bugün

şehrin güneyine kar yağıyordu. şehrin güneyine kar yağdığını anlamak için güneyini kucaklayan dağın zirvesine bakmak yeterliydi, dumandan gözükmezdi.

aşk sokağı soğuğu iliklerine kadar hissediyordu. meyhaneler sıcak şarap servisine başlamış, yağmurun ıslattığı toprak sokaklar ayakkabıları çamura buluyordu.

rehan sokağın orta yerinde durdu, çantasını ıslak zemine bıraktı ve cebinden nemli tabakasını çıkarıp bir sigara yaktı.

rüzgarın savurduğu duman yüzünü yalayıp saçlarından gökyüzüne savruldu, derin bir nefes, ardından çantasını yerden alıp sokağın şarap rengi evlerinden birine, yaklaşık 35 senedir yaşadığı, büyükannesinden annesine dört sene evvel ölen annesinden de kendisine miras kalan eve, evine doğru yürümeye başladı.

bir buçuk katlı bir ev. önünde asma ağacı, duvar sıvaları kısmen dökülmüş dış cephesi şarap renginde, küçük bir balkon ve demirden, geniş çift kanatlı bir kapıya sahipti.

çift kanatlı kapı olmasının nedeni ise rehan'ın büyükbabası ahşap araba ustasıydı, evin alt katı geniş, atölye olarak kullanılırdı. kasabanın araba ihtiyacını karşılar, eli çabuk, hızlı, verdiği süreye bağlı kalan bir ustaydı kerif bey.

birinci dünya savaşında orduda da yine ustalığıyla ilgi işler yapmış, tamiri mümkün arızaları giderip ordu için yararlı bir asker olarak görevini tamamlamıştı.

rehan, tüm sefilliğiyle yalnızlığı yaşıyor, buna rağmen hayatına girmesi mümkün adamları hiçe sayıp bu yalnızlığın tadını çıkarıyordu.

yarın annesinin ölüm yıl dönümü. aşk sokağının en güzel esnafıydı çiçekçi karlen ve rehan'ın annesi jeyni safan'ın ölüm yıl dönümünü bildiğinden önceki gece yirmi adet karanfili suya salmış, sabah buket yapmak için hazır hale getirmişti.

rehan annesinin mezarına yirmi adet karanfil bırakırdı.

jeyni safan hep yirmi yaşında hissederdi kendisini, kızı rehan ne zaman sorsa yirmi derdi.

- yirmi, yaşım yirmi rehan !

kulaklarında çınladı.
rehan şarabın tadını hissettikçe vücudu ısınıyor, ısındıkça yaramazlığa vuruyordu.

aynanın karşısında vücudunu seyretmeye başladı. uzun, topuklarına varan tül elbisesini elleriyle savuruyor, bir o yana bir bu yana elbisesiyle dans ediyordu.

tül elbisesinin eteklerinden tutup yavaş yavaş yukarıya çıkardı. belinden sıyrılan elbise önce göğüslerine sonra çenesine çarıpıp saçlarından dökülüp yere düştü.

yarı çıplak vücudunu aynada izlemeye başladı. aynı renkte çamaşırları ayıp yerlerini kapatıyor, şarabın etkisi, yanakları kırmızı, rehan şımarık bir çocuk gibi izledi kendisini.

bir çırpıda çıkardı ve süt rengi göğüsleri ellerinin arasında kaldı, yavaş yavaş bıraktı ellerini.

fahişe gibi hissetti, ayna denen samimi nesne hiç yalansız sundu gerçeği. göğüslerine dokundu, uçlarını yuvarladı parmaklarıyla, iki eliyle tuttu, bastırdı, kadınlığını hissetti.

yarım kadehin içinde aşk kokusu, şarap rehan'ın dudaklarına serildi. kadehi yeniledi ve göğüslerinden kalan sevdayı elleriyle itti.

tek parça örtüyordu vücudunu. eğildi, düştü göğüsleri, yavaş yavaş çıkardı, önce dizlerine, sonra topuklarına, bir ayağını çıkardı, diğerini sonra...

rehan çıplak halde aynadan izledi. kadın halini seyretti. şarap son kadehin içine serildi, rehan uyumak için yatağa çekildi.
vardır öyle bir sokak.
güncel Önemli Başlıklar