bugün

bazen kasıtlı bazen de bilmeden yapılan bir düşünce biçimidir. birçok örneği olmasına rağmen, en temiz görülebilecek olanını din kafalar verir, aşağı yukarı şöyle formülleştirirler:
"kadın ve erkek hem biyolojik hem de düşünce yapısı olarak farklıdır, demek ki farklı muamele görmeleri ayrımcılık sayılmaz".

ayrımcılık zaten farklı olana karşı takınılan çarpık zihniyetin adıdır. örneğimizdeki kadın kişisi kabiliyeti ve isteği dahilinde olan her toplumsal konuma, eğitime, aktiviteye ulaşabilmelidir. ve söz konusu insansa zaten her eylemi ve hareket alanı ister istemez toplumsaldır ve geleneği, kültürü, yasası ve tasasıyla ancak toplumun sağladığı kadardır. sen farklılığı bir hizmeti veya imkanı sağlamamak için bahane olarak öne sürüyorsan ayrımcısın ve insanlığa zarar ziyansın efendi, bunun başka bir anlamı yok.

ayrıca insan toplumlarının imkanlarını dizayn ederken kendimize doğal ayrımları referans almayalı bayağı bir zaman oldu, yoksa hala mağaralardaydık, öğüren maymunduk, çiğ yemek sindiriyorduk, vahşi hayvanlar tarafından parçalanıyorduk falan filan. yok öyle bir şey: herkes farklı ona bakarsak; bazen iki erkeğin birbirinden farklılığı bir kadın ile bir erkek arasında olan farklılıktan daha fazla. ne yapacağız şimdi?
"eşit muamele" herkesi "aynılaştırmak" anlamına gelmediği gibi, "adalet" de ağaçta yetişen bir kavram değildir. biz nasıl değerlendirirsek öyle olur. bu kadar basit...