bugün

ağlamaktan yorulup iç çeke çeke yanaklardaki damlalarla birlikte uykuya dalmaktır.
ağlamanın verdiği yorgunlukla uyumak değil bayılıp kalmaktır.
ertesi güne şişmiş gözlerle, baş ağrısıyla uyanma öncesi yapılan en güzel aktivitedir.*
iki sene her gün yapınca pek de iyi olmayan bir eylem biçimidir.
ertesi sabah pek guzel olmayacaktir belki; ama o an ruzgarda savrulan bir po$et gibisinizdir.

aglarken uyuyakalmak pek cok degi$ik, karma$ik duyguyu barindirir icinde.
ilk olarak çok küçükken başımıza gelen, daha sonra ki yıllarda ilk aşkın acısından sonra yeniden hatırlanan eylem.
ağlamaktan yorulmaktır.
aslında iyi bir şeydir. zira, uyu(ya)mayıp ağlamaya devam etmek de var tabii.
öyle ağlanır,öyle ağlanır ki...ne sinir kalır insanda,ne de nefes alabilecek bir uzuv...kırpkırmızı bir yüz,kan çanağına dönen gözler,gözyaşlarıyla ıslanmış yastıklar,yatağın yanında kullanılmış peçeteler...döküldükçe devamı gelen yaşlar...

ve susulan o an...nefes almanın rahatlığı hissedilir..ardından en büyük acıyı veren,yastığa süzülen bir kaç damla yaş!derin bir nefes alınır ve o an uyuşur işte insan...çaresizliğin doruğudur hatta o an...ağlamak bile hafifletmez hiç bir şeyi,zira ağladıkça ağlarız bizler...

öyle yorulur,öyle uyuşuruz ki..kol kalkmaz,göz yaşları silinmez olur...ölümün küçük kardeşi gelir kapıyı çalar..huzursuzluğun için de az bile olsa belli eder kendini..göz kapakları düşer...ve dalınır uykuya.
çocukken anneden yenilen dayak sonucunda odasında sessizce ağlayan ama ağladığını anneye belli etmeyen çocuğun isteksiz olarak uygulayacağı eylemdir.*
çocukların çok güzel yaptığı eylem. kim bilir, belki çok şirin oldukları içindir.
depresif kişinin hobilerindir.
(bkz: nerden mi biliyorum)
sabaha şiş gözler, ağrıyan bir baş ve tıkanmış bir burunla uyanmak. hele birde sünizit'iniz varsa baş ağrısı bir hafta sürer.
sabah uyanınca verdiği baş ağrısının ve sıkıntının tarifi yoktur.
(bkz: ayrılık halleri)
bir de uyurken, ağlayarak uyanmak vardır ki en beteridir.

eliniz telefona gider, arayamazsınız. bağırmak istersiniz duymaz. özlersiniz bilmez.

(bkz: sikerim bu aşkın ızdırabını)
son hıçkırık boğazda düğümlenir kalır ve tedirgin bir uykunun en derin yerinde uyandırır. nerde lan gözlerim, gözler gitmiş iki kaya oturmuş fütursuzca, göz kırpmaya çalıştıkça daha bir yerleşiyorlar göz çukurlarına, başında balyoz darbesi, anında saldırıya geçiyor düşünceler ardarda sıralanıyorlar kurşun asker gibi. bi çekin gidin. sabah... sonunda aydınlandı ortalık, ama en büyük kazık geliyor işte ışık en büyük düşman şimdi, tüm gün çizgi halindeki gözlerle ışığa katlanmaya çalışmak, balyoz darbesi...
çok şirin ve acıma hissi uyandıran bir durumdur.
böyle ağlanır ssatlerce hafif bir rahatlama gelir, içiniz açılır gibi olur. ağlamanın şiddeti azalır yavaş yavaş ve uyuya kalırsınız. bir terkedilme geleneği.
genellikle çocuk yaşlarında yaşadığımız bir durumdu bu. herhangi bir şeye içerler; kızar, küser ağlaya ağlala uykuya geçiş yapardık.
annelerde öyle demez miydi zaten;
+bırak ağlaya ağlaya uyusun...
ve şimdi...
şimdi de bir takım şeyler yaşıyoruz; ama ağlamaktan uykuya geçemiyoruz bazen. tabi çocukken uyanınca unutmuş olurduk bazı şeyleri; şimdi günler haftalar hatta aylar geçse; gecelerce ağlasak da unutamıyoruz...
sabaha kırmızı ve şiş gözlerle uyanmak demektir.
çocukken herkesin başına gelen olaydır.
bu sabah acıklı rüyamdan ağlayarak uyandıktan sonra hemen tekrar uyuyakalmamla meydana gelmiş durum.
Düşünsenize, ağlarken uyuyakalan insanlar var. Ve bunu her gece sıkılmadan yapanlar. ve buna sebep olup, zerre umursamayanlar. ve buna sebep olduğundan haberdar bile olmayanlar. ve düşünsenize, düşünemeyen insanlar var, bir insanın ne derece kırılabileceğini.
sabah sismis gozlerle gune merhaba diyecek insandir.
çocuklara has özelliktir.
güncel Önemli Başlıklar