bugün

Dedim niye bekledin anahtarım vardı, dedi sevmese bekler mi insan?

Dedim Allah ne diyor bu duruma? Sabah konuşuruz dedi.

Canım benim.
Göbek göbeğe geldik, güldüm, dedim buluşamıyoruz.
Şu tip başlıkları görünce içim sızlıyor.

3 yıl oldu...
2000 başları geç de olsa askere gittim. siirt kurtalan. mücavir bölge.terörden dolayı askere az da olsa maaş verilen 4-5 ilden birisi.

ben diyim 300 sen de 400.
bir askere iyi kötü yeter harçlık olarak. yemeğe kalacak yere para vermiyorsun hesabı.

dedim ulan babam şimdi bu hesabı yapar kesin...
aloo baba ne yapıyon falan....girişgahı...

- ne kadar veriyorlar maaş?
- 200! (yalan... yarısını söyledim tam şimdi tam hatırlamasam da asıl miktarı)
- iyi... 200 de ben göndereyim, 400 lira yeter asker adama... (1000 lira üniversite öğrencilerine giden para o dönem)
- iyi baba sağol... yeter.
Kavgaları bile özledim birbirimizle dalga geçmeyi bile özledim babamdan sonra eksik kaldım.
ST: oooo yeni kitaba mı başladın... konusu ne? siyasi... e güzel... seni açar. Ben de bugün yenisine başlayacağım.
B: seninkinin konusu ne?
ST: akıl hastanesi
B: sende... Bir soruyorum intihar, bir soruyorum kanlı manlı cinayet, bir soruyorum akıl hastanesi... Düz insan romanı okusana.
umarım ölürsün orospu çocuğu
odamdayken kapıyı açıp sürekli içeri bakar klasiktir.
yine bir kez kapıyı açar ve yatağıma doğru bakar.
tebrikler 57. girişiniz sebebi ile bizden diş fırçası kazandınız!!
??????
işte senin yaptığında aynı böyle manasız.
babamla aramız genelde iyidir am ikimizde sağı solu belli olmayan kişiler olduğumuz için her an tartışabilirmişiz gibi hissediyorum.
Çoğunlukla Olmayan diyaloglardir.
Baba: göremedim çocuklarımı yıllarca ühüğğ

Brokoli: Neden görememen için ne sebep vardı?

Baba: Anneni sevmedigim için sizinle de görüşmek istemedim.
-alo pilot
+söyle baba
-mal beyanı vericem de kimlik no nu söylesene.
çalışıyorum. öfleye pöfleye aldım kimliği söyledim.
-tamam hadi görüşürüz.

kapattıktan bi süre sonra aklıma geldi. lan eşek kadar olmuşum onun malıyla ne ilgim var diye düşünürken booom, olayı anladım.
hemen aradım. malum cevap;
aradığınız kişiye şu an da ulaşılamıyor.

basit espriler yapar ama denk getirise fena çakar.
çalışıyordum ve tuzağına düştüm. yazdık bi kenara.
Baba: senin allah belanı versin.
Evlat: amin.
diyalog değil daha çok monolog. boş muhabbet ustasıdır. atma ziya nın evrim geçirmiş hali diyebiliriz. babanı seçemiyorsunki amk napacaz idare edecez.
“ keşke vaktiyle doğum kontrolü yaygın olsaydı” der gibi bakıyor hep. sağlıksız diyaloglardır.
+Arkadaşlarla bir şeyler içmeye çıkıyorum ben. geç gelirim.
-Ne zaman gidiyoruz?
+....!???!....
- babaaaaa
- efendim oğlum
- annem nerde gördün mü?
+çarşıya çıkıyorum, var mı bir isteğin?
-var babacım. Giyecek bir şeyim kalmadı artık.
+ne istersin?
-kefen.
+.....
biraz ego barındırır gibi olsa da yazacağım diyalog bir anı yeniden hatırlamaktır. içimizi tökelim.

şahsım, iş ve hırs dünyasından erken çekilmiş biriyim. hem istediğim kadar hızlı büyüyüp gelişememekten hem de yakınlarımın dahi çelme takmasından olsa gerek. olmayanı fazla zorlamamak gibi bir savunma mekanizmam var. iyi mi kötü mü bilemediğim.

babayla balkondayız. hayli yaşlanmış hali tabi.
genellikle olduğu gibi gene ev halkına ayak uyduramamışım anam masaya bişeyler koymuş. tek başıma yiyorum.
baba dedi ki, bak falanca belediye başkanı oldu. işte falanca şunu yaptı. sen işi gücü bırakmasaydın. onlardan büyük olurdun.
(ego burada)
baba ailede özellikle beni, çok sert, yırtıcı, sürekli yükseklere ulaşmaya çalışan biri olarak yetiştirmeye çalıştı. çok ileri yaşlara kadar da öyleydim. işi gücü erken bırakınca, procesi başarısız olmuş gibi hissetti tabi.
ben bişey demedim bu sözlerine o devam etti. e napıyorsun şimdi. ye iç yat, gez. bak kardeşlerin şöyle böyle, takmıyorum ama o konuşuyor.

o ara saçımı elime götürdüm. saçımı gösterdim. ne o dedi. gene gösterdim. haa saçımı dökmedim mi diyorsun dedi. evet dedim.
bi durdu şöyle.
iyi ya bizim derdimiz neydi bak başımda saç kalmadı hem de 30 yaşından beri dedi.
ben güldüm. sizin bileceğiniz iş dedim.

tabi diyemedim ki yav baba, senle ortak iş yaptık. kafan kızdı, sermayemi bile vermeden beni attın. o sermayeyi kardeşlerime verdin.
ben gene yılmadım. hepinizi geçtim.
gene gelip benden para istediniz gene verdim. naapiim daha fazla çalışayım da. gene para mı lazım yoksa.
diyemedik tabi. çünkü yarımız o, fiziğimin yarısı o, yarısı anam. biraz da benden bişeyler var.

bak gene senin yolundan giden, en çok seni taklit eden benim. ötekiler hiç sana benzemiyor.

neyse dünya işi bunlar. sevgiyle duyguyla karşılaştırılmaz bile.
babam beni hergün üşenmeden okula bırakırdı oradan da tam ters istikamette olan işine giderdi
bende babama, işe giderken beni otobüs durağına bırakmasınında yeterli olacağını söyledim, babamda dediğimi yaptı
otobüs durağına geldik...

-hadi babacım hoşçakal akşama görüşürüz
-baba: tamam kızım dikkat et
-ya babacım merak etme okula gidiyorum
-baba: yavrum sen korkma ben otobüsü takip edeceğim zaten
-......!?

(yaşandı!)
-Baba ya, bacağımı şöyle kaldırıp tekme atar gibi yaptığımda acıyor, niye acaba?
-yapma o zaman kızım öyle.
-?
- hiiiyaapşuaaaa
+ çok yaşa
- olur.

her seferinde olur diyor. insan nezaketen de olsa "sen de gör" der...
en uzunu 30 saniye süren diyaloglardır.
görsel
babam: sınav sonucun neymiş?
ben: (gülerek) 2954. olmuşum.
babam: ulan o kadar dersaneye para verdik yapa yapa o kadar mı yaptın?
not:dersane parasını kendim çalışıp ödedim.
not2: bahsettiğim sınav ygs.
arabayı servise verdiğimden dün akşam eve beraber döndük. kendisi de ben de küçük çaplı tüccarız*. sohbet açmak maksatlı kendisine iş var mıydı bugün diye sordum cevaba bak:
-vardı.

sonra yol boyu power fm dinledik. sanırım babam bana gıcık oluyor.