bugün

gerçekten varolmayan bir kavram üzerinde dikiş tutturamadığını düşünüp hayıflanmaktır belki bu dikiş tutturamıyorum mevzusu.. ya da varlığını inkar edip asla başaramadığımız bişeyi reddetmek.savunma mekanizması grince devreye rahatlıyoruz değil mi? değil.. bu konuda değil. sadece dışarıya güçlü gözüküyoruz ama içeriden hep bir eksiklik hissediyoruz.. yaşıtlarına bakarsın, kendinle kıyaslarsın ister istemez.. ''neden hiçbir ilişkide dikiş tutturamıyorum'' dersin.. ''benim ne eksiğim var ki'' sorusu en klişe sorudur zaten. aşka en çok ihtiyacın olduğu zamanlar da asla yanında olmaz. bir kendine döner bakarsın sonra yine, '' sorun kesin bende'' diye. yaşıtların ya evlenmiştir ya güzel giden ilişkileri vardır. lakin,senin sokağından geçmez böyle şeyler. yani, geçer geçmesine ama ya sen sürdüremessin, binbir türlü kusur bulursun, ya da istenmezsin ilişkinin bir yerinden sonra. ya tertedilirsin ya terkedersin.. 3 ay ı geçemez ilişkilerin. en doğrusu olsun istersin yine olmaz, bir yerlerde tıkanır gider herşey.. ilk kalp acısından bir savunma mekanizması geliştirdiğinden olsa gerek üzüldüğünü de belli edemessin sevgini de. gitme demek istersin lakin, asla diyemessin. bir başka ilişki de sevilirsin ama bu sefer giden sen olursun.. nedendir bu gitmeler iki tarafta da.. ya da bunu bulanların meziyeti nedir?.. hala inanmıyorum dediğim ''aşk sorunsalı'' konusunda satırlarca şey yazabiliyorum mesela. bu da kendi içinde ayrı bir çıkmaz zaten. belki egolardır bunlara sebep belki de sadece şans. tek bildiğim... neyse hiçbirşey bilmediğim yine sanırım.
hep kaybeden olmaktır..