bugün

teletabilerin veda zamani ekrandan.
- telefon rehberine girilir..
- şu aşkoların aşkosunu silip tekrar merve yazayım bari.
Sana gelince...
Ne ben Sezarım, Ne de sen Brütüssün...
Ne ben sana kızarım, ne de zatın zahmet edip bana küssün..
Artık seninle biz, düşman bile değiliz...
her bitiş yeni bir başlangıçtır.kalan sağlar bizim olsun denir,yeni bir sayfa açılır.
geçti istemem gelmeni
yokluğunda buldum seni
bırak vehmimde gölgeni
gelme artık neye yarar...
ağlanır,hönkürülür.**
o en güzel günlerden biriydi , yanımda yanıbaşımdaydı , arada ''ufak tefek sorunlar vardı ama hiçbir zaman ciddiye alınmamalıydı '' derdi . '' küçük kadınım '' derdi ve ''hep öyle kal '' derdi , ne hayaller ne umutlar ...mesela '' iki çocugumuz olsun , isimlerini sen koy '' derdi , ''bir evimiz olsun içi umut , mutluluk dolsun '' derdi , o sessiz gece , o dingin karanlık , kuru soguk , üzeri buz tutmuş bir göl ve kenarında içinde birbirini acımasızca kırmaya çalışan iki insan ...bir an hayatın verdiği karmaşa ile birbirimizi kırmaya daha da incitmeye başlamıştık oysa ki ikimizde birbirimiz için bulunması çok güç bir ikiliydik , bazen şans bazen de ne ise bilinmeyen bir şeytan tüyü çeker insanları birbirine ama ne çare sevgimiydi bizi birbirimize saran , ortak noktayı bulduran yoksa bizmiydik sevgiyi öldürmemek için can çekişen farklı vücutlarda ...ama nihayetinde ayrılıklar , yalnızlıklar da bir dersmiş insana bunu ögretiyor , yeniden sevmeyi daha çok sevmeyi aksine sahiplenmeyi ögretiyormuş her aşkın bir gün biteceğini yalnızca birçok farklılıkların insanlar arasındaki sevgiye engel olmamasını ögretiyorumuş ,ardından pek fazla yazılıp çizilmemesi de gerekmiş aslında bunu da ögretiyor ...off off bitmez bu ....
soğuk var şehirde... uludağ'ın karlı tepelerini gören odamdayım. penceremin aralıklarından izinsiz içeriye süzülen rüzgar ise; perdelerle oynuyor. siyaha boyalı tırnaklarım içimde kalan acı kısma eşlik ediyor. ayrılığın sonrasında günahkar olan kim?
sen?
ben?
mekan?
yalanlar dolaşıyor gözlerinde. gereksiz, saçma-sapan yalanlar. beni düşünmeden ortaya savurduğun sözcük yığıntıları. geride bıraktığın beni önemsemezken sen, kendi kendimi kandırıyorum buralarda, farkedemezsin. sorduğun soruların cevabı oldum mu hiç? ayrılıktan bu yana adım çıktı mı iki dudak aralığından? umutları ise tükettim senden yana, yeni gemiler yapıp kağıttan, koydum bile leğenlere. gözyaşlarım suyu, iç çekişlerim rüzgarı. lodosa gerek yok. senin şehrinden var mı lodos, var mı deniz? buralarda ne onlar var, ne sen! özledim... *