bugün

Avrupa'da ulusal pazarların oluşmasından önce belirli dönemler halinde hakimiyeti eline geçiren ekonomilerdir. Anvers, Bruges, cenova, Amsterdam ve venedik bunların en önemlilerini temsil etmektedirler.

Avrupa'da kent hakimiyetinde olan eski ekonomilerin en önemlilerinden birini Venedik cumhuriyeti teşkil etmektedir. Avrupa'daki konjuktürel değişimin yarattığı görüngüler eksen kaymasının kuzey campagne fuarları'ndan ve bruges'den güneye doğru yayılmasını sağlamıştır. avrupa'daki merkezi devletlerin içinde yaşadığı bunalım da kredi ve altın fiyatlarını elinde tutan venediklilerin yükselişine ortam hazırlamıştır; aslı esasında kent ekonomileri Avrupadaki merkezi devletlerden çok çok daha kolay yönetilebilen hafif makinalardır.

Venedik her ne kadar avrupa'da çeşitli bunalımlar yaşansa da bunlardan çok fazla etkilenmişe benzememektedir. onun ticareti esas itibari ile doğu akdeniz ile olup doğu akdeniz'den elde ettiği baharatı büyük bir gümüş sağlayıcısı olan orta avrupa ve alman ülkelerine ihrac etmektedir. bilhassa dönemde etkin olan ve ticaret yollarının üzerinden geçtiği pax mongolica'nın çok büyük bir etkisi vardır. 1340 yılında kesintiye uğrasa da suriye ve mısır ile olan ilişkileri bu ticaretten aslan payını almayı tekrar sağlamıştır. Venedik'in en büyük avantajlarından bir diğeri de Adriyatik'e tamamen hakim olmasıdır civardaki büyük şehirler olan padova, verona, bergamo[italya'nın en güney ucudur] ve denizin çıkış ve ileri bir karakol vazifesi gören korfu adasını işgal etmiştir. venedik'in oluşturduğu koloni veyahutta sömürge imparatorluğu stratejik öneme sahip noktalar bütününü temsil eden dağınık bir imparatorluktur.

dönem kent ekonomilerinin merkezi devletlere üstünlüğünün zirveye çıktığı dönemlerdir. Fernand Braudel 1423 senesi itibariyle venedik'in geliri ile Fransa'nınkini karşılaştırılmış ve nüfusu Venedik'ten on kat daha fazla olan Fransa'nın geliri ile venedik'inki arasında çok küçük bir fark olduğunu belirtmiştir. Venedik karabiber, baharat, suriye pamuğu, nuğday, şarap, ve tuz ticaretini elinde tutmaktadır. özellikle tuz ticareti venedik'e devasal karlar getirmektedir. fakat Venedik'i venedik yapan salt bu tuz ticareti değildir; şehrin mükemmel bağlantıları vardır. Galera de mercato sistemiyle; bu sistem bir devlet girişimi olmakla birlikte taşımacılık maliyetlerini düşürerek yabancılar ile rekabet edilebilir hatta onları çökertilebilir bir noktaya getirme amacını taşıyan bir ortak girişimdir. galere de mercato'lar, 100 ton ile 300 ton arasındaki kadırga şeklindeki ticari teknelerdir. devlet tekneleri her yıl açık artırmayla kiralamakta kiralayan tüccar da yükleme yapan tüccarlardan belirli bir navlun(taşıma bedeli) almaktadır. bu minvalde bir kamu ve özel sektör işbirliği el ele gerçekleşmektedir. bu ticaret şeklinde tüccarların mal ve karı ortak hale getirmelerine dikkat edilmiştir. bu hem küçük tüccarı korumak amaçlı hem de kendi kapitalistinin dış pazar kökenli güçlerle rekabet etmesi açısından oldukça ileri görüşlü bir ticari yöntemdir. çünkü devlet el birliği ile kendi tüccarlarını desteklemekte ve küçük nispeten küçük tüccarın da ticarette yer almasını sağlamaktadır. bu ticaretin bir ucunun southampton'a bir ucunun ise tüm akdeniz limanlarını dolaşıp istanbul ve kıbrıs'a kadar ulaştığını biliyoruz.

Venedik tarafından doğuda uygulanan bir ekonomi politikası da bulunmaktadır. bir cadde veya binalar dizisine kapanarak o alanlar ile ticareti sınırlandırılmış olan doğudaki venedik tüccarlarına apılan muamelelerine karşı venedik de benzer kruumlar oluşturmuştur. fondaco dei turchi[bu konuyu Cemal Kafadar, kim varmış biz burada yoğ iken isimli eserinde osmanlı tüccarlarına yönelik temellendirilen spekülasyonları tersyüz ederek konu hakkındaki kalıplaşmış fikirleri bertaraf etmiştir] ya da fondaco dei tedeschi[Alman tüccarlar için zorunlu toplanma mekanı olmakla birlikte alman tüccarlar mallarını buraya indirmek burada kalmak ve burada satış yapmak ve satıştan elde edilen gelir ile venedik malzemeleri almak zorundadırlar, aslında bu merkantilist[korumacı] mantık içerene bir davranıştır. bu meyanda uzak mesafe ticareti venedik'in elinde toplanmaktadır. eğer almanlar bu yasayı çiğnerse malları müsadere edilmektedir-kendi tüccarları için ise almanlar'dan doğrudan mal almayı yasaklamıştır bunun için almanlar venedik topraklarını aşındırmakta ve venedik'te gelerek mal almak durumunda kalmaktadırlar] bunun en güzel örnekleridir. bu mübadele ile birlikte venedik'e büyük gümüş akımı gerçekleşmektedir. onlar da bu gümüşü tunus'da altın tozu ile takas etmektedirler. işte ticaretin karlısı!

fakat yukarıda ifade edilen ticari sınırlamalar venedik'in bilinçli ticari oyunlarıdır. venedik bir şekilde tabyieti altındaki kentlere bunu uygulamakta doğu akdenizdeki kentlerinin yaptığı her türlü ihracatı zorunlu olarak venedik'e uğramasını zorunlu kılmaktadır. ilerleyen dönemlerde hem Londra'nın amerikan kolonileri ile yaptığı ticarette[triangular trade] ya da Amsterdam'ın -kreditörlerin tehditleri ve gözdağları ile-ingiltere ve Fransa arasındaki yaptığı ticarette Amsterdam'a uğrama zorunluluğu[ki amsterdam Avrupa'nın antreposudur] aslı esasında venedik uygulamalarının bir tür mirasıdır. ilerleyen dönemlerde ticaretten elde edilen nakit birikimi venedik'i-ama daha çok iç pazarlara yönelik, Cenova'yı ise tıpkı daha çok amsterdam modelinde- daha sonraki dönemlerde Amsterdam'ın elde ettiği finansal kapitalizmin belvermesine ortam hazırlayacaktır.

Venedik kapitalist teknikler ve girişimler konusunda diğer italyan kentleri ile karşılaştırıldığında daha geridir. bu tekniklere venedik ağırlıklı ticaretini doğu ile gerçekleştirdiği için belki de ihtiyaç duyulmamıştır[aslında bu temellendirme doğuda kredi ilişkilerinin yaygın olmadığı çözümlemesi üzerine dayalıdır, bu konu gerçekten incelenmelidir! batılı tarihçiler bu konuda biraz hariçten gazel okumaktalar ki islami kredi teknikleri ve para ilişkilerinin osmanlı içinde yaygın olduğu bilinmektedir; ama her iki tüccar kesimi taafından ne kadar kullanıldığı araşırılmalıdır sonuç olarak çekilen kambiyo senetlerinin venedik balyozu üzerine çekilmesi ya da bu ilişkilere karşı bir "kültürel soğukluk" da işin içinde olabilir]. fekat venedik ekonomisinin sahip olduğu araçlar ve bunları bir araya getirmesi xiv yüzyıl sonunda onu merkez konumuna getirecektir. kredi ilişkileri kendisinin önüne geçecek olan amsterdam ve Londra ile karşılaştırıldığında gerçekten zayıftır, hem kredi faizleri yüksektir hem de ve kambiyo senedi kısa vadeli kredi olarak ortaya çıkmıştır. bunun nedenlerinden birisi ticari faaliyetin küçük işler halinde bölümlenmeleridir. Uzun soluklu ortaklıklar ise belki de şehrin tuzunun kuru olmasından dolayı pek gündeme gelmemiştir. doğu akdeniz venedik'e yetmektedir. bu kredi ilişkilerinin en yaygın olanından birisi "mutuo"dur. tek yanlı ve iki yanlı olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. tek yanlı olanda taraflardan biri sadece sermayeyi ortaya koymakta yolculuk yapan ortak ise sermaye ile birlikte karın dörtte üçünü geri döndüğünde kapitaliste[sermayeyi koyana] teslim etmektedir. iki yanlı da ise sermaye paylaşımı dörtte üçe[3/4] dörtte bidir(1/4]. kar paylaşımı ise yarı yarıyadır. aslı esasında bu tip anlaşmanın yüksek faizli tefecilikten bir farklı yoktur. burada esas sıkıntıyı ticareti yapan ve altındakicollegenzalar çekmektedir.

lakin halk paralarını girişimci tüccarlara borç vermektedir. bu ise esasında bir ticaret şirketi kurulmasını beraberinde getirmektedir. fakat ortaklıkların çok uzun menzilli olmamaları bu ilişkileri tekrar başlatmakta yeni şirketler kurulmaktadır. bu ise sermaye birikimini engellemiştir çünkü iki üç tüccarın birleşip bir şirket kurması ortaya hazır ve nazır kredi arzını çıkarmaktadır. bu ise onları kentsel piyasa faaliyetlerine angaje etmiş ve faaliyetlerini dışarıya aktarmalarını engellemiştir.

Thomass Mann'ın ünlü kitabı "venedik'te ölüm" belki de Venedik'in sabit ve çalkantısız hayatına atıfta bulunmaktadır. Belki de tarih itibari ile "ölmesini" ve sonraki yüzyıllarda Avrupa'dan bir kopuşunu temsil etmektedir. ama venedik yakından gözlendiğinde Braudel'in deyimiyle "kentte çok az büyük olay meydana gelmektedir.." esas itibari ile ölmüş bir kenttir Venedik. Tarihin bir noktasında hala yaşayan ölüdür. fakat maddi anlamda venedik'i öldüren nedir?

15.yy sonu merkezileşen devletler bunu aslında kent ekonomilerinin zararına yapmaktadırlar. daha önce almanların zararına büyüyen venedik'ten bahsetmiştik. buna ilaveten osmanlı'nın da sıkıntısını çektiği coğrafi keşiflerin yaygınlaşması ticaret yollarının güzergahını değiştirmiştir[bu süreç iddia edilenin ve vakanivüs tarhçiliğinin yazdığının aksine uzun bir süreçtir; bunun etkisi birden değil yavaş yavaş ortaya çıkmış ve bir mücadele sözkonusu olmuştur]. hal ile ticaret güzergahının değişmesi almanlardan elde ettiği gümüşün kaynağı olan baharat ve karabiberin yolunu da değiştirecektir. yanlış hatırlamıyorsam bu karabiber'in anvers limanına gelmesi bu şehrin flaplarını açacaktır. yukarıda "doğu akdeniz" demiştik. evet doğu akdeniz venedik'e yetmektedir. fakat osmanlı devleti'nin güçlenmesi venedik'e en büyük darbeyi vuracaktır. keza venedik tarihin en büyük sillesini yemiştir diyebiliriz; bu sille ise içinde bizans'ın ahını barındırmaktadır. Latinlerin istanbul'u işgalindeki en büyük entrika payı sevgili venedikliler aittir. kendileri bol bol doğu avrupa ortodoksları ve patriklerinin ahını almışlardır. zaten istanbul'un feth edilmesinde osmanlı'ya ajanlık yapan cenevizliler belirli bir süre daha galata'daki müstemlekelerini sürdüreceklerdir. fakat buna karşın bizans'a yardım eden venedik bu ticaretten mahrum edilmiş ve kartını yanlış oynamış ve kendi kaçınılmaz sonunu-her ne kadar 1718 pasarofça antlaşmasına kadar inat etse de-hazırlamıştır [fakat transit ticaret suriye ve mısır aracılığı ile devam etmiştir]..
Avrupa'da hakimiyeti hissedilmeye başlayan bir diğer şehir ise Anvers[Antwerp]'dir. bu şehir esas itibari ile Hollanda'da konumlandırılmış birleşik devletlerin[pays-bas]ın Amsterdam'dan önceki başkenti konumundadır. her ne kadar Lizbon deniz-aşırı gücün merkezinde olsa da Karabiber tüketicilerinin kıtanın kuzeyinde olması ss kanunua göre Portekiz'in sömürgelerden elde ettiği karabiber'in Anvers limanına demirlemesi bir zorunluluktu[bu arada en büyük karabiber tüketicilerindne birisi de almanlardır] Anvers'in yükselişi bir diğer açıdan Bruges'in çöküşü nedeniyledir. bu müteselsil hakimiyetler toplamı esas itibari ile ekonomi dünyalarda mevcudiyet bulan belirli özelliklerin yansımasıdır. 1501'de şehrin limanına yanaşan portekiz gemileri[ki karabiber ve hindistan cevizi taşımaktadırlar] bu şehrin atlantik ticareti ile büyümesini ve kaderini belirlemiştir. fakat anvers'in bu talihi pek uzun sürmemiştir, çünkü kapitalizmin bu oyununu maalesef anversliler yönetmemektedirler. usul olarak Anversli yöneticilerin[lordların borç vermek dışında yaptıkları bişey yoktur] ticarete de katılmaları yasaktır. hatta venedik'teki galera de mercato'lar gibi filolara hiç sahip olamamışlardır.

gerçi her ne kadar da 80-100 gemilik filoları olsa da tonaj olarak çok daha geniş ve donanımlı olan portekiz, hollanda ve ingiliz gemileri ile rekabete girmeleri olanaksızdır. diğer kent ekonomiler ve onların hakimiyetlerinin modus operandisi ve süreklilikleri dikkate alındığında anvers hem amsterdam hem de venedik'e göre daha çalkantılı dönemler ve/veya gerileme ve ilerlemeler yaşamıştır. bu aslı esasında suprizlere gebe bir dönemde hakimiyeti ele geçirmesi ile alakalıdır. bu minvalde üç atılım dönemi anvers için geçerlidir bu dönemler 1560-1569 seneleri arasında tekabül etmekle birlikte tamamiyle atılımların nüvesini anvers'in verimli koylarına bırakan portekiz ile gümüş madenlerine sahip olan yukarı almanyalı tüccarlar[fuggerler] arasındaki anlaşmalara borçludur. ikinci atılım ise amerika'dan gelen ispanyol amerikası gümüşü ve cateu-cambresis barışından sonra ortaya durağan yılların oluşturduğu endüstriyel gelişimdir.

özellikle portekiz'in anvers limanını baharat ve karabiber mübadelesi için kullanmasının nedeni genel itibari ile yukarı almanya kökenli tüccarların anvers limanında konumlanmış olmalarıdır. ki bu kesim Venedik'deki fondaco dei tedeschi'yi oluşturan ve venedik'den mal alan kesimdir. bir diğer nokta-i nazardan bakıldığında ise portekiz venedik ya da cenova gibi nakit birikiminin çok fazla olmadığı ve hindler ile avrupa arasında seyrüsefer için muazzam miktarda avansa ihtiyaç duyan bir ülkeydi, daha sonra ise uzakdoğudaki baharat ticareti için gerekli olan miktarı da anvers'de konumlanmış olan Alman tüccarlardan elde ettikleri bakır ve gümüş ile finanse ediyorlardı. batıdaki kent ekonomilerinin hakimiyetindeki bu kutup değiştirme venedik'in mezarını kazmış ve gümüş akımı anvers'e doğru hareket etmiştir. fakat venedik daha sonra tekrar dirilecektir. bu dirilme payı ise doğu akdeniz'den venedik tarafından satın alınan baharat miktarının artması ve kalitesinin yüksekliğidir. fakat anvers'in yaşadığı bir diğer sıkıntı ise valoisler ile habsburglar arasındaki savaşın yarattığı bunalımın para piyasasını sıkıntıya sokmasıdır[her ne kadar Anvers kambiyo piyasasına cenova ve amsterdam ile karşılaştırıldığında daha yavaş bütünleşse de] son olarak 1535'den sonra Alman gümüş madenlerinin üretime ara vermeleri portekiz'i sevilladaki amerikan gümüşüne yönlendirmiştir.

Anvers'in ikinci atılımını ise sevilla üzerinde yapılan amerikan gümüş ithalatının artışıdır. bu ithalatın ise bağlı olduğu karakter dönemin hem ispanya hem habsburg hem pays bas'ın hem de italya'nın stratejik bölgelerinin kralı haline gelen charles quint'in Anvers'de konumlanan Augusburglu kreditörler aracılığı ile kredi alması gümüş akımını anvers'e doğru yönlendirmiştir[bilindiği gibibu aileler fuggerler ve welserler'dir]. hal ile bu gümüş akımını anvers'e yönlendirmiştir. Benzer olguyu fuggerlerin çöküşünden sonra cenova ile yaşayacağız. 1557'de ispanya'nın yaşadığı büyük ekonomik bunalım ve 1558'de fransa kralı ii henry'nin iflası ile kan kayneden ispanya'ya cenovalı kreditörler çare olacaklardır.

hali ile tek başına ispanyol amerikası ve flipinlerdeki sömürgelerine mal sevketmekte zorlanan ispanya bunu kuzey ülkelerinden tahta, kereste, katran, tekne, buğday ve çeşitli mamul malzemeleri anvers limanına gelmekte ve oradan teknelere yüklenip sömürgelere doğru yola çıkmaktadır. bilançonun aktifinde açık veren ispanya bu ithal edilen malları amerikan gümüş ve altını ile finanse etmektedir.

son olarak yünlü bez ve halı endüstrisinin anvers'de gelişmesi şehrin gelişim dinamikleri açısından oldukça kritik bir yere sahiptir. lakin bu karakteristik de ingiliz yünlülerinin almanya'ya daha kısa yol bulmaları neticesinde darbe yiyecektir. bu ingilizlerin klasik oyunudur; ilerleyen dönemlerde Amsterdam'a da benzer taktikler uygulamışlardır. 18.yy sonunda bu taktiklerin meyvesi olarak dünyanın kutbu daha kuzeye londra'ya kaymış olacaktır. fakat şehri tam anlamıyla çökerten din savaşlarıdır; bu din savaşları neticesinde meydana gelen karışıklığa müdahele eden ispanyol işgali sonrası şehir daha kendini toparlayamamıştır. bu ilhak beraberinde amsterdam'ın yükselişini getirmiştir.
Anvers'in çöküşünden sonra ise cenova'nın yükselişi ortaya çıkacaktır.[1557-1627] cenova'nın yükselişinin ardındaki neden ise fuggerler'in çöküşüdür. dönem itibari ile yukarıda ifade edilen yetmiş sene zarf-ı zamanı içinde avrupa para piyasalarına hükmetmişlerdir. Cenova esas itibariyle tersanelerinde kendi teknelerini yapabilen, kiralayan ve dünyaya tüccarlar ile endüstri patronları aracılığı ile hakim olan bir şehir devletidir. hatta hatta donattıkları gemileri charles quint'in hizmettine de verip kiralamaktadırlar. Cenova'nın bilhassa hükümdar ve krallara borç verişinin tarihi charles quint dönemine 1520'lere kadar gider.

yukarıda ifade ettiğimiz 1557[ispanyol bunalımı] cenova'nın önündeki en büyük fırsattır. yaklaşık 10 sene boyunca ispanya'nın amerika ile olan ticaretini 1568'e kadar cenovalı kreditörler finanse edeceklerdir. bu şaşırtıcı bir olay değildir çünkü charles quint olayından bahsettiğimiz gibi bu konuda uluslararası finansın çetrefilli sularından pişmişlerdir. ispanya'ya verilen kredilerin karşılığı ise amerikan gümüşünün cenova'ya akmasına neden olmuştur. bu ise cenova'yı uçurmuştur. her ne kadar cenovalı tüccarlar kredilerin faizinin düşüklüğünden ispanyollar ise yüksekliğindne şikayet etseler de breudel'e göre bu oran %10'den fazladır. bu işlem ise Venedik'dekinin benzeri şekilde olmaktadır. aslı esasında her ne kadar paranın bir kaynağı cenova'nın kolonilerinden sağlladığı karlar olsa da[sakız ve kefe en önemlilerindendir] asıl nakit akışı ispanya ve italyadaki tasarrufçuların emanet ettikleri para ile cenovalılar bu ödemeyi yapmaktadırlar. esasen cenova'nın gücü "krediyi seferber edebilme olanağı"ndan kaynaklanmıştır.

daha da önemlisi ceneviz'in en büyük avantajı kurduğu üçlü sistem ile altın piyasasını elinde bulundurmasıdır. bu olay biraz karmaşık olmakla birlikte şu şekilde vukubulmaktadır; 1550'lere kadar altın gümüşe nispeten daha bol bulunmakla birlikte müteakip yıllarda Amerikan gümüşünün etkisi ile gümüş oranında artış ve altın oranında azalmalar meydana gelecektir. 1550'den sonra altın kıtlaşmaya başlamış bunu gören cenevizliler ise 1553-1554 yıllarında Anvers piyasasında altın ile oynamaya başlamışlardır. bu oynun esası altın gümüş ve kambiyo senedine bağlı olan üçlü sistemdir. öncelikle verdikleri kredi karşılığında amerikan gümüşü ispanyol gemileri ile cenova'ya gelir cenevizli tüccarlar bu gümüşü verdikleri kredi karşılığı olarak alır.gümüşü ise floransa ve venedik'e satar. bu ülkeler ise gümüşü doğu akdeniz ticaretinde kullanır[baharat ya da karabiber] bu minvalde alınan bu mallar bilançolarının lehte olduğu kuzey ülkelerine venedik ve Floransa tarafından satılır. gümüş satışından elde edilen kar ile cenevizliler anvers piyasasına yapılan para transferini yürütmektedirler.

dönemin ispanya, fransa ve avusturya kralı charles quint'in 1537'de çıkardığı kanun ile kambiyo senetleri sadece altın ile bozdurulmaktadır. anvers piyasasına yapılan transfer ise alçak ülkeler de altına dönüşmektedir. hali ile amerika'dan gelen gümüşün alçak ülkelerde yapılan ceneviz ödemeleri ile altına dönüşmesi cenova'nın eline büyük koz vermiştir. ispanya'nın bu durumundan uzun süre yararlanacaktır cenova. 1576 yılında philip ii'nin cenova'nın bu hakim konumunu ortadan kaldırmak için yaptığı müdahlele elinde patlamış ve altın piyasasını kilitleyen cenevizliler ispanyol askerlerine ödeme yapılmasını engellemiştir. bu ise ispanyol askerlerinin isyanına belvermiş ve hadisenin ispanya'nın elinde patlamasına neden olmuştur.

yukarıda göreceğiniz gibi cenova'nın servetinin esas kaynağı ispanya'nın amerikadaki macerasıdır.[bu arada cenovadaki paranın kaynağı salt amerika gümüşü değil piacenza fuarlarıyla italyan kent devletlerinin sermayelerinin cenova'ya akıtılmasıdır]bu arada gemileri cenova limanlarına gitmesini sağlayan itici güçlerden biri de cadiz ve ispanya'nın diğer bölgelerinde konumlanmış ceneviz tüccarlarıdır. fakat cenova'yı çökerten 1627'deki ispanyol iflası değildir. şehri etkilediği malumdur. aslı esasında o döneme kadar cenova'yı finansör olarak kullanan ispanya bu dönemden sonra ibreleri ingiltere ve hollanda'ya çevirecektir.

1630 yılında ise bu bayrağı ingiltere alacak 1647'den itibaren de hollanda amsterdam'ın yükselişiyle birlikte alçak ülkelere gümüşü taşımaya başlayacaktır. bu değişimin asıl nedenlerinden biri ispanyol hazine filosunun hollandalılar tarafından 1628'de ele geçirilmesidir. bu hadisat beraberinde finansal çöküşü getirmiştir. dönemin en büyük korsanlarını atlantik'de hollandalılar ve ingilizler oluşturmaktadır. Ceneviz gibi Atlantik korsanlığı açısından esamesi okunmayan ülke yerine ilk etapta gümüş taşıma işini ingilizlere vermek yapılacak işlerin en mantıklısıydı. keza ilk 20 sene bu şekilde oldu daha sonra da taşıma işi hollandalıların eline geçti; hali ile bu olgu da cenova'nın mezarını kazdı..
Amsterdam emperyalist kentlerin son yükselişini ifade etmektedir. bu şehir ile birlikte birleşik ve modern bir desteği olmaksızın sömürgeci ve emperyalist bir mücadeleye girmek artık çok zor olacaktır. ulusal ekonomilerin ve modern devletlerin gelişimi kent ekonomilerinin yavaş yavaş yerini ikame edilmesinie neden olacaktır. Amsterdam'ın yükselişi aslı easasında büyüklük itibari ile cenova ve venedik'in yükselişinden farklıdır. bu meyanda Avrupa tek kutubu doğru sürüklenmiştir. akdeniz de artık amsterdam'a akmaktadır. fakat doğu akdenizd'eki venedik hakimiyeti 17.yy sonuna kadar sürecektir. 1578'de ingilizlere ve 1612'de de hollandalılara verilen kapitülasyon kuzey denizcilerinin[kuzeyin yünlüleri ve pamuklularının] doğu akdeniz'de hakim olmaya başlamaları ve oraya inkişaf etmeleri neticesini doğurmuştur.

aslında Hollanda ekonomisinin ve topraklarının verimsizliğinden ötürü 17.yy'da bir çok maytabın konusu olmuştur. gerçekten de fakir bir ülke olmakla birlikte nufusunu bile doyuramamaktadır. ama ülkenin hali hazırda işleyen bir tarımı vardır. tarım olarak hollanda Floransa'nın yöntemini denemiştir. Ülkeyi buğday gibi çok fazla gelir getirmeyen tarım ürünleri ile donatmak yerine keten kenevir ve kök boyası yetiştirerek ve buğday ithal ederek tarımdan azami kar elde etmeye çalışmışlardır. Floransa da üzüm ve zeytin yetiştirerek buğdayı sicilya'dan ithal etmekteydi. fekat 17.yy başları itibariyle hollanda Avrupa'nın en fazla kentleşmiş şehridir. diğer yerlere nisbeten burada kentlerin ibresi ağır basmaya başlamıştır. bu ise ulaşım ağlarını ve mübadeleleri çoğaltmıştır. Hollanda devlet olarak da dönem itibari ile ilginç bir yapılanmaya sahip olmuştur. birleşik devletler adı verilen bu yedi eyaletin-holanda, zelanda, uthrect, gueldre, overysel, frizya ve groningen-oluşturduğu birliktir. daha sonra ise aralarında rotterdam'ın da bulunduğu 12 eyalet daha eklenmiştir. bu ülkelerin hemen hemen hepsi iç işlerinde özerk olmakla birlikte kendilerine ait bir mali politikası bulunmaktadır. fakat ülkelerin uyguladıkları geçiş resimleri iç ticaret için çeşitli engeller oluşturmaktadır. ama oluşturdukları adem-i merkeziyetçi yapı onları belirli bir özgürlüğe sevk etmiştir. aslında bu devlet bir tüccar devletidir ve burjuvaların hakimiyeti onların herşeyi yapmalarını sağlamıştır[osmanlıdaki durumun tam tersi]

her ekonomi-dünyanın özelliklerinden biri olduğu gibi bu kentler arası hiyerarşide de piramidin en üstünde hakim bir kentin olması elzem bir kuraldır. bu da bilindiği gibi Amsterdam'dır. bu kent Venedik'in terra firması'nın sahip olduğu avantajın aynısına sahiptir. venedik gibi bir lagünün içindedir. bilindiği gibi hem karadan hem de denizden kolay bir şekilde işgal edilebilecek ceneviz bu tip bir dezavantaja hiç bir şekilde sahip olmamıştır. siyasi başkent la haye'de konumlanmıştır. bu devletlerin her biri belirli alanda uzmanlaşmıştır. misal rotterdam gemi yapımı alanında, enkhuzien balık ve harleem de endüstri alanında. Amsterdam'ın gücünün ardındaki gerçek "impetus" ise nüfus akınları ile zenginleşmesidir. bu gelen nüfuslar hali ile boş nüfus değildir. Fransa ya da Almanya'daki dini kovuşturmadan kaçan protetanlar amsterdam'ın gelişmesindeki en büyük katkılardan birini gerçekleşirmişlerdir. ülkedeki din serbestliğinden herkes yararlanmaktadır. gelen işgücü ise almanya'dan akın akın olmakt ve ucuz işgücünü temsil etmektedir. Bu arada zenaatkarların da ülkeye gelmesi farklı nevide endüstrilerin kurulmasını ortam hazırlamıştır[harleem'in dokumacılık alanında gelişmesi fransız protestan işçilerinin ülkeye akımları sayesinde olmuştur] esas para gücünü sağlayan ise yahudi akımıdır. bu akım bilhassa ispanya'dan gelen sefaradlar vasıtasıyla güç kazanmıştır. yahudilerin gelmesinin en büyük yararı hem para ve kambiyo ilişkilerindeki bir gelişimi tetiklemiş hem de bağlantıları hasebiyle doğu akdeniz ile kurulan rabıta artmıştır. ama esas dönüşümü sağlayan alexandre farnese tarafından işgal edilen anvers'deki yabancı tüccarların amsterdam'a akınıdır. dolaylı yoldan da olsa bu yükselişi sağlayan ispanyollardır. bu çok-milletli yoğururulma beraberinde hollanda ulusunu oluşturacaktır.

Amsterdam veyahut hollandalılara gücünü sağlayan denizdir. onların deniz ile iç içe olmaları uzak mesafe taşımacılığı ve balıkçılık giib konularda premature olgunlaşmalarını sağlamıştır. ilkin balıkçılık[bilhassa ringa, balina ve morina avı] ülkeye büyük gelirler getirmektedir. bu işi kotaran ise tekel hakkının kendine verildiği kuzey kumpanyasıdır. diğer önemli özelliği ise donanmasının çok güçlü olmasıdır. 17.yy'ın ikinci yarısında hollanda gemilerinin sayısı tüm avrupa gemilerinin sayısından fazladır. [bir rivayete göre 6000 gemi olduğu söylenmektedir] tabi ki diğer gemi tasarımları ile kaşılaştırıldığında hollanda "gürbüz gemileri"nin yükselişidir. aynı tonaj kapasitesine sahip gemilere göre beşte bir daha az mürettebat taşımaktadırlar ve bu da maliyetleri o oranda düşürmektedir. hollandalıların dönem itibari ile deniz halkları arasında en tutumlusu olduklarını iddia etsek yanılmış olmayız[bu gürbüz gemilerin yapıldığı ağaçlar ise sedirli göknardır. meşe tahtasına göre çok çok daha düşük maliyetliidir] hollanda o dönemde en ucuz gemi inşa eden millettir. bir kere kuzeyden gelen hammaddeler direkt olarak onlara akmaktadır. katran, zift, sedirli göknar ve halat gibi, aynı zamanda dönemin en modern tekniklerini de kullanmaktadırlar[mekanik testereler, uzman işçiler gibi ve kredi ilişkilerinin çok yaygın olması bu atılımda önemli bir paya da sahiptir ve elden düşme gemi pazarı amsterdam'da dönmektedir ve son olarak avrupa'nın sefaleti teknelerde tırttan işleri yapacak olan işçilerin hollanda'ya akın etmesini sağlamıştır. aslında o zaman hollanda'nın en büyük sıkıntılarından biri de bu eleman eksikliğidir. bunu da avrupa'nın sefaleti sağlamıştır.

devlet yapısı olarak yukarıda ifade edildiği gibi gevşek bir cumhuriyetler birliğidir. devlet olarak çok güçlü değildir. bu devletin merkezi la haye'de bulunmaktadır. aslı esasında kapitalist gelişimi sağlayan da devletin bu kadar zayıf olmasıdır. tabi ki bu durumun zararları da bulunmaktadır. ülkenin bir genel meclisi vardır ve bunlar la haye'de toplanmaktadırlar. her önemmli karar da bir ittifaka ulaşmak zorunludur. hali ile deniz ve kara eyaletleri arasındaki çıkar çatışması bu kararlara damgasını vurmuştur. asıl sürtüşme ise mali gücünü dayatan hollanda ile kalan yedi eyaletten beşini stathouders olarak yöneten, meclis başkanlığı yapan ve genel kaptan da olan orange ailesinden prensler arasındaki nihai mücadele de ülkeyi etkilemektedir. esas olay adem-i merkeziyetçilik ile merkeziyetçilik arasındaki mücadeledir. hollanda her zaman özgürlüğü ve daha gevşek idareyi savunmakla birlikte stathoudersler ise merkrezi iktidarı güçlendirmeyi amaçlamıştırlar. ama hollanda devleti'nin ekonomik hakimiyetinden hareketle çoğunlukla-bilhassa merkezi otorite zayıfladığında-kendi iradesini dayatacaktır. fakat güç ilişkileri stathouderlik ve hollanda devleti arasında sürekli gidip gelecek ve salınımlı bir yol izleyecektir. gerçi her ne kadar da stathouderliğin ya da hollanda devletinin üste gelmesi müktedir sınıfta herhangi bir değişmeye neden olmamaktadır. hali ile bunları yok edebilecek bir güç varsa o da merkeziyetçiliği savunan stathouder'lerdir. fakat onun da aristokrat ve düzen savunucuları olması bunun için yeterli sebeptir. fakat devletin zayıflaması hollanda'nın etkinsiz olduğu anlamına gelmesin. 30 yıl savaşlarındaki müdahelesi dikkate değer olmakta ve diploması düğümleri la haye'de çözülmektedir.

Hollanda avrupadaki burjuva devrimini ilk gerçekleştiren ülkedir pays bas devrimi ile uzun bir bağımsızlık savaşına girmiş ve 1609'da bağımsızlığını kazanmıştır. ülkenin siyasi şekillenmesi de her eyalette önemli görevler-vergi, adalet, yerel ekonomik faaliyetler-ile tezyin edilmiş olan naipler sınıfının ülkede çöreklenip siyasi seçkinler gücü oluşturmasında yatar. bu siyasi seçkinler iş burjuvazisinin daha üstündedirler. bunlar hem kentler, hem eyaletleri, devlet meclisini ve V.O.C[hollanda doğu hind kumpanyası]nı ellerinde tutmaktadırlar. fakat 1650'den sonra cumhuriyetçilerin iktidara gelmesi devleti daha çok übrokratikleştirmeye itecek ve ifade ettiğimiz kurumlar ise yavaş yavaş elini eteğini iş dünyasından çekecektir. fekat ülkedeki iş ahlakı çok ilginç ve tetkike değerdir; ticaret mutlak bir şekilde serbesttir. hatta devlet bunu kısıtlayacak nitelikte bir şey aptığında bu yasağın delinmesine göz yummaktadır.. Braudel 1693-1694 yıllarını örnek göstermiş, Fransa ile Hollanda'nın savaş halinde olması nedeniyle hollanda tarafından fransa'ya buğday ihracatı yasaklanmıştır. o devirde Fransa buğday kıtlığı yaşamaktadır. binaenaleyh hollandalı tüccarlar isveç ve danimarka gemileri ile gereken buğday satışını dönemin kıtlık içindeki fransa'sına yapmışlardır.[tabi ki kıtlığın olması nedeniyle fiyatları da o denli artırarak]. gerçekte bu usül hollanda için bir "hikmeti hükümet"tir.