bugün

(bkz: harf inkılabı)
(bkz: harf inkılabı)
halkın yüzde %97 sinin cahil olduğu bir toplumda bırakın da %3ü bir geceliğine cahil olsun. bu gün halkımızın %90 lara varan oranda okuma yazma bilmesinin tek nedeni harf devrimidir.

utanın biraz o tuşlara basarken utanın.
bir ülkenin aydın, ileri görüşlü insanlarını "yakarak" yapılabilen hadisedir.
çok yerinde bir tespittir.atatürkün hatalı uygulamalarından biridir.

bir gün önce profesör olabilecek adamlar harf devriminin ardından okuma yazma bilmeyen cahiller olup çıkmışlardır.

elbette ki o günün koşullarına göre değerlendirmek gerekir.ancak şu bir gerçek ki kademeli geçiş daha uygundu..hatta bir süreliğine (geçiş için) çift dil kullanılabilirdi.
(bkz: ben orospu çocuğuyum demenin yolları vol 3)
latin harflerinin benimsenme gerekçeleri.

1. Batı kültürüne duyulan hayranlık veya Avrupa'nın üstünlüğüne olan inanç, Latin alfabesinin kazandığı prestijin temeliydi. 1850-60'lardan itibaren Türk aydın sınıfının tümü Fransızca biliyor ve bazen kendi aralarındaki yazışmalarda Fransızca kullanacak kadar bu dili benimsiyordu. Telgrafın yaygınlaşmasıyla birlikte, Türkçenin Latin alfabesiyle ve Fransız imlasına göre yazılan bir biçimi de günlük yaşamın bir parçası haline geldi. Beyoğlu, Selanik, izmir gibi kozmopolit çevrelerde dükkân tabelaları ve ticari reklamlarda çoğu zaman bu yazı kullanılıyordu.
2. ikinci Meşrutiyet döneminde, Türk ulusal kimliğini islamiyetten bağımsız olarak tanımlama çabaları, özellikle ittihat ve Terakki'ye yakın aydınlar arasında ağırlık kazandı. Arap yazısı islam kültürünün ayrılmaz bir parçası sayıldığı için, bu yazının terkedilmesi aynı zamanda Türk ulusal kimliğinin laikleşmesi ve kendi özbenliğini ortaya çıkarması anlamına gelecekti.
3. 19. yüzyılın son çeyreğinde istanbul ve Anadolu'da Rum ve Ermeni harfleriyle basılan gazete ve kitaplar önemli bir sayı tutmaya başlamıştı. Bu yayınların kazandığı popülerlik, Türkçe'nin Arap yazısından başka yazıyla da yazılabileceği düşüncesinin benimsenmesine yardımcı oldu. 1908-1911'de Latin temelli Arnavut Alfabesi'nin kabulü ve 1922'de Azerbaycan'ın Latin alfabesini kabulü Türkiye'de büyük yankı uyandırdı.

ilk reform önerileri

Latin alfabesinin Türkçe'ye uyarlanması görüşü ilk kez 1860'lı yıllarda Azerbaycan'lı Feth Ali Ahundzade tarafından ortaya atıldı. Ahundzade ayrıca Kiril alfabesi kökenli bir de alfabe de hazırlamıştı.

1908-1911 döneminde Latin esaslı yeni Arnavut alfabesinin benimsenmesi, Türk aydınları arasında da yoğun tartışmalara neden oldu. 1911'de Elbasan'da hocaların Latin harflerinin şeriat'a aykırı olduğuna dair fetvasına karşı sert bir polemiğe giren Hüseyin Cahit, Latin esaslı Arnavut alfabesini savunmakla yetinmeyip Türklerin de aynısını uygulamalarını önerdi. 1911'de ittihat ve Terakki Cemiyeti'nin Arnavut kolu Latin esaslı alfabeyi kabul etti.

1914 yılında Kılıçzade Hakkı'nın yayınladığı Hürriyet-i Fikriye adlı dergide çıkan beş imzasız makale, Latin harflerinin yavaş yavaş kullanılmalarını öneriyor ve bu değişikliğin kaçınılmaz olduğunu ileri sürüyordu. Ancak dergi bu makaleler nedeniyle ittihat ve Terakki iktidarı tarafından yasaklandı.

1911 yılında Manastır-Bitola'da Latin harfleriyle basılan ilk Türkçe gazete yayınlandı. Zekeriya Sami Efendi'nin neşrettiği adı Eças (Fransızca imlâ ile çıkan 'esas' diye okunan ve Cumartesi günleri yayınlanan bu gazetenin ancak birkaç sayısı günümüze ulaşmıştır..
Atatürk ve Harf Reformu [değiştir]

Mustafa Kemal de bu konuyla 1905-1907 tarihleri arasında Suriye'deyken ilgilenmeye başladı. 1922 yılında Atatürk Halide Edip Adıvar'la yine bu konu hakkında konuşmuş ve böylesi bir değişikliğin sert önlemler gerektireceğini söylemişti.

Eylül 1922'de Hüseyin Cahit'in istanbul basın yayın üyelerinin katıldığı bir toplantıda Atatürk'e sorduğu "neden Latin harflerini kabul etmiyoruz?" sorusuna, Atatürk "henüz zamanı değil" yanıtını vermişti. 1923'teki izmir iktisat Kongresi'nde de aynı yolda bir öneri sunulmuş, ancak öneri kongre başkanı Kâzım Karabekir tarafından "islam'ın bütünlüğüne zarar vereceği" gerekçesiyle reddedilmişti. Ancak tartışma basında geniş yer bulmuştu.

28 Mayıs 1928'de TBMM, 1 Haziran'dan itibaren resmi daire ve kuruluşlarda uluslararası rakamların kullanılmasına yönelik bir yasa çıkarttı. Yasaya önemli bir tepki gelmedi. Yaklaşık olarak bu yasayla aynı zamanda da harf reformu için bir komisyon kuruldu.

Komisyonun tartıştığı konulardan biri eski yazıdaki kaf ve kef harflerinin yeni Türkçe alfabede q ve k harfleriyle karşılanması önerisiydi. Ancak bu öneri Atatürk tarafından reddedildi ve q harfi alfabeden çıkartıldı. Yeni alfabenin hayata geçirilmesi için 5 ila 15 senelik geçiş süreçleri öngören komisyonda bulunan Falih Rıfkı Atay'ın aktardığına göre Atatürk "bu ya üç ayda olur, ya da hiç olmaz" diyerek zaman kaybedilmemesini istedi. Alfabe tamamlandıktan sonra 9 Ağustos 1928'de Atatürk alfabeyi Cumhuriyet Halk Partisi'nin Gülhane'deki galasına katılanlara tanıttı. 11 Ağustos'ta Cumhurbaşkanlığı hizmetlileri ve milletvekillerine, 15 Ağustos'ta da üniversite öğretim üyeleri ve edebiyatçılara yeni alfabe tanıtıldı. Ağustos ve Eylül aylarında da Atatürk farklı illerde yeni alfabeyi halka tanıttı. Bu sürecin sonunda komisyonun önerilerinde, kimi ekleri ana sözcüğe birleştirme amaçlı kullanılan tirenin atılması ve şapka işaretinin eklenmesi gibi düzeltmeler yapıldı.

8-25 Ekim tarihleri arasında resmi görevlilerin hepsi yeni harfleri kullanımla ilgili bir sınavdan geçirildi.

Sevan Nişanyan'ın Yanlış Cumhuriyet isimli kitabında Harf Devrimi üzerine düşüncelerini istatistikî olarak anlatılmıştır.

Milli bir seferberlik olarak benimsenen ve olağanüstü bir ısrarla sürdürülen okuryazarlık kampanyasına rağmen, 1927-35 arasında yeni okuma-yazma öğrenenler resmi rakamlara göre Türkiye nüfusunun sadece % 10.3'ünü (1927'de okuryazar olmayan nüfusun % 11.2'sini) bulmuştur. Oysa, örneğin 1960-70 yılları arasında okuryazar sayısındaki artış, toplam nüfusun %27.2'si ve 1960'ta okuryazar olmayan nüfusun %40.1'idir. Bu rakamlar, okuryazarlık artışında belirleyici olan etkenin harf devrimi olmadığını düşündürmektedir. Harf devrimini izleyen yıllarda gazete satışlarında görülen ve yaklaşık yirmi yıl boyunca telafi edilemeyen düşüş ise, harf devriminin, okuryazarlık oranını artırmak şöyle dursun, azaltmış olabileceği olasılığını akla getirmektedir.

kaynak: vikipedi
şimdinin yeni yetmeleri bilmezler, tarih kitaplarından okuduklarıyla yetinirler. ama git 90 yaşında bir nineyi dinle bakayım. "evladım bizi bir gecede cahil bıraktılar" sözünü duyduktan sonra, inanda göreyim o tarih kitaplarında yazılanları.
sen kabul etsende etmesende bu böyle. bu halk bir gecede cahil bırakıldı. önlerine bilmedikleri evraklar getirildi, imzalatıldı.

(bkz: bir gecede cahil edilen halk)
bir gece önce dedesini bilim adamı sanan aptalın sözü.
atatürk'e bok atarak kendi cahilliklerini örtmeye çalışşan aptalların sözü.
harf inkılabının kastedildiği durumdur. ancak türk milleti yeni harfleri kısa sürede okuyup yazmaya başladığı için büyük bir sorun olmamıştır.
Eğer kastedilen harf inkılabı ise o tarihlerde kaynaklarda geçen Osmanlıda ki okuma yazma oranı %12 - %16 cahillik zaten var bu yüzden" bu milleti s.ken yaranır "sözünü akla getiren başlık .
Doğrudur.Atatürk'ün öldüğü gün bilgiye aç kaldık biz cahiller. Kimlerin eline düştük yazık.
Herkesin bildiği insandır . Harf devrimi denilen ucube kanunla bir gecede tüm okur yazar halk anlamadıkları ve bilmedikleri bir dile geçiş yapmıştır koca bir nesli mahvetmiştir .
Okuma yazma oranının %2.5 olan ülkenin neredeyse yarısının okuryazar olmasını sağlayan baş öğretmendir. Okuduğunu anlamayan cahil nesle çare olamamıştır yazık ki.
Zaten herkes okuyabiliyordu ya yüzde beşti oran. Canı cehenneme Atatürküme laf edenin dağılın beyinsizler.
(bkz: yav he he) ilkokul çocuğu bile 3 ayda öğreniyor okuma yazmayı doksan senedir öğrenemeyen eşeğin torununa dert olmuş.
zaten harf devriminden once ucan arabalar uzerinde uzay hakkinda buyuk arastirmalar yapiliyodu ertesi sabah dil pack_exe gidince butun calismalar cope gitti. vah vah...
sonra efenim cumhuriyet döneminde şu kadar okuyan vardı.
tabi böyle olur. şimdi değiştirsen yine okuma yazma bilen az olur.
duyan da

Bir gece osmanlı halkı (!) kütüphanelerde yüksek sanat sergilerine katılıp orta oyun tiyatroları her köyde oynanırken (!) bir anda Türk halkının tamamının evine basılır.

yalvar yakar ellerindeki kitaplar. Alınır. Söylendiğine göre o kadar çok kitap yakılmış ki. Türkiye cumhuriyetinin 100 yılda bastırdığı kitaplar yine de o kadar etmezmiş.

Halk sokaklarda ağlamış o her gün okuyan %100 okur yazarlığın oldu osmanlı bir gecede cahil kalıvermiş.

ben böyle düşünen beyni kitap arası olarak bile kullanmam kağıttan ince bir şey aslında kitabın cildine zarar vermez.

Lan full cahil osmanlı tebasıı nasıl bir gecede cahil kalıyor.

işte cahil bir insan sav atarsa bir gecede çürütülür. işin ilginci başka cahiller o savın ölü doğduğunu bilmeden ısıtıp ısıtıp oraya buraya yazarlar.
doğru olmayandır.

şeyh saltanatının sarsılması sonucu ortaya atılan cahilce bir tez olduğunu çok iyi bilmekteyiz. hatta bu fikirde olanlar bile eşşek gibi bilmektedirler bunu.

hainlik yollarınız kapanabilir, bu da size acı koyabilir. di mi?
Sanki çok akıllıydınız da pehh.
la bu ibiş dinciler yüzünden 10.000 yıllık orta asya kültürümüzden olduk

dedelerimizin mezar taşını okuyamıyoz, bulmuşlar bir ecüş bücüş yazı

(bkz: arapperest kişilik bozukluğu)

(bkz: yobaz kişilik bozukluğu)

(bkz: ib*elerin en sevdiği sivri organ nedir)
görsel

Edit: dedelerimizin mezar taşlarını okuyamıyoruzzz!! sanki kuantum fiziği anlatıyor mezar taşının üzerinde.
He valla bi inkilaplar yaptik bi inkilaplar yaptik ki %100 olan osmanli okuma yazma oranini ni %20 lere dusurduk degil mi canim osmanlici kardesim dimi sizi cok fena cahil biraktik. Nufus sayimina buyukbas ve ya erkek olmadigi icin sayilmayan kadinlar kendisini erkekle esitlenmesini, secme secilme hakkini veren adama da sov. Cunku sende saldirilan"Türbanli bacilarimizsiniz".