bugün

öncelikle bu ateist olma sürecinde doğuştan ateist olanları dışarıda tutuyorum. çünkü türkiye'de bazı aileler çocuklarına dini bir eğitim hiç vermiyor, onlar da doğuştan bir ateist dünya görüşüne sahip oluyorlar. bahsettiklerim çocukluğunda müslüman olan ama sonra ateist olan insanlar. genellikle gelişim süreci şu şekilde olur.

- islam hakkında bazı şüphelere düşme. zihinde sürekli ortaya çıkan sorular. bu soruları bastırmak ve şüphe duymaktan dolayı kendine kızmak.
- ateist insanlar ile karşılaşmak. turan dursun kitapları gibi yayınları bulmak. ateist siteleri okumak. yalnız olmadğını fark etmek ve bunun güvenini kazanmak.
- islam'a karşı aşırı bir öfke. islam'ı sürekli eleştirme, yargılama süreci. islam'ın zayıf taraflarını sürekli vurgulama.
- türkiye'nin ve alt tabaka insanların geri kalmışlığının nedeni olarak islam'ı görme. ülke islam'dan kurtarılırsa bir anda düzlüğe çıkacağı düşüncesi.
- sonra bir zaman geliyor. insan islam'a ve inançlara saldırmanın manasızlığını anlıyor. geri kalmışlığın ya da yanlışlığın nedenlerinin dinler değil tarihsel bazı olaylar ve aile gelenekleri olduğunu anlıyor. dinlere ve inançlara saldırmanın boş iş olduğunu anlıyor.

ben bu basamakların hepsini yaşadım ve yaşayan çoğu insanı da gördüm. şu anda artık son basamaktayım ve bilmiyorum belki bundan sonra basamaklar da vardır. ama sürekli dinlere saldırmanın ne kadar boş ve gereksiz bir iş olduğunu anladım.
tek başlık altında toplayacagım evrelerdir.

başlıyorum....

önce insanımız ki adı x olsun dogar, ne mutlu dogdu artık başlayabiliriz evreye.

annesi babası istedigi kadar dindar olsun veya olmasın çocuk yine ateistligi çevresinin etkisiyle seçer.
ilkokul lise falan derken çocuk 18ine kadar allah'a inanır. ama yine şeytan herkese yaptıgı gibi " ya yoksa " der durur.

çocukta araştırır ya yoksa diye. lise yılları malum sosyalizme, devrimcilige kayma zamanı. bu zamanda ilk karşılaşılan ve sevilen kişiler che , karl marx ateist olunca kaçınılmaz son yavaş yavaş gelir.

gencimiz hafiften " allah yoktur olsaydı bıdı bıdı " demeye başlar.

yaşı ilerledikçe okudugu yazarların ve kitapların etkisiyle iyiden iyiyie dinden ve allahtan sogur.

ve yıllar sonra çocugumuz tam anlamıyla ateist olmuştur. peki ne görmüştür canlıların evrimle geldigini mi ? kuran'ın incil'in sıradan insanlar tarafından yazıldıgını mı ?

ne görmüştür de ateist olmuştur.

basit bol paçalı pantolon moda olunca onu giyen dara geçinse hiç aksatmadan modaya uyan gençlerin yani abilerinin peşinden gidip moda neyse ona uymuş, özentiligin kitabını yazmıştır.

karl marx, che inanmıyorsa bende inanmıyorum demiştir kısaca. olay bundan ibarettir.
bu evrelerden sonra gelip sözlük, forum gibi bilumum yerlerde dine küfürler, hakaret etmeler başlar..

tabi kimse ana karnında ateist olmadığı için biz bunlara lümpen diyoruz.
at,
e,
ist,
-parçaları düzgün birleştir sen de ol.
-nooluyo sami abi?
-bi bok olmuyor afedersin, laf salatası yaptım tadına bak nasıl olmuş?
-abi çok kötü yaa seni eksi yağmuruna tutarlar haberin olsun!
-valla mı la.
bolca kalp kır, kendinin dünyanın merkezi olduğunu zannet, çok fazla sürmez ateist olursun.
(bkz: 3 ağıza 3 buruna)
1_ üniversitede güzeller güzeli bir kız görürsün.
2_ aşık olursun.
3_ ateist olduğunu öğrenirsin.
4_ ateist olursun.
*
besmele çekilir: "niyet ettim Allah rızası için ateist olmaya" denir.

(bkz: cevab veremedi)
(bkz: araştırmak)
--spoiler--
http://www.youtube.com/watch?v=iKbH-8PdYRE mesela böyle olunabilir.
--spoiler--

dzltme : dalga geçiyorum aq ne diye eksiledin ?
kuran okunur. din üzerine bir süre düşünülür. ya varsa anlayışı terkedilip, olan tanrı buysa ve beni yakacaksa buyursun yaksın anlayışına terfi edilir. insan aklını kullanmayı öğrenir. sonrasında beyinsiz şakirtlere çok gülünür.

(bkz: ateistlik çok güzel gelsenize)
yüksek egoya sahip ol ama öyle yüksek ego ki: "sırf egona hakim olan bir gücü kabul etmemek için, evrimin bile bir tesadüf olabileceğine, kuran ın insan eliyle yazılmış olabileceğine inan hatta bunları canın pahasına savun." işte bu kadar basit.
(bkz: 404 not found)
Bu süreç çok basit başlar fakat çok zor tamamlanır. Tek sorudur; Acaba?
insan beynine matkaplarla çivilenmiş yalanları yavaş yavaş sökmeye bu soruyla başlar, tabi cüret edebilirse. Öyledir ki, öyle korkutulmuş, öyle alıştırılmışızdır ki çoğunun aklının ucundan geçmez. Hem neden geçsin ki? Öldükten sonra yaşamakla kalmayacak dünyada yaşayamadığı tüm güzellikleri ve her istediğini ibadet ederek orada yaşayacak. Vaadler çok güzel ve bu vaadlerin istediği şeyler çok basit, bir koyup 1000 almak gibi. Hem toplum içinde de saygı görüyorsun, mücadele falan hiç bir şey yok. Yat secdeye eyvallah çeksinler, mis. Ama bir gün, bir gün olurda "Acaba?" diyebilirsen hayatın değişecektir, gerçeklerin peşinden gitmeye başlayacağın o gün yüzleşeceğin çok fazla yalan olacak. Alıştır kendini.*

Uzaklardan gelen not: Ateizm tüm dinleri hedef alır, sadece müslümanlığı değil!
Bunu da açıklayarak.

(bkz: hadi ateistler bunu da açıklayın)
sözlükte ateistim denerek.
her doğan müslümandır ve eğer üç dinden herhangi biriyle alakalı olursa ateist olmaz. Yani bu süreç aslında cehaletin bir neticesidir.
şimdi size kendi kısacık inanç hikayemi anlatacağım:

ben genç ve toy bir mümin çocuktum. allahtan korkardım ve onu severdim. çocukluğum boyunca allahla yaşadım diyebilirim. bazı yıllar beş vakit namazımı da kıldım. ramazan orucumu da aksatmadan tuttum.
sonra ben kuranla tanıştım. ama bununla kalmadım. incille, tevratla, budist yazılarla da tanıştım. birçok dini kaynak okudum. ve fark ettim ki tüm dinlerde eksik olan bir şeyler var. o da gerçek bir tanrı.

bu mesele kafamı yaklaşık olarak 1-2 yıl kurcaladı. tanrı, benim çocukluğumdan beri tanıdığım tanrı, nasıl olurdu da bu kadar yanlış anlatılırdı. cennet nasıl da kötü olsa bile inanan insanların eline bırakılabilirdi. cehennem neden iyi olduğu halde inanmayan insanlarla doluydu.

bu düşünceler ışığında önce deist oldum. sonra da gerçek bir tanrının ''eğer var ise'' dünyayı yarattıktan sonra başıboş bırakmasının imkansız olduğunu düşünüp (dünyanın başıboş olduğunun farkındaydım) ateist oldum.
cemaatçilerle vakit geçirmek bu süreci hızlandırır.
lise 2 ye geçtiğim yazdı, denizden yeni gelmiştik eve. tekrar anneannemgilin yanına, izmir e gidecektik.
ben yalnız kalmak istiyorum dedim ve uzun uzun ikna çabalarım sonuç verdi, biraz para bırakıp gittiler. evde yalnız kalmıştım.
pek fazla (aslında hiç) arkadaşım olmadığından, tüm dünyam odamla sınırlanmıştı. (tualet bi de)
babam aslında felsefeci olduğundan, odam kütüphaneye benziyordu. kitap okuma alışkanlığımı babamdan aldım sanırım.
sürekli kitap okuyordum yatağın yanında. yanında, çünkü içinde okuyunca çabuk uykum geliyordu bende yere bağdaş kurup kitap okuyordum.
aradan saatler geçiyor ve ben sadece tualete gitmek için kalkıyordum. müzik dinleyerek okuyordum bazen.
sıcaklık bastığında, uykum geldiğinde yanımda bulunan içi buzlu su dolu şişeyi kafamdan aşağı deviriyordum. bu sayede günde bir kaç saatlik uykuyla okudum durdum.
üçüncü günün sonunda, karşımda bulunan duvara dik dik, saatlerce baktığımı farkettim, delirdiğimi düşündüm ilk. sonra düşünmenin ne kadar zevkli olduğunu yeniden hatırladım. ben de düşünmeye başladım.
keşif üstüne keşif yaptım zihnimde. teori üstüne teori ürettim. odamda ileri geri volta atıyor, kendi kendime konuşuyor bazen gülme krizlerine giriyordum.
aklımda paradokslar kuruyor, çıkış noktaları arıyordum.
okuyacak romanım kalmayınca, salondaki babamın siyah, büyük kitaplığına yöneldim. elime geçen bütün felsefe kitaplarını okudum ve aradan
bir ay geçmişti.
zaten tanrıyla ilgili şüphelerim vardı liseye geçtiğim yıldan beri. bu şüpheler gittikçe arttı.
bir ay boyunca kitap okumuştum, belki toplamda 5 gün uykuyla. ondan öncede hep okurdum, ama o bir ay gerçekten abartmıştım.
dışarı hiç çıkmıyordum, koridorun sonuna bile anca sipariş ettiğim lahmacunlar gelince gidiyordum.
oturduğum yerden sallanıyor, deli gibi açılmış gözlerimle belirsiz bir yere odaklanıyordum. saçlarım uzun ve karmakarışıktı, annemler iki hafta sonra geleceklerdi.
kur-an meali okumaya başladım sonra. kitabı bitirdiğimde içimdeki şüpheler beni boğmaya başlamıştı artık.
hiç kimse için, yıllarca beynine kazınmış dogmalardan kurtulmak kolay değildir, benim içinde öyle oldu. duygularımı bir kenara bırakıp günlerce mantık yürütmüştüm. sivrisineklerin uçuş yörüngelerinden, tanrıya kadar her şeyi düşünüyordum, etkin bir biçimde, sorguladığımın farkına vararak sorgulamaya başlamıştım.

uzun lafın kısası, annemler eve geldiğinde ben, günlerce süren düşünme süreci, sorgulama, delirme sürecinin ardından çoktan tanrıyı reddetmiştim.

içimdeki tanrıyı öldürene kadar kaç kere öldüm bir ben bilirim.
daha çok bilineni sorgulama ile başlar.
kuranı okumakla değil anlamakla başlar.
genellikle: beyin ölümlü facebook sayfalarını beğendikten sonraki geçen on saniyedir.
eğer dindar bir çevrede yaşıyorsanız ve hayatınız boyunca dini öğretileri duyarak büyütülmüşseniz, beraberinde bunalımı, sancıyı, buhranı, boşluğu getirecektir. süreci tamamladığınızda bir nevi kırmızı hapı alıp matrix'ten çıkarsınız. gerçekten kolay değildir, cesaret ister. ama samimiyseniz sonunda ne olur söyleyeyim mi; özgür kalırsınız...
etrafınızda olup bitenle olacak bir şey olmayan süreçtir. okuyup bilen herkes hayatta bazı şeylerin saçma olup olmadığını ortalama zekaya sahip ise eğer bilebilecek durumda olacağından başından beri hakim olacağı süreçtir.
güncel Önemli Başlıklar