bugün

zaten üzülme kotasını çoktan doldurmuş bir kalbin ''artık yeter'' demesidir. araya kocaman bir yıl girdi, ben ayları sayamadım. saymaya başlasam daha çok özlerim ve kendimi tutamam diye de korkar oldum. öyle kırıldığım zamanlar oldu ki onunla görüşmediğim her gün, hafta, ya da eylül, ekim, kasım, aralık, ocak, şubat, mart, nisan, mayıs diye devam eden ve mermerleşen yalnızlığım üzüntümü bir nebze olsun dindirdi. öyle zamanlar oluyor ki yazayım bir şeyler diyorsun ama elin gitmiyor, ellerin öylesine ağır ve masif ki yüreğin bile itemiyor onları, kalakalıyorlar gecenin karanlığında. o bilmez, anlamaz, hissedemez senin kadar yokluğunun ağrılı taraflarını, kırılan gururunun kolunu kanadını da kırdığından haberi yoktur. bari yüreğim daha az kırılsın, sureti daha yavaş kaybolsun gözlerimin önünden, acıtmasın kelimeler canımı diye çekilirsin işte. çekilirsin kendi kabuğuna, zaman çizerek geçer her yerini, kanatır, kanatır da tek kelime yazmazsın. avuçlarının içine baka baka unutmaya çalışırsın. sen yine aşkın mağlubu, sen hüsranı dudağında saklayan, acısını içinde yaşayan, kelimelerine küskün ve sana kurduğu cümlelerin ucu açıklığını özleyen sen! ve sen, sadece ellerini iki yana salarak sevilmemişliğini ve acı sözlerini unutmaya yosun tutan duvarların dibinden usulca geçersin...
düz mantık, yazmazsan zaten hiç sahip olamazsın, en azından yaz şansını de kaybedecek bir şeyin yok.
Kendini kandırmaktır. Bunu ona bildirmemek korkaklıktır daha acısı sandığınızın aksine bu sizin güçlü olduğunuzu göstermez bilhakis acizliğinizin ispatıdır.
güncel Önemli Başlıklar