bugün

sebebi ; atatürkümüzün fotoğraflarını hiç türkün çekmemesinden kaynaklanan, garip çelişkidir.
ibadetin gizli yapılması gerektiğinden, çok da garipsenmeyecek bir durumdur.
tayyip erdoğan'ın hiçbir konuşmasında atatürk'ten ve cumhuriyetten bahsetmemesi kadar garip değildir. ayrıca atatürk'ün islam hakkında fikirleri nasıl olduğu zaten bilinir, gösterişe gerek yok.

(bkz: çay koyma vakti)

edit: imla
içerde ve dışarda o kadar orospu çocuğundan* ülkeyi temizlemeye çalışırken zaman bulamamasındandır.
atatürk'ün tayyip'ten daha iyi bir lider olduğunu gösterir.
yani peygamber efendimiz bile gösteriş için ibadet edenlerden hazetmezdi. yalan mı?

atatürk'ü namaz kılarken foto'su varmış. ama sözümde ısrar ediyorum: atatürk, içinden geldiği için; tayyip, gösteriş için ibadet ediyor...
müslüman olmamasıyla ilgilidir. büyütmemek gerekir. vatanını, ulusunu, ırkını seven müslüman mı olur zaten.
şeriatçıları düzerkende yok ama düzmediği gerçeğini değiştirmiyor bu durum.
(bkz: çıkartmadan 5 atmak)
*vardır, aynadan çekmiştir tam secde edecekken.
benim, senin veya bizlerin namaz kılarken fotoğrafının olmaması kadar normaldir.

(bkz: kamet getir çekiyorum)
(bkz: çok güzel çıkmışşın kudbettincim)
namaz gösteriş değildir ibadet gizlidir, kişiye özeldir. "aa bakın ben namaz kılıyorum" havalarında değildir ata'm. o yüzden de namaz kılarken fotoğrafının olmaması doğaldır gayet.*
edit: şöyle bir muhabbet daha mı hoşuna giderdi?
-namaz kılarken fotoğrafımı çeksene la. yalnız domalırken çekmemeye dikkat et kötü çıkmayalım yanlış anlaşılmasın önden al. hadi koçum benim.
?!?
ibadet allahla kul arasında olduğundan, son derece normal ve hatta tam da olması gereken durumdur.
din'i, iktidar koltuğuna alet etmenin terbiyesiz bir davranış olduğunun bilincinde olduğu içindir.

edit: elbette her namaz kılan namaz kılarken fotoğraf çektirmiyor, ancak bu başlıkta bir siyasetçi olarak namaz kılarken resmedilenlerden sözedilmektedir.
tüm müslümanların namaz kılarken fotoğrafı olduğu için, mustafa kemal atatürk ayıp etmiştir o konuda. hı-hım evet. keşke magazin basını zamanında takip etseymiş bu konuyu.

(bkz: namaz kılarkenki fotoğrafları için tıklayınız).
bir insanın namaz kılarken neden fotoğraf çektireceğinin derin derin düşünülmesine sebebiyet verir.
öbür tarafta belgeye mi ihtiyaç duyulacaktır. aha ben namaz kılarken, bu ben oruç tutarken, bakın sadaka veriyorum burda, burada boy abdesti alıyorum vs... *
amaç bu dünyada gösteriş yapmaksa mantıklı tabi...
ne tuhaftır ki ülkeye seriat getirmeye çalısan tayyip erdoğan'ın da namaz kılarken çekilmis hiç fotoğrafı yoktur. ama seriat getircek iste.
elbette namaz kılarken, camilerden çıkarken boy boy fotoğraflarını çektirmeli, hatta ufak çocukları da namaz kılıp kılmadıkları konusunda sorguya çekmeli, olumlu cevap alırsa hediyeler dağıtmalıydı adam gibi bir adam ve değerli bir lider olabilmesi için. neden yapmamış ki bunları? ama pardon bi dakka, atatürk zaten popülist oylara ve çeşitli tarikatların desteğine dayanan bir lider değildi değil mi? namaz kılarken fotoğraflar çektirip de laikleştirmeye çalıştığı 500 yıldır teokratik olagelen toplumda siyasal iktidar ve din konusunda kafa karışıklığı yaratmaması elbette üzerinde durulması gerken bir konu bile değildir. ama ne yapalım örnek alabileceği bugünkü gibi bir başbakanımız yoktu işte...
normal olandır. anormal olan ibadet ederken çekilmiş fotoğrafının olmasıdır. hiçbir sonuca götürmeyecek olan çamur atmacalı tespit cümlesidir.
ibadet kişiyle allah arasındadır.atatürk padişahlar gibi cuma namazı alayları düzenlemedi.padişahlar gibi cuma namazı bayram namazı alayları düzenliyerek halkın verdiği vergilerle hediyeler dağıtan rte'dir.
ülke namaz kılarak yönetilmediği içindir. bunu anlamayan öküze ne anlatabilirsin ki?
(bkz: din ve vicdan özgürlüğü)*
kopya çektiğine de hiç rastlanmamıştır... çünkü;

okuduğu kitaplarla ilgili;
--spoiler--
Atatürk, okumayı öylesine severdi ki bu alışkanlığını cephede de sürdürdü. Ortalama insan ömrüne göre kısa bir yaşamı oldu. 57 yıllık yaşamı boyunca toplam 3 bin 397 kitap okudu. Bizzat kendi notları ve işaretlerinin bulunduğu harita ve belgeler bu sayıya dahil değil. Bu sayı, kendi alanında uzman bir aydının ortalama okuması gereken bir kitap sayısıdır.
--spoiler--
yazdığı kitaplarla ilgili de;
--spoiler--
ATATÜRK'ÜN Yazdığı Kitaplar

Mustafa Kemal Atatürk, yaşamının her döneminde kitapla bütünleşmiştir. Bu okuma sevgisinin kendisine sağladığı bilgi birikimini zaman zaman yazmaya dönüştüren Atatürk, yaşamının farklı dönemlerinde farklı konularda kitaplar yazmıştır. Yazdıkları gerek güncelliği, gerekse yol göstericiliği açısından bu gün dahi tartışmasız greçekleri içermektedir. O'nun günümüzde hala geçerliliğini koruması ileri görüşlülüğünün ve akılcılığının göstergelerinden biridir. Mustafa Kemal, özellikle II. Meşrutiyet'in (23 Temmuz 1908) ilanından sonra tüm dikkat ve çalışmasını askerlik üzerine yoğunlaştırılmıştır. O,mesleki bilgileri artıracak yayınların yapılmasını gerkli görüyordu. Bu amaçla mesleğinin ilkn yıllarından itibaren askerlikle ilgili birikimlerini aşağıda isimleri belirtilen kitaplarda toparlanmıştır.

a) Takımın Muharebe Talimi
b) Cumalı Ordugahı
c) Tabiye Tatbikat ve Seyahati
d) Bölüğün Muharebe Talimi
e) Zabit ve Kumandan ile Hasbihal (Subay ve Komutan ile Konuşmalar)
f) Tabiye Meselesinin Halli ve Emirlerin Sureti Tahririne Dair Nesayih

NUTUK

Yurdumuzun parçalanıp, işgal edildiği günlerden başlayarak, Türk tarihinde bir dönüm noktası olan istiklal Savaşı'nı, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunu ve inkılapların yapılışını anlatan Nutuk, siyasi ve milli tarihimizin birinci elden, değerli bir kaynak eseridir.

Atatürk'ün kendi kaleminden çıkan bu eser, yine Atatürk tarafından, Cumhuriyet Halk Partisi'nin 15-20 Ekim 1927 tarihleri arasında Ankara'da toplanan ikinci Kurultayı'nda 36,5 saat süren ve altı günde okunan tarihi bir hitabeye dayandığı için Nutuk adını almıştır.

Nutuk yalnız geçmiş devrin bir hikayesi olarak dünümüzü anlatmakla kalmayıp, yakın tarihimizden alınan ibret dolu tecrübelerle, milli varlığımızın bugününe de yarınına da ışık tutabilen bir değer taşımaktadır. Kaynakwh webhatti.com:

Nutuk, milleti ülkenin geleceğini belirleyecek olan milli birlik ilkesi etrafında bilinçlendirip, kenetlendirerek, milli irade ve milli hakimiyet kavramlarının harekete dönüştürülmesi yoluyla, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin kuruluşundan Cumhuriyetin ilanına kadar uzanan başarılı bir tarihi akışın hikayesidir.

Nutuk ilk defa 1927 yılında, biri asıl metin, diğeri belgeler olmak üzere Arap harfleriyle iki cilt olarak yayınlanmıştır. Aynı yıl, tek cilt halinde lüks bir baskısı da yapılmıştır. Yazı inkılabından sonra, bu ilk metnin okunması güçleştiğinden, 1934 yılında, Milli Eğitim Bakanlığınca üç cilt olarak yeniden basılmıştır. Nutuk, Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Atatürk Araştırma Merkezince yeniden basılmıştır.

BÖLÜĞÜN MUHAREBE EĞiTiMi

"Bölük Muharebe Eğitimi" olarak yayınlanan eser, meskun yerlerde muharebe, savunma ve taarruz konularını kapsamaktadır. Meskun yerlerin sınırlayıcı durumlarının muharebeye etkisi, savunma mevziinin seçimi, savunma mevziinin hazırlanması, ateş sahalarının temizlenmesi, ateş taksimi, ateş tutmayan ölü bölgelerin kapatılması ve mevziin işgali gibi savunmanın esasını oluşturan konular işlenmiştir. Ayrıca taarruzda birliğin aldığı tertip ve düzen, ilerleme, ateş üstünlüğü, ihtiyatların kullanılması gibi taarruz harekatında her zaman karşılaşılacak konular ele alınmıştır.

Genç Kurmay Önyüzbaşı Mustafa Kemal (Atatürk) tarafından, Almanca aslından tercüme edilen ve bağlı olduğu ordunun eğitimine katkısı olan bu eserden yeni nesillerin de faydalanabilmeleri için bugünkü Türkçe'ye çevrilmiştir.

CUMALI ORDUGAHI

Cumalı Ordugahı; Makedonya bölgesinde, Köprülü - iştip yolu üzerinde bulunmaktadır. Bu ordugahta, 3. Süvari Tümen Komutanı Tuğgeneral Suphi Paşa'nın komutası altında kurulan bir süvari tugayına eğitim ve manevra yaptırılmıştır. Bu manevraya katılan Mustafa Kemal, "Cumalı Ordugahı" adlı eserini yazmış; süvari, bölük, alay, tugay eğitim ve manevralarını anlatmıştır.
Mustafa Kemal bir kurmay subay olarak teorik bilgilere önem vermekte, ancak askeri tatbikat ve manevralardan sadece katılanların yararlanmasını yeterli görmemektedir. Bu yüzden, 10 gün süren bu tatbikat sırasında tututuğu gözlem notlarını, hazırlanan meseleleri ve komutanların yaptıkları eleştirileri yazmış, bol kroki ile küçük bir broşür haline dönüştürmüştür. 12 Eylül 1909'da tamamladığı bu eseri, Selanik'te 1909 yılında matbaa harfleriyle basılmıştır. Eser; 39 sayfa metin ve 7 adet krokiden oluşmaktadır.

TAKIMIN MUHAREBE EĞiTiMi

Bu kitap; Berlin Askeri Üniversitesi eski müdürlerinden General Litzmann'ın "Seferber Mevcudunda Takım, Bölük ve Taburun Muharebe Talimleri" adlı eserinin ilk bölümünü oluşturmakta olup, Selanik'te 3.Ordu Karargahı'nda görevli, Kurmay Kıdemli Yüzbaşı Mustafa Kemal tarafından Almanca'dan Osmanlıca diline çevrilmiş ve 1908 yılında Selanik Asır Matbaasında basılmıştır.
Kitabın özü; seferi tam mevcutlu bir takımın, değişik hava şartları ve çeşitli arazide, basit bir mesele içinde muharebe yöntemlerinin uygulaması, avcı hattı teşkiliyle bir avcı hattının ateş muharebesi üzerinde toplanmaktadır.
Mustafa Kemal Paşa, subayların arazide yetiştirilmesini amaçlayan tatbikatın, önemini vurgulayan bu eserini, 1911 yılında 5. Kolordu Harekat Şube Müdürü iken yazmıştır. Bu eserde, karşılıklı olarak kırmızı ve mavi muharebe birliklerinin Selanik-Kılkış arasında yaptıkları savunma ve taarruz uygulamalarının değerlendirilmesi yapılmıştır.

TAKTiK VE TATBiKAT GEZiSi

Bu eserinde, bir muharebeyi sevk ve idarede belirli kuralların olamadığını vurgulaması yanında, komutan olan kişinin nitelikleri üzerinde de durmuştur. Bunlar ise; birliğini barışta ve savaşta eğitmek, yönetmek ve gözetmekteki üstün başarı, elindeki kuvvetin eksikliğini giderecek düşünce gücü ve astlarından her konuda üstünlüğü sağlamaktır. Bunun yanında, kişisel cesaret, başkalarının hareketini önceden seziş ve harekatını en uygun zamanda yapabilme yeteneği olmalıdır. Ortak amacın gerçekleştirilebilmesi için birliklerini başarılı bir şekilde yönetmeli, astları üzerinde etkili olmalı ve otoritesini kurabilmelidir.
Bu eserde ayrıca bir komutanın başarılı olabilmesi için bu kuralları sadece okumuş ve öğremiş olmanın yeterli olamadığı, bunların tatbikatının da önemi belirtilmiştir

GEOMETRi

Atatürk bu kitabı ölümünden birbuçuk yıl önce III. Türk Dil Kurultayından hemen sonra 1936-1937 yılı kış aylarında Dolmabahçe Sarayında kendi eliyle yazmıştır. Atatürk Arapça ve Farsça terimlerle dolu ders kitaplarının öğrenciler açısından öğrenimi geciktireceğini düşünmüştü.

SUBAY VE KOMUTAN iLE KONUŞMALAR

"Subay ve Komutan ile Konuşmalar" Atatürkün askerliğe ilişkin eserlerinin en önemlilerinden birisidir. Bu eser, Atatürk, 1914 yılında Kurmay Yarbay rütbesiyle Sofya askeri Ataşesi olarak bulunduğu sırada, Nuri conker'in "Zabit ve Kumandan (Subay ve Komutan)" adlı kitabına karşılık olarak yazılmıştır.
Genç subayın, içinde bulunduğu ordudaki aksaklıkları, hataları nasıl sezdiğini; bunlara karşı tepkisiz kalmayarak üst makamlara hatalar ve çözüm yollarını nasıl sunduğunu; ülkenin içinde bulunduğu askeri ve siyasal durumdan duyduğu acıları kitabın birinci bölümünde bulmaktayız.
Atatürk, bir subayın taşıması gereken özveri, ölümü göze alma, emri altındakileri sevk ve idare edebilme, taarruz ruhu, insiyatif özellikleri hakkında, Nuri Conker'in görüşlerine katılmış ve kendi düşüncelerini de çeşitli örneklerle destekleyerek açıklamıştır.

Bunların yanı sıra, Türk kadınının, aslında toplumu yaratmada çok etkili olabilecekken, suskunluğu seçtiğini bütün açıklığıyla ortaya koymaktan kendini alamamıştır. Türk ulusu hakkında ise "kuşkusuz bizim ulusumuzun karakteri de bütün karakterler gibi yükselmeye ve istenen şekle girmeye elverişlidir. Fakat kendi kendisine olmak koşuluyla..."dedikten sonra, dışardan ulusumuzun karakterine yapılmak istenen etkilerin amacına ulaşamayacağını vurgulamıştır. Kaynakwh webhatti.com:
Subaylarda ve erlerdeki inisiyatif özelliğine eserinde geniş bir bölüm ayıran Atatürk, kendi dönemindeki ile daha önceki dönemlerde Osmanlı ordusunu kıyaslamıştır. Özellikle Trablusgarp Savaşı'nda edindiği deneyimler ile kendiliğinden hareket ve iş görme özelliğinin, olması gereken sınırını göstermiştir. Atatürk, eserin son bölümünde, Kuzey Afrika'da birlikte çarpıştığı korkusuz ve yiğit silah arkadaşlarını anmış ve onları "yüksek askerlik niteliklerine" sahip insanlar olarak tanımlamıştır. Bu davranışı O'nun diğer bütün üstünlüklerinin yanı sıra insancıl yönünede tanıklık eder.
--spoiler--
bilgiler vardır aranırsa....
Atatürk'ü düşünün, bir de Erbakan'ı. Birisinin hiç namaz kılarken fotoğrafı yok, diğerinin ise, otobüste yolculuk ederken, otobüsü durdurup, inip, namaz kılıp, gösteriş yaptığı videolar, görseller gırla. Birde bu ikisinin, bu ülkeye verdiklerini düşünün, farkı göreceksiniz. Demek ki neymiş? Böyle konularda, keramet namazda yada oruçta yada hacca gitmekte değilmiş, değil mi?
namaz kılarken fotoğraf çektirilmesi gerektiğini düşünen şovmen müminlerin beklentisidir.
gayet normal bir durum,, sanki kılmak zorunda kılsa da fotoğraflamak zorunda mı,, gereksiz bir konu.
müslümanlığını orada burada göstermeye meraklı müslümanın bir başka versiyonu için;

(bkz: atatürk ün oruç tutarken fotoğrafı)

ulan ayı! namazını kılarken, orucunu tutarken millete göstermek de ne oluyor? kız mı düşüreceksin ne yapacaksın? kime ne ispatlamaya çalışıyorsun. yemin ediyorum gerizekalılıkta son noktayı gösteriyorsunuz.
güncel Önemli Başlıklar