bugün

kişi kendisini günün her saati mutlu ve huzurlu hisseder. yüzde daima şapşal bir gülümseme vardır. yemeden içmeden kesilir, akılda sadece onun olması ile hiç birşey düşünemez hale gelinir. kısacası siz siz olmaktan çıkarsınız.
körlük. gözün ondan başka kimseyi görmez. *
pavlov'un köpeğine dönmek *. sms'in gelmesiyle telefonda beliren ışıkla birlikte sırıtarak tepki vermek buna örnektir.
açlık, uykusuzluk, bazen nedensiz gülücük bazen sebepsiz acı modu, gereksiz yere isyankar olma durumu vb.
en belirgin etkisi; mallaştırımasıdır.
(bkz: şizofreni)*
en kötü etkisi için;

(bkz: kara sevda)**
mucize olarak lanse edilen viagra ve türevi haplara ihtiyaç duyulmaz. tutkuyla, aşkla yapılan öpüşme en ala viagra dır. sevgilinin gülüşü, kokusu yeter. mucize bir ilacaçtır zaten aşk ın kendisi performansa direk etki eden.
herkese malum insanı anlatır, över. karşı çıkanları döver. ısrar edenlere söver. bu entry burda biter.
(bkz: dün boktun bugün koktun)
(bkz: terk edilmenin üstünden 1 ay geçmesi ve sonuçları)

#5518419
kıskançlıktır.
öldürmeden süründürür.
beyinde fenil alanin ve bunun benzeri bir çok madde salgılanıyor. bu maddeler insan psikolojisinde bilinen bir sürü değişiklik yapıyor; dış dünyada olanları algılamada değişiklikler gibi... bunun dozuna gelince; bütün hikaye burada başlıyor; çünkü biz bunun dozunu düşünce gücümüz ile artırabiliyoruz. birisini tanıyoruz; çok hoş bir iki puls alıyoruz sonra gerisini yaratmaya başlıyoruz. o kişiden bağımsız olarak onu beynimizin, kültürümüzün el verdiğince büyütüp, onu kendimize ulaşılmaz kılıyoruz. aslında biz onunla değil "yarattığımızla" ilgileniyoruz. bu ulaşılmazın bize ait olması müthiş bir haz veriyor. bu hazzı düşününce hazza zaman boyutunu da katıyoruz; işte size aşk, işte dünyanın en güçlü uyuşturucusu...
MRI görüntüleme sistemiyle aşkın beynin "ödül merkezi" olarak bilinen bölgesinde hareketlere neden olduğu bulunmuştur. Aynı bölge uyuşturucu bağımlılığı söz konusu olduğunda da etkilenmektedir.
Aşkın ilk evrelerinde beynin seks güdüsü ve bağlılık gibi bölgeleri aktif hale gelir.
Aşık olduğunuzda kandaki serotonin seviyesi düşer. Aynı etki obsesif-kompulsif bozukluklarda da görülmüştür.

Yani aşık olduğumuzda beynimizde neler oluyor ?

Aşk, uyuşturucu bağımlılığı, obsesif-kompulsif bozukluklar ve diğer bilişsel sorunların meydana geldiği bölgelerdeki moleküllerin etkileşimi sonucunda meydana gelir.

"Aşk kimyasalı" olarak bilinen Dopamin beyinde mutluluk hissi yaratmaya başlıyor. Yüksek miktarlardaki dopamin aynı zamanda noradrenalin denilen ve dikkati, kısa süreli hafızayı, hiperaktiviteyi, uykusuzluğu ve hedef amaçlı davranışları tetikliyor. Yani aşk evresindeki çiftlerin gözü birbirlerinden başka hiçbir şey görmüyor.

Milliyet'te de yer alan habere göre, noradrenalin, adrenaline benzer bir kimyasal ve kalbin hızlı atışı ile heyecanı körüklüyor. insan vücudu sadece belli bir durum ortaya çıktığında bu kimyasalları salgılıyor ve erkeklerdeki miktar kadınlara göre çok daha fazla. Çünkü erkeklerin beyni daha çok görsel odaklı çalışıyor.

Aşırı dikkat ve idealleştirme sürecinin diğer bir açıklaması ise London College Üniversitesi tarafından yapıldı. Araştırmacılar aşık olan kişilerde serotonin miktarının azaldığını ve aynı zamanda diğerlerini değerlendirmemizi sağlayan sinirsel devrelerin de baskılandığını belirtti.

alıntı.
1)Gözbebeklerinin büyümesi: Araştırmalara göre, baktığımız şey dikkatimizi çektiğinde, bize heyecan verdiğinde gözbebeğimiz genişliyor. Dolayısıyla, size bakarken sevdiğiniz kişinin göz bebeklerinde büyüme görüyorsanız, bu, sevginizin karşılıksız olmadığının alameti. Ayrıca, büyük göz bebekleriyle daha çekici bir görünüme kavuşulduğuna inanılıyor. Bu gerçeği asırlar öncesinden bilen pek çok kadın, büyük gözbebeklerine sahip olmak için boş durmamış. Örneğin Ortaçağ italya'sındaki kadınlar, zehirli bir bitki olan ve sinir sisteminde tahribata yol açan bir bitkiyi, güzel avrat otunu (atropa belladonna) sürerlermiş gözlerine. italyanca'da güzel kadın anlamına gelen belladonna, zehirli de olsa, gözbebeklerinin aşırı büyümesine neden olduğu için italyan kadınlar için pek cazipmiş o zamanlarda.

2) Onun Davrandığı Gibi Davranmak: insanlar aşık oldukları kişiyle benzer şekilde durmaya ve davranmaya meylederler. Aynı hızda yürümeye, benzer süratle yemek yemeye, onun konuştuğu gibi konuşmaya çalışmak, aşıkların fark etmeden de olsa dahil oldukları davranış biçimleri. Hareketlerdeki bu birbirini takip etmenin kökeninde, aşığın, maşukuyla ahenkli bir davranış bütünlüğünü oluşturma isteği var.

3) Gülümseme: Psikologlar ve vücut dili uzmanları gülümsemenin evrensel etkisinin altını çiziyorlar. Yapmacık ya da araba satıcısının beklenti dolu gülüşü yerine 'Burada, seninle olmaktan çok mutluyum!' ifadesinde bir gülüş pek çok şey anlatıyor. Ancak gerçek gülümseyişi sahtesinden ayırt etmek gerekli. Gülümseme, yüzde meydana gelen küçük bir değişiklikle başlıyor ve ardından tüm yüze yayılan, dışa dönük, açık, samimi bir ifadeye bürünüyorsa gerçek gülümse olarak tanımlanıyor.

4) Kendi kendine dokunma: Herhangi bir kararsızlık veya tedirginlik yaşayan insanlar kollarını vücutlarının etrafına sararlar, yani kendilerini kucaklarlar. Bu, heyecan ve kaygıyı kontrol etmeye, yani bir anlamda kendini korumaya yarar. Benzer şekilde, karşı taraftan bir romantik, aşka dair bir işaret alan aşık, genellikle koluna, bacağına, kulağına dokunma ihtiyacı duyar.

5) Kirpiklerin Titreşmesi: Aşık kişi sevdiği insanın karşısında heyecan duyduğunda, kirpikler bir sinekkuşunun kanatlarından daha hızlı titreşmeye başlar.

6) Tavus Kuşuna Dönüşme: Kadınlar da erkekler de aşık oldukları zaman farkında olmadan giysilerini düzeltmeye, üstlerini başlarını çekiştirmeye başlarlar. Ancak erkekler bu konuda biraz abartılı davranır, kendilerini olduğundan daha cüsseli göstermeye çalışır, dik yürürler. Erkekliğin kadim göstergelerinden olan bu işaret, bir tavus kuşunun tüylerini kabartması, böylece kibirli bir heybet ve cazibeye kavuşmasıyla eş görevdedir.

alıntı.