bugün

size, sizi sevdiğini hissettiren zat-ı muhteremin peşinden uzun süre gittikten sonra, sanki hiç öyle hisler yaşanmamış gibi davranmasının akabininde bir adamla kırlarda, çimenlerde kırk yıllık sevgiliymiş gibi oynaştığına tanık olduğunuz andır. o an içinizden bir gemi kalkar usulca gider işte. artık biliyorsunuzdur tüm nedenlerinizi.
yakın zamanda gerçekleşen olay şu şekilde cereyan eder , hatun kişi inanılmaz güzeldir hatta karşılık verip hafif oynaşmalar bile gerçekleşmektedir taki o güne kadar , yakın markaj gülümseme anında 32 diş aynı anda görünürken maydanoz yada benzeri bi yeşilliğin dişte görünmesi allahım ne acıdır ne kuskuntur. işte bu anda aşık olmaktan vazgeçilmiş hatta arkamıza bakılmadan kaçmaya karar verilmiştir , aslında çok doğal bir şeydir ancak mide işte bi anda bütün hormonları değiştirebiliyor.
olmayan andır !

dur ben birazcık aşık olayım, ay ya da vazgeçtim, sonra olurum...

böyle bir şey yok, aşk insanın tercih edeceği ya da etmeyeceği bir şey değildir, zaten insana seçme hakkı bırakmadığı için aşktır o varlığına ya da yokluğuna insan karar veremez, bilakis aşk kendisi karar verir, kimin hayatına ne zaman gireceğine.

ama işte öyle bir hale geldi ki artık aşk, sanki böyle çarşıda pazarda satılır, cepte taşınır bir şeymiş gibi, ele ayağa düştü, herkes birbirine aşkım diyor...

şarkılar, şiirler, destanlar yazdıran aşk, dağlar deldiren, uğruna ölümlere gidilen aşk, bugün maskara olmuş.

aşk üzerine denemeler diye bir şey vardı bir ara da, onunla ilgili bir şeyler karalamıştım, hatırlatmak isterim yeniden.

hiç kimse hiçbir şey vaat etmez kendi kalbin kadar,
ruh takar beyninin boynuna bir zincir,
bağlanır tüm akıl ve fikir,

yersiz ve zamansız bir yağmurda aniden ıslanmak gibi,
sırılsıklam bir aptala dönüşmek an meselesidir.

avcunda fırtınaların körüklediği bir ateş
ve kulaklarında dinmez uğultularla,
kendi zindanlarında dinlediğin karanlık hikayeler
ışıklı umutlar taşır nedense,
başı yok, sonu meçhul bir bilinmezdir ömrün.

teninde bir akreptir zaman,
usulca akarak, koynunda kıvrılan,
zehiri kızıl gözlerinde bir yılan,
ya koparacaksın kafasını dişlerinle,
ya dişleri geçecek soluk tenine,

işte gerçeğin, işte hayalin,
doğrul yerinden ve kalk,
gerçek bir aynada yanan gözlerine bak

'denemek' dediğin şeyin deneğisin sen
var mı bir acı, üzerinde denenmeyen?
sanma başkasıdır bu haline sebep
yok ki, senin kadar seni sevmeyen...

denek saipsiz.
anlıktır. bi süre sonra yeniden karar verilir.

yok yok bu olmadı...

olmaya karar verilmiş gibi yapılır.

bu da değil...

aşk size olmaya karar verir. siz de kendiniz istemişsiniz gibi yaparsınız.

heh oldu.
olmaması gereken an. aşk çok güzel bir duygu, duygu olarak. hiç kimse aşkı yaşamaktan vazgeçmeye değmez.
kendinden yaşça küçük insanın peşinden koştuktan sonra çocukça oyunlarına alet edildiğini anladığın andır. bir nevi yüreğime taş basar ama giderim durumudur. gidemezsin de işte gidermiş gibi davranırsın. kalbi bıakmışsın artık geride. vazgeçmek çözüm olmaktan çıkalı çok olmuş.
bir sigara yakıldığı zaman ne aşk kalır aşık.

(bkz: sigara aşkı söndürür)
''o'' sizin için bittikten sonraki andır. bir daha aşık olmayı bırak aşkın yanına yaklaşmazsınız.
aşık olmaktan değil de aşkın kendisine olan güven duygularınızı kaybedebilirsiniz.

(bkz: benim aşka inancım kalmadı)
aşk istemli bir davranış olmadığından, aşık olmaktan vazgeçilen an insanın kendini kandırdığı andır.
ancak aşk yaşamaktan korkan bünye platonik takılırım daha iyi diyerek aşkı yaşamaktan vazgeçebilir.*
hayata olan inancın bitmeye başladığı andır.
eğer böyle bir an varsa, ki zannımızca yoktur. "her canlı ölümü tadacaktır." ayetinde işaret edilen ölüm anına eş değer bir an olurdu. yani öl daha iyi.
kişinin karşı cinse bakış açısını 180 derece saptıran andır. Farklı deneyimler yaşanmasına zemin yaratır.
doğrusu, "aşık olmaktan vazgeçiren an" dır.
sevgi dolu gözlerle sevgli adayını süzerken gözlerin beyaz çoraplarda takıldığı andır.
aşka değil sevgiye değer verilen andır. ***
Yanında daha güzel bir arkadaşınızı gördüğünüz andır.
"Yenisi bulunduğundan eskisinin bir hükmü kalmadığı" vakit.
kişinin, aşık olduğu kişiden vazgeçtiği anın söylemi. aslında aşık olunundan vaz geçilemez aşk öyle bir duygudur ki insanın bünyesine girdimi bir daha kolay kolay çıkmaz vazgeçilemez. kızmışındır aşık olduğun kişiye, küsersin ama aklından çıkmaz ki. devamlı düşünürsün onu, çünkü seviyorsundur. ayni duyguları yaşıyorsundur. aşık olan çifler tartışırlar fikir ayrılığına düşerler küserler birbirlerine. fakat gerçek aşk ise kopamazlar birbirlerinden yıllar geçsede. aşk'ın bir tanımı da fedakarlık tır ve aşk ta gurur olmaz sevdiğin kişinin her kusuruna katlanabilmektir. *
hoşlanılan kızın bir başkası ile tangoya başladığı andır.
hoşlanılan kızın bir başkasıyla yakınlaşmaya başladığı an.
karşı cinsi belli bir süre çıktıktan sonra cinsel bir obje gibi görmek veya hissetmek.
iç yüzünün size tanıttığından farklı olduğunu anladığınız andır. artık yabancıdır çünkü aşık olunan o değil sizin içinizde yarattığınızdır.
hakan günday'a göre
"Bir kıza âşık olmuştum. Onu görmek için altı saat yol almam gerekiyordu. Bir sabah, treni kaçırdım. Âşık olmaktan vazgeçtim..." budur..
burnunu karıştırdığını ve hasılatı çaktırmadan incelediğini fark ettiğin an.
ayrılık anıdır..bir süre sonra yara iyileşir izi kalır. derin veya hafif.. sonra yeni bir yara için kollar sıvanır..
çünkü yarasız da olunmaz bu dünyada..