bugün

O güzel şiirlerini ahmet kaya’ya verip ölümsüzleştirmiş güzel bir abimizdir.
"vay anam vay
sen ne dersin istanbul
sen garip bir şair olsan söyle ne halt edersin
kimin gücü yeterse kahretsin parasızlığı
sefalet akıyor gürül gürül sokaklardan
yol üstünde bir şehvet çarşısı tıklım tıklım
yol üstünde sevda pazarlığı aşk pazarlığı
kurtulamadık gitti bu denlü kepaze hayattan
hep böyle gecelerin koynunda yaşadık
geceler serseri biz serseri"

Kelimelere gem vurabilmiş şair. Şiirimizin yüz akıdır.
Türkiye'deki en iyi yazan ikinci şairdir bana göre kendisi.
Bu genellemeler de yanlış.
Çünkü Cemal Süreya,Turgut Uyar gibi şairlerin şiirlerini de biliyoruz.
gerçek atatürk evlâdıdır.
Çok güzel aşk şiirleri vardır.
Hangi akşam kapımı çalan sen değilsin
Sen değil misin gizli bir kıvılcım gibi
GöZ bebeklerimde duran

https://open.spotify.com/...si=pmlOeT79SUWaFC4jDRKcSw
"bir kibrit çakıldı mı ah yağmurluklu kız
alevinden anlamlı dumanlar üfürüyor
ah çocuk yüzünde gül goncası ağız
saçlarından incecik su tozu dökülüyor
sığınak gibi derin ağaçlar gibi yalnız
karartma başlamış ışıklar örtülüyor."
ne yazık ki çok geç keşvettiğim bir değer kendisinin şiirlerine bayılıyorum.
Enver gezmiş tarafından renklendirilmiş fotoğrafı:
görsel

Enver gezmiş’in twitter hesabı: https://twitter.com/envergezmiss?s=21
görsel

15 yıl önce aramızdan ayrılan Attila ilhan'ın anısına..
(1925 - 10 Ekim 2005)

"izmir'e gitmek için her gün Karşıyaka'dan bindiğim vapurda, daha önce görmediğim birini görüyordum. Başında şapkası, boynunda atkısıyla sahilde dolaşarak sürekli mırıldanıyordu. Vapuru beklerken, "Ne tuhaf biri," diye düşünüp bakardım. Kendi havasında, zaman zaman elindeki minik kâğıtlara notlar alan, mırıldanan bu adam dikkatimi çekerdi..
1965'de, izmir'de Namık Kemal Lisesi'nde ingilizce öğretmeniydim. Bir okul dönüşü vapurda, yine karşılaştık. Kim olduğunu, nerede oturduğunu merak ettim. Vapurdan indik, aynı yöne doğru yürüdük. Takip etmek için değil, ama biraz da öyle gibi. Bizim eve yaklaşmıştık ki o başka bir sokağa saptı ; daha gidemedim.
Bu böyle bir süre devam etti..Cengiz ve Neriman ilhan karşı komşumuzdu. Mahallede herkes birbirini tanırdı, ama onlar farklıydı. Beni sever, ilgi gösterirlerdi. Hatta öğretmenliğimin ilk yıllarında, Nermin Abla da Namık Kemal Lisesi'nde matematik öğretmeniydi. Bana, "Okulda ingilizce öğretmeni yok, çalışır mısın ?" dedi ve onunla aynı okulda çalışmaya başladım..
Bir gün Nermin Abla, beni evine çağırdı. Gittim. içeri girdiğimde, Karşıyaka iskelesi'ndeki şapkalı, mırıldanan adam oradaydı. Nermin Abla, "Attilâ ilhan, Cengiz'in ağabeyi," dedi. Kim olduğunu bilmiyordum, şaşırdım. Nermin Abla, "Biket" diye tanıştırınca Attilâ ilhan, "Vapurdan tanışıyoruz." demez mi ? Benimle ilgilendiğini, bana baktığını fark etmedim bile. 20 yaşında, çevresinde ilgi gören bir genç kızdım. "Niye bu adam benimle ilgilenmedi ?" diye bozulmuşum ki Attilâ böyle söyleyince çok hoşuma gitti. Nermin Abla'dan daha sonra öğrendiğime göre, ben Attilâ'yı vapurda fark etmeden önce o beni görürmüş. "Bu kız nişanlısından ne zaman ayrılacak ?" diye sorarmış. Daha ilk tanıştığımız gün derin konuşmalara daldık. Bana, "Siz nişanlıymışsınız, çok şaşırdım. Daha çok gençsiniz ; sizin gibi birisi evlenip ne yapacak ? Bence yapacağınız güzel işler olabilir. Hayatı tanımıyorsunuz, kararınızı yeniden düşünseniz," deyince kafam iyice karıştı. Zaten evliliğe de gönüllü değildim, nişanlımdan ayrıldım. Evlerimiz birbirine yakındı. Attilâ bir sokak aşağıda annesiyle otururdu.. Birlikteliğimizin başında Attilâ, "Sen çok gençsin, ben 40 yaşındayım. Hayatıma birçok kadın girdi. Onlardan ya da benden kaynaklanan sorunlar çıktı. Hiçbiriyle evlenmedim. Evliliğin bana göre olmadığını düşündüğüm için cesaret edemedim. Buraya gelip gidiyorsun, yakında insanlar konuşmaya başlarlar. iyi düşün. Sonunda evlilik olsa tamam da, ben evlenmem," dedi. Ben de, "Seninle evlenmek için gelip gitmiyorum ki, evlilik aklımdan bile geçmedi," dedim. Konuşmalar böyle gelişti, ama işler hiç de öyle gitmedi. ilişkimiz kendiliğinden farklı boyutlara taşındı. Attilâ ile ilişkimiz hayli ilerlemişti. Annesi Attilâ'ya, "Evlenseniz de mürüvvetinizi görsem," der dururmuş. Yine bir gün Attilâ ve annesi kendi aralarında konuşurken, annesine, "Biket artık bu evde çok yaşıyor. istersen iki yüzük al, laf gelmesin," demiş. Etraftan dedeme, "Senin torunun o komnistle beraber," diye söylenmiş. Hatta dayım dedemi uyarmış. Dedem de, "Ben Biket'e güvenirim ; torunum ne yaptığını bilir," diye cevap vermiş.
Bir gün evlerinin bahçesinde oturduk. Attilâ anlatıyor, ben anlatıyordum. Hiç bitmezdi konuşmalarımız. Annesi elinde bir kutuyla yanımıza geldi. Kutunun içinden bir yüzük çıkardı, Attilâ'ya verdi. O da yüzüğü parmağına taktı. Diğer yüzüğü de bana verdi. Attilâ öyle yapınca ben de aynısını yaptım, yüzüğü parmağıma taktım. Bölmeden konuşmasına devam etti. Ben de atmosferi bozmak istemedim, dinlemeyi sürdürdüm. Annesi kala kaldı. Yüzükler böyle sürpriz oldu. Daha sonra annesi bana, "Oğlumun huyunu biliyorum, ama bari sen kalkıp elimi öpseydin. Yüzük taktım, sizi nişanladım," diye sitem etmişti.."

SEViM DABAĞ, "Gezindim Boş Odalarda / Şair Eşleriyle Söyleşiler" adlı kitabında (T.iş B. Kültür Yayınları, 2010) dokuz şair eşiyle yaptığı söyleşileri aktarmış.. Bunlardan birinde, ATTiLÂ iLHAN'ın eşi BiKET Hanım'a şairle nasıl tanıştıklarını sormuş.. O da böyle yanıtlamış.

Görsel: 1967 yılı Karşıyaka, izmir – Attilâ ilhan ve Biket ilhan
(Görseli remini uygulamasıyla biraz netleştirdim)

(Nuri Erbaz paylaşımı)

https://www.facebook.com/...5/posts/3232311843561193/
Türk şiir dünyasının kaptanı.

O mahur beste hepimizi ağlattı. o an, hepimize gelecek.

Sevgiyle ve saygıyla...
beni de kırdılar içimde kırdılar
karanlık camlardan sular akıyordu
şimşekli bir boşlukta saat vurdu
beni de kırdılar belki yalnızdılar
belki onların da çocukluğu yoktu
bütün şarkılara kapalıydılar
bir genç kız değmemişti saçlarına.
Gerçek bir aydın ve atatürkçü, büyük bir edebiyatçı, çok kıymetli bir yürekti..
nazım hikmet'in şiiri için söylediği şu dizelere bakınız:

"boğucu bir sessizlikte ateşten goncalardır
o demirden şiirler ki sanki tabancalardır
umutsuz hangi gününde el atsan ateşe hazır
nâzım onları yazarken duvarlar çatırdardı"
an gelir
paldır küldür yıkılır bulutlar
gökyüzünde anlaşılmaz bir heybet
o eski heyecan ölür
an gelir biter muhabbet
çalgılar susar heves kalmaz
şatârâbân ölür

şarabın gazabından kork
çünkü fena kırmızıdır
kan tutar / tutan ölür
sokaklar kuşatılmış
karakollar taranır
yağmurda bir militan ölür

an gelir
ömrünün hırsızıdır
her ölen pişman ölür
hep yanlış anlaşılmıştır
hayalleri yasaklanmış
an gelir şimşek yalar
masmavi dehşetiyle siyaset meydanını
direkler çatırdar yalnızlıktan
sehpada pir sultan ölür

son umut kırılmıştır
kaf dağı’nın ardındaki
ne selam artık ne sabah
kimseler bilmez nerdeler
namlı masal sevdalıları
evvel zaman içinde
kalbur saman ölür
kubbelerde uğuldar bâkî
çeşmelerden akar sinan
an gelir
-lâ ilâhe illallah-
kanunî süleyman ölür

görünmez bir mezarlıktır zaman
şairler dolaşır saf saf
tenhalarında şiir söyleyerek
kim duysa / korkudan ölür
-tahrip gücü yüksek-
saatli bir bombadır patlar
an gelir
attilâ ilhan ölür.
ikinci yeni, ah yeni.
gözlerin gözlerime değince
felâketim olurdu ağlardım
beni sevmiyordun bilirdim
bir sevdiğin vardı duyardım
çöp gibi bir oğlan ipince
hayırsızın biriydi fikrimce
ne vakit karşımda görsem
öldüreceğimden korkardım
felâketim olurdu ağlardım.
Biat kültürünün sıradan hiçbir şeylerinden.
sen yoksun
deniz yok
yıldızlar arkadaşım
ya bu gece harikalı bir şeyler olsun
yahut bir bomba gibi
infilak edecek başım.

ağzımda eski mısralar uzanıp kalmışım
istanbul minareler odamda gibi
gökyüzü temiz ve parlak
işte kol kola girmiş en mesut günlerimiz
muhalif bir rüzgar karşı sahilden.

fosforlu ışıklarıyla gökyüzü bir deniz
havada kanat sesleri
ve çılgın kokular.

deniz yok
yıldızlar uzaklaşıyor
ben yine yalnız kalıyorum
istanbul minareler kaybolmuş
sen yoksun.

attila ilhan
bütün kitapları kütüphanemdedir.
en imrendiğim insanlardan biridir herhalde. Allah rahmet etsin.

Mükemmel şiirleri var. Yazdığı şiirlerin bazılarını yazmış olmak için ömrümden bir 5 yıl düşülmesini kabul ederdim.
(bkz: istanbul ağrısı)

gençlik yıllarında ülke ülke geziyor, hayatına onlarca güzel ve kültürlü kadın giriyor. şiirinde marsilyalı dok işçilerinden falan bahsediyor mesela. Ufka bak!

Son zamanlarında tv’de program yaptığı bir dönem var; hayatımda bu kadar rafine bir türkçe kullanan, kendini bu kadar iyi ifade eden bir insan görmedim.

bir de gençliğinde hayvan gibi yakışıklı.

Abi bu nasıl bir baht, nasıl bir hayat ya! Ayıp olmamış mı biraz?

görsel