bugün

büyük gerçektir.

Bugün hepimiz'in bildiği gibi Batı Medeniyeti yahut Avrupa Medeniyeti tanrılaştırılıyor. Sanki korkunç derece muhteşem, özgür ve rasyonel bir medeniyet gibi herkes tarafından takdir ediliyor. Ve bugün maalesef bazı kişiler geçmişlerinden utanıyorlar. Geçmişlerini, atalarını barbar ve vahşi Batılıları ise Özgürlükçü, Hür ve Düşünür görüyorlar. işte gelin geçmişinden utananların geçmişine, islam Medeniyetine bakalım.

Çöl'den Doğan bir Kültür

571 yılında Mekke'de biri doğdu. Abdullah ve Amine adlı iki kişinin oğlu. Kureyş ailesinin Haşimi sülalesinden biri. Abdülmuttalip oğlu Abdullah'ın oğlu. Abdullah doğumdan 6 ay önce vefat etmişti. Dedesi Abdülmuttalip, torununa bir isim koydu. Gökdeki ve yerdekileri yaratana hamdeden bir isim, Muhammed...

Hz. Muhammed imkansızı başardı ve dağınık Arap kabilelerini tek bir bayrak altında topladı. islam Bayrağı altında toplanan Müslümanlar dört halife zamanında güçlendi ve dört bir yana hakim oldu. Daha çok değil 150 yıl çöl'de göçebe olarak ticaret ve hayvancılıkla geçinen bir toplum bir'den neredeyse dünya'nın en büyük imparatorluğu oldu ve imkansız şekilde güçlendi.

Avrupa'nın Karanlık Çağı ve islam Aydınlanması

Avrupa korkunç bir vaziyetteydi. Bütün dünyaya hükmeden Roma imparatorluğu Asya'dan gelen barbar kavimlerin büyük göçü ve yağması ile yıkıldı. Koca imparatorluk yağmalandı, bölündü ve yıkıldı. Bir zamanlar büyük Yunan Medeniyetine ve Roma Uygarlığına ev sahipliği yapan, Aristotales'in, Diogenes'in ve Eflatun'un Avrupası artık barbarların kurduğu devletlerin kanlı, kılıçlı birbirleriyle olan savaşlarının ve medeniyetin, kültürün tamamen yıkılmasına ev sahipliği yapıyordu.

işte bu sırada Doğu'dan gelen bir medeniyet, islam Medeniyeti ise altın çağını aydınlanması'nı yaşıyordu. Bu aydınlanma'nın temsilcilerinden, en önemli temsilcilerinden biri 980 senesinde Buhara'da doğdu. Adı el-Hüseyin bin Sina'idi. Bilinen adıyla ibn Sina ya'da Avrupa'daki ismiyle Avicenna.

ibn Sina,14 yaşında hocalarından daha iyi bilgilere sahip oldu. 16 yaşında ise Tıp alanında ders almaya başladı.19 yaşına geldiğinde ise hekim yani doktor oldu.

Sonra siyasi sebepler yüzünden şehrinden ayrılarak Batıya gitti. Horasan'ı ve çevresini adım adım gezerek gözlem yaptı ve burada'ki hastalarla ilgilendi.

ibn Sina çok önemli bir eser yazdı. Tıp'ın en önemli kaynağı. el-Kanun f'it Tıp yani Tıb'ın Kanunu. el-Kanun fit Tıp, Avrupalılarca çevrildi ve tam 500 yıl boyunca Avrupa üniversitelerinde temel Tıp kaynağı olarak okutuldu. Avrupa tıbbı'nın temelini daha doğrusu Dünya Tıbbının temelini ibn Sina'nın Kanun fit Tıp eseri attı. Çeşitli dillere tercüme edilen bu eser, Avrupada temel tıp kaynağı oldu.

Ve ibn Sina insanlık tarihinin en kapsamlı kitabını yazdı. Kitab'üş Şifa yani Şifa Kitabı. Bu kitapta tıp, müzik, ruh, metafizik, mantık, akıl, fen, astronomi, geometri ve matematik bilimleri işleniyordu.

işte Avrupa tıp'ının temelini bir Müslüman böyle attı.

iber'deki bir medeniyet: Endülüs

Orta Çağ Avrupasında Tanrı'nın varlığını, Hz. isa'yı, Kiliseyi veya dini kurumları, Hükümdarları veya güç sahiplerini eleştirmeye, bilinen şeylerin aksini söylemeye kalkışırsanız büyük ihtimal büyücü, cadı veya kafir diye yakılırdınız. Ama Endülüste Tanrı'nın varlığını, hükümdarı, dini kurumları, soyluları eleştirseydiniz en fazla sizinle bu konu hakkında tartışırlardı ve haklılığınız ya'da haksızlığınız ispatlanırdı. Düşünün 1011 yılında Pariste, Leon'da veya Roma'da Bence kilise bizden aldığı vergileri boşuna harcıyor. dediniz. Büyük ihtimal bir kaç saat sonra kendinizi Engizisyonda infaz kararınızı beklerken bulursunuz. Dünya yuvarlaktır dediniz büyük ihtimal hapise atılır ve gözleriniz körleşir, ölene dek orada kalırsınız. (bkz: Galilei). Ama bunları Endülüste söyleseniz konuyla alakalı kişiler gelir sizinle konuyu tartışırdı. işte böyle bir düşünce özgürlüğüne ve hürriyete sahipti Müslümanlar.

Müslümanlar'ın bilimde ve düşünce'de ilerlediklerinin bir göstergesi Endülüstür. Bir ispanyol'un dediği gibi Endülüs Tanrı'nın yarattığı en büyük güzellik.

Öyle bir medeniyet düşünün, Müslümanlar, Hristiyanlar, Museviler. inançlı inançsız, Müslüman Hristiyan beraber yaşıyor. O kadar çok düşünür, alim ve bilim adamı var ki bütün dünyada olandan daha fazla. O kadar özgürlükçü insanlar ki inandığına inanmayanların bile düşüncelerini dinleyebiliyorlar. Hristiyanlar kendi mezheplerinden olmayanları bile dinlemezken, hatta öldürürken.

işte bu medeniyetin çıkardığı sayısız alim'den biri. Muhammed ibn-i Rüşt yani bilinen adıyla ibn Rüşt.

Dünyaya gelmiş büyük filozoflar'dan biri Aristoteles'tir. Avrupa o kadar ilkel, kültürsüz ve geriydi ki Aristoteles'in eserleri en fazla 3,4 tane kadar tercümesi vardı ve hepsi yok denecek kadar yetersizdi. ibn Rüşt,30 yıl boyunca Aristo eserleri üzerinde çalıştı ve bunların tercümelerini, şerhlerini yazmıştır. Hiç bir Avrupalı atasının eserine sahip çıkmazken, bir Müslüman bu mirası yok olmaktan kurtarmıştır.

Avrupa Felsefesinin temeli olan Aristo'nun mirası bir Müslümanca kurtarıldı. Böylece Avrupa felsefesi'nin temelinide bir Müslüman attı.

Kurtuba ve Tuletyula

Müslüman kültür ve düşüncesinin binlerce merkezinden ikiside bu iki kenttir. Kurtuba ve Tuleytula. VI. Alfonso güzel bir kent olan Tuleytula'yı yani Toledo'yu ele geçirdi. Burada o kadar güzel hazineler yatıyordu ki...

Büyük islam Kültürünün eserleri ve mirasları buradan Latinceye, ispanyolcaya, ibraniceye, Fransızcaya ve diğer dillere çevrildi. Bu çeviriler sayesinde Avrupa atası olan Yunanlıların kültürünü ve mirasını öğrenebildi. Avrupa kültürünün temelinide böylece islam eserleri attı.

Kurtuba ise bütün islam kültürünün eserlerinin toplandığı muhteşem bir kentti. Tam anlamıyla kültür ve düşünce şehiri. Barbar ispanyolların yağması sırasında maalesef hiç bir şey kalmadı.

Kopernik Müslümanlar'dan esinlendi

Önemli bir islam astronomicisi Nasrüddin el-Tusi'dir. Tusi uzay ve gezegenler konusunda önemli çalışmalar yaptı. Zich-i ilhani adlı önemli eseri yazdı ve şu görüşü buldu;

Dünya yuvarlak ve güneşin etrafında dönüyor. Ama bu dönüş sırasında kendi etrafında'da dönüyor. Hem güneşin hem kendinin etrafında dönüyor.

Nasrüddin el-Tusi'den 1200'lerden yüz yıllar sonra Copernicus, yani Kopernik aynı görüşü tekrar sundu. Dünya dönüyor, güneş etrafındada kendi etrafındada. Kopernik Tusi'nin görüşünü tekrarladı ve bugün Avrupa onu Astronomi'nin babası olarak görüyor. Ki Tusi ise bu görüşün babası.

Ve görüyoruz ki Avrupa astronomisinin ve biliminin temelini'de Müslümanlar atmış.

Avrupa medeniyetini Müslümanlar kurmuştur.

Kaynakça

ibn Sina'nın biyografisi için-Encyclopaedia Britannica, Avicenna
Encyclopaedia Iranica

edit:batı özentisi 21.yüzyıl jön türkleri eksilemeye başlamış. tatlı su entelleri,rasyonellik diye bir şey var duydunuz mu?
hatta çok bilinenin aksine islam medeniyeti bir geçiş medeniyeti değil kendi başına büyük bir medeniyettir. geçiş medeniyeti avrupa'nınkidir; http://www.kure.tv/kultur...l-cizdi/185-Bolum/110458/ .
avrupalilarin da kabul ettigi gercektir

(bkz: alman tarih dersleri)
müslümanlar yalnızca antik yunan metinlerini arapçaya çevirmiştir. bu, müslümanların bilim ve teknolojide ilerlemesini sağlamıştır-ki bunda hz ömer zamanında ele geçirilen mısır'daki iskenderiye şehri ve kütüphanesi'nin önemi büyüktür. avrupalılar, haçlı seferleri sırasında tanıştıkları antik yunan'dan çevrilmiş arapça metinleri başta latince olmak üzere diğer batılı dillere çevirerek avrupa'ya yaymıştır.

bu sürecin en önemli kanıtlarından biri, bilimadamlarının isimlerinin latinceleştirilmesidir; örneğin ibn-i sina'ya avicenna, farabi'ye alfarabius isimleri bu dönemde verilmiştir.

kıçınızdan kavram uydurmayın. antik yunan'ı, roma'yı, etrüsk medeniyetini, sümerler'i bilmeden, yalnızca 1000 yıllık değil, 6000 yıllık dönüşümü bilmeden yorum da yapmayın.

ayrıca türkler'i de yabana atmayın. antik yunan ve özellikle roma'yı etkileyen etrüskler'i şöyle bir araştırmanızı salık veririm.
bazı sözde aydın avrupa hayranlarının bahanelerle karşı çıkıp çürütmeye çalıştıkları gerçektir.
bazı sözde felsefe ve tarih simsarlarının inanmak için kendilerini yırttığı doğru olmayan önermedir. türkler'i öne çıkardık ya gene, işlerine gelmemiş...

bilmiyorsan ötmeyeceksin bülbülüm...**
türklerin bile 15. ve 16.yüzyılda eserlerini arapça yazdığını bilmeyen kişilerin baltalamaya çalıştığı gerçek.
türkler 15. ve 16. yüzyıldan çok önce pek çok alfabeye sahiptir. en önemlisi göktürk alfabesidir. avrupa medeniyetini etkileyen etrüsk alfabesi'ne de benzemektedir. bunu bilmeden öten bülbüle, 8. yüzyıldaki orhun yazıtları kapak olsun.*

avrupa medeniyeti'ni müslümanlar kurmamıştır, dolayısıyla yanlış ötesi önermedir. islam'ın ilk yıllarında, arapça diye bir yazın dili yoktur. müslümanlığın ilk dönemlerinde kur'an bile arapça değil, süryanice yazılmıştır. araplar'ın harflerini alarak yozlaştırılan türkler bunu bilmezler.

ayrıca türkler'in mimaride üstünlüklerini, beyaz piramitler'i bilen bilir, bunlar da bülbülüme kapak olsun.**
kur'an'ın tanrıdan arapça indiğini bilmeyen cahillerin dolduğu başlık.
kur'an arapça inmiş olabilir, ancak yazılı olarak değil. o dönemde arapça yazın olmadığı için, araplar süryanice yazmaktadır.

daha kendi dininin ilk dönemlerinde hangi dille yazıldığını bilmeden, buralarda öten bülbüllerin açtığı başlıktır efendim.*
Medeniyet kümülatif ve sistematik ilerleyen bir olgudur. Yani her geçen yüzyılda üstüne yeni bir şeyler eklenir. Dolayısıyla inka medeniyetinden, Sümerlere, iskitlerden, Etrüsklere kadar tüm uygarlıklar bu medeniyete katkıda bulunmuşlardır. Mesela Mısırlılar Güneş takvimini bulmuşlar, ardından Roma imparatoru bu takvimi geliştirmiş ve adı Julyen takvimi olmuş daha sonra Papa Gregorius aynı takvimi geliştirmiş adı Gregoryen takvimi olmuş ve nihayetinde takvim miladi takvim adını almış ve tüm dünya tarafından kullanılmaya başlanmış. E şimdi Takvim Mısırlıların mıdır. Hayır bir de ay takvimi vardır Sümerlerin bulduğu... diye gider bu iş dolayısıyla Medeniyetin içinden Türk'ü de Alman'ı da ingiliz'i de Arap'ı da çıkaramazsınız.
Bülbüllerin kavgasına neden olan önermedir.
(bkz: ne bülbülmüş arkadaş)
şimdiki araplarla 11.asırlardaki arapları karşılaştırabilen rütbe-i aklı garabet cühela-i seniye zevat-ı muhterem veled-i zinaların varlığını hatırlatan başlık.
haklı bir önermedir, birçok icad ve keşiflerin temeli bizim coğrafyadadır, haçlı seferleri sırasında, haçlı orduları geri dönerken bir nevi medeniyet nakliyesi yapmıştır. ancak biz artık o medeniyyetten bir hayli uzağız buda acı bir durumdur. (bkz: batıya doğru akan nehir)
bazı cahillerin okumadan yorumladığı gerçektir..
kuvvetli bir aşağılık kompleksinin eşlik ettiği fantastik hayalgücünün tezahürü olan başlıktır. avrupa medeniyetini müslümanlar değil, ninja kaplumbağalar kurdu; (Leonardo, Raphael, Michelangelo, Donatello) tabi bunların yanına onlarca filozof ve bilim adamı da eklenebilir.
zira ainesi iştir kişinin lafa bakılmaz. eğer avrupa medeniyeti müslümandan aldıysa müslümanlık bu gün avrupadan kat be kat ileride olmalıydı. oysa durum ortadadır.
ehehe, ilahi.

şimdiki araplar arapça yazıyor bülbülcük, rahat ol. bu kadar kızma, asabiyet kalbe zarar. ama şimdiki arapça harflerin de geçmiştekilerden farklı olduğunu anlamak için, araplardan alınan rakamlarla, şu anda arapların rakamları ifade etmek için kullandıkları işaretlere bakmak yeterlidir.

ne demişler; bilmemek ayıp değil, öğrenmemek ayıp.

verdiğim donelerin hiçbirine bir yanıt alamadım. en son küfre bağladık gördüğüm kadarıyla ki, onda da arapça-osmanlıca yazım yanlışları olduğunu esefle görüyorum.

tanımlayacabileceğim, arapların, avrupa medeniyetinin hafızasını muhafaza ettikleridir. bunun dışında, avrupa medeniyetini kurdukları gibi bir durum söz konusu değildir.

11. asırdaki arapların bugünkü araplardan farkı, yayılmacı olmaları ve antik yunan eserlerindeki bilgiyi hazmederek kendi bünyelerinde kullanmalarıdır.

bir şakirt çatlasa da patlasa da gerçek budur. isterse sabahtan akşama kadar bu konuda ağlayabilir. ancak araplar, istilaları öncesi herhangi bir kültürel birikime, bunu saklayabilecekleri yazın diline ya da bunu destekleyebilecek burjuvaziye sahip değillerdi.

hatta yerleşik bir toplum bile değillerdi. tarımı destekleyen güneş takvimi yerine, develerin aybaşı periyodunu tahmine yarayan ay takvimini kullanmalarının nedeni de budur. her toplum, kendi ekonomilerini destekleyen araçları kullanır.

yerleşik olmayan bir toplumda bilim varolamaz, gelişemez-çünkü kayıt altına almakla ilgili sorunları vardır.

bu konularda yorum yapmadan önce, daha tarafsız gözlemleyebileceğimiz ve 10-14 bin yıl öncesine uzanan çin ve hint toplumlarının yerleşik düzenine bakılmasını öneririm. böyle şakirt söylemleriyle güneşi balçıkla sıvamaya çalışmak, ancak maklube dergahındaki çay sohbetlerinde mümkündür.

bülbüllere tavsiyem, bilmedikleri konularda ahkam keseceklerine, güle nağme düzsünler.*
11. yüzyıl araplarının medeniyeti uzaydan getirdiğini zanneden müsilmen lakırdısı. eski yunan'dan kalanlar, hintliler'den ve uzakdoğu'dan alınanlar? hiç, öyle değil mi? biraz da şu muzlimanların "islam medeniyeti"ni nasıl batırdığından bahsetsek? olmaz ha...

neyse, kendi eliyle sikicisini yaratmakla övünmek sadece bedevi din kafalara mahsus bir hadisedir.
anlayamadılar. keşke okusalar. müslümanlar ibn-i rüşt gibi kişiler eski yunan kültürünün roma kültürünün yok olmamasını kalmasını sağladılar.
nihayet hakça değiştirilen yanlış önerme (bkz: #17107843).

ibn-i rüşd ve emsalleri, tam da belirtildiği üzere, eski greko-romen kültürün yok olmamasını sağlamışlardır. yani çölün ortasında doğan kültürü yaymamışlar, tersine, araplar'ın antik kültürü kendi dillerine çevirmesi sayesinde arapların bu antik kültürden yararlanmasını sağlamış, ayrıca haçlı seferleri sırasında gelen avrupalılar'ın bunu avrupa'ya aktarmasına neden olmuşlardır.

demek ki neymiş, kültür zaten antik yunan'ın, antik roma'nın kültürü... antik yunan ve roma kültürünün arabistan çöllerine ait olmadığını biliyoruz sanıyorum. öyleyse buna uygun notlar düşmek boynumuzun borcuymuş.

öyle değil mi sayın bülbül?*
yani sonuçta avrupa medeniyetinin temelini yunan kültürünü kurtararak müslümanlar atmıştır.
#17107899'a ithafen;

yani sonuçta, avrupa medeniyetini müslümanlar kurmamıştır. müslümanlar batı'da üretilenden nasiplenmiştir. şahsıma ait bu başlıkta yazılan ilk entry'den itibaren iddia edildiği üzere, müslümanlar batı'nın ürettiğini kendi dillerine çevirmiş, bu sayede batı'ya kendisini hatırlatma misyonunu üstlenmiştir.

olayın gerçeği budur.

neyse, ne demiştik; bilmemek ayıp değil, öğrenmemek ayıp... artık çölün ortasından doğan mucizenin batı medeniyetine yön verdiği martavalını en azından aynı kişilerden duymayız sanıyorum...**
Katılıyorum. Kurtuba güneşin doğduğu yer oldu.
müminlerin zihin mastürbasyonu. böyle seviyorlar...

len endülüs'te coğrafi keşif yapacak ilim olsaydı neden ispanyolların son devletlerini yıkmasını beklediler? onca yüzyıl ne güne durdular?
bunun bilimsel açıklaması toplumlar arasında etkileşim vardır.
konu aslında bu kadar.
güncel Önemli Başlıklar