bugün

sadece çalışan annelerin değil, babaanneleri ve dedeleri ile birlik, aynı evde büyüyen çocukların da içerisinde bulunduğu nesillerdir. bu nesiller kendi anne ve babaları babaanne ve dedelerin yanında çocuklarına bakmaktan utandıkları için yada daha genç çabası isteyen işlerle ilgilenmek zorunda oldukları için babaanne ve dedeleri tarafından büyütülürler. hatta o dereceye ulaşmıştır ki bu durum; babaannesine anne, dedesine baba bile diyebilenleri vardır...
bir çoğu çalışan anne-babalara sahip, günümüz çocuklarıdır.
istisnai çalışma düzenlerine ve hayatlara sahip olanları ayrı tutarak başlayayım;
babaanne ve anneannelerin büyüttüğü bir ordu yetiştiriyoruz.
her biri ailelerini günde 2-3 saat görebiliyor.
bu çocuklar babaanne ve anneanne evlerinde büyüyorlar anne-baba çalıştığından.
etrafımda 5 dostuma baktım, 3'ünün çocuğuna annesi bakıyor.
e dostum, hani yeni nesilleri biz yetiştirecektik aman ne güzel yetiştirecektik, aman ne harika yapacaktık onları.
e sizi yetiştiren kafalar bir de çocukları yetiştiriyor şimdi.
çocuğun anne babaya en ihtiyaç duyduğu yaşlarında, anne çalıştığından zaten ilgilenemiyor çocukla.
olmuyor dostum olmuyor.
manyak ve sevgisiz nesiller yetişiyor çatır çutur.
hafta sonları mc donalds'a götürüp iki de oyuncak alınca,
eve hapsettiğimiz apartman çocukları mutlu oluyor, biz de 1 günlüğüne aile oluyoruz sanıyoruz.
halbuki öyle mi?
çocuklar ''sokakta oynamak'' kavramını, ''arkadaş edinme'' kavramını, paylaşmayı bilmiyor en önemlisi.
ha ben şunu da diyen duydum, hem annesine bak diye vermiş çocuğu, hem de ''doğrusu öyle değil böyle'' diye diretiyor.
şimdi çocuğun babaannesi baklavaya ''boklava'' diyor, çocuk da böyle öğrenmiş,
bizim hatun arkadaş da atar yapıyor bu duruma, çocuk yanlış öğreniyor, yanlış öğretiyor falan diyor garip şekilde...
la havle...
e doğrusunu öğreteydin?
ama çalışman da lazımdı...
ya neyse dostum,
ben eskisi gibi, annelerin evde çocuklarıyla ilgilendiği zamanları özlüyorum belki.
hani çocuk okuldan gelince, micro dalga'ya dolaptaki yemeği koymayıp, taze yemeğini yiyordu falan, işte o zamanlar.
ya da anne günleri sayesinde arkadaş ediniliyordu falan... işte o.
oyuncakların ortaya şuursuzca döküldüğü o zamanları özlüyorum.
''saklanbaç oynıyalım mııııı'' denen zamanları.
sokak oyunları kavramının olduğu zamanları.
yeni nesli büyüten eski nesiller,
anne annesi/baba annesi ve değişmesi beklenen bir dünya.
nasıl olacak?
umutsuzluğa düşüyorum bazen,
sonra silkeleniyorum.
değişir diyorum,
değişir.
ama işte hayatımızdaki koşturmacalardan, ekmek davasından, ''daha iyisi'' takıntısından vazgeçemiyoruz.
vazgeçemedikçe aslında sevgi zamanlarından çalıp,
işe veriyoruz.
ki bunun en güzel örneklerinden biridir herhalde click.
çocuklarımızla aramıza ebeveynlerimizi soktular bu saçma sapan düzenle,
farkında bile değiliz...
bağımlı şekilde, kredi kartı ve kredi ödüyoruz.
neden?
daha iyisi için...