bugün

sanırım türkiye' ye özgü geleneklerden biridir. zamanının önde gelen akıllı adamlarının, parayı bulunca sisteme allahına kadar entegre olup bir anda düzen şak şakçılığı yapması bu geleneğin değişmez bir parçası ve olmazsa olmazıdır. gerçekleştirmesi hiç zor olmasa gerek ki memleketimde bunlardan bolca bulunur.
ve tabi ki, memleketimin fikret kızılok gibi, aziz nesin gibi... gerçek aydınlarının bunlara verdiği tarihi ayarlarda bolca mevcuttur. bu dönekler varoldukça bu gerçek aydınların memeleket duyarlılığı adına sağlamlığı da devam edecektir. işte bundan eminim, çünkü; herkes kendisini bir şekilde, zamanla belli ediyor.
bu döneklerin tipolojisini en iyi ömer setfettin çizmiştir. efruz bey tiplemesi ile hayat bulan bu kişiler rüzgarın bir o yönden bir bu yönden esmesiyle eğilirler, kalkarlar ve yollarını bulurular. bugünkü sol'daki yazısıyla bu tiplemelere gönderme yapan tevfik çavdar'da (17.08.09, tevfik çavdar, faili belli açılımlar atlası) * aynı tiplere atıfta bulunuyor ve bu örneklemeyle yazısını süslüyordu. gerçekten de bu tiplerin en temel özellikleri eserdeki efruz bey gibi aynı anda üç tarz-ı siyasetten de olabilmeleridir. çünkü onlar akılcı, geriye kalanlar akıllıdır. ama ne akıl? ilkesizliğin ve tutarsızlığın aklı.
* tevfik çavdar, faili belli açılımlar atlası, http://haber.sol.org.tr/y...li-acilimlar-atlasi-16981)
aydınlanmanın sınırı olmadığından kelli gayet makul bir gerçektir. aydın bağnaz değildir, fikrine körü körüne bağlanmaz. bazılarımız bunu anlamayabilir, "davaya ihanet" sayabilir. normaldir.
gerçeğin hareket halinde olduğu, doğruların durağan mı yoksa değişken mi olduğu uzunca bir süredir tartışıladurur. gerçekler bazı durumlar hariç hareket halinde olduğu su götürmez bir biçimde gözlemlenebilir ve deneyimlenebilir. üstelik bu gözlemler olmasa da, sonucuna varılabilecek bir olgu haline gelmiştir. peki o halde değişim sürekliyse değiştiğini söyleyenlerin her halleriyle meşru konumdalar mıdır? bu sorunun cevabı işte çizilecek olan çerçeveye göre belirlenebilir. o halde yazalım; geçmişin inkarına dayanan ve küfrettiklerine tapınanlar, değişimin sürekli olduğu gerçeğinden yola çıkarak meşrulaştıramazlar kendilerini. o halde sorgulayan ve bir öncü olarak tanımlanan, çoğunlukla bağımsız aydınlanmış kişi olanlar için köhnemiş olana sırtlarını vermek, rüzgargülü gibi oradan oraya savrulmak efruz bey tipi aydınların işi olabilir. aynı anda iki yerde olmayı başarabilenler herhalde günümüzün "kuantum felsefesi(!)" ile hareket ettiklerinden olsa gerek derin ironilerden ve alaycı bakışlardan muaf tutulabileceklerini sanıyorlar. halbuki basbayağı indirgemeci olan bu bakış mahkum olmak zorundadır. kimseciklerde paradigmaların değişiminden tutup işi çekiştirmesin, şimdilik söylemesi.