu filmi nasıl izlerim, izlersem ne hale gelirim hiç bir fikrim yok...
Fazla aglak. Sevmiyorum o kadar dram.
Saçma sapan bir film 30 dk falan anca dayandım o salak şiveler ne lan öyle.
Güzel filmi izlerken başka şeyle uğraşamam. Her şeyin yeri ayrı. Odaklandığım neyse onunla ilgilenirim. Babam ve oğlum da bu kategoridedir. Sadece izlersin. içine merak duygusu ile çekilir ve izlerken kalitesinin farkına varırsın. Daha iyisi ve belki de nirvanası için fatma girik'in "kambur" filmini öneririm. Eksiksiz ve muhteşem bir kurgusu vardır. Çekildiği dönemi aşan duygusallığı hiçbir zaman aşılamayacaktır.
Popkorn yerken izlesem, boğazıma kaçar boğulur ölürüm lan ben bu filmde.

Evet, kimi zamanlar sulu gözlüyümdür.
popkorn ve buz gibi kolam hazır birazdan izleyeceğim ve yine kendimi bilerek hüzünlendirip işkence çektireceğim film.

bu gece komedi yok çocuklar sadece hüzün pornosu var.
"insan büyüdükçe hayalleri küçülür mü baba?" şeklinde özetlenir zihnimde. ne zaman izlesem içime oturur.
ağlatıcı bir film. gidiyim de izliyim ağlarım.
ismi duyulunca dahi boğaza bir yumru oturan film. açtık yine izliyoruz bakalım.
Çetin tekindor un benim yüzümden sahnesi yıllarca konuşuldu. Ne kadar gerçekçi bir rol aldığının en önemli unsuruydu bu. Etkileyici bir film gerçekten.
görsel
En sevdiğim filmlerden.
Salya sümük izleyip, sinema salonundan şişmiş gözler, kızarmış burun, sümüklü mendille çıkmamıza neden olan aşşırı duygusal filmdi.

Hafiften travma geçirmiş, bir kaç hafta, çoook ama çoook uzaklarda olan babamı özlemiştim...
IMDb top 250 deki nadir türk filmlerinden azsonra Show TV de ikinciye izlicem.
Hep söylerim, her izlediğimde debelene debelene ağladığım film.
babanızla aranızdaki bağ kopuksa izlememeniz gereken film. dün mahvetti beni.

Çetin Tekindor, sen nasıl bir oyuncusun!
Tek bir cümle söylenirse:
Yüreğe dokunur.
"insanlar büyüdükçe hayalleri küçülür mü baba?" Sorusunu aklıma sokan, başroldeki çocukla aynı duyguları sonuna kadar paylaşabildiğim, içinde taşıdığı ağır hüzne rağmen asla iç karartmayan, tek bir sahne geçişiyle güldürebilen yeni nesil türk sinemasının en başarılı yapımlarından biri.
izlemek bugüne kısmet oldu. Adını duymayan, konusu hakkında fikir sahibi olmayan yoktur. hele belli sahneler birçoklarının aklındadır, replikleri hafızalarda durur tüm tazeliğiyle bu nedendir ki sırf izlemek için izledim başta. Sonuçta nedir ne değildir biliyordum, "ne kadar tesir edebilir ki" Dedim ve salya sümük ağladım.

Berbat bir ruh halindeyim şu an. Peş peşe 5 bölüm big bang theory izleyeyim de üstümden atayım şu duygusallığı.
Napayım şimdi gece gece babama mı sarılayım kocaman? Aslında 'niye uyumadın' deyip azarlamayacağını bilsem yaparım da göze alamıyorum. *
Hâlâ izlemediğim film.

Ilk sevgilimin en sevdiği filmdi. Ayrılana kadar izlemeye vaktim olmadı. Ayrıldıktan sonra da anımsamamak adına izlemedim. Büyük bir kayıp belki ama olsun.
Duygulu bir film, ilk çıktığında oyuncuların röportajlarına kadar hatırlarım çok da severim. Ama asla ağlamam galiba hikayeleri ortak olan ya da ucundan bi yerinden dokunan insanlar duygulanıp ağlıyolar.