bugün

la fontaine'ni nifak tohumlarını serpiştirdiği fabllerden birisi.

zavalla ağustos böceği yaz boyunca şarkı söyler, ortamı neşelendirir, sanatını icra eder. karınca öküzü de yaz boyunca sürekli çalışır, iki dakika da dinleneyim demez ama yorgunluk yaşamamasının en büyük sebeplerinden birisi de ağustos böceğinin yaşam dolu şarkılarıdır, bilmez bu hayvan tabi.

sonra gün olur devran döner, kış olur. karınca öküzü evine kapanır, yeyip yeyip semirmekle meşguldür. zavallı ağustos böceği de aç kalmıştır, son bir umut karınca şahsiyetsizinin kapısını çalar. "bir ekmek" diye yalvarır, gururunu ayaklar altına alma pahasına. karınca şerefsizi ne yapar "yaz boyunca saz çaldın eğlendin, şimdi geber it" der. zavalla sanatçı ağustos böceği de ölür.

çalışmanın önemini vurguluyor filan palavra hepsi.

düşene sen de vur bir tane, daha çabuk ölsün. yardımlaşma kimseyle, sadece ve sadece kendini düşün, kendin için çalış ve sonra kendin için çalıştıklarını bir hayvan gibi ye. afrika da zavallı çocuklar bir deri bir kemik, siktir et, ölsünler, sen keyfine bak, onlar da çalışsaymış senin gibi. sanata, sanatçıya önem verme, bunlar karın doyurmaz:

"konservatuar okuyacan da nooolacak, aç kalırsın olum, adam gibi bir meslek sahibi ol, kazan, harca, ye, iç, sıç, tüket, düşene vurmayı da ihmal etme"

bu masalla büyüyen, beynine bu masalın fikir yapısı empoze ediliş bir çocuk nasıl bir düşünce yapısına sahip olur ki?
Bütün bir yaz boyunca gözü hiçbirşey görmeden çalışmış karınca,ağustos böceği de lay lay lom saz çalmış karşısına geçip.Gel zaman git zaman kış kapıya dayanmış.Karınca yemeden içmeden çalışarak kilerini kışlık yiyeceklerle doldurmuş,sıcacık evinde yan gelip yatarken kapı aniden çalınmış.Bakmış kapıda ağustos böceği. "Ne oldu" demiş,"tabii bütün yaz lay lay lom saz çaldın,şimdi benden yiyecek istemeye geldin,yok öyle şey,sen de çalışsaydın" Ağustos böceği sırıta sırıta bakmış karıncaya; "yok abi o iş tam olarak öyle olmadı,ben bu çalgıcılık işini yazın iyice ilerlettim,şimdi avrupa'ya turneye gidiyıorum
bir isteğin var mı diye soracaktım"..
La Fontaine abiye sevgiler..
aynı zamanda bir tevfik firet şiiri.

Karıncayı tanırsınız
Minimini bir hayvandır
Fakat gaayet çalışkandır
Gaayet tutumludur, yalnız
Pek hodgamdır, bu bir kusur:
Hodgam olan zalim olur.

Bir gün ağustos böceği
Tembel tembel ötüp durmak
Neticesi aç kalarak
Karıncadan göreceği
Bürudete bakmaz, gider
Bir lokma şey rica eder
Der ki: - Acıyınız bize
Coluk çocuk evde açız
Ianenize muhtacız.
Karınca bir yüreksize
Layık huşunetle sorar:
- Aç mısınız? Ya o kadar
Uzun, güzel günler oldu.
O günlerde ne yaptınız?
Böcek inler: - Açız, açız
Bakın benzim nasıl soldu
O günlerde gülen, öten
Sazla, sözle eğlenen ben
Bugün bakın ne haldeyim!
Vallah açız, billah açız,
Halimize acıyınız!
Karınca eğlenir: - Beyim,
şimdi de raksedin, ne var?
'Yazın çalan kışın oynar.'
sanat'a ve sanatçıya verilen değeri bir kez daha görmemizi sağlayan la fontaine öyküsü. ne var sanki kardeşim sen beden işçisisin, ağustos böceği de sanatçı. bütün yaz boyunca size güzelim ezgilerle müzik ziyafeti vermiş bir adama topladıklarınızdan biraz da olsa vermemek sizin ayıbınız..
ağustos böceğinin "sana ne lan sanki kışın sen bakacan bana anasını satim ister çalarım ister oynarım ister sitcom çeviririm sana mı sorucam" diyerek karıncaya posta koymasıyla noktalanacağını umduğum polemik durumudur.
Karinca yaz boyunca calisirken agustos bocegi saz calmis. Bilirsiniz
hikayeyi. Tabi kis gelmis, karinca
sicacik evinde afiyet icinde yasiyorken bir gun kapisi
calmis. Bakmis agustos bocegi. Tamam demis, yaz
boyunca saz caldin simdi ac kaldin ve benden yemek
istemeye geldini degil mi? Saz calacagina biraz
calismis olsaydin boyle ac kalmazdin demis.

Agustos bocegi de "yo. yanlis anladin demis. Biz yaz
boyunca saz calinca, ayiptir soylemesi biraz para
yaptik da demis. Hatta meshur da oldum, simdi avrupa
turnesine cikiyorum. Belki oralardan istedigin
birseyler vardir, diye sormaya geldim" demis.

Karinca bir bakmis agustos boceginin hic oyle ac bir
hali yok.Uzerinde bir kurk var, arkada da kocaman bir
limuzin, onunde soforu ile onu bekliyor. "yok, bir sey
istemiyorum" demis. "ama Fransaya ugrayacaksin degil
mi?" diye sormus.

Agustos bocegi de "evet" demis. "iyi o zaman" demis,
karinca "Parise gidince orada La Fontaine diye bir
ibne var, onun yuzune bir tükürsene benim icin".
çocuklar karıncayı örnek alsın, idolleri karınca olsun diye okutulan ancak ben ve benim gibi binlerce çocuğun ağustos böceğine olan sevgisini artırmaktan başka işe yaramayan fabl.

nerde kaldı toplumsal yardımlaşma ve dayanışma. robot gibi çalışan kazanır. diğerleri gebermeyi hakeder. tamam karınca çalışkandır buna lafımız yok ama ağustos böceğinde de karıncada olmayan meziyetler var. sanatçı kişilik var. hem ağustos böceği karıncayla dalga geçmiyorki hiç kimseye zararı olmadan sanatını icra ediyor. isteyen karıncayı tercih etsin arkadaş karınca gibi çalışkan ama bencil, gaddar olmak isteyen buyursun olsun.

karınca bu dünya ağustos böceğine kalmadı sana da kalmaz sende öleceksin bir gün bunu unutma.
eğlence düşkünü burjuva ağustos böceği ile emekçi karıncanın ibret dolu öyküsü. burjuva ağustos böceği iflas edince emekçi karıncanın sırtından geçinmek ister mamafih emekçi karınca otorite altında çalışmaya alışageldiğinden hayvani duygulardan yalıtılmış, yalnızca iş düşünen bir börtü olmuştur. buna binaen ağustosu o kara kışta, o tipide, o soğukta ölüme terkeder. amma ağustos ölür mü bilinmez çünkü la fonten masalı en can alıcı yerinde keser. belki bir devam masalı yazarım diye mi düşünmüştür bilinmez ama ağustos masal diyarındaki bilinmeyen sonunda yaşamaktadır. emekçi karınca ise birçoğunun gözünde gaddar bir hayvan olarak yaşamını sürdürmektedir.
her iki canlı da kendilerine verilen özellikler paralelinde bir hayat yaşarken biri çıkıp onların yaşantısını kendi kriterleri üzerinden değerlendirmeye tabi tutmuştur. sırf ey insanlar çalışın demek için biri yüceltilmiş diğeri alay konusu edilmiştir. hem dört mevsimin yaşanmadığı yerlerde çuvallamıştır.
ağustos böceği artık bu devirde hep bir adım öndedir oturup izleyenler çalışanlardan daha çok para , mevki , saygı görüyorlar .
ağustos böceği sanatçı, karınca işçi kesimi temsil eder.
yardımlaşma ve dayanışmanın reddedildiği, hatta çok kötü bir şeymiş gibi gösterildiği berbat hikaye.
ağustos böceği bütün yaz , saz çalmış ,türkü söylemiş. karakış birden bastırınca şafak atmış zavallıda ;bir şey bulamaz olmuş yiyecek : koca ormanda ne bir kurtcuk ,ne bir sinek . gitmiş komşusu karıncaya :
aman kardeşim ,demiş,halim fena;
bir şeycikler ver de kışı geçireyim. yaz gelince öderim. hem de faizi maiziyle ;
ağustosu geçirmem bile ,ödemezsem böcek demeyin bana . karınca iyidir hoştur ama eli sıkıdır . can verir. mal vermez .
- sormak ayıp olmasın ama demiş;
bütün yaz ne yaptınız?
- ne mi yaptım ? demiş ağustos böceği ;
gece gündüz türkü söyledim , fenamı ettim sizce ?
- yoo, demiş karınca , ne mutlu size; ama hep türkü söylemek olmaz ,kışında oynayın biraz .
ezop masalları
jean de la fontaine
iki sebepten dolayı saçma, gerçek dışı bir hikayedir.
1- ağustos böceği öyle ya da böyle bir sanatçıdır ve sanatçıya saygı duyulması gerekir. ama bu hikayede ona adeta piç muammelesi yapılmıştır.
2- keşke gerçek hayatta da karıncalar çalıştığının karşılığını alsaydı ama bu dünya'da karıncalar daima aç kalır.
(bkz: çal be necati kış gelsin ben bakacağım sana)
karınca bütün yaz çalışıp kış için erzak depolarken, ağustos böceği yılan gibi ortamlara akıp, şarkı söyleyip dans etmiş. yaz sıcagında karıncanın götünden terler akarken, ağustos böcegi bütün yaz "o manita senin bu manita benim" diyerek gününü gün etmiş.gel gelelim yaz bitmiş, sonbahar geçmiş, kış olmuş.balkanlardan gelen soğuk hava dalgaası her yeri etkisi altına almış. karınca sıcak yuvasında kestane patlatıp lig tivi'de maç seyrederken, ağustos böcegi titreye titreye karıncanın kapısına gelmiş, kapısını çalmış. karınca üzerinde röpdçşambırı, elinde biski kadehi ile kapıyı açmış,aşagılayan gözlerle ağustos göcegine bakmış. ağustos böcegi dişleri zangırdayarak yalvarırcasına " biraz yiyecek ve yatacak bir yer" diyesice olmuş ki, karınca "yazın nasıl saz çalıp oynadıysan şimdi de aynısını yap gudik" diyerek onu refüze etmiş ve kapıyı suratına çarpmış...ağustos böcegi morali sıfır derecede ordan cıkarken kara bata cıka yürürken içten bir uzun hava tutturmuş. tam o sıra sisler arasından bir jeep peydah olmuş. agustos böceginin yanına gelmiş durmuş. arabanın camını indirmiş, purolu bir el agustos böcegine bir kartvizit uzatmış ve davudi bir ses: "sesin cok güzel genç böcek ben gazinocular kralı böcegi'yim yarın gazinoma gek de bi konusalım." demiş! sevincten ne yapacagını sasıran agustos bocegi geceyi bir hamamın kubbesine tuneyerek geçirip, ertesi gün gazinocular kralı böcegi'nin taksim maxim gazinosuna koşmuş. önce bir tas sıcak çorba içmiş sonra traş olmuş, gazinocular kralı böcegi bizimkine müzik hocaları tutmuş. agustos bocegi tüm dersleri yalamış yutmuş ve provalara başlamış. bu arada gazinocular kralı böcegi agustos böcegine süper bir kadro kurmuş, ibrahim tatlıses böcegi,dansöz asena böcegi, ismail yk böcegi, modern komikler tayyar ve selahattin ile birlikte assolist olarak sahneye çıkmış. ertesi gün tüm medya agustos böceginden bahsetmiş. agustos böcegi kısa sürede söhretin ve paranın .mına koymuş. hemen bir jeep almış, beren saat böcegini de sevgili tutmuş ve gitmiş karıncanın evini ve civarını satın almış. karıncanın burnunu biraz dürttükten sonra ona acımış ve ona birnalbur dükkanı açıp kendi öz kızkardeşiyle evlendirmiş, kendisi de bir tivi kanalı kurup uydudan yayına geçmiş. karınca be agustos böcegi ertesi yaz süper para yapıp tokni beylikdüzü'ndeki toplu konutlarından bşrer ev almışlar, kardeş kardeş yaşamışlar ve alem delikanlı böcek nasıl olurmuş görmüş!
(penguenden alıntıdır)
Birde karıncalara sosyal derler bu mudur sosyallik, bu mudur yardımlaşma, bu mudur ilk okulda öğrendiğimiz imece,
Yazık değil mi sanatçı ruhlu ağustos böceğine, o ölürse ne olacak, kim eğlendirecek kasabayı soruyorum size?

insafsız karınca sözüm sana, bir düşün senin koloninde milyon tane karınca var hepsi işçi ve benzer işleri yapıyorlar, eğer bir tanesi ölürse, bir başkası onun yerini doldurabilir. Oysa ağustos böceği ölürse kim keman çalar, kim kasabayı eğlendirir, senin sanat katili işçi karıncan hayatı boyunca eline hiç keman almış mı bir sor bakalım, almamış dimi, alamazda o ufak elleriyle nasıl alsın. yapma bunu karınca, yapma iki dakika delikanlı ol.
bir La Fontaine masalının ismidir. Ana fikri çalışmak üzerine kuruludur.

Ama gerçek öyle değildir. işte size ağustos böceği ile karıncanın yıllarca kamuoyundan saklanan gerçek hikayesini anlatıyorum.

Karınca yaz boyunca götünden ter akıtarak çalışırken ağustos böceği saz çalıp türkü söylemekteydi. Karınca içten içten bu böceğe gıcık olur, içinden "ulan kış gelsin gelicen kapıma" der dururdu.

Derken kış geldi. karınca eve bilcümle yiyeceği stoklamış, karnı tok, sırtı pek, ağustos böceğine laflar hazırlamakla meşgulken, kapı ansızın çalıverdi.

Karınca parmakları ile yuvarlak yaptığı sol elinin üzerine sağ elini vurup şak sesi çıkararaktan kapıyı açtı :

- "Ulan dürzü, biz güneşin altında kıçımızda boza pişerken çalıp oynuyodun, nooldu şimdi? tarraaaam, nerde soyunduysan orda giyin, hadeeee" diye çemkirdi.

Ağustos böceğinin ise hiç de öyle beklendiği gibi acınacak bir durumu yoktu :

"Hocam estafurullah, o diil de, saz muhabbetinden iyi para kaldırdım, malum düğünler, dernekler felan, avrupa'dan iyi teklif geldi, turne olayına giricez de arkadaşlarla, oralardan bi isteğin var mı diye soracağıdım"

Harbiden de, böceğin faça gayet düzgün, kapıda lüküs araba, şoför felan, karınca şaşkın tabi, mahçup şekilde kekeleyiverdi :

"yok hacı saol, düşünmen bile yeter ama paris'e uğrayacan mı" diye sordu.

"Ayıbettin" dedi böcek.

"iyi o zaman" dedi karınca dişlerinin arasından konuşarak "Paris'te La Fontaine diye bi ibne var, ona hürmetlerimi iletiver..."
ağustos böceği bütün yazı eğlenceyle geçirdi. karınca ise çalışıtı ve biriktirdi. kış geldiğinde ağustos böceğinin hiçbir şeyi yoktu, karınca ise göğüs ağrılarından şikayetçiydi.

(bkz: woody allen)
sunay akın'ın la fontaine'i hiiiiç sevmedim diyerek anlatmaya başladığı hikayedir. haklıdır sunay abi.

http://www.youtube.com/wa...soA0s&feature=related
tarihi bir yanlış anlamanın mahsulü olan ünlü masal. la fontaine isimli fitne fücur ehli sinsi kişiliğin 1876 baharında oslo kentinin neurenville isimli küçük kasabasının nargile bahçesinde otururken kaleme aldığı bir dostluk üzerine kurulu masalın aslı şöyledir efenim;

ağustos böceği ve karınca gayet samimi, uyumlu, hoş geçimli kan kardeşler olarak yaşamlarını sürdürmektedirler. kasabanın papazı ve gönül adamı freud'un 'iç bade güzel sev var ise aklın şuurun' şiarıyla yaşayan kafadarlar şişelerin dibini deşmekte, her bir günün gecesinde yepyeni alemlere dalmakta, her gecenin gündüzünde fınnndıkk gibi, yüzüne bakmaya doyamıycan, cillop gibi manitaların koynunda uyanmaktadırlar. son derece nazik, zarif, yakışıklı ve çekici bir kişiliğe sahip olan ağustos böceği aynı zamanda dinleyenlerin yüreğine ateşten parelerle aşkın cennetini işleyen nağmeleri bir bir dizen musikişinas bir beyefendidir. öteyandan tüm gününü yer altında, kah kömür ocağı, kah taş ocağı, kah demir ocağı diye çalışarak geçiren ve fırtınalı hayatın dalgalı denizinde o filikadan bu filikaya 'nanik' yaparcasına yaşayan karınca paraya zerrece değer vermeyen, elinin emeğiyle kazandığından başka kuruşa tenezzül etmeyen kara yağız bir bahadırdır ki hayattaki tek dostu ağustos böceğinden başkasına eyvallahı yoktur. tavernalara, turnelere, ekstralara sık sık çağırılan ağustos böceğinin geliri bu iki kafadarı ziyadesiyle ihya edip gönüllerince yaşam sürmelerine yettiğinden kaygısızca yaşayan bu bitirim ikili tüm yaz o bar senin bu pavyon benim diyerekten hem cıvır cıvır manitaları götürür, hem alkolün ibresini ağlatır hemi de paraya para demezken kış gelip çattığında mağrur delikanlı karıncanın grizu heyulaları arasında, karda kışta diz boyu kar altında çalışmasına gönlü el vermeyen ağustos böceği dostunun iaşesini ayrıca temin eder ve böylece yaşayıp giderler.

işte la fontaine denen lavuğun dübürünü tırmalayan pıtırak dikenleri arasında çatlak dudaklarından süzülen salyaları ağustos güneşinde kahpe bir ustura gibi parıldar iken tavşan kanı ayarında mis gibi halis mulis demli rize çayından bir yudum alarak gırtlağını ıslattıktan sonra büyük bir haset ve çekemezlik içinde kaleme sarılıp kağıda işlediği o masalın aslını dinlediniz.

bu vakitten sonra her kim ki canpare samimiyetiyle sosyetenin ve dahi afili azınlığın gıpta ile baktığı bu iki sıkı dost hakkında uydurulan bu fitne ürünü, la fontaine masalını anlatmaya kalkışır, orada müdahale edip bu civan yiğitlerin uğradığı kuru iftiraya iki çizik atmak borcunuz olsun ey sözlük avanesi.
recep ivedik 2 filminde recep ivedik'in anlattığı masal...
Çin versiyonu

Karınca bütün yaz çalışır evini, yiyeceklerini hazır eder.
Ağustos böceği de yan gelir yatar ve karıncayla alay eder, vur
patlasın çal oynasın yazı geçirir.
Ve kış gelir...
Karınca sıcacık yuvasında karnı tok bir şekilde kışı geçirirken,
ağustos böceği açlık ve soğuktan iki gün sonra ölür.

Fransa versiyonu

Karınca bütün yaz çalışır evini, yiyeceklerini hazır eder.
Ağustos böceği de yan gelir yatar ve karıncayla alay eder,
Vur patlasın çal oynasın yazı geçirir..
Ve kış gelir...
Karınca sıcacık yuvasında karnı tok bir şekilde kışı geçirmeye
hazırlanırken kapı çalar.
Bakar elinde bavulu ağustos böceği;
- N'aber aptal komşum?, Ben kışı geçirmek için Karaib Adaları'na
gidiyorum da, bir isteğin var mı sorayım dedim.
Hadi bana eyvallah.


Türkiye versiyonu

Karınca bütün yaz çalışır evini, yiyeceklerini hazır eder.
Ağustos böceği de yan gelir yatar ve karıncayla alay eder, vur
patlasın, çal oynasın yazı geçirir.
Ve kış gelir...
Karınca sıcacık yuvasında karnı tok bir şekilde kışı geçirirken,
ağustos böceği bir basın toplantısı düzenleyerek, "Etrafta onca aç ve
üşüyen varken, karıncalar nasıl bir vurdum duymazlıkla sıcacık
yuvalarında yaşayabiliyorlar" diye olayı kamuoyunun vicdanına sunar.
ATV, KANAL D, STAR, HABERTÜK, SHOW ve bir çok gazete zavallı aç ve
açıktaki ağustos böceği ile karnı tok sırtı pak karıncanın resimlerini
yan yana yayınlayarak tarafları tartışmaya davet eder.
Türkiye olayın şokunu yasamaktadır.
Nerededir bu devlet?
YBKD (Yeşil Böcekleri Koruma Derneği)' nden bir temsilci VAKiT, AKiT,
ZAMAN, YENiŞAFAK, SAMANYOLU, 24, ÜLKE TV'ye giderek 30 yıldır
çektikleri sefaletin tek nedeninin sırf yeşil renkli olmalarından kaynaklandığını anlatır.

Dünyanın en tanınmış Nobel adayı, yazarımız Orhan PAMUK ve tanınmış
aydınlarımız olayı Avrupa düzeyinde protesto ederek Türkiye'yi kınarlar.
Konu Bakanlar Kurulu'nda tartışmaya açılır ve Başbakan TGRT VE SAMANYOLU TV'ye verdiği özel demecinde "Daha önceki hükümetler tarafından bunca yıldır sorunları göz ardı edilen değerli ağustos böceği kardeşlerimizin bundan böyle huzur ve refah içerisinde
yaşamaları için gerekenler yapılacaktır" der.

Diğer yandan Reha MUHTAR karıncayı canlı yayına çıkararak, "Ey
karınca!, kendi reklamını yapmak için zavallı bir ağustos böceğinin
içler acısı durumundan yararlanmaya utanmıyor musun?" diye bir güzel haşlar.

Ertesi akşam TEKE TEK'te ise "Ağustos böceğinden yürüttüğün para ve
yiyecekleri nerede akladın, öt çabuk" diye Fatih ALTAYLI' dan bir güzel dayak yer.

TARAF bundan talimat üzerine bir haber yapar. "Bunun tek suçlusu TSK...",
"... belgeli Böcek Harekâtı / Senaryosu / Sendromu / Fiyaskosu / Cuntası / ihtilali / Planı /..." diye, balon uçurur.

En sonunda karıncayı içeri tıkarlar!

Ve Ağustos Böceği onun evine yerleşir, yiyeceklerine konar,
eşyalarının üzerine yatar ve refah içerisinde gül gibi yaşar
met üst'ün muhteşem anlatımıyla yeni bir anlam kazanmış hikayedir.

PriviyısLii on Ağustos Böceği iLe Karınca:

Karınca, bütün yaz çalışıp kış için erzak depolarken, ağustos böceği yılan gibi ortamlara akıp, şarkı söyleyip, dans etmiş.. Yaz sıcağında karıncanın götünden terler akarken, ağustos böceği bütün yaz; o manita senin, bu manita benim diyerek gününü gün etmiş..

Gel gelelim yaz bitmiş, sonbahar geçmiş, kış olmuş.. Balkanlardan gelen soğuk hava dalgası her yeri etkisi altına almış. Karınca, sıcak yuvasında kestane patlatıp, lig tv de maç keyfi yaparken, ağustos böceği titreye titreye karıncanın kapısına gelmiş, kapısını çalmış. Karınca üzerinde röpdöşambırı, elinde viski kadehi ile kapıyı açmış, aşağılayan gözlerle ağustos böceğine bakmış.. Ağustos böceği dişleri zangırdayarak, yalvarırcasına; biraz yiyecek ve yatacak bir yer... diyesice olmuş ki, karınca 'yazın nasıl saz çalıp, şarkı söyleyip oynadınsa, şimdi de aynısını yap gudik' diyerek onu refüse etmiş ve kapıyı suratına çarpmış..

Sezon Finali:

Ağustos böceği oradan morali sıfır derecede ayrılıp, aç karnına karda bata çıka yürürken, can havliyle bir uzun hava tutturmuş. Tam o sırada sisler arasından bir jeep peydah olmuş, ağustos böceğinin yanına gelmiş durmuş, arabanın camı inmiş, purolu bir el ağustos böceğine bir kartvizit uzatmış ve davudi bir ses; sesin çok güsel genç böcek, ben gazinocular kralı böceğiyim, yarın gazinoma gel de bir konuşalım; demiş!

Sevinçten ne yapacağını şaşıran ağustos böceği geceyi bir hamamın kubbesine tüneyerek geçirip, ertesi gün gazinocular kralı böceğinin 'taksim maxim' gazinosuna konmuş. Önce bir tas sıcak çorba içmiş, sonra traş olmuş.. Gazinocular kralı böceği, bizimkine müzik hocaları tutmuş, ağustos böceği tüm dersleri yalamış yutmuş ve provalara başlamış.. bu arada gazinocular kralı böceği, ağustos böceğine süper bi kadro oluşturmuş, ibrahim Tatlıses böceği, dansöz Asena böceği, ismail yk böceği, modern komikler tayyar ve Selahattin ile birlikte assolist olarak sahneye çıkmış!

Ertesi gün tüm medya ağustos böceğinden bahsetmiş.. Ağustos böceği kısa sürede paranın ve şöhretin .mına koymuş.. Hemen bir jeep almış, beren saat böceğini de sevgili tutmuş ve gitmiş karıncanın evini ve civarını satın almış.. Karıncanın burnunu biraz sürttükten sonra acımış ve ona bir nalbur dükkanı açıp kendi öz kız kardeşiyle evlendirmiş, kendisi de bir televizyon kanalı kurup uydudan yayına geçmiş!

Karınca ve ağustos böceği, ertesi yaz süper para yapıp tokinin beylikdüzündeki toplu konutlardan birer ev almışlar, kardeş kardeş yaşamışlar ve böylece âlem delikanlı böcek nasıl olur görmüş!

(bkz: met üst)
bu hikayenin beni en çok etkileyen yönü; kış gelip soğuklar bastırınca bu kez karıncanın 'sazı eline alması' ve ağustos böceğine hayatının ayarını vermesidir.

buna mukabil,

ağustos böceğinin soğukta aç-susuz kalıp ölmesine seyirci oluşunu, ona yakıştıramam. çocuklukğumda çok içerlemişimdir ona, sırf bu yüzden.
güncel Önemli Başlıklar