bugün

iç rahatlatan bir şiir olmalıdır. Eğer can yücel'in özledim seni şiirini okursanız, benim gibi ağlarsınız. O yüzden size bir tavsiyede bulunacağım. Tüm yeni ayrılanların içini rahatlatsın Nazım.

HAYATI ISKALAMA LÜKSÜN YOK SENiN !

Bir aşk için yapabileceğin her şeyi yaptığına inanıyorsan ve buna rağmen hala yalnızsan, için rahat olsun.

Giden zaten gitmeyi kafasına koymuştur ve yaptıkların onun dudağında hafif bir gülümseme yaratmaktan başka hiçbir işe yaramayacaktır.
Sen kendini paralarken o her zaman bahaneler bulmaya hazırdır.
Hani ağzınla kuş tutsan,

"Bu kuşun kanadı neden beyaz değil?" diye bir soruyla bile karsılaşabilirsin..

iki ucu keskin bıçaktır bu işin.

Yaptıklarınla değil yapmadıklarınla yargılanırsın her zaman.

Bu mahkemede hafifletici sebepler yoktur.

iyi halin cezanda indirim sağlamaz.
Sen, "Ama senin için şunu yaptım" derken o,

"şunu yapmadın" diye cevap verecektir.

Ve ne söylesen karşılığında mutlaka başka bir iddiayla karşılaşacaksındır. Üzülme, sen aşkı yaşanması gerektiği gibi yaşadın.

Özledin, içtin, ağladın, güldün, şarkılar söyledin, düşündün, şiirler yazdın.

"Peki o ne yaptı" deme.

Herkes kendinden sorumludur aşkta.

Sen aşkını doya doya yaşarken,

O, kendine engeller koyuyorsa bu onun sorunu.

Bir insan eksik yaşıyorsa ve bu eksikliği bildiği halde

tamamlamak için uğraşmıyorsa sen ne yapabilirsin ki onun için?

Hayatı ıskalama lüksün yok senin.

Onun varsa, bırak o lüksü sonuna kadar yaşasın.
Her zamanki gibi yaşayacaksın sen.

"Acılara tutunarak" yaşamayı öğreneli çok oldu.

Hem ne olmuş yani, yalnızlık o kadar da kötü bir şey değil.

Sen mutluluğu hiçbir zaman bir tek kişiye bağlamadın ki....

Epeydir eline almadığın kitaplar seni bekliyor.

Kitap okurken de mutlu oluyorsun unuttun mu?

Kentin hiç görmediğin sokaklarında gezip,

yeni yaşamlara tanık olmak da keyif verecek sana.

Yine içeceksin rakını balığın yanında.

Üstelik dilediğin kadar sarhoş olma özgürlüğü de cabası....
Sen yüreğinin sesini dinleyenlerdensin ve biliyorsun aslolan yürektir.

Yürek sesi ne bilmeyenler, ya da bilip de duymayanlar acıtsa da içini,

unutma; yasadığın sürece o yürek var olacak seninle birlikte.

Sen yeter ki koru yüreğini ve yüreğinde taşıdığın sevda duygusunu.

Elbet bitecek güneşe hasret günler.

Ve o zaman kutuplarda yetişen cılız ve minik bitkiler değil,

güneşin çiçekleri dolduracak yüreğini...

NAZIM HiKMET
içini son derece acıtan bir şiir de olabilir.
(bkz: ayrilik ta sevdaya dahil)
bu aralar karmasık olan duygularıma bır kement atan muthıs nazım hıkmet şiiridir.
(bkz: istiklal marsi)
" ey aşk!
yaptığını beğendin mi?
yetimler gibiyim
ziyafetten aç dönen..."

(bkz: ibrahim tenekeci)
kesinlikle atilla ilhan'ın 3. şahıs şiiridir. (bkz: üçünçü şahış şiiri)
kesinlikle atilla ilhan'ın kaptan * serisidir.bu vakte kadar okumamış olanlar hemen bu büyük hatadan dönüp okumalılar.

"...saadetin ıstırap çekmek olduğunu ben keşfettim
çarmıhta bir isa gibi ben ıstırap çektim
bir sulfat acılığı sinerse parmaklarına şiirlerimden
gözyaşları sinerse eğer küstahça kafiyeli
anla ki ölümle hayat arasında zaman gibi mesudum
kendimi öldürecek haldeyim seni öldürecek saadetimden
dona-maria! bir kahvede isyan halinde bulduğum
çekik gözleriyle ermenice küfürler yazıp çizen çocuk
sen! bordeaux'ya yorgun bir flamingo gibi yolladığım
geceleri benim için dua etmelisiniz...

sen benim şiirlerimi okudukça ağlayacaksın

seni hiç görmeseydim seni keşke hiç görmeseydim
şu benim iki gözüm aksalardı kıpkızıl kör olsaydım
sacré-coeur'de armonik çalsaydım dilenseydim
seni hiç görmeseydim ismini hiç duymasaydım
belki kendime göre rezilce saadetlerim olurdu
kaldırımlara renkli tebeşirlerle katedral resimleri çizerdim
kaldırımlara senin resimlerini çizerdim herkes seni çiğnerdi
bistroya yıkılır çırılçıplak bir quandro içerdim
lucie-anne yine gelir yine bana senden bahsederdi
lucie-anne neden gelir neden bana senden bahsederdi... "

(bkz: kaptan)
(bkz: yalnızlıktan da kurtulup yalnız kalmak isterim)
Bir gün, bu mahzun sevdadan geriye
Kalırsa, sadece o hüzün kalır..
Sen de anladın ki yapa-yalnızız...
Buluşmamız yasak,
Görüşmemiz uzak...
Devrilmiş kadehler gibi, dönüyor başımız,
Neylersin...

Ah güzelim,
incinmiş bir sesi vardır yağmurun;
Yanaklarına vurduğunda hissedersin.
Ve bir veda sözcüğü, saçlarına,
Titreyen bir öpücükle dokunduğunda;
Bu anı dondurmaya yetmez nefesin.
Bir film sahnesi gibi
Akar gider ayrılık,
Neylersin...

Biz zaten hiçbir romanda
Kendi hayatımıza rastlamadık.
Bütün şarkılar bizi yanlış anlatmıştı.
Ve bitin bulmacalar yarım bırakılmıştı.
Tenha sokaklarda üşüyüp durdu sırtımız.
Oysa, tuttuğumuz balıkları bile
Yeniden denize bağışlamıştık.
Biz, hayata dair
Hiçbir yanlış yapmamıştık...
Neylersin...

Biz bu sonucu hak etmedik,
Hayır etmedik...
Ömrümüz bu talana lâyık değildi.

Bazen acı vurdu, bazen de yağmur
Hiç gülmedi yüzümüz,
Hiç büyümedi gülümüz...
Bizi yalnızca akşamlar kucakladı,
Biliyorsun,
Sabaha çıkmayan bir yoldu yürüdüğümüz...

Bir gün, bu öykünün sonuna gelince
Ansızın desem ki: hoşça kal canım!
Unutursun,
Mecburen unutursun...
Yıldızlar söner, bu aşk da biter!
Bazı gün hatırlayınca, sessizce ağlarız.
Neylersin...

Ah bebeğim, ah.. .
Kekremsi bir tadı vardır gözyaşının,
Dudaklarına sızınca fark edersin.
içindeki vurgun aşklar mezarlığında,
Ayrılık, ölümden üste yazılınca,
Gideni durdurmaya yetişmez sesin...
Bir inme gibi
Dolanır bedeninde pişmanlıklar,
Neylersin...

Biz zaten hiçbir sinemaya
Tam vaktinde yetişemedik.
Bütün vapurlar bizden önce kalkmıştı.
Ve bütün biletler biz gelmeden satılmıştı.
Boşuna telaşlarda yorduk günlerimizi.
Oysa Nuh'un gemisinde bile
Bize yer kalmamıştı.
Ve hiçbir mutluluğa adımız kaydolmamıştı.
Neylersin...

Biz bu aşkı sürdüremezdik,
inan, sürdüremezdik...
Kalbimiz bu heyecana müsait değildi.

Bize hep acılar kaldı, bize hep yağmur...
Unutmasan bile artık
Unutur gibi yapacaksın.
Ve buruşturup-buruşturup attığım kağıtlarda,
Hiç bitiremediğim
Bir şiir olarak kalacaksın...

yusuf hayaloğlu
(bkz: orhan veli kanık)
(bkz: beni güzel hatırla)
Israrına kandım diyemezsin, çok geç.
Bir anda inandim diyemezsin, çok geç!
Kor nerde ki? Bir baksana küller soğumuş...
Ateş gibi yandım diyemezsin, çok geç!

(bkz: ümit yaşar oğuzcan)
Son dönemde yaşadıklarınızı anlatan sözlerdir.

işte böyle sevgili..
Biz artık seninle
haritada iki küçük su lekesi.
Hiçbir nehir kavuşturamaz bizi.
i.A.
sen.. ..

en güzel günlerimin
üç mel'un adamı var:
ben sokakta rastlasam bile tanımayım diye
en güzel günlerimin bu üç mel'un adamını
yer yer tırnaklarımla kazıdım
hatıralarımın camını..
en güzel günlerimin
üç mel'un adamı var:
biri sensin,
biri o,
biri ötekisi..
düşmanımdır ikisi..
sana gelince...
yazıyorsun..
okuyorum..
kanlı bıçaklı düşmanım bile olsa,
insanın
bu rütbe alçalabilmesinden korkuyorum..
ne yazık!..
ne kadar
beraber geçmiş günlerimiz var;
senin
ve benim
en güzel günlerimiz..
kalbimin kanıyla götüreceğim
ebediyete
ben o günleri..
sana gelince, sen o günleri -
kendi oğluyla yatan,
kızlarının körpe etini satan
bir ana gibi satıyorsun!.
satıyorsun:
günde on kat,
bir çift rugan pabuç,
sıcak bir döşek
ve üç yüz papellik rahat
için...
en güzel günlerimin
üç mel'un adamı var:
biri sensin,
biri o,
biri ötekisi...
kanlı bıçaklı düşmanımdır ikisi...
sana gelince...
ne ben sezarım,
ne de sen brütüssün...
ne ben sana kızarım
ne de zatın zahmet edip bana küssün..
artık seninle biz,
düşman bile değiliz..
Çıkıp geliyor hayalin beni saran geceden.
Denize karıştırıyor inatçı yakınışını ırmak.

Terk edilmiş, gün batımındaki rıhtımlar gibi.
Ayrılık saati bu, ey terk edilmiş!

Pablo Neruda /Umutsuz Bir Şarkı

Yağıyor yüreğime soğuk taç yaprakları.
Ey yıkıntı uçurumu, vahşi mağarası kaza geçirenlerin.

Sende toplanır savaşlar ve uçuşlar.
Yükselir senden şarkı kuşlarının kanatları.

Bir uzaklık gibi yuttun her şeyi.
Deniz gibi, zaman gibi sende battı her şey!

Saldırı ve öpüşün mutlu saatiydi o.
Deniz feneri gibi parıldayan o esrime saati.

Uçuş korkusu, kör dalgıç öfkesi,
çalkantılı esrikliği aşkın, sende battı her şey!

Kanatlandı, yaralandı ruhum pusun çocukluğunda.
Kayıp keşif, sende battı her şey!

Sarıp sarmaladın acıyı, tutunuyorsun arzuya,
kendinden geçmişsin üzüntüyle, sende battı her şey!

ittim gölge duvarını geriye,
arzu ve eylemin ötesine, yürüdüm gittim.

Ah, ten, benim tenim, sevip yitirdiğim kadın,
seni çağırıyorum yaslı saatte, sana adıyorum şarkımı.

içine aldın sonsuz sevecenliği bir fanus gibi
ve tuz buz etti seni sonsuz unutuluş.

Oradaydı adaların kara yalnızlığı,
orada sevda kadını, sardı kolların beni.

Susuzluk ve açlık vardı, meyveydin sen.
Acı ve yıkıntı vardı, mucizeydin sen.

Ah kadın, bilmem nasıl erittin beni
ruhumun toprağında, kollarının arasında!

Ne korkunç ve ne kısa oldu sana olan tutkum!
Ne zorlu ve ne esrik, ne gergin ve ne aç.

Öpücükler mezarlığı, sönmedi hâlâ yangını mezarlarının
yanar hâlâ kuşların gagaladığı verimli dalların.

Ey ısırılmış ağız, ey öpülmüş organlar,
ey aç dişler, ey sarmalanan bedenler.

Ey umut ve çabanın çılgın bağlanışı,
içinde kaynaşıp umutsuzlandığımız.

Ve sevecenlik, su ve toz kadar hafif,
başlar sözcük belli belirsiz dudaklar arasında.

Yazgımdı bu içinde geçti özlem yolculuğum
ve orada yıkıldı özlemim, sende battı her şey!

Ey yıkıntı uçurumu, içine düştü her şey,
çekmediğin hangi üzüntü kaldı, hangi dalgalar kaldı
seni yutmayan.

Yine de seslendin, şarkı söyledin dalgalardan dalgalara.
Dikilip bir gemici gibi pruvasında geminin.

Çiçek açarsın şarkılarla hâlâ, hâlâ kırılırsın akıntılarda.
Ey yıkıntı uçurumu, açık ve acı kuyu.

Solgun kör dalgıç, derinliklerin bahtsızı,
kayıp kaşif, sende battı her şey!

Ayrılık saati bu, hoyrat, bu gibi saat.
Gecenin tüm zaman çizelgelerine işaretlendiği an.

Sarar kıyıyı hışırdayan kuşağı denizin.
Yükselir soğuk yıldızlar, göç eder kara kuşlar.

Terk edilmiş, günbatımındaki rıhtımlar gibi.
Titrek bir gölge kaldı ellerimde oynaşan.

Ah, her şeyden uzak. Her şeyden uzak.

Ayrılık saati bu. Ey terk edilmiş!
(bkz: the celebration of the lizard king)

http://www.youtube.com/watch?v=9D4QXHQsRHo

http://www.youtube.com/watch?v=aIieNvoL0ds
gönlümle baş başa düşündüm demin;
artık bir sihirsiz nefes gibisin.
şimdi ta içinde bomboş kalbimin
akisleri sönen bir ses gibisin.

maziye karışıp sevda yeminim,
bir anda unuttum seni, eminim
kalbimde kalbine yok bile kinim
bence artık sen de herkes gibisin

gözlerim gözünde aşkı seçmiyor
onlardan kalbime sevda geçmiyor
ben yordum ruhumu biraz da sen yor
çünkü bence şimdi herkes gibisin

yolunu beklerken daha dün gece
kaçıyorum bugün senden gizlice
kalbime baktım da işte iyice
anladım ki sen de herkes gibisin

büsbütün unuttum seni eminim
maziye karıştı şimdi yeminim
kalbimde senin için yok bile kinim
bence sen de şimdi herkes gibisin.
nazım hikmet.
Kırdığın kadehte kalan ömrümden,
Ağlarsın içtiğin yılları bilsen.
Hicrinle sararıp solan ömrümden,
Ağlarsın biçtiğin dalları bilsen.

Sefiller gücünü bende sınadı,
Kimi kaçık dedi, kimi bunadı;
Berdûş eleştirdi, sarhoş kınadı,
Ağlarsın düştüğüm dilleri bilsen.

Ar ettim sakladım uğraşlarımı,
Haberdâr etmedim sırdaşlarımı.
Gizlemek isterken gözyaşlarımı,
Ağlarsın seçtiğim yolları bilsen.

Felsefe böyledir dîvânelerde,
Teselli aranır bahanelerde,
Bir kadeh mey için meyhânelerde,
Ağlarsın döktüğüm dilleri bilsen.

Ateşe su dedim göz göre göre,
Aklım zavallıydı duyguma göre,
Bahtına şükretti Mecnûn bin kere,
Ağlarsın düştüğüm çölleri bilsen.

-Cemal SAFi-
Dinle sevdiğim bu ayrılık saatidir

Dünya var olalı beri çirkin ve soğuk

Ergeç içeceğimiz bir ilaç gibi

Tadı dudaklarımızda acımsı, buruk

Bu saatte gözyaşları, yeminler

Boş bir tesellidir inandığımız

Perde kapanıyor, filim bitiyor işte

O hiç bitmeyecek sandığımız

Görüyorsun konuşacak bir şeyimiz kalmadı

Sadece bakışlarımızda hüzün

işte ayrılık bu; hiç beklemediğimiz

O ikiz kardeşi ölümün

Anlıyorum bir daha görüşemeyeceğiz

Bu son buluşmamızdır seninle

Yeni bir hayata başlayacaksın artık

Onunla, o yeni sevgilinle.

Anlıyorum artık o öpecek ellerini

Kulağına aşkı o fısıldayacak

içinde bir pişmanlıktan başka

Benden eser kalmayacak.

Sigaranı söndür, kalkabiliriz

On adım sonra yollarımız ayrılmalı

Sakın ağlama ve bir şey söyleme bana

insan ayrılırken bile büyük olmalı

ümit yaşar oğuzcan
(bkz: bir ayrılış hikayesi)
(bkz: bir adın kalmalı geriye)
okunacak değil ama dinlenecek şiir olarak:

http://www.youtube.com/wa...LNE&feature=endscreen

Ceyhun YILMAZ-Çaresizlik
(Şair:Ümit Yaşar Oğuzcan)
Edit:imla
Sorsan da olur beni bugün bir daha sormasan da
Kulaklarımda çınlamaz sesin seni duysam da
Bugün geriye bakmam inan boynumu kırsan da
Uysam da olur şeytana artık hiç uymasam da

(bkz: ados)
(bkz: ayrılık sonrası duşu) şiiri olabilir.
şimdi saat sensizliğin ertesi!
yıldız dolmuş gökyüzü ay-aydın.
avutulmuş çocuklar çoktan sustu
bir ben kaldım tenhasında gecenin
avutulmamış bir ben...

şimdi gözlerime ağlamayı öğrettim
ki bu yaşlar
utangaç boynunun kolyesi olsun
bu da benden sana
ayrılığın hediyesi olsun

soytarılık etmeden güldürebilmek seni
ekmek çalmadan doyurabilmek
ve haksızlık etmeden doğan güneşe
bütün aydınlıkları içine süzebilmek gibi
mülteci isteklerim oldu ara sıra, biliyorsun..
şimdi iyi niyetlerimi
bir bir yargılayıp asıyorum
bu son olsun be.. bu son olsun!
bu da benim sana
ayrılırken mazeretim olsun!

şimdi saat yokluğunun belası
sensiz gelen sabaha günaydın!
işi-gücü olanlar çoktan gitti
bir ben kaldım voltasında sensizliğin
hiç uyumamış bir ben...

şimdi dişlerimi sıkıp
dudaklarıma kanamayı öğrettim!
ki bu kızıl damlalar
körpe yanağında bir veda busesi olsun
bu da benden sana
heba edilmiş bir aşkın
son nefesi olsun...

kafamı duvara vurmadan
tanıyabilmek seni
beyninin içindekileri anlayabilmek
ve yitirmeden, yüzündeki anlık tebessümü
bütün saatleri öylece durdurabilmek için
çıldırasıya paraladım kendimi
lanet olsun!
artık sigarayı üç pakete çıkardım günde
olsun be! ne olacaksa olsun!
bu da benim sana
ayrılırken şikayetim olsun...

Yusuf hayaloğlu - ayrılığın hediyesi.
Ayriliklarda" sevdaya dahil çünkü ayrilanlar hala sevgili"
Demiş atilla ilhan bi ayrilik ancak bu kadar guzel anlatilabilirdi.
evet, okan savcı'ya ait olan beni güzel hatırla şiiri bunlardan biridir kesinlikle.