bugün

şuan iktidar olandır ve unutulmamalıdır ki bu düzenin iktidarları halkının aydın olmasını asla istemez. kendini çoban olarak görüp güdmeye koyun ararlar.
piyasaya aydın etiketiyle sürülmüş solcu yobazlar bu tanımın büyük bir kısmını oluşturur.
gerçek ışığı bilmeyenler ampul kelimesile bile yetinen insanlardır.
(bkz: ömür boyu aydınlık için 1 dk karanlık)
teşekkürler hepiniz aydınız
kendilerini aydınlatmak çabası içinde ki sözüm ona aydınlardan "bir bok" olmadığını görüp, iğrendikten sonra "aydınlık buysa ben almayayım" diyen kişilerdir.

korkaklık kısmına gelir isek;
burda ettikleri küfürleri sıkıyor ise yüzlerine karşı etmeye davet ederek, aydın'ım diye geçinenlerin aslında kuşum aydın olduğu gerçeğini kanıtlayabiliriz.

edit: unutmadan, ehuehuehu monacoyim.*

gülse mi ağlasa mı bilmeyen edit:
şu entry'den "en aydın kişi kuşum aydın" sonucunu çıkarabilecek kapasitesizlikte adamlar varmış, ki bu adamlar aydınlıktan bahsediyor birde. gülsen gülünmez sövsen sövülmez.
diktatör nickiyle özgürlük hakkında ahkam kesenlerin sözde aydınlıklarından tiksinmiş, eğer aydınlık buysa, sonsuza dek karanlığa mahkum yaşarım manifestosunu benimsemiş, çarpık düşüncelerini benimsemediği faşistler tarafından yobaz olarak nitelendirilmiş insandır.

kendini aydınlanmış sayanların halkı hakir görmesinden kaynaklanan bir durumun sonucunda bu gibi düşünce salgıları ezelden beri ortalığı pisletmiştir. rağbet görmeyen sözde aydın kesime göre halk her zaman cahildir. sözde halkçı olan bu kişiler halkı sadece mevkilere tırmanabilecekleri bir merdiven olarak gördüklerinden, arada bir çıkıp sosyal tespitte bulunur, halkı kurtarmaya çalışırlar. lakin halk bunların ne kadar beş para etmez olduklarının bilincindedir ve gerkli yerde yani sandıkta cevabını verir.

halk aydınlatılmak isteniyorsa, önce halka saygı duymayı öğrenmek gerekir. halkın tercihlerinin kişisel menfaatlerden üstün olduğu bilinmelidir. sosyalist jargonuyla konuşanların "sosyal" kavramını öğrenmeleri muhakkak ki şarttır.

aydınlık diye halka sunulan, halkın geleneklerine, inançlarına, umutlarına, hayatlarına, geleceklerine küfür ise, halk bunun cevabını en güzel şekilde verir.

türkiye'de halkçı olduğunu iddia edip te, halkı kesinlikle umursamayan, tek dertleri keni sınıf ayrıcalıkları olan kesim ne tesadüftür ki bir kere haricinde hiç bir zaman oy ile iktidar olamamıştır. o bir kere de tek parti olarak seçime girdikleri zamandı*.

halkı yobaz, cahil olarak etiketlemek sadece bunu yapanların aslında ne kadar karanlık olduğunu gösterir. halk her zaman aydınlığını kendi yaratmıştır, eğer yine gerekiyorsa, yine bu halkın içinden çıkacak kıvılcım aydınlığı sağlayacaktır.
gaz lambasıyla yetinen zavallı insanlardır.
yobaz kimdir bunu iyi bilmek gerekir.birilerini yobaz diye aydınlatmaya çalışırken gittiğiniz kendini bilmezlik, aşırılık, baskıcılık acaba ne oluyor?

iyi anlamak lazım kim yobaz iyi bilmek gerekir...insanların önce bunlar çok yobaz diye egitim haklarını ellerinden alın, sonra da bunlar okusunlar , ögrensinler iyi egitilsinler de aydınlansınlar (!) diye ortalarda gezinin.tamam da elinden aldıgınız egitim haklarından sonra hangi hakla adam gidipte egitimini alacak?bu ne yaman çelişkidir...

güya içine girdiği karanlık durum zaten cehalet size göre, peki, ama bu adama egitim hakkı vermezsen okuyup ögrenmezse, içine düştüğü durumu nasıl degerlendirecek? paradoks içinde paradoks...
önce çagdaşlığın, aydınlığın ne anlama geldiğini ögrenin...

bırakınız yahuu bu işleri aydınlanmaktan korkuluyormuş, biz onları daha ileri gitmesinler diye aydınlatmak istemiyoruz desenize siz şuna..!
mesela dincinin yobazı oluyor. dinci olmayanın yobazına hiç rastlanmıyor.
yani dinci değilsen doğrudan aydınsın.

allah'tan dinci değilim.

ne, allah mı dedim?
aydınların katledıldıgı topraklarda cehalet kutsanmıslıktır...maalesef. ancak ımkansızlıklarla bezelı bılgısızlıkte, dagdakı cobanın masumıyetınden soz edebılecekken sehırdekı yobazın ıyınıyetınden soz edemeyız cunkı onun karanlıgı karadelık gıbıdır gun gelır bızı de yutuverır bızde karanlıga kufreder dururuz. ısık ulan bıraz daha ısık ...
sürekli içki, sigara ve seks* ile ilgili konularda konuşup akıllarıca bize öğüt verirler(!)

başları sıkıştığında mutlaka söyliyecek birkaç hadis ve ata sözleri vardır. dünyadaki din bilimcileri neredeyse hepsi* kutsal kitapların değişimeden bugüne gelemiyeceğini söyledikleri halde hala kur-an ilk haliyle korunmuştur derler. ayrıca küfür etmek günahtır derler ama yeri geldiğinde duyulmamış küfürler ederler.*

edit: aynı zamanda seri eksi veren ibnelerdirler.
türkiye özgür bir ülke olduguna göre adam aydınlanmak istemiyorsa aydınlanmaz. kimse kimseye zorla bir şey benimsetemez. hem aydınlanmak ne demektir onu da anlamış değilim. herkes bir aydınlatma hevesinde. kendinin aydınlık oldugunu nerden biliyorsun. nerden geliyor bu özgüven bu kendini beğenmiş tavır anlamış değilim.
uyumaya devam eden, "sondur lan o lambayi" diyen tiplerdir.

gozunu alir abisi, acma birden.
zırva insanlarıdır...

hem kafalarını kuma gömerler.

hem de şiddetle abd ve ingilizce aşığı olurlar.

sağda solda bilinmedik peygamber gibi hareket edip altına da ingilizce editler eklerler.,

özetle: tutarsızdırlar.

cehaletin getirdiği şeylerden biri de tutarsızlık herhalde.
karanlığa alışmış yobazlardır.

işin aslı:
o yobazların da suçu yoktur. çünkü onlardan nemalanan kimseler onları eğitmemiştir, kandırmıştır, başını eğik insanlar olarak yaşatmıştır. sonrasında bu insanlardan başka bir şey beklenemez.

işin diğer perdesi
bir de aydın görünen yobazlar vardır. yobazlık sadece din sömürenlerin yaptığı bir şey değildir. yobazlık, aşırıya kaçmaktır. nasıl ki dini sömürmek yobazlıksa, aydınlık düşünceleri kirletmek de öyledir. ülkemizin diğer yarısını hor görmek de öyledir.

genele dönersek:
sefalete mahkum edilip bir avuç kömürle beslenmeye çalışılmıştır bu insanlar. insan onurları alçak düşürülüp el açmak öğretilmiştir. başka ne beklenir ki. bu insanların suçu yok sadece. hepimizin suçu var. eğitmeliyiz, öğretmeliyiz. kuran'ı okumadan dinleyerek öğrenen, kandırılan bu insanlara en azından okumayı öğretmeliyiz. bizler öğretmek yerine hor görüyorsak, cehaletle başımıza bela olan her insanda hakkımız vardır. o kötülüğe ortak olmuşuz ve seyirci kalmışızdır.